Youtube kanalımızda gerçekleştirdiğimiz, sonrasında web sitemizin ŞantiyeTV sayfalarında ve Şantiye®nin basılı versiyonunda yayınladığımız “10 SORUDA...” isimli canlı yayın serimizin 11 Ocak 2024 Perşembe günkü konusu “Binalarda Güneş Enerjisi”; uzman konuğu ise SolarVizyon Kurucusu Ateş UĞUREL oldu... Uğurel programda binalarda neden güneş enerji sistemleri kullanılmalıdır; bu konuda ülkenin ve binaların potansiyeli nedir; binalarda temiz enerji üretiminin önündeki engeller nelerdir; kurulumu yapılabilecek güneş enerji sistemlerinin maliyeti nedir; güneş enerji sistemleri kullanıcıya ne tür avantajlar sunar, ne tür dezavantajları vardır; yatırım kararı alma aşamasında olan şahıslar/firmalar nelere dikkat etmelidir; projelendirme, uygulama ve montaj süreçleri nasıl ilerler, ne tür sorunlar çıkabilir, nelere dikkat edilmelidir; yasal durum nedir ve mevzuat kapsamında “daha” ve “acil” neler yapılabilir; geliştirilen son teknolojiler nelerdir; konuya inşaat sektörünün yaklaşımı nasıldır; güneş enerjisi alanında son teknolojiler nelerdir gibi başlıklar altındaki bilgi, görüş ve önerilerini Şantiye® okurlarıyla paylaştı.
BU İÇERİĞİ ŞANTİYE TV SAYFALARINDAN VİDEO RÖPORTAJ OLARAK DA İZLEYEBİLİRSİNİZ. LÜTFEN TIKLAYIN
1) Binalarda sizce neden güneş enerji sistemleri kullanılmalıdır?
Bu soruya öncelikle binadan en anladığımızı netleştirerek başlamak isterim. Bina dediğimizde içinde üretim olan veya insanların yaşadığı, alışveriş yaptığı, tedavi gördüğü, hizmet ve eğitim aldığı tüm yapılardan bahsettiğimizi belirtmemiz lazım; yani sadece söz konusu olan konutlar değil. İkinci olarak da güneş enerji tanımı üzerinde hemfikir olmak gerekli. Ele alacağımız alan, güneşten elektrik üretimi konusu...
Aslında işi kısıtlamamak lazım, yani sadece binalarda değil, genel anlamda “güneş elektriği neden kullanılmalı” diye sorulmalı. Binalar bunun için bir istisna yaratmıyor. Bunun da aslında çok basit bir cevabı var: “güneş elektriği hem ucuz hem de temizdir.” Eskiden de temizdi ama çok pahalıydı. Şu anda güneşten elektrik üretimi dünyada bildiğimiz bütün yöntemler arasında açık arayla en ucuzu. Hem ucuz hem temiz olunca, bir de modülerlik kazanınca kullanmamak için pek bir neden kalmıyor. Benim güneş enerjisiyle tanıştığım 90’lı yılların ortalarından bugüne maliyet neredeyse elli kat düştü. Dünyada bu süre zarfından fiyatı bu kadar azalan bir şey yok. Yani fiyat açısından da her geçen gün ulaşılabilirliği artan bir enerji kaynağı.
2) Güneşten elektrik üretimiyle ilgili ülkemizin ve binaların potansiyeli nedir?
Binaların, daha doğrusu çatıların potansiyelini ele almak belki daha mantıklı olur. Türkiye’nin güneş enerji potansiyeli zaten toplam enerji tüketiminin yaklaşık 30-40 katı. Bu oran çoğu ülkede benzer aslında. Yani dünyanın güneş enerjisi potansiyeli bu zaten. Bu potansiyel Türkiye gibi şanslı ülkelerde biraz daha fazla; daha bulutlu, daha kapalı iklime sahip ülkelerde biraz daha az. Ama her ülke için istisnasız o ülkenin güneş enerji kapasitesi, o ülkenin tüketiminin oldukça fazlası. Dolayısıyla her ülke için kullanılabilir bir enerji kaynağı olduğunu bir kez daha vurgulayalım.
Londra merkezli bir düşünce kuruluşunda çalışan arkadaşımız Ufuk Alpaslan’ın yürüttüğü ve bizim de katkıda bulunduğumuz bir çalışmada, Türkiye’deki çatılarda ne kadar GES kurulabilir sorusuna cevap aradık. Uydu görüntüleri analiz edildi. İlk defa da SolarVizyon Kongresi’nde sunumu yapıldı. O çalışmada, çatılarda yaklaşık 120 GW’lık bir kapasite olduğu görüldü. Yani şu anda boş duran çatılarda 120 GW güneş enerjisi kurulabilir. Türkiye’nin kurulu gücü zaten herhalde 110 GW’lara geldi. Yani Türkiye’nin nükleeriyle, hidroelektriğiyle, kömürüyle senede 110 GW’lık kurulu gücü var ama tek başına çatıların GES kurma potansiyeli 120 GW. İnsanlar tabi buna şaşırdılar ama bu benim için çok sürpriz bir rakam değildi. Dolayısıyla şu andaki kurulu gücün de 11 GW civarında olduğunu düşünürsek, sadece çatılarda kurulacak güneş santralleri bile bugüne kadar kurulanın 10 katı kadar bir kapasite yaratıyor bize.
3) Binalarda temiz enerji üretiminin önündeki engeller nelerdir? Neden arzu edilen seviyelere ulaşılamıyor?
Birinci engel finans. Bir çatıya güneş enerji sistemi kurulduğunda 4-5 yıllık elektrik ücreti aslında peşin ödeniyor. Sistemin 20-25 yıllık da bir ömrü var. 5. yıldan sonra artık para kazandırmaya başlıyor. Ama insanlara, hem de şu ortamda, “sen bana 5 yıllık paranı peşin ver, 6. yıldan sonra para kazanmaya başlayacaksınız” denildiğinde kaç kişi o parayı verebiliyor? Çok zor. O para verilmediğinde hangi enstrüman devreye giriyor? Krediler... İnsanların kredi alıp bu yatırımı yapması lazım. Fakat şimdi o da mümkün değil. Bankalar zaten kredi vermiyor. Kredi verse finansal maliyeti çok yüksek. Bu noktada vatandaş doğal olarak “bekleme” modunda kalıyor. Vatandaşa pek de eleştiri getirilemez bu ortamda. Güneş yatırımı yapmak yerine en azından ekonomi daha düzlüğe çıkana kadar vatandaşın bankada faize yatırması daha akıllıca bir yöntem gibi görünüyor.
İkinci sorun da kapasite. Teknik bir sorun. Türkiye sınırsız bir dağıtım ve iletim hattı kapasitesine sahip değil. Bir süre sonra diğer ülkelerde de bu yaşandı. Bir sıkışma yaşanmaya başlıyor. Bilhassa büyük sistemlerde oluyor bu.
Üçüncü problem de, söylemesi biraz tuhaf kaçabilir ama Türkiye’de elektrik fiyatlarının aslında çok ucuz olması. Türkiye’de sübvansiyonlar nedeniyle elektrik özellikle konutlarda maliyetinin altında satılıyor. Eminim seçime kadar da bu böyle devam edecek. Fakat seçimden sonra önemli bir zam bekliyorum. Elektriğin fiyatının artması, daha doğrusu normal seviyeye gelmesi güneş enerjisine olan ilgiyi de artıracaktır. Yani güneş enerjisi yatırımlarının yapılmamasının en büyük nedeni elektrik fiyatının ucuzluğudur. Sanayi elektriği biraz daha pahalı olduğundan yatırım 3-4 senede dönebiliyor ama özellikle elektriğin nispeten ucuz olduğu konutlardaki güneş enerji yatırımının geri dönüş süreci 9 yılı buluyor. Elektriğe ciddi bir zam geldiğinde amortisman süresi 8 yıldan 4 yıla düşerse güneşe olan talep çok ciddi artar.
4) Binalardaki güneş enerji sistemleri kullanıcıya ne tür avantajlar sunar? Ve ne tür dezavantajları vardır; estetik, depolama ve bakım sayılabilir mi?
Vatandaş için tek avantajı var, o da daha ucuza elektrik. Para kazanmak veya tasarruf etmek en büyük avantajdır vatandaş için. Yatırım yapılır ve sonra para kazanılır; bu kadar basit ve net aslında. En büyük motivasyon bu. Güneş enerji hiç olmadığı kadar da ucuz bugünlerde. Panel fiyatları bile bu sene neredeyse yüzde 40 düştü. Diğer taraftan kendi elektriğini üretmek psikoloji olarak da tatmin edici bir durum.
Güneşten enerji üretiminin hiçbir dezavantajı yok. Doğru düzgün montaj yapılırsa, doğru düzgün mühendislik ilkeleriyle kurulum yapılırsa bir sorun yaratmaz. Zaten bakımı meşakkatli olan bir şey de değil. 6 ayda bir kontrol edilmesi yeterli. Panel temizliği de düzenli yapılırsa ve üzerine kar yağdığında veya kuş pislediğinde temizlenirse dezavantaj olarak sayılabilecek bir şey kalmaz. Bir de bazen mimari açıdan olumsuzluk yarattığı iddiasıyla kurulmak istenmeyen çatılar oluyor. Bu da belki bir dezavantaj olarak görülebilir.
Depolama da çok gündemde olan bir konu. Şu anda zaten şebeke bir depo olarak kullanılıyor. Az elektrik üretiliyorsa şebekeden alınıyor, ihtiyaç fazlası şebekeye satılıyor. Böyle bir mahsuplaşma yöntemi var. Dolayısıyla şebeke kocaman bir akü sistemi olarak kullanılıyor. Ama şebekenin olmadığı yahut şebeke kalitesinin çok düşük olduğu, voltajın düştüğü, elektriğin kesildiği yerlerde bir enerji depolama sistemi çok önem kazanabiliyor. Veya mevzuatlar değişiyor. Mesela devlet artık sizden aldığı elektriği çok ucuza alabiliyor, istemiyor, alırken zorluk çıkarabiliyor. Almanya şu anda böyle mesela. Almanya’da şebekeye vermek yerine depolanması çok daha kazançlı bir hal aldı. Bence tüm dünya da bu yöne doğru gidecek. Bu bağlamda da evin içine, biraz tehlikeli olabilecek lityum iyon bazlı bir depolama sistemi kurulması gerekiyor. O depolama sistemi canlı bir sistem. Bir güneş paneli gibi hiçbir şey yapmadan 20-25 yıl duracak bir sistem değil. İhtimali çok düşük olmasına rağmen yangınlara ve patlamaya sebep olabiliyor. Dolayısıyla evlere girecek bir batarya sistemi bir risk yaratıyor. Orada ürün kalitesi, ürün montajı çok daha önemli ve çok dikkatli ilerlenmesi şart.
5) Böyle bir yatırım kararı alma aşamasında olan vatandaşa neler önerirsiniz? Zor bir süreç mi?
Kaliteli iş yapacak, işi yarıda bırakmayacak, ahlaklı, finansal güce sahip, teknik ve mühendislik bilgisi yüksek, malzeme seçimini doğru yapabilecek, mevzuata hakim anahtar teslim kurulumu yürütebilecek bir firma ile çalışılması birinci şart. Dolayısıyla bu soruya cevaben, çok iyi bir müteahhit bulmak diyebilirim. Çünkü süreç aslında uzun; projelendirilecek, izinler alınacak, başvuru süreci yürütülecek, onay alınacak, malzeme seçilecek, kurulum yapılacak, geçici kabul yapılacak...
Süreç Türkiye’de maalesef biraz bürokratik işlerden dolayı uzun. Almanya’da 3 gün süren izinler, onay ve kurulum bizde 3 ay sürüyor. İnanılmaz bir bürokrasi var. Fakat tabii bunlarla vatandaş değil işi yapan firma uğraşıyor ama yine de uzun bir süreç. O da birçok yatırımcıyı caydırıyor. Dezavantajlardan biri de bu. Bu sorunun muhatabı Ankara. Kim bu mevzuatları yazıyorsa, biraz daha dünyaya uygun bir şekilde revize etmesinde sonsuz fayda var.
6) Yasal durum nedir ve “daha” ve “acilen” neler yapılmalı?
Farklı problemler var tabi... Ama en önemlisi mevzuatın çok değişime uğraması. Lisanssız elektrik üretim yönetmeliği 2011’den bu yana 27 kez değişmiş. Teknoloji, ekonomi, ortam değişirken tabii ki kanun ve yönetmelikler de değişir. Fakat bu kadar kısa bir zaman aralığında 27 değişiklik hiç normal değil. Dolayısıyla mevzuatın değişim sıklığı en büyük sorun olarak görülüyor. Çünkü her mevzuat değişikliği bir sorunu çözmeyi hedeflerken başka bir sorunun da oluşumuna yol açıyor. Sektör, bu sık değişimler nedeniyle bayağı zarara uğradı, tabiri caizse goller de yedi. Artık biraz daha uzun yıllar değişmeyecek, herkesin mutabakatıyla hazırlanmış kanun ve yönetmeliklerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu, güneş enerjisinin kurulu gücünü de hızla artıracaktır.
7) Güneş enerjisi alanında geliştirilen son teknolojiler nelerdir? Ve sizce ne tür bilimsel çalışmalara ağırlık verilmesi gerekir, neler geliştirilebilir?
Aslında elli yıldır aynı teknoloji, yani sektöre silikon bazlı güneş paneli teknolojisi hakim. Fiyatları çok pahalıydı, çok ucuzladılar. Verimleri de çok düşüktü ama artık verimleri de eskisiyle kıyaslanamayacak derecede yükseldi. Günden güne bu iki konuda iyileşmelere şahit oluyoruz.
Şimdi perostik denilen yeni bir teknoloji gündeme geliyor. Silikon bazlı olmayan ince film teknolojisi. Oyunu bayağı değiştirecek gibi görünüyor. Mesela o teknolojiyle esnek, renkli ve şeffaf güneş paneli üretmek çok kolay olacak. Üretimi de çok basit ve ucuzluyor. Dolayısıyla zannediyorum bir iki sene içinde her ülke ya da şirket küçük bir yatırımla bu işe girebilecek. Bu, aslında çok devrimsel bir gelişme. Çünkü ağır cam kaplı güneş panelleri her yere uygulanamıyor. Ama böylesine hafif bir film kolayca her yere yapıştırılabilir. Telefonlardan bina cephelerindeki camlara kadar zannediyorum güneşten elektrik üretimi çok pratik bir hal alacak. Binalarda camlar da bu anlamda ciddi bir potansiyele sahip. Bu esnek teknoloji cami kubbeleri gibi farklı formdaki yapılarda da enerji üretilebilmesini mümkün kılacak. En heyecan verici gelişme bence bu.
Daha uçuk kaçık uygulamalar da var tabi... Onlar da bilim kurgu olmaktan hızla çıkıyor gibi görünüyor. Mesela uzay GES var. Biliyorsunuz güneş enerji sistemlerinin en büyük problemi hava kapalı olduğu zaman enerji üretilememesi ya da çok az elektrik üretilebilmesi. Halbuki bulutların üstüne çıkıldığında hava pırıl pırıl. Yağmur, rüzgar da yok. Dolayısıyla yerden 10-15 km yükseklikte kurulacak güneş panellerinden elde edilen enerjinin yeryüzüne aktarımı ile ilgili bayağı bir proje de mevcut. Hatta zannediyorum ufak bir güneş paneli o yükseklikte test edildi ve enerjinin bir bölümü yeryüzüne aktarıldı. Ayrıca yüzer GES’lerin de yaygınlaştırılması gerektiğine inanıyorum. Türkiye’deki mevcut hidroelektrik santrallerin gölleri, havzaları üzerine kurulacak güneş santralleri ciddi bir potansiyele sahip. Zaten elektrik, iletim, dağıtım altyapısı hazır olan tesisler. Su olmadığı zaman güneş üretecek, güneşin olmadığı kışın da su depolanacak. Bence ideal bir uygulama. Dünyada birçok örneği var. Tarım GES de aynı şekilde. Eskiden güneş enerjisi tarım için tabuydu. Tarım arazisine güneş santrali kurulursa artık orada tarım yapılamaz görüşü hakimdi. Ki zamanındaki yanlış uygulamalardan haksız bir görüş olmayabilir. Ama doğru uygulamalarla artık bu çok mümkün ve verimli. Tarım, küçükbaş hayvancılık ve güneş enerjisinin birlikte kullanıldığı birçok uygulama başladı. Tarım arazisi tüm dünyada olduğu gibi bizde de çok geniş alanlar kaplıyor. Yani tarım korunarak, hatta verim artırılarak üste bir de güneş paneli konulabilir. Tarım, hayvancılık ve enerji üretimi aynı arazi üzerinde yapılabilir.
8) Bir öneriniz vardı sizin şehirlerdeki çatıların toplu olarak kullanılıp elektrik üretilmesiyle alakalı...
Konut veya apartman çatıları hemen hemen benzer metrajlara sahiptir. Bu kapsamda beş kişi yaşayan villa çatısında üretilen elektrik belki anlamlı olabilir, beş kişiye yetebilirken, 100 kişinin yaşadığı bir apartmanın çatısından üretilen elektrik o bina için pek anlamlı olmayabilir; belki ancak asansörün bir kısım ihtiyacını karşılayabilir. Şehir içinde bir apartman çatısında güneş enerji sistemi verimli olmayabilir ama ancak o bölgedeki 500 apartman ortak bir şey yaparsa ancak anlamlı bir kazanım elde edilebilir. Bu kapsamda belediyelere iş düşüyor. Süreci kolaylaştırıcı, cazibesini artırıcı uygulamaları hayata geçirmeleri gerekiyor. Bunun en son örneğini Brooklyn’de görmüştüm. 117 apartmanla anlaşılıp, ortak ihale düzenlenip çatılarına güneş enerji sistemleri kuruluyor. Bunu da tek bir firma yapıyor ve hem o firma için verimli hem de şehir için anlamlı bir üretim gerçekleştiriliyor. Bu sistem Türkiye’de de hayata geçirilebilir. İlçelerde apartmanlardan oluşan yaşam alanlarında o apartmanların çatıları kümülatif olarak, bir nevi kooperatif gibi elektrik üretimi için ortak kullanılabilir. Apartmanlar kendi kendilerine bunu örgütleyemezler belki ama o ilçenin belediyesi bunu yapabilir.
9) Son dönemde yaygınlaşan elektrikli araç şarj istasyonları var... Bu istasyonlara güneş enerji sistemleri entegrasyonu ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Elektrikli araç şarj istasyonlarının enerjisi kesinlikle güneşten karşılanmalı. O konuda çok radikalim. Eğer elektrikli araba temiz bir ulaşım yöntemi olacaksa yüzde 100 tüm elektriği güneşten ve rüzgardan karşılanmalı. Hiç tartışmasız. Hatta bu mecburi olmalı. Şu anda normal şebekeden elektrik alınıyor. Dolayısıyla şebekeden aldığın elektrik ne kadar temizse, yani ne kadarı güneşten sağlanıyorsa sen ve senin araban da o kadar temiz oluyorsunuz. Ama tabii ilk yatırım biraz pahalı geldiğinden bu şimdilik çok yaygın değil. Sorunun başına dönersek, elektrikli ulaşım ve güneş enerjisi bence vazgeçilmez ikiz kardeş gibi.
10) Özetlemek gerekirse...
Güneş enerjisi ile ilgili sorunların önemli bir bölümü güneş enerjisi ile ilgili olmayan sorunlar. Güneş paneli çok pahalı değil, ürün bulmakta bir zorluk yok, bir sürü EPC var bunları monte eden, ilgi var ve insanlar istekli… Şu andaki en büyük problem bence mevzuat, finans durumu ve kapasite. Elektrikli araçlarda da aynı şey söyleniyor; elektrikli araçların sayısı arttığında ve hepsi aynı saatte şarj etmeye kalktığında elektrik altyapısının ne olacağı merak konusu. Şu anda çok uzağız ama milyonlarca çatı elektrik üretmeye başladığında acaba yazın öğlen ne olur? İyi bir şey mi olur, kötü bir şey mi olur? Bu senaryoları da irdelemek lazım. Ama zaten sorun orada değil. Keşke o seviyeye gelsek de o sorunları dert ediniyor olsak.
BU İÇERİĞİ ŞANTİYE TV SAYFALARINDAN VİDEO RÖPORTAJ OLARAK DA İZLEYEBİLİRSİNİZ. LÜTFEN TIKLAYIN
9 Şubat 2024
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.