Youtube kanalımızda gerçekleştirdiğimiz ve sonrasında web sitemizin Şantiye TV sayfalarında da yayınladığımız “10 SORUDA...” canlı yayın serimizin 3 Mart 2022 Perşembe günkü konusu BETON VE BETON KATKILARI, konuğu ise SİKA Yapı Kimyasalları Genel Müdürü TURGAY ÖZKUN’du... Özkun, programda inşaat sektörü için betonun önemi, beton katkıları, beton katkısı seçiminde dikkat edilmesi gereken unsurlar ve konuyla ilgili yürütülen son inovatif çalışmaları okurlarımız için özetledi. Özkun ayrıca uluslararası tecrübesinin ışığında ülkemizdeki standart, yönetmelik ve mevzuatla ilgili görüş ve önerilerini de paylaştı.
1) Betonun inşaat sektörü için önemi nedir?
Beton, artık hayatımızın vazgeçilemez yapı malzemelerinden biri ve hiç kuşkusuz inşaat malzemeleri içinde en çok kullanılanı. Tarihsel olarak da oldukça eskiye dayanan bir geçmişi var, kökeni antik çağlara kadar uzanıyor. Roma ve Mısır medeniyetinde kullanılmaya başlanmış bir malzeme. Tabii, aynı şekilde kalmamış; özellikle son 30 senede, muhteviyatında teknolojik unsurları da barındıran bir malzeme kimliğine bürünmüş.
Beton, hacimsel olarak diğer tüm inşaat malzemelerinin iki katından fazla kullanılıyor. Dolayısıyla betonun bir inşaattaki kalitesi, performansı, sürdürülebilirliği çok fazla önem kazanıyor. Artan aşırı nüfus ve talepler, betonu şu an için hem ekonomik hem de diğer birçok açıdan vazgeçilemez bir yapı malzemesi yapıyor. Türkiye’de yıllık 100 milyon metreküpe yakın bir beton kullanımı var. Son yıllarda inşaat sektörünün ciddi manada küçülmesine rağmen hala ülkemizde ciddi manada bir potansiyel bulunuyor. Önümüzdeki dönemde de genç nüfusun artması ve avantajları nedeniyle betonun yine gündemdeki yerini koruyacağına inanıyorum.
2) Beton katkısı nedir ve ne işe yarar?
Bu tabi çok geniş bir konu; ama yine de detaylara girmeden basitçe anlatmaya çalışayım... Bildiğiniz üzere beton çok uzun yıllar boyunca çimento, agrega, kum, çakıl ve sudan oluşan bir yapı malzemesiydi. Ancak son dönemde betondan beklenen performansın artmasıyla kimyasal katkılar kullanılmaya başlandı ve artık kimyasal katkı, beton üretiminin vazgeçilmez bir parçası oldu. Halihazırda ülkemizde ve neredeyse tüm dünyada katkısız beton diye bir şey kalmadı.
Tabii, katkının kullanım alanı çok geniş. Bu, betondan nasıl bir performans beklendiğiyle alakalı bir durum. Kabaca örnek vermek gerekirse; biliyorsunuz genel kabulde betonun mukavemet alma süresi 28 gündür. Yani hiçbir ilave katkı kullanılmazsa betonun dayanımını alması için 28 gün beklenmesi gerekir. Ancak günümüz teknolojisinde, özellikle hızın hem maliyet hem süre açısından çok önemli olduğu noktada, örneğin erken kalıp almak için betonun erken donmasını sağlayan priz hızlandırıcılara ihtiyaç duyulur. Bunun tam tersi, betonun, özellikle beton mikseri ile uzak mesafelere götürülmesi gerektiğinde bu sefer geç kür alması istenir; o zaman da tam tersi priz geciktiriciler kullanılır. Daha az çimento kullanıp yüksek dayanımlı betonlar elde etmek için yine özel katkılar kullanılması gerekir. Betonun su geçirimsizliğini sağlamak için de özel katkılar vardır. Bu katkılar çok çeşitlidir; korozyon önleyici katkılar da vardır, betonun yüksek binalara kolay pompalanabilmesi için de özel katkılar vardır. Yani çok geniş bir kullanım alanına sahipler ve bu, tam anlamıyla terzi işi bir çalışmadır. Betonun nerede kullanacağı ve betondan nasıl bir performans beklenildiği belirlenir, ardından da uygun bir katkı seçimi yapılabilir. Diğer taraftan günümüzde özellikle çok soğuk havada veya çok sıcak havada beton dökümünün gerektiği zor koşullarda, yani özellikle ekstrem dediğimiz çevre şartlarında katkı konusunun çok daha önem kazandığını hatırlatmam gerekir.
3) Ülkemizde mevcut beton kalitesi ne düzeyde? Nereden nereye geldi ve sizce nereye doğru gidiyor?
Türkiye’de özellikle son 20 yılda, hatta 25 yılda, yani yaşanan büyük depremlerin hemen öncesinde başlayan ve günümüze kadarki süreçte beton kullanım miktarının ve beton kalitesinin arttığını söyleyebiliriz. Çeşitli standart ve deprem yönetmelikleri devreye girdi. Avrupa normları ve standartları ülkemize adapte edildi. Bu kapsamda betonun kullanım sınıfları, özellikle dayanım sınıfları gün geçtikçe artmaya başladı. 2018’de yönetmelikle zaten C25’in aşağısında bir beton kullanılması yasaklanmıştı. Artık ağırlıklı olarak C30’dan aşağı bir beton sınıfı kullanılmıyor diyebilirim. Hatta C35 veya 40 gibi yüksek sınıflara doğru bir yönelim de gözlemleniyor. Şu an itibariyle standartlar açısından bir eksikliğimiz yok. Fakat uygulama ve piyasa denetim, gözetimiyle ilgili, yani yapılan işin standartlara uygunluğunun kontrolüyle ilgili birtakım aksaklıklar olduğu aşikar.
4) Son dönemde beton, beton kalitesi ve katkılarıyla ilgili talepte bir değişim gözlemleniyor mu?
Ülkemizin deprem gerçeği birçok konuda olduğu gibi beton kalitesindeki talebi az da olsa değiştiriyor. İnsanlar, ekonomik şartlarının elverdiği ölçüde dayanıklı binalarda oturmak istiyorlar. Bununla birlikte artık şehir merkezlerindeki arsaların yeterli olmaması sebebiyle binalar hep yüksek katlı yapılıyor. Yüksek katlı bina da yüksek sınıf beton kullanımını zorunlu kılıyor. Dolayısıyla artık daha yüksek sınıflı betonun talep edildiğini söyleyebiliriz.
Tabii sadece beton sınıfının yüksek olması tek başına yeterli bir kriter değildir. Binanın tasarımından yapımına, statik hesabından tüm yapı malzemelerine ve hatta bunların doğru uygulanması ve doğru kullanımına kadar birçok unsur söz konusudur. Dolayısıyla bunu bir bütün olarak düşünmek lazım.
5) Katkı seçerken nelere dikkat etmek gerekir?
Burada öncelikle beklenti önemli. Nasıl bir uygulama yapılacağı, betondan nasıl davranmasının beklendiği en başta gelen sorudur. İkincisi, sıcaklık, coğrafya gibi çevresel ve fiziksel uygulama koşullarıdır. Kullanılacak betonun sınıfı ve beklenen performans önemli unsurlardır. Örneğin, bazı betonlardan erken kalıp alınabilmesi ve hızlı dayanım sağlaması beklenir. Burada kullanılacak katkı başkadır, su geçirimsizliği sağlamasını istediğiniz betona konulacak katkı başkadır.
Tabii beton, konutlar haricinde ciddi bir şekilde metro, otoyol, baraj, köprü gibi altyapı projelerinde de kullanılıyor. Bu yapıların da özel tasarım betonları farklıdır ve bu farklılaşmayı katkı maddeleri sağlar. Bu özel tasarım betonlar için mutlaka hem laboratuvarda hem şantiye alanlarında uzun süre denemeleri yapılarak karar verilen özel katkı sistemleri kullanılır. Örneğin betonun çok çok yüksek bir yere pompalanması gerekirse coğrafyaya, çevresel şartlara, projeye özel katkılar kullanılması gerekir.
6) Türkiye’de en çok hangi katkılar kullanılıyor?
Son yıllarda özellikle polikarboksilat esaslı katkılara ilgi oldukça arttı. 15 yıl önce söz konusu katkıların kullanım oranı yüzde 10 civarındayken, şu an yüzde 65-70 seviyelerine çıktı. Bundaki temel sebep de beton kalitesi ve sınıflarının yükselmesi ve özel, performanslı betonlara ilginin artması. Onun dışında çok uzun zamandır kullanılan lignin ve naftalin esaslı katkılar da yine çokça tercih edilen ürünler.
Kullanım amacıyla ilgili olarak ise çimento kullanımını azaltan, su kesmesi yüksek katkıların çok tercih edildiğini söyleyebilirim. Kışın daha çok betonun donmasını engelleyen antifriz katkılar ve son dönemde de özellikle yapısal su yalıtımı amaçlı katkılar oldukça ilgi görüyor. Fakat tabii su yalıtımının sadece betonla halledilebilir bir şey olmadığını hatırlatmam lazım. Ardından kesinlikle yüzeysel bir su yalıtım uygulanmasını tavsiye ediyoruz.
7) Soğuk havada beton dökülürken nelere dikkat edilmeli? Bu konudaki tavsiyeleriniz ne olur?
Kış mevsiminde, yani düşük ısılarda betonun priz alması gecikir. Bu kapsamda özellikle taze betonun priz süresini hızlandırıcı katkılar, yine suyun donma noktasını düşüren, antifriz diye tabir ettiğimiz katkılar ön plana çıkıyor. Fakat tüm bunlar tek başına yeterli değil. Bir antifriz katkısı kullanılması soğuk havada uygulama yapılabileceği anlamına gelmiyor. Bu sadece işin bir kısmı. Burada katkı maddesi haricinde kalan kısımlarla da ilgili ciddi tedbirler alınması gerekiyor. Ayrıca aslında, havanın 5 derecenin altına indiği zaman normal şartlarda beton dökmeyi tercih etmemek gerekiyor. Ama tabii bu her zaman mümkün olamayabiliyor. Bu durumlarda standart bir beton döküme göre özel önlemler almak gerekiyor. Öncelikle çabuk priz alabilecek özel çimentolar kullanmak şart. Özellikle betonun içerisindeki karışım suyunun veya diğer hammaddelerin belli sıcaklığa getirilmesi gerekiyor. Uygulama alanındaki buz ve kar gibi maddelerin çözülmesi sağlanmalı. Karışım süresinin de daha fazla artırılması gerekiyor. Uygularken de beton ısısının sürekli kontrol edilmesi, uygulama bittikten sonra da yine betonun çok özel koşullarda ısısını kaybetmemesi için yalıtım malzemeleriyle korunması önemli. Yani aslında katkı işin önemli bir kısmı; ama tek başına yeterli değil. Uygulama tarafında ve betonun diğer hammaddelerinin kullanımında özel önlemler alınması şart.
8) Ülkemizde beton konusunda standart, yönetmelik, mevzuatla ilgili görüş, öneri ve eleştirileriniz nelerdir?
Ülkemizde halihazırda birçok konuda olduğu gibi yapı malzemelerinde de neredeyse tüm standartlar ağırlıklı olarak Avrupa Birliği’nden adapte ediliyor. Sürekli gelişen, güncellenen bir alan olmasına rağmen bu anlamda çok büyük bir eksiklik olduğunu düşünmüyorum. Standart ve mevzuatımız yeterli seviyede. Fakat burada esas geliştirilmesi gereken nokta, piyasa denetim ve gözetimiyle ilgili olan kısım. Bu konuda devletin imkanları yeterli olamayabiliyor. Mesela bizim de ortak çalışmalar yürüttüğümüz Türkiye Hazır Beton Birliği bir kalite güvence sistemi kurdu ve kendi üyeleri arasında bunu takip ediyor. Fakat dernekler ve birlikler vasıtasıyla kaliteyi kontrol etmeye kalktığınızda, dernek üyesi olmayan bir piyasanın da olduğunu göz ardı etmemeniz lazım. İşte pazarın bu kısmının kontrolüyle ilgili çeşitli sıkıntılar yaşanıyor. Tüm piyasanın sistem içerisine alınması ve mutlaka bu standartların kontrol edilmesi gerekiyor.
Türkiye olarak hazır betonda yıllık yaklaşık 100 milyon metreküplük bir kullanımdan bahsediyoruz. Yıllık 460 bin ton kadar da katkı kullanımı söz konusu. Avrupa’daki en büyük pazarız şu anda. Dolayısıyla ülke olarak standartlarla ilgili olarak bir eksiğimiz olması zaten düşünülemez. Ama bunları kontrol etme ve uygulatma noktasında bazı sıkıntılar olduğu da bir gerçek. Diğer taraftan, bu konuda öncelikle kullanıcıyı bilinçlendirmenin şart olduğunu düşünüyorum. Çünkü ciddi talep ancak böyle oluşabilir. Yani ev almaya giden bir tüketici vitrifiyeye tabii ki bakacak ama binanın deprem açısından güvenli olup olmadığı gibi önemli bir unsuru da sorgulamasını sağlamanın, biraz da bizim gibi firmaların görevi olduğunu düşünüyorum.
9) Beton katkılarıyla ilgili bilimsel ve inovatif çalışmalar ne yönde ilerliyor?
Yapı kimyasalları ve beton katkılarında artık gündem sürdürülebilirlik ve çevreye duyarlı ürünler. Özellikle Sika olarak 5 sene önce başlattığımız 2023 stratejimiz çerçevesinde en önem verdiğimiz noktalardan biri de karbondioksit azaltımı. Yani, firma olarak bir taahhüdün altına girdik. Bundan sonra üreteceğimiz ve kullandıracağımız ürünlerde her yıl yüzde 12’lik bir azaltıma gideceğiz. Altını çizmek isterim, bu bir taahhüttür, hedef değildir. Bununla birlikte tüm ürettiğimiz ürünlerde mümkün olduğunca az su ve çimento kullanımını sağlayacak katkı teknolojilerine yoğunlaşıyoruz.
Betonda inovasyon anlamında ise Sika olarak iki önemli konu üzerine yoğunlaşıyoruz. Bir tanesi, 3 Boyut beton teknolojisi. Konvansiyel beton dökümünden çok daha farklı, özel yazılımlar ve robotlar yardımıyla dökülebilen ve inşaat alanında çok hızlı kullanım sağlayan yeni bir teknoloji. Bunun da içerisinde özel bir katkı kullanımı gerekiyor. Bu noktada 3 boyutlu beton üreticileriyle birlikte çalışıp özel katkılar üretmeye başladık.
İkincisi, geri dönüştürülebilir malzemelerin kullanımı konusu. Recover isimli bir çalışma yürütüyoruz. Bu kapsamda özellikle yıkılan binalardaki moloz yığınlarının veya atık betonun tekrardan kullanılarak inşaat sektörüne kazandırılmasına odaklanıyoruz. Bununla ilgili bir sistem geliştirdik. Ülkemiz açısından da oldukça önem arz eden bir alan, çünkü kentsel dönüşüm kapsamında birçok binanın yıkılması gündemde. Bu binalardan çıkan beton molozların tekrar geri kazandırılması hem çok büyük bir çevresel fayda hem de maddi açıdan büyük bir tasarruf anlamına geliyor.
10) Genel bir inşaat sektörü değerlendirmesi yapabilir misiniz? Mevcut durum nedir, 2022 ve sonrası için neler öngörüyorsunuz?
Türkiye’de 2010-2017 yılları arasında inşaat sektörü ciddi bir büyüme sergiledi. İnşaat, Türkiye ekonomisinin lokomotifiydi. Hatırlarsanız ülke ekonomisi büyürken inşaat sektörü o oranın da üstünde büyürdü. Fakat 2017 yılından sonra maalesef her şey tersine döndü ve sektör küçülmeye başladı. Tabii bunun hem yerel hem de global birçok sebebi var. Ülkedeki ekonomik ve siyasi belirsizlik ortamı en büyük nedenlerden biriydi. İkinci en önemli konu ise son 2 yılda yaşanan hammadde fiyatlarındaki inanılmaz artıştı. Dolayısıyla, hammadde ve enerji maliyetlerinin artması, inşaatın en önemli malzemeleri, yani beton, çimento, katkı ürünleri, yapı kimyasalları ve tüm ana unsurlardaki maliyet artışlarına sebep oldu. Bu da sektördeki belirsizliği ve uzun vadeli plan yapamama sorununu yarattı. Ayrıca tabii altyapı projelerinin de son dönemde eskiye oranla azalması, inşaat sektöründeki hareketliliği azaltan önemli bir faktördü.
İnşaat sektörü bu dönemde devlet tarafından desteklenmeye çalışıldı. Çünkü hem GSMH’dan ciddi anlamda pay alıyor hem de işsizlik oranında önemli bir etkiye sahip. Yüzbinlerce kişi inşaat sektöründe ve yan sektörlerde çalışıyor. Dolayısıyla inşaat sektörünün büyümeye devam etmesi şart. Devam edemiyor olması, ekonomiye ciddi manada olumsuz etki yapıyor.
İlerisi için ise tahmin, uzun vadeli öngörü veya plan yapmak artık pek mümkün değil. Aslında orta vadeli bile mümkün değil. Ama halihazırda en büyük riski, maliyetlerin çok hızlı bir şekilde artması olarak gösterebilirim. Sektörde bazı ürünlerde yüzde 200, 300 maliyet artışları var. Bir inşaata yatırım yapacağınızı düşünün, bırakın bir ay sonrayı, bir hafta sonra alacağınız ürünün maliyetini bile kestiremiyorsunuz. İnşaat bir günde yapılıp bitirilen bir iş değil. En basit bir konut inşaatı bile bir yılı geçiyor. Bir yıllık fiyatların öngörülemediği bir ortamda hiçbir yatırımcı riske girmez.
Diğer taraftan umutsuz olmadığımı da söylemem lazım. Çünkü Türkiye’nin cidden potansiyeli çok yüksek: Hâlâ çok ciddi konut ve altyapı projelerine ihtiyacımız var. Ülkemiz gelişimini henüz tamamlamadı.
Bu özel röportajı, Youtube kanalımızda ve web sitemizin Şantiye TV sayfalarında video formatında izleyebilir; yazılı halini ise Mart-Nisan 2022 (392.) sayımızın E-Dergi versiyonundan okuyabilirsiniz.
3 Nisan 2022
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.