Youtube kanalımızda gerçekleştirdiğimiz, sonrasında web sitemizin ŞantiyeTV sayfalarında ve Şantiye®nin basılı versiyonunda yayınladığımız “10 SORUDA...” isimli canlı yayın serimizin 20 Eylül2022 Salı günkü konusu “CEPHE TASARIMI VE UYGULAMASI”; konuğu ise Cephe Mühendisi ve Danışmanı Erdal Özdemir’di... Programda, cephelerin endüstriyel üretimler olmadığını hatırlatan Özdemir, her cephede “Amerika’nın yeniden keşfedildiğini” vurguluyor ve “Cephe üreticisi firma, bir işi yaparken çok başarılı bir sonuç elde eder; ikinci işte de aynı başarıyı elde eder fakat üçüncü işteçok kolay ‘saçmalayabilir’. Çünkü her cephede Amerika gerçekten yeniden keşfedilir. Dolayısıyla uygulamacı firma ne kadar iyi olursa olsun, proje ne kadar doğru olursa olsun denetim, inceleme ve testler çok önemlidir” ifadelerini kullanıyor ve ekliyor: “Standart, eğitim, denetim ve sertifika gibi konularda büyük sıkıntılar var. Bu anlamda 1945’lerde bile 2. Dünya Savaşı’ndan çıkmış, yıkılmış Avrupa, standart ve kalite konusunda bugünün Türkiyesinden çok daha ileriydi. O dönem Almanların yaptığı U botların, denizaltıların imalatında mastiklerin ne şekilde çekileceğine dair teknik şartnameler vardır. Bu standartları ülkemizde bugün bile sağlayamıyoruz. Dünya ile rekabet edilecekse önce kendimizi bir disiplin altına almamız gerekiyor...”
1. Cephe Nedir? Neresi cephe olarak tanımlanır ve işlevi nedir cephenin?
Bir kütlenin dış yüzeyini oluşturan kabuğa dış cephe diyoruz. Bu kütle bir bina olabileceği gibi bir uçak da olabilir bir otomobil veya bir gemi de...
Cephe, dış kabuğu oluşturan strüktürdür. Strüktürü açıklamak gerekirse, bir insan yapısı düşünülebilir... İçinde bir kemik yapısı vardır, kemik onun karkasıdır, taşıyıcı konstrüksiyonudur. Bir de onu kaplayan kemiğin üzerindeki dokular, damarlar gibi unsurlar vardır, ki bunlar da bu strüktürü oluşturur. Mesela elin strüktürü, içinde bir kemik, dışında bir kas dokusu, onun da dışında bir yüzey olan bir yapıdır. Cepheler de benzerdir ve her cephenin bir strüktürü vardır. Her cephenin kendi içinde bir taşıyıcısı, yalıtımı ve bağlantı kısımları vardır. Dolayısıyla cephenin de kendi içinde bir anatomisi mevcuttur. Çünkü bir strüktürü vardır. Strüktürü olan her şeyin bir anatomisi olur. Bu anatomi de temelde bir mühendislik dalıdır.
Cephe, neyin kabuğu ise, ki bu bir bina olabileceği gibi otomobil de olabilir, iç ve dış arasındaki dengeyi sağlamak en büyük görevidir. Yani iç mekan ile dış mekan arasındaki dengeyi cephe sağlar. O yüzden de cephenin bazı özelliklerinin olması şarttır. Cepheden beklenti de çok değişkendir. Bazı cephelerde akustikle ilgili bir sıkıntı veya talep yoktur ama hastane, okul, kütüphane gibi bazı cephelerde dış cepheden sesle ilgili büyük beklentiler olabilir. Aynı şey yangın, rüzgar ve güneş ışığı için de geçerli. Dolayısıyla cepheden ne beklendiği, neyin cephesi olduğuyla alakalıdır.
2. Cephede nasıl bir yönelimden söz edilebilir? Geçmişten günümüze cephelerde ne (teknik, malzeme, beklenti, teknoloji, performans vs.) değişiyor?
Cepheden aslında hep bir performans beklentisi vardır. Farklı olansa bu performans beklentilerinin kriterleridir. Fiziki performans kriterleri vardır, sosyal kriterler, yani kullanım kriterleri vardır, bunların hepsi cephenin etüt sürecinde konuşulur. Ama “sektör ve insanların dönemsel olarak cepheden beklentileri hangi yönde değişiyor” diye sorarsanız, aslında 1800’lü yıllardan sonra, endüstri devrimi gerçekleştikten sonra, artık taş blok cephelerden ya da ahşap blok yapılardan uzaklaşıldıktan sonra birtakım tematik cephelerin oluşturulmaya başlandığını görürsünüz. Onun öncesinde dünyada böyle bir cephe anlayışı yoktu. Tematik cepheden kastettiğim şey şu: Kullanım amacını yansıtmayan, adeta bir tiyatro dekoru gibi, yani Mısır piramitlerine benzeyen bir bina; aslında Mısır piramidi değil. Veya Amazon ormanlarındaki bir evi andıran bir bina; aslında betonarmeden yapılmış vaziyette ama o binayı andırıyor. Bunlara tematik cepheler deniyor.
“CAM teknolojisiyle ilgili yeniliklerin devam edeceğine inanıyorum. Ayrıca alüminyum dışında çinko ve krom gibi malzemelerin de oldukça talep edilmeye başlandığını gözlemliyoruz... Diğer taraftan cephe tasarımında özellikle ikonik yapılarda dünyadaki trend PARAMETRİK CEPHELER...”
Cam teknolojisinin gelişmesi neticesinde yapıların dış cephesinde cam kullanımları da çok büyük ölçüde arttı. Özellikle bugün modern cephe tasarımında en çok kullanılan iki malzeme vardır; birinci sırada cam, ikinci sırada alüminyum gelir. Ve peşinden bunun tamamlayıcı malzemeleri devam eder.
“Dünya cepheden ne bekliyor” diye sorulursa, dünyanın bütün modern yapılarında aslında hala cam büyük bir yer tutuyor. Dolayısıyla cephelerde cam teknolojisiyle ilgili yeniliklerin devam edeceğine inanıyorum. Isıya daha dayanıklı, ışıkla ilgili farklı özellikleri olan, saydamlıkları geliştirilmiş farklı cam türleri geliştiriliyor.
Ayrıca alüminyum dışında çinko ve krom gibi malzemelerin de oldukça talep edilmeye başlandığını gözlemliyoruz. Diğer taraftan cephe tasarımında özellikle ikonik yapılarda dünyadaki trend parametrik cepheler... Yani amorf, geometrik olmayan yüzeyler fazlalaşmaya başladı. Daha da yaygınlaşacağını tahmin ediyorum. Bunlar dışında çelik halat gergi sistemleriyle ağlar üzerinde oluşturulan yüzeylerin de talep gördüğüne şahit oluyoruz.
Dolayısıyla gelecekte dış cephe mühendisliğinde bilinmesi, hakim olunması gereken şeylerden birinin statik bilgi olduğu anlaşılıyor. Aslında zaten cephe danışmanları bu bazda iş yapıyorlarsa mutlaka mühendis, mümkünse de statik bilen mühendis olmaları gerekir. Aksi halde bu sistemlerin kurgusunu yapmak pek mümkün olmaz. Cephe detaylarının da ayrıca öğrenilmesi gerekir.
3. Cephe tasarımında dikkat edilmesi gereken unsurlar nelerdir?
Cephe tasarımı iki başlıkta düşünülmeli. Bir tanesi, cephenin konsept dizaynı dediğimiz, yani cephenin mimari dizaynı, sanatsal ya da mimari üslupla cephenin tasarlanması. İkincisi ise strüktürel tasarım. Yani oluşturulan sanatsal ya da mimari tasarımın, konseptin, mühendislik olarak nasıl yapılabileceğini çözen strüktürel cephe tasarımı. Yani iki tane cephe tasarımı konusu söz konusu karşımızda. Bunu çok net bir şekilde her ortamda, özellikle mimar arkadaşlarıma dile getiriyorum. Çünkü mimar konsept dizaynı yaparken aslında strüktürel tasarım hakkında da bilgi sahibi olmak durumunda. Çünkü yapılan şey sonuçta hayata geçirilecek ve birileri bunu imal edecek. Dolayısıyla imal edilemeyecek, piyasada olmayan, herhangi bir şekilde fizibilitesi olmayan bir tasarım pek işe yaramaz. Bir heykeltıraş belki böyle bir şey yapabilir ama bir mimarın yapmaması gerekiyor. Heykeltraşı bağlayan bir şey yoktur, heykele kocaman bir burun yapabilir ama mimarın böyle bir lüksü yok. Mimarın optimizasyonları yapmış olması şarttır tasarımında. Bunu da mesela cephe tasarlıyorsa tabii ki cephe mühendisliği kriterleriyle optimize etmesi gerekir.
“Mimar, konsept dizaynı yaparken strüktürel tasarım hakkında da bilgi sahibi olmak durumunda... Çünkü yapılan şey sonuçta hayata geçirilecek ve birileri bunu imal edecek. Dolayısıyla imal edilemeyecek bir tasarım pek işe yaramaz. Strüktürel cephe tasarımında ise öncelikle cephe mühendisinin devrede olması şarttır...”
Konsept tasarım kapsamında bir yapının dış cephesini tasarlayan kişinin mutlaka proporsiyon bilgisinin çok iyi olması lazım. Temel sanat eğitimi almış olması gerekir. Denge unsurlarını biliyor olması lazım; yani sadece mimarlık bu işe yetmeyebilir. Aynı zamanda çok fazla yapının dış cephesi hakkında bilgi edinmiş ve yorumlar yapabilecek seviyede olması lazımdır. Ve bence aslında çok iyi bir şekilde eliyle çiziyor olması gerekir. Bugün ben de bütün programları kullanıyor olmama rağmen her zaman elimde bir kalem ve kağıt vardır. Bana sorarsanız bütün çalışmaların ilk başlangıcı mutlaka kağıt kalemle yapılmalıdır. Bu konsept dizayn aşamasında 3 boyutlu modellemeler, maketler yapıp, ardından birtakım yorumlar yapmak önemlidir. Ve her ne olura olsun asıl püf noktası da her binanın dış cephe konseptinde ve dizaynında mutlaka o tasarımın bir hikayesinin olmasıdır. Eğer bir dış cephe tasarımının hikayesi yoksa, tasarımın gücü orada oldukça zayıf kalır.
Strüktürel cephe tasarımında ise öncelikle cephe mühendisinin devrede olması şarttır. Ya da en azından teknik ressam seviyesinde bir bilgi gereklidir. Cephe türlerinin, bağlantı türlerinin, malzemelerin hepsinin biliniyor olması gerekir. Hatta bilmenin de ötesinde bunların sürekli güncelleniyor olması elzemdir. Özellikle malzemede yenilemeler o kadar fazla ki... Hepsini takip etmek, güncellemelerden haberdar olmak için ciddi bir mesai ve sürekli eğitim şart oluyor. Hesap metotları da aynı şekilde... Hep bir eğitim, güncelleme ve kendini yenileme olmazsa olmaz haline geldi. Ayrıca mimarın özellikle farklı disiplinlerden beslenmesi çok çok işine yarar. Bir roman, felsefe veya şiir kitabı ufku çok geliştirir ve bu yaptığı tasarıma yansır. Aksi takdirde mimarın çıkaracağı iş çok sıradan ve vasat şeyler olur.
4. Cephe uygulamalarında dikkat edilmesi gereken unsurlar nelerdir?
Sürekli projelerin içinde olduğumuz için ve cepheleri takip edip, denetlediğimiz için çok sayıda uygulama yapan firma ile içli dışlıyız... Ülkemizde çok değişik kalibrasyonda firma var. Dolayısıyla kafamda bir sınıflandırma yapabiliyorum, hangisi hangi işin altından kalkabilir, tahmin edebiliyorum. Ülkemizdeki cephe üreticilerinin arasında dünya çapındaki cephe üreticileriyle baş edebilecek, onlarla aynı kulvarda yer alan iyi firmalarımız var. Fakat bu andığım firmaların büyük çoğunluğu Türkiye içerisinde iş yapamıyorlar. Çünkü Türkiye içerisinde yapılan işlerin kalitesi ve fiyatları çok belli bir seviyenin üstüne maalesef çıkamıyor. Dolayısıyla bu firmalar Türkiye’deki bir işe teklif verdiklerinde fiyatları çok yüksek kalıyor ve yurtdışındaki işlere yöneliyorlar. Orta kalite ve kalitesi nispeten düşük firmalar genelde Türkiye’de iş yapabiliyor. Türkiye’de iş yapmak gerçekten çok zor, özellikle ekonomik anlamda. Belli bir kalite sistemi oturttuğunuz zaman, belli bir sabit gider oluyor ve Türkiye’deki işler sizi tatmin etmeyebiliyor, daha doğrusu yetmeyebiliyor.
“Cephe danışmanlığıyla projeler hazırlandığında ve danışman eşliğinde imalatlar gerçekleştirildiğinde iş belli bir seviyenin üstüne çıkıyor ve sonunda herkesin yüzü gülüyor. Yatırımcı, danışmanlıklardan kaynaklanan ek maliyetin 50 katını o projede kazanıyor. Çünkü kronik, küçük ve sıradan hiçbir problem yaşanmıyor ve hayat boyu sürecek dertlerden kurtulunuyor...”
Ayrıca özellikle cephe imalatı konusunda biraz bir şeyler yapan, yeni, 3-5 yıllık firma sahiplerinin pek çoğunda aşırı bir özgüven görüyoruz. Her şeyi çok iyi seviyede bildiklerine, büyük tecrübelere sahip olduklarına inanıyor. Bu da piyasada kalitesiz ve düşük fiyatlı, saçma sapan işlerin yapılmasına sebebiyet veriyor. Biraz önce bahsettiğim işini hakkıyla yapan kaliteli firmalar bunların karşısında adeta eziliyor. Çünkü bir işe giriyor, kocaman bir iş, bu kocaman işin içinde karşısında bir firma, içerisinde ne kalite sistemi var, ne İSG sistemi... Kırık fiyatlarla o işi o kaliteli firmanın almasına da engel oluyor. O iş aldıktan sonra da işverenle kendisi sorun yaşıyor zaten. O iş de kötü bitmiş oluyor. Türkiye’de cephe sektörünü denetleyen bir sistem yok. Yatırımcı, eğer iyi danışmanları veya etrafında kafası çalışan adamlar varsa, cephe danışmanlarıyla çalışma ihtiyacı olduğunu anlıyor. Bizim gibi insanlar da bu projelere danışmanlık hizmetleri vermeye başladığında, danışmanlıklarla bu projeler hazırlandığında ve yine bu danışmanlıklarla imalatlar gerçekleştirildiğinde o imalatlar belli bir seviyenin üstüne çıkıyor ve işin sonunda herkesin yüzü gülüyor. Ve inanın, o danışmanlıklardan kaynaklanan ek maliyetin belki de 50 katından fazlasını yatırımcı o projede kazanıyor. Çünkü kronik, küçük ve sıradan hiçbir problem yaşanmıyor, hayat boyu sürecek dertlerden kurtulunuyor.
Cephenin projesi, imalatı, nakliyesi ve montajı başından sonuna denetim gerektirir. Cepheler endüstriyel üretimler, yani kalıptan çıkan bir bardak gibi üretimler değildir. Her cephede “Amerika yeniden keşfedilir”. Yani bir cephe üreticisi firma, bir işi yaparken çok başarılı bir sonuç elde eder, ikinci işte de aynı başarıyı elde eder fakat üçüncü işte çok kolay saçmalayabilir. Çünkü her cephede “Amerika yeniden keşfedilir”. Dolayısıyla uygulamacı firma ne kadar iyi olursa olsun, proje ne kadar doğru olursa olsun denetim, inceleme ve testler çok önemlidir. İyi bir cephe üretiminde bu denetim sistemi bizim teknik şartnamelerimizde ayrıntılı olarak belirtilir. Bu dört aşamanın tamamını cephe danışmanı takip eder.
5. Türkiye’de cephelerden temel sorunlar nelerdir? Cephelerde ne tür problemler çıkıyor, hukuki anlamda nasıl bir sorumluluk, yasal-hukuki durumlar meydana geliyor?
Ben “Cephe Müfettişliği” yapıyorum... Yani birçok soruna şahit oldum ve çözümlerinde yer aldım. 3T dediğim bir metodum var. “Tespit, teşhis, tedavi”. Bugüne kadar onlarca cephenin sorunlu durumuyla ilgili rapor düzenledim. Kiminde yanlış cam kullanıldığından şikayetçi olunmuştu, kimisinde detayların doğru olmadığı savunuluyordu. Bunlarla ilgili raporlar hazırlarken, 3-5 yıl önce yapılmış ve sorun yaşanan bu cephelerde şikayetlerin neler olduğunu anlamak için bu cephelerine belli bölümlerini söktürtüp, ne halde olduklarını analiz etme fırsatı yakaladım ve raporlarımı bu şekilde düzenledim. Dolayısıyla söylediklerimi çok gerçekçi sonuçlardan elde ettiğimi belirtmeliyim.
“Türkiye’de üretilen cephelerin yüzde 95’inden fazlasının ısı yalımıyla ilgili problemi olduğunu, mühendislik olarak kalitelerinin düşük olduğunu, cephe performans kriterlerinin doğru dürüst karşılanmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. İşin ürkütücü tarafı, bunun böyle de gidecek olması. Çünkü iş, insanların inisiyatifine, insafına kalmış...”
Bu kapsamda Türkiye’de üretilen cephelerin yüzde 95’inden fazlasının ısı yalımıyla ilgili problemi olduğunu söyleyebilirim. Özellikle apartmanlardaki mantolanmış cephelerin yüzde 95’i yanlış yapılmış veya eksik kalmıştır. Aslında duvarın kalınlığı, dışarıdaki yalıtım katmanının kalınlığı ve onun üzerindeki unsurları kapsayan TS825’te belirtilen çok basit bir hesap var. Bir binanın ısı izolasyonunun olabilmesi için dış duvarın ısı iletkenlik katsayısının belirli aralıklarda olması gerekiyor. Bu da Türkiye’nin coğrafi bölgelerine göre değişiyor. Fakat bu gereklilikte mantolama uygulaması bulmak çok da mümkün değil. Tamamen mühendisliğe aykırı. İmalat esnasında da kullanması gereken çivi sayılarından sıva kalınlığına kadar hemen hemen her şeyde yanlış yapılıyor. Ki bunlar en basit yalıtımlı cephe türleri. Bir de daha ileri seviye olan cephe strüktürlerindeki izolasyonları düşünün. Pek çoğunda ısı köprüleri var. Dolayısıyla ısı yalıtımı yapılsa bile ısı köprülerinden içeriye ya da içeriden dışarıya yine yoğun bir ısı transferi oluyor.
Artı, kalite sorununu da es geçmemek gerek Türkiye’deki cephelerde. Bugün hâlâ cephe firmalarının büyük bir çoğunluğu nerede borazan başlı vida kullanacak, nerede bombe başlı vida kullanacak, nerede perçin kullanması gerekiyor (ki perçin kullanan Hak getire), bunların hiçbirini bilmez; bilse de yapmaz. Çünkü denetleyecek herhangi bir unsur yok. Yüksekte cephe firmasıyla baş başasınız, o adamın insafına kalmışsınız. Dolayısıyla Türkiye’de mühendislik olarak dış cephelerin kalitesinin düşük olduğunu, cephe performans kriterlerinin doğru dürüst karşılanmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. İşin ürkütücü tarafı, bunun böyle de gidecek olması. Çünkü iş, insanların inisiyatifine, insafına kalmış.
Hukuki boyuta gelirsek... Hazırlanan raporları mahkemelere sunuluyor, çoğu da adil bir şekilde çözülüyor fakat “geç kalmış adalet, adalet değildir”. Dolayısıyla doğru bir karar verilmiş olsa bile mağdur olan 3 yıl yaşamıştır o durumu, canı burnuna gelmiştir, bir sürü müşteri kaybetmiştir, hayatı zehir olmuştur. Hem zaten amaç cephe firmasını cezalandırmak değil ki. Cephe firmasını cezalandırılsa ne olacak, yatırımcı, bina sakini perişan olduktan sonra... Burada asıl önemli olan bu yanlışın hiç yaşanmadan işin doğru yapılmasını sağlayacak sistemi kurmak. O yüzden işin başında, iş ehline teslim edilmeli, denetimi sağlanmalı.
6. Cephe Mühendisi ve Danışmanı ne iş yapar? Bir projede neden gereklidir?
Öncelikle, biraz önce anlattığım kötü durumlara düşülmemesini sağlarız. Mesela bir cephe yapılacaktır ve bu cephenin ne şekilde yapılacağına dair çok ayrıntılı net tanımlar gereklidir; ki, cepheyi yapmak için aday olan firmalar bu koşulları net bir şekilde okuyup anlasın, detaylara baksın ve işe kendi şartlarını da ortaya koyarak bir teklif getirdin. Dış cephe mühendisi ve dış cephe danışmanı ise o ihale sürecinin temelini hazırlar. Yani siz binanızı hazırladınız, bunun dış cephesini ihale edeceksiniz. Burada sistem kesitlerini, detaylarını hazırlarız. Yani sistemin bütün çözümlerini üretiriz. Tüm detayları çözeriz ve bunları çizeriz. Daha sonra bu çizmiş olduğumuz detaylara uygun bir teknik şartname yazarız. Bu teknik şartnamede gerek işçilik gerek malzeme gerek istifleme/depolama, gerek montaj gibi her unsur ayrıntılarıyla belirlenir ve bunları birtakım ulusal ve uluslararası standartlarla bağlarız. Yani bizim anayasamız TSE ve Euro normlardır. Onlara göre konuşuruz, kendimize göre bir kalite standardı belirlemeyiz. Bu cephenin öncelikle etüt aşamasında hangi kalite seviyede bir cephe olması gerektiğini işverenle yaptığımız stratejilerle belirleriz. Daha sonra da teknik şartnameyi oluştururken o kalitede bir cephe dizayn ederiz. Bu stratejiyi bize işveren verir. Onun istediği kalite seviyesinde de teknik şartname ve teknik detaylar çözülür. O çözüm neticesinde de bir ihaleye katılım şartnamesi oluşturulur ve firmalara bu dosya gider. Hangi firma olursa olsun bu dosyayı eline aldığında herkes aynı şeye teklif verir. Sorularını sorarlar, ihaleyi yaparız. İşveren uygun gördüğü bir tanesiyle pazarlık yapar ve sonunda da yine bize danışır. Biz de sürecin içerisinde olduğumuz söz konusu firmanın gerçekten böyle bir projeyi gerçekleştirecek personelinin olup, olmadığı, yeterli bilgisayar programlarına ve ekipmana sahip olup, olmadığı, atölyesinin durumu gibi birçok unsuru göz önünde bulundurup fikrimizi beyan ederiz. Diğer taraftan mal sahibine de, ilgili firmanın mali durumunu kontrol etmesini rica ederiz... Tüm bunlar önemli ve kontrol edilmesi gereken unsurladır.
7. Son dönemde sizin de dikkatinizi çeken, dahil olduğunuz veya olmadığınız örnek bir cephe hakkında bilgi verebilir misiniz?
Ben sadece hoşuma gitmeyen bir örnek vermek istiyorum... Yeni yapılan İstanbul Finans Merkezi’nde yan yana çok yüksek kütleli binalar yapıldı. Ben de orada birtakım iş güvenliği ile ve strüktürel mühendislik dizaynları gerçekleştirdim fakat o ortamı doğru bulmuyorum. O kadar çok yüksek yapının o kadar yakın mesafede yan yana konulması, dip dibe dev gibi yapıların sıkıştırılmış olması ne sosyal açıdan ne mühendislik açısından doğru... Neresinden bakarsanız bakın doğru bir davranış değil. Oradaki her cephe dünyanın parasına mal oluyor ve o cepheyi kimse görmüyor ki; hepsi birbirini perdelemiş. Sadece bir yığıntı görünüyor. Halbuki orada neredeyse tüm binaların cepheleri güzel. Hepsinin tasarımları başarılı. Fakat hepsini bir araya getirip soktuğunuz zaman bir kabusa dönüşüyor. Tek başlarına bir yerde dursalar vazo gibi, estetik binalar aslında. O sıkışıklıkta ne cep telefonu çeker ne kapı pencere açılabilir... Binalar arasında çok yüksek türbülanslar da oluşur...
“1915Çanakkale Köprüsü bence Türkiye’deki cephesi en güzel yapı...”
Hoşuma giden birçok bina da var tabii ama bunların içinde dahil olduğumuz 1915Çanakkale Köprüsü’nün birtakım güvenlik ağı sistemlerinin strüktürlerinin dizaynlarını yapma fırsatımız oldu. Dolayısıyla yakından bildiğim köprü bence Türkiye’deki cephesi en güzel yapı. Pek farkına varılmasa da onun da bir dış cephesi ve bir strüktürü var. Boğaz’ın üzerinde inanılmaz bir güzelliğe sahip. Bir de Çanakkale olması ayrı bir gurur. Şehitlerimizin orada, onlara layık olabilmek adına yapılmış bir köprü. Çok çok hoş bir havası var.
Pek çok sıra dışı cephe yaptım ama beni gerçekten en çok zorlayan Astana’da 2017 Expo için yapılmış Kazakistan Pavilyonu olmuştu. 20 metre kaide yüksekliğinde bir bina üzerine inşa edilmiş 80 metre çapında dev bir küre. O yapı benim, bildiğimin ötesine geçtiğim bir projedir. Bütün konstrüksiyonları, alttaki destek iskelelerinin tamamını her gece sabaha kadar oturup çizerdim. Ertesi sabah arazide saha uygulamasını yaptırırdım. Çok büyük riskler aldık bu işi yaparken. Çünkü normalde bu tarz büyük, ultra projelerde bir yerde bir vida sıkarken 40 yerden izin almanız gerekir. Burada zaman o kadar kısıtlıydı ki, hiç kimseden izin alacak vaktimiz yoktu. Bütün risk ve sorumlulukları üstlenerek, bir taraftan imalatları yaptırıp bir tarafta montajını yaptırmak, ayrıca mühendislik anlamında adete yeni bir okul bitirecek kadar şey öğrenme süreci yaşamak açısından beni çok çok zorlamış bir işti.
8. Cephede iş güvenliği hakkındaki yorumlarınız nelerdir? Yasal düzenlemeler ve uygulamalar yeterli mi? Başka ne yapılabilir?
Cephe uygulaması genelde yüksekte çalışılan bir iştir. Ki yüksek dediğiniz yerlerin bazılarında sıra dışı iklimsel ve fiziksel koşullar hakimdir. Böyle ortamlarda da çalışma ve iş güvenliği koşulları çok farklı, zor ve ağırdır. Mesela Astana’da çalışırken yazın hava sıcaklığı 51 dereceye ulaşırken kışın eksi 40 dereceye düşüyordu. Aradan neredeyse yüz derecelik bir fark oluşuyor. Bu sıcaklık farkı da birçok problemi beraberinde getirir. Mesela her malzemenin genleşme katsayısı farklı olduğundan çelik halatların bile yapısı değişir. Böyle bir ortamda iş güvenliğini sağlamak da çok zor olabiliyor. O bölgede çalışırken eksi kırk derecede normal iş yapmak zaten zordur, iş güvenliği kurallarını uygulayarak yapmak çok çok daha zor hale gelir. Soğuktan, yüksekte çalışılan bölgede 15 dakikada bir görev değişikliği yaptığımız işler bile vardı. Ki o 15 dakikada bile ortam alttan brülörle ısıtılmak zorundaydı. 3 kişi 15 dakikada bir alınıyor, 3 kişi işe konuluyor, sonra o üç kişi alınıp, 15 dakika dinlenen ve ısınan üç kişi o işte çalışıyordu sürekliliği sağlamak için. Yani normalde 1 günde 3 kişiyle yapılacak işi 6 adamla 3 günde yaptığımız günler oldu. Tabii orada iş güvenliği koşullarına riayet ederek. Sistemin tüm güvenlik sistemlerini de ben kurmuştum.
Benim ikinci uzmanlık alanım olan iş güvenliği sistemleri mühendisliğidir. Yeni güvenlik ağ sistemleri üretiyoruz. Yüksekte çalışma, zor koşullar altında çalışma ve erişim diyoruz bu konuya. Bunun ayrı bir projesi vardır. Yani burada çalışma şeklinin bir projesi var. Bunu önce projelendiriyorsunuz ve bu proje dahilinde yüksekte çalışma ve erişim projesiyle bu işlemin gerçekleşmesini sağlıyorsunuz. Tabi burada bir şey daha var... Ben gençlik yıllarımda dağcılık sporuyla uğraştım. Kaya ve buzul tırmanışları yaptım. Bugün hâlâ Çanakkale Köprüsü’nün 300 metre yüksekliğindeki dış iskelesine çıkıyorum. Veya adamın montajı yapamadığı takdirde veya yerine oturmadığında durumu tespit etmek için o noktaya gidiyorum. Benim için büyük bir zevk bu. Bu sayede bu işleri yürütebiliyoruz, yoksa o iş takılır kalır; o işçi birtakım şeyleri belki yuvarlar, istendiği gibi olmayabilir. Biz bu denetimi yerinde birebir yapabiliyoruz. Ortağım Levent Keçeci de eski bir dağcıdır. Yani dağcılık, kaya tırmanışı yaptığım günlerden kalma bir alışkanlıkla yüksekte çalışma prensiplerini oluşturmak ve onlarla ilgili projeler geliştirmek bizim ikinci bir uzmanlık alanımız oldu dış cepheden sonra.
“İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış, yıkılmış Avrupa, standart ve kalite konusunda bugünün Türkiye’sinden çok daha ileriydi. O dönem Almanların yaptığı denizaltılarda kullanılan mastiklerin ne durumda olduğunu müzelerde inceledim. Dönemin U botların imalatında mastiklerin ne şekilde çekileceğine dair teknik şartnameler vardır. Bu standartları biz ülkemizde bugün bile sağlayamıyoruz... Ayıp...”
9. Cephe sektörünün sorunları ve çözüm yolları sizce nelerdir?
Türkiye’de dış cephe sektörü gerçekten başarılı ve büyük bir sektör. Başarılı derken, büyümeyi kastediyorum, kaliteyi değil. Kalite anlamında başarılı olamayışının sebebi de özellikle cephe sektöründe kalifiye personel açığının büyük olması. Bu açığı kapama adına bir üniversitede cephe eğitimi ile ilgili bir bölüm oluşturmaya çalışıyorum. Çünkü bir mimarın, mezun olduğu zaman bir yapının dış cephesinde hiç değilse ön proje seviyesinde bir projeyi doğru olarak çıkartabilmesi gerekir. Fakat Türkiye’nin hiçbir üniversitesinden mezun olmuş hiçbir öğrenci bunu yapamaz. Yani üniversitedeki eğitim öğrenciye bunu vermiyor. Bu çok üzücü bir şey. Ama piyasada bir dış cephe firması ya da bir inşaat firması mimarlık fakültesinden mezun olmuş gençlerden cepheyi çizmesini bekliyor. Dolayısıyla dış cephe sektöründe mutlaka ve mutlaka bir eğitim düzeni oluşturmak şart. Ben de üzerime düşeni yapmaya gayret ediyorum bu bölümü oluşturmakla. Gerek üniversitede mimarlık okumuş çocukların veya meslek liselerinden mezun olup cephe sektöründe çalışmak isteyen gençlerin eğitimlerini tamamlayabilmeleri için hem malzeme konusunda hem detay ve çizimler hem de şantiye süreçleri konusunda eğitimlerin verilmesi gerekiyor. Bunlar yapılırsa Almanya’daki gibi kaliteli, düzgün bir sektör haline dönüşür ve başarılı işler çıkar.
Cephe sektörünün en başarılı olan bölümü bence malzeme üreticileri. Türkiye’de alüminyum ekstrüzyon presleri olan bir sürü firma var. Üretimde son derece başarılılar. Fakat Türkiye’de yine bu konuda da denetim ve standartlara uygunluk konusunda bazı sıkıntılar mevcut. Standartlara uygun olup olmadığını sorgulayan müessese yok. O yüzden herhangi bir silikonda iddia edilen 30 derecede viskozitesini koruyup koyamadığı çok net olamayabiliyor. Test sonucu istenildiğinde önünüz bir takım fotokopiler gelir ama peşine düştüğünüzde çoğunun boş olduğu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla da bu konuda da güvenilir firmalarla hareket etmek çok önemli. Türkiye’nin güvenilir firmaları var fakat piyasa koşulları o firmaları da dejenere ediyor.
Montaj ve üretim konusuna gelince... Montaj, cephede çok büyük bir bedeldir. Mesela 100 liralık bir cephenin yaklaşık 40-45 lirası cam, 30 lirası da montaj işçiliğine gider. Ne büyük bir rakam. Bu kadar büyük bir rakamı alan bu montaj kesiminin tam olarak kim olduğu ise belli değildir. Tamamen başıboş bir sektördür. Yüklenicilerin kendi montajcıları yoktur, varsa bile bu, 8-10 kişilik bir çekirdek kadrosu vardır. Ama kocaman inşaatın cephesini yapmak için bu kadar adam yetmez, dışarıdan bir montaj ekibiyle anlaşma yapmak gerekir. Peki kim bu montaj ekibi, kim eğitmiş bu insanları, kim sertifika vermiş? Hiçbir şey yok ortada. Adam kendi kendine montajcıyım diye çıkmış ortaya. Hani devletin garantörlüğü, var mı takip eden bir kurum? Bu anlamda 1945’lerde bile Avrupa bizden çok daha ilerideydi. İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış, yıkılmış Avrupa, standart ve kalite konusunda bugünün Türkiye’sinden çok daha ileriydi. Mesela 2. Dünya Savaşı’nda Almanların yaptığı denizaltılarda kullanılan mastiklerin ne durumda olduğunu müzelerde inceledim. Dönemin U botların imalatında mastiklerin ne şekilde çekileceğine dair teknik şartnameler vardır. Bu standartları biz ülkemizde bugün bile sağlayamıyoruz. Ayıp... Dünya ile rekabet edilecekse önce kendimizi bir disiplin altına almamız gerekiyor.
“Bence çok mecbur kalınmadıkça asla yüksek yapı yapılmamalı. Bu yüksekliklerde yapılan cephelerde detaylar hep zorlamadır ve sağlıklı değildir...”
10. Geleceğin cepheleri sizce nasıl olacak?.. Form, malzeme olarak, yüzey ve performans olarak nereye doğru gidiyor cepheler?
Günlük kullanıma dönük yapılar her zaman ekonomikliği ilk unsur olarak ele alır. Dolayısıyla söz konusu binalarda daha yüksek optimizasyon sağlayan malzemelerin kullanımı daha fazla olacaktır. Yani, daha yüksek performans veren malzemelere rağmen fiyatı daha düşük olan malzemeler cephelerde hakim olacaktır.
Güç gösteren, prestijli ikonik yapılarda ise ekonomiklik daha geri planda kalır. Dolayısıyla bunlar da daha nitelikli malzemelerin kullanımıyla cephe tasarımlarının değişeceğini düşünüyorum. Bugün cephede kullanılan malzemenin karbon oranı bu seviyede olduğu için bu açıklıkta bir şey yapılabiliyor; yarın farklı bir karbon oranı yapısına sahip bir metal alaşımla yapıldığında bu cephe tasarımını kökünden değiştirecektir. Camda bu gelişimi gördük. Şu anda her yer cam.
Yüksek yapılar farklı teknolojileri beraberinde getiriyor fakat bence çok mecbur kalınmadıkça asla yüksek yapı yapılmamalı. Her şeye aykırı bu. Bu yüksekliklerde yapılan cephelerde detaylar hep zorlamadır ve sağlıklı değildir. Çünkü doğasına aykırıdır. Doğasına aykırıyı zorluyorsanız mutlaka iptidai, negatif bir taraf başa gelir. Her şeyi doğasına uygun yapmanız gerekir. 150 metre, 200 metre yüksekliğinde bir bina yaparsan onun ömrü bellidir. Belli bir süre sağlıklı yaşar ama bir müddet sonra olmaz. O yüzden benim tavsiyem cephelerin insani boyutlarda kalması.
5 Aralık 2022
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.