Youtube kanalımızda gerçekleştirdiğimiz, sonrasında web sitemizin ŞantiyeTV sayfalarında ve Şantiye®nin basılı versiyonunda yayınladığımız “10 SORUDA...” isimli canlı yayın serimizin 9 Eylül 2022 günkü konusu “Türkiye’de İnşaat Mühendisi Olmak”; konuğu ise İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şube Başkanı FUSUN SÜMER’di... Sümer programda, meslekle ilgili temel sorunları ve çözüm alternatiflerini; genç meslektaşlara eğitim süreçleri ve profesyonel hayatlarının ilk yılları için önerilerini; ülkedeki İnşaat Mühendisliği eğitimiyle ilgili aksaklıkları; İMO’nun gündemindeki başlıkları; “Her Şantiyeye Bir Şef” kampanyasıyla ilgili gelişmeleri; ve inşaat sektörüyle ilgili yorumlarını Şantiye® okurları için özetledi.
1. Türkiye’deki İnşaat Mühendisliği eğitimi hakkında bilgi alabilir miyiz? Eğitim ne zamandır var?.. Tarihsel süreçte dönüm noktaları nelerdi? Şu anda kaç fakültede eğitim devam ediyor? Mezun kaç İnşaat Mühendisi var?
Hafızalarımızı tazeleyelim. İlk inşaat öğreniminin başladığı yıl 1795 olarak kabul edilir. Bu tarihte Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn kurulmuştur İstanbul’da. Bugünküne yakın eğitimin ilk adımı ise 1883’te Hendese-i Mülkiye’nin kurulması ile atılmıştır. 1909’da o zamanki adıyla Nafia Vekâleti’ne, yani Bayındırlık Bakanlığına bağlı Mühendis Mekteb-i’ni görürüz. Bu okulun ismi 1928’de Yüksek Mühendis Mektebi olmuş, 1944 yılında ise İstanbul Teknik Üniversite adını almıştır. Sonra ilerleyen tarihlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği eğitimi başlamış, 1967-70 yılları arasında 10 kadar Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisinde inşaat mühendisliği bölümleri kurulmuştur. İnşaat mühendisliği eğitiminin lokomotifi bu okullardır.
Sonradan devreye giren ve hatta son yıllarda neredeyse her ilde açılan üniversitelerdeki inşaat mühendisliği bölümleri eğitimin nitelik tartışmasını da beraberinde getirmiştir. 1992’de sayı olarak 15 olan İnşaat Mühendisliği Bölümü, 1997 yılında 36’ya, kontenjan ise 3153’e ulaşmıştır. İnşaat Mühendisliği Bölümü 2003’te 34’ü devlet, 2’si vakıf olmak üzere üniversitelerimizde toplam öğrenci sayısı da 3537’ye yükselmiştir. 2010 yılında 44 devlet, altı vakıf ve beş de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde İnşaat Mühendisliği Bölümü ve toplam öğrenci sayısının da 7 bine yaklaştığını görüyoruz. 2010 yılından sonra ise hızla artmış, 2020’ye gelindiğinde 91 devlet, 34 vakıf ve KKTC’de sekiz üniversitede inşaat mühendisliği eğitimi verilmeye başlamıştır. 10 yıl gibi bir zamanda devlet üniversiteleri iki kat, vakıf üniversiteleri beş kat artmıştır. Öğrenci kontenjanında da aynı şekilde artış olmuştur. Örneğin 2018 yılında 12 bin 965 kontenjan görüyoruz. Kontenjan doluluk oranının yüzde 67 civarında kaldığı 2022 yılında ise 10 bini aşkın genç inşaat mühendisliği eğitimi almaktadır. Özetle okul ve öğrenci sayıları yaratılan istihdamın çok üstündedir, istihdam dengesi görmezden gelinmiştir, popülist beklenti ve hedeflerle mühendislik eğitimi niteliksel bir kayba uğratılmıştır. Bu durum ne yazık ki güvencesizlik, düşük ücretler, sağlıksız çalışma koşulları olarak hayatımıza yansımaktadır.
Okullara projeksiyonumuzu çevirdiğimizde birkaç okulu hariç tutarsak; üniversite eğitimine uygun olmayan binalarda eğitim verildiğini, öğretim üyesi sayısının yetersiz kaldığını, staj ve teknik gezi gibi olanakların kısıtlı olduğunu, kaynak yayınlara ulaşmada sorun ve sıkıntılar yaşandığını, inşaat mühendisliği eğitiminin formüllerden, hesaplamalardan ibaret bir sınırda yürütüldüğü, meslek etiği gibi önemli bir konuya gerekli ve yeterli ilginin gösterilmediği bir eğitimle karşı karşıya bulunduğumuzu söylemem gerekiyor.
2022 yılını baz alırsak İMO’nun üye sayısından da bahsetmek gerekiyor. Üye sayımızın 140 bine yaklaştığı görülmektedir. Bu sayı ile istihdam olanağı arasındaki uçurum, karşımıza her üç inşaat mühendisinden birinin işsiz olduğu bir tablo çıkarmaktadır ki meslek alanımızın en büyük sorunlarından biri de budur.
"MÜHENDİSLİK HİZMETİ ALMADAN YAPI ÜRETİLMESİNİN TEŞVİK EDİLMESİ, YAPI ÜRETİM SÜRECİNİN PİYASA KOŞULLARININ EGEMENLİĞİ ALTINA GİRMESİ, MÜHENDİSLERİN BİRİKİMLERİNİN ÖNEMSİZLEŞTİRİLMEYE ÇALIŞILMASI VE MÜHENDİSİN VARLIĞININ BİR İMZAYA İNDİRGENMESİ, BUGÜN BAŞKA BİR TABLOYLA KARŞI KARŞIYA KALDIĞIMIZI GÖSTERİYOR..."
2. Uzun yıllardır mesleğin içindesiniz... Sizce Türkiye’de bir İnşaat Mühendisi olmak nasıl bir deneyim? Türkiye’ye özgü koşullarda mesleği icra etmekle ilgili yorumlarınız neler olur?
İnşaat mühendisliği elbette hesap kitap işidir. Lakin sosyal yönü oldukça gelişmiş bir meslektir. Çünkü medeniyetleri var etmiş, görünür kılmış ve medeniyetlere ait eserlerin geçmişten geleceğe taşınmasına, dolayısıyla çağlar arasında kültürel ve sosyal etkileşime olanak sağlamıştır.
Basit tasarıma sahip ve ilkel sayılabilecek aletlerle inşa edilen yapılardan gelişmiş teknolojinin kullanıldığı nitelikteki yapılara geçiş inşaat mühendisliğinin kat ettiği aşamaları göstermekte, aynı zamanda insanın tarihsel gelişimini, farklılaşan ihtiyaçları, toplumların değişen hassasiyetlerini resmetmektedir. Mesleğimiz her zaman ilerlemeyi, gelişimi temsil etmiştir. Ancak bu genel doğrular dışında özellikle son birkaç on yılda karşı karşıya kaldığımız bir olumsuzluğa dikkat çekmek istiyorum. Özellikle Cumhuriyetin kuruluş yıllarında mühendisliğe verilen önemi, bu dönemde eğitime, bilime ve ülkenin imarına dönük hamleleri yok sayarsak inşaat mühendisliğinin toplumda hak ettiği yerde olmadığını söyleyebilirim. İnşaat mühendisliği eğitiminin mevcut durumu, kaçak ve mühendislik hizmeti almadan yapı üretilmesinin adeta teşvik edilmesi, yapı üretim sürecinin piyasa koşullarının egemenliği altına girmesi, bunlara paralel olarak mühendislerin bilgi ve birikimlerinin önemsizleştirilmeye çalışılması, mühendisin varlığının bir imzaya indirgenmesi, bugün bir başka tabloyla karşı karşıya kaldığımızı göstermektedir. Yani, meslek itibarı ile ilgili bir endişemi dile getirmiş oluyorum böylelikle.
"MÜHENDİSLİĞİN HALK İÇİN, KAMU İÇİN YAPILMASINA OLANAK SAĞLAYACAK KANALLAR YARATILMALI..."
Eleştirilerimiz de bu noktalaradır. Mühendisliğin halk için, kamu için yapılmasına olanak sağlayacak kanalların yaratılması ve beraberinde mühendisliğin itibarının yeniden tesis edilmesini savunuyor, bunun için çabalıyoruz.
İnşaat mühendisliği bazen toplumun muhafazakarlığıyla, bazen doğayı hiçe sayan hoyratlıkla, bazen kentleri rant beklentisi ile düzenleyen anlayışlarla, bazen çıkar gruplarıyla mücadele ederek farkını ve varlığını göstermiştir. Şantiyelerin tozunu, toprağını soluyarak, proje bürolarında dirsek çürüterek mesleklerini icra etmişler, ancak toplum ve insan yararına duruşlarını terk etmemişlerdir. En azından bizlerin emanet aldığı gelenek ve gelecek kuşaklara miras bırakacağımız değer budur. Bu geleneği örnek alıyor, öne çıkarıyor ve genç kuşaklara aktarmak istiyoruz.
Dolayısıyla benim kişisel hikayemden çok, meslek odamızın yaklaşımını ifade etmek istedim. Bu konunun benim hikayemden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Ben de bu serüvenin bir parçası olarak sektörde çok emek verdiğimi de ifade edebilirim. Çok severek yaptım bu mesleği. Zorluklarla karşılaştım ama sonuçta çalışma hayatımda gerçekleştirdiğim işlerden, çalışırken gösterdiğim çabadan ve etik davranarak bu mesleği icra edebilmiş olmaktan çok mutluyum. Ama gençlerimizin istihdam sorununu, mesleğimizin itibarsızlaştırılma çabalarını gördükçe tabii ki endişeleniyorum.
"MEVZUAT ADETA YAP-BOZ TAHTASINA DÖNMÜŞ HALDE... KAMU İHALELERİ DE ŞEFFAF HALE GETİRİLMELİ..."
3. Meslekte iş yapış şekillerinde, ilişkilerde, teknolojide, hukuki boyutta neler değişiyor? Nasıl bir trendden bahsedilebilir?
İnşaat mühendisliğini, mesleğin çalışma esaslarını ve alanlarını bir bütün olarak ele aldığımızda şunu görüyoruz: Mesleğimizi ilgilendiren mevzuat değişikliklerine yetişmek mümkün değil. “Mevzuat adeta yap-boz tahtasına dönmüş halde” dersek abartmış olmayız. Düşünebiliyor musunuz, Kamu İhale Kanunu ve ilgili yönetmelikleri şimdiye kadar 191 kez değiştirildi. İmar Kanunu 39 kez, Yapı Denetim Kanunu ve yönetmeliklerinde 15 kez değişiklik gerçekleştirildi. Elbette arayış hep olacaktır, en sağlıklısı ve en işlevseli ortaya çıkana kadar arayış doğaldır. Ancak bizde süreç şöyle işliyor: Konunun paydaşlarının görüşleri alınmadan ya da itiraz ve öneriler dikkate alınmadan mevzuat değiştiriliyor. Tabiri caizse uygulamanın başında bulunanların görüşü alınmadan yapılan her değişiklik hayatın gerçeğine çarpıp dağılıyor. Sonra yeniden değiştirme girişimleri başlıyor. Bu durumu ortadan kaldırmanın tek yolu, mevzuat hazırlama ve değiştirme sürecinin katılımcılığa açık olmasından geçiyor. Özellikle kamu ihalelerinin şeffaf hale getirilmesi gerekiyor. Bu yapılmadığı sürece kısır döngü devam edecektir. Tabii bir de çıkar gruplarının beklentilerinin kamudan uzak tutulması, siyaset üzerinden mevzuata müdahale kanallarının kapatılması gerekmektedir.
İnşaat mühendisliği bir bilim dalıdır. Mevzuattan teknolojiye, üretim verimliliğinden inşaat yönetimine kadar geniş bir yelpazede günceli ve bilimsel evrensel olanı yakalamak, özümsemek ve uygulamak şarttır. Bu konularda hangi noktadayız bugün? Bunu sorguluyor ve meslek alanımıza giren hemen her konuda ulusal/uluslararası ölçekli tartışma toplantıları düzenliyoruz. Fikir oluşturuyoruz, başka ülkelerdeki gelişmeleri öğreniyor ve tartışıyoruz. Bir bakıma hayat boyu öğrenme ilkesini olanaklarımız ölçüsünde hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bunun için de meslek içi eğitim çalışmalarımız, uluslararası kongre, sempozyum, çalıştay gibi pek çok çalışmamız var.
"BIRAKALIM TEKNOLOJİ HARİKASI YAPILARI, ÜLKEMİZDE CİDDİ ORANDA SAĞLIKLI, GÜVENLİ BARINMA HAKKI SORUNU BULUNMAKTADIR..."
İnşaat mühendisliği asli olarak insanın sağlıklı, güvenli bir hayat sürmesi için altyapıyı şekillendiren bir bilim dalıdır. Köprülerden, yollardan teknoloji harikası yapılara kadar asli amaç budur. Bu amacın doğayla, doğal yaşamla çatıştığı noktada tercihimiz insandır, doğadır. Sanayi devrimi ile ortaya çıkan kentlerin bugün geldiği nokta, başlangıçtaki hedefinden uzaklaşmıştır. Bu uzaklaşma ülkemize özgün olumsuzluklar nedeniyle daha da belirgin haldedir. Bırakalım teknoloji harikası yapıları, ülkemizde ciddi oranda sağlıklı, güvenli barınma hakkı sorunu bulunmaktadır. Yani tek bir eğilimden söz etmek mümkün değildir. Her bir konuda çok uzun başlıklar açarak konuşabiliriz, tartışabiliriz.
"ŞANTİYE ŞEFLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK TASLAĞINA İLİŞKİN TARTIŞMALAR SIRADAN BİR YÖNETMELİK TARTIŞMASI DEĞİLDİR. VATANDAŞIN CAN VE MAL GÜVENLİĞİNİ DOĞRUDAN ETKİLEYECEK BİR İÇERİĞE SAHİPTİR. YANİ HAYATİ BİR KONU..."
4. “Her Şantiyeye Bir Şef” söyleminizin/kampanyanızın gerekçeleri ve bu zamana kadar alınan yol hakkında bilgi alabilir miyiz? Ve bu sürecin önündeki engel nedir, ekonomi mi?
Bu, Oda merkezimizin bütün Türkiye’de başlattığı bir çalışma. Bu çalışmamız ses getirdi ve bununla ilgili mevzuatta bir değişiklik gerektiğini ilgili bakanlık gündeme aldı ve bir yönetmelik taslağı oluşturuldu. Biz bu nedenle bu yıl daha önceki yıl yaptığımız kampanyamızı tekrarlama ihtiyacı duyduk. Tekrar gündeme getirdik; “Her şantiyeye bir şef” olmalı adı altında. Çünkü geçtiğimiz yıllarda da kampanyamızda bahsettiğimiz itirazlardan bir kısmının yönetmelik taslağında yer aldığını, ancak asıl önerilerimizin görmezden gelindiğini söyleyebiliriz.
Şunu da vurgulamak gerekiyor: Meslektaşlarımız, mesleğimizin paydaşları ve hatta ulaşabildiğimiz vatandaşlar kampanyamızın içerdiği anlamı ve hedefi kavradılar. Bu anlamda sevinçliyiz. Burada, sizin aracılığınızla bir kez daha söylemek isterim: Şantiye Şefleri Hakkında Yönetmelik taslağına ilişkin tartışmalar sıradan bir yönetmelik tartışması değildir. Güvenli ve nitelikli yapı üretiminin sağlanmasıyla ilgilidir ve vatandaşlarımızın can ve mâl güvenliğini doğrudan etkileyecek bir içeriğe sahiptir. Yani hayati bir konudur.
Bizlerin her şantiyede bir şantiye şefi bulunması ve şantiye şeflerinin tam zamanlı çalışması yönündeki ısrarımızın üç ana hedefi var. Bu üç hedefi şöyle özetleyebilirim: İlki, şantiye şefinin tam zamanlı çalışmasının doğuracağı faydalar. Şantiye şefi tam zamanlı çalışırsa, sorumlu olduğu inşaatın tüm aşamalarında işin başında olacak, projenin doğru uygulanmasını sağlayacak, hatalı uygulamalara izin vermeyecektir. Bu doğrudan güvenli yapı üretimiyle ilgilidir.
İkinci hedefimizde şantiye şefinin tam zamanlı çalışması, iş kazalarında gözle görülür bir azalma sağlayacaktır. İnşaat işkolu iş kazaları sıralamasında listenin üzerinde yer almaktadır. Hepimizin bildiği ve üzüldüğü bir konu. Bunun nedenlerinden biri de şantiye şeflerinin işin başında olmaması ve işini hakkıyla yapacak zamanı bulamamasıdır.
Son hedefimiz ise inşaat mühendislerinin karşı karşıya bulunduğu işsizlik ve düşük ücretlerle mücadele etmektir. Her şantiyede bir şantiye şefinin çalıştırılması, inşaat mühendisi ihtiyacını artıracak, böylelikle yüzde 25’ler bandında bulunan işsizlik aşağı çekilecektir. Varlığı imza ile sınırlandırılmayan, tam zamanlı çalışan mühendisler de emeğinin karşılığını alacaktır.
Şunu da söylemeden geçemem, bilindiği gibi ülkemiz bir deprem ülkesidir. Marmara’dan İzmir depremine kadar yıkılan binalar incelendiğinde hataların birkaç ana başlıkta toplandığı görülmüştür. Ya zemine uygun projelendirme yapılmadığı ya projenin doğru uygulanmadığı ya da yapı malzemelerinin nitelikli olmadığı ve nitelikli olanların da doğru kullanılmadığı tespit edilmiştir. Yani daha çok yapım sürecinde aksayan noktalar tespit edilmiştir.
Yan yana iki parselde bulunan iki yapının depremde farklı tepkiler vermesinin başka bir izahı yoktur. Sormak istiyoruz: Bir yapının projeye ve ruhsata uygunluğunu kim denetleyecek? Yapım sürecinin aşamalarını denetleyecek kimdir? İnşaat sahasında iş ve işlemleri kim koordine edecektir? Hiç şüphe yok ki yegâne sorumlu şantiye şefi olmalıdır. Ayrıca denetim mekanizmalarımızın hepsinin çok doğru bir şekilde çalıştırılması gerekmektedir.
"ŞANTİYE ŞEFLİĞİ İMZAYLA SINIRLI TUTULABİLECEK BİR İŞ DEĞİL..."
Şunu tekrarlamak istiyorum: Şantiye şefliği, imzayla sınırlı tutulabilecek bir iş değildir. Can güvenliğini doğrudan ilgilendiren çok kritik bir kavramdır. Bu önemin mevzuata yansıması, yasa ve yönetmeliklerde de görünür hale gelmesi gerekmektedir. Biz bunun için açıkçası bir seferberlik halinde çalışıyoruz. 39 ilçe belediyemizden randevu istedik, randevu uygunluklarına göre bizzat ben ve yönetim kurulunda görev alan arkadaşlarımla gidip bu konudaki çalışma dosyamızı ilçe belediyelerimizdeki bu alanda çalışan yetkililerimize, belediye başkanlarına, onların yoğunluğu olursa bu konuda çalışan teknik sorumlulara elden teslim ederek soruları olursa onları da yanıtlamak üzere ziyaretlerle bu konuyu takip ediyoruz. Üzerinde çalışmaya devam ediyoruz ısrarla.
Sürecin önündeki engellere gelince... Bu tariflediğim modelin tam anlamıyla mevzuata yansıtılması gerekiyor. Şu anki taslak bunu tam yansıtmıyor. Biz de bu konuda mukayeseli bir çalışma hazırladık ve ilgililere bunu sunuyoruz. Ayrıca her şantiyede bir şef olmasının tabii ki iş sahibine bir maliyeti olacaktır ama bu mühendise ödenecek özlük hakları ve maaşı kat be kat kendilerine kazandıracaktır. Zaten can güvenliğinin hiçbir maddi karşılığı yok. Bu hem çalışma sürecinde iş sağlığı güvenliği ile ilgili önlemlerin daha doğru alınmasına destek olacaktır, hem üretilen yapının projesine, kurallara, tekniğe uygun üretilmesiyle mal sahibine ve orada yaşayacak olan vatandaşlarımıza güvencedir. Yani söylemek istediğimiz; can ve mal güvenliği söz konusudur. Bunun önünde ekonomik bir engel yok bence. Verilecek mühendis maaşı kat kat geri dönecektir projeye, mal sahibine ve vatandaşa...
"İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİMİ VEREN OKULLAR ARASINDA NİTELİK AÇISINDAN DERİN BİR UÇURUM VAR..."
5. Genç meslektaşlarınıza eğitim süreçleri ve profesyonel hayatlarının ilk yılları için neler önerirsiniz?
İşin doğrusu mühendislik eğitiminin bir bütün olarak çok nitelikli olduğunu söylemek zor. En azından şunu söyleyebilirim: İnşaat mühendisliği eğitimi veren okullar arasında nitelik açısından derin bir uçurum var. Bu açıdan öğrencilerin kendilerini yetiştirmesi gerekiyor. Bunu nasıl yapacaklar? Meslek örgütümüz olanakları ölçüsünde, yer yer olanaklarını zorlayarak meslektaşlarına, özellikle genç meslektaşlarına dönük kurslar, seminerler düzenliyor. Meslek içi eğitim çalışmaları başlığında topluyoruz biz bu çalışmalarımızı. Geniş katılımlı kongreler, sempozyumlar yapıyoruz. Buralarda önemli bilgiler paylaşılıyor, değerli tartışmalar yapılıyor. Genç meslektaşlarımızın bunları takip etmesini öneririm. Meslek alanımızla ilgili ulusal ve uluslararası yayınları takip etmeleri onların yararına olacaktır. Bilim, teknoloji sürekli gelişiyor, değişiyor; mesleki araştırma ve tartışmalar çağı yakalamayı sağlıyor. Bunlardan kendilerini mahrum bırakmasınlar. Sadece mesleki yayınlarla sınırlı kalmasınlar ayrıca. Edebiyatla, sanatla ilgilensinler. Hayatı ve insanı tanıdıkça daha iyi bir mühendis olacaklarına inanıyorum. Mesleğe adım attıkları andan itibaren algılarını açmalarını, gözlemleme yeteneklerini geliştirmelerini, yaratıcılıklarını kullanmalarını, öğrenme tutkusundan asla vazgeçmemelerini önerebilirim.
6. Türk İnşaat Mühendislerinin yurtdışında avantajları neler? Yurtdışında kendilerini avantajlı kılan unsurlar var mı?
Yurtdışı iş yapan firmalar ile bu işlerde çalışan inşaat mühendislerini ayrı değerlendirmek gerekiyor. Çünkü, Türk firmalar özellikle Arap yarımadası, Kuzey Afrika, Orta Doğu ülkelerinde ve Türki Cumhuriyetlerde büyük ölçekli işler alıyor. İşlerin pek çoğu yabancı ortaklı. Bazı devletlerin de içinde bulunduğu durum bazen işin ekonomisini olumsuz etkiliyor. Ancak özellikle savaştan yeni çıkmış ülkelerde çalışan Türk mühendislerinin can güvenliği gibi önemli bir sorunla karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz. Yabancı ülkelerdeki terör saldırılarında hayatını kaybeden meslektaşlarımız oldu. O ülkelerde kaldıkları zaman zarfında sosyal hayata dahil olamıyorlar. Aslında bu ciddi bir sorun. Ancak ülke içinde iş bulamayan ya da bulup ikna edici bir ücret alamayan meslektaşlarımız yurtdışı işlerde çalışmayı tercih ediyorlar. Haklılık payı var mı, elbette var. Olumsuz pek çok şarta rağmen ülkede iş bulamayan özellikle genç meslektaşlarımız zorlu koşulları ve hatta can güvenliği sorununu da hiçe sayıp böyle bir tercih kullanıyor.
Birazcık olumsuz bir giriş oldu ama olumlu yönleri de var tabii; ki ben de bunu yıllarca deneyimledim. Yurtdışında çalışmanın olumlu yönlerinde en başta söyleyebileceğim, uluslararası standartlara ve yönetmeliklere göre iş yapma konusunda deneyim kazanmak, farklı bir kültürle buluşmak, turistik ziyarette gözlemlediğimizden çok farklı bir şey o kültürde yaşıyorsunuz; farklı ülkelerden meslektaşlarla mesai yapıyorsunuz; yabancı dil geliştiriyorsunuz; teknolojik gelişmelere tanık oluyorsunuz. Bu yönleriyle olumlu kısmı da var diyebilirim.
"BİZİM AÇIMIZDAN EN ÖNEMLİ KONU, BIKMADAN VE USANMADAN DEPREM TEHLİKESİNİ GÜNDEMDE TUTMAK; UNUTULMASINA İZİN VERMEMEK..."
7. İMO’nun gündeminde başka neler var?
İşin doğrusu ülke gündemiyle bizim gündemimiz yer yer örtüşüyor. Çünkü iktidarların karar ve tasarrufları doğrudan bizim mesleki alanımızı belirliyor, bazı sorunların da kaynağı oluyor. Bir başka ifade ile mesleki mücadele hattımızı ortaya çıkarıyor. Bütün bir ülkeyi etkileyen ekonomik-politik kararların, uluslararası ilişkilerin, demokrasiye dair sorunların vb. inşaat işkolunu ve inşaat mühendislerinin mesleki örgütünü etkilememesi mümkün mü? Bu nedenle genel ile özel arasındaki diyalektik ilişkiden hareketle bizler de gündemimizi belirliyoruz. Dönem dönem gerçekleştirdiğimiz etkinliklerle mesleğimize ve toplumumuza dair sorunlara dikkat çekmeye çalışıyoruz. “Her şantiyeye bir şef” kampanyamızı veyahut iş güvenliği sorunuyla ilgili gerçekleştirdiğimiz etkinlikler buna örnek verilebilir. Tabii bizim açımızdan en önemli konu bıkmadan, usanmadan deprem tehlikesini gündemde tutmak, unutulmasına izin vermemek oluyor. Bunu asli bir sorumluluk olarak görüyoruz.
Ağustos ayında, biliyorsunuz 17 Ağustos Depremi’nin 23. yılıydı. Bu konuda çok yoğun bir ay geçirdik. Biz bunu sadece 17 Ağustos’ta bir anma şeklinde değil, öncesinden başlayan çalışmalar zinciri şeklinde başlatıyoruz. Bütün Türkiye’de bu aslında böyle. Oda merkezimiz bir basın açıklaması yapıyor ve bizler de şubelerimizde başlıyoruz basın açıklamasıyla deprem konusuna. Zaman zaman yapılması gereken önlemleri tekrar hatırlatıyoruz. Bu sene merkezimizin açıklaması İstanbul Şube’de yapıldı. Kadıköy, Bakırköy ve Silivri gibi temsilciliklerimizde sergi ve broşür dağıtımı gibi çalışmalarımız oldu. Bu çalışmaları İstanbul’un ana arterlerinde de yaptık. Depremde vatandaşın bize sorduğu soruları içeren bir broşür dağıttık. Aynı zamanda çocuklarımız için hazırladığımız “Bir Yapının Hikayesi” kitabını çocuklara ulaştırdık. Beşiktaş Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden katılımcıların olduğu bir panel ve film gösterimleri düzenledik. Yine deprem haftası etkinlikleri kapsamında Esenyurt Belediyesi ve Esenyurt Belediyesi Kent Konseyi ile beraber Esenyurt Belediyesi Kültür Merkezi’nde söyleşi ve film gösterimi düzenledik. Ayrıca düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz deprem mühendisliği konferansımızda var.
Diğer taraftan online staj programı da düzenliyoruz. Bu sene başladığımız staj çalışmalarımızda tamamlanmak üzere. Staj mutlaka yüz yüze olmalıdır algısını değiştiren, dijital eğitimle de çok güzel bilgiler aktardığımız ve katılımcılarımızın ve okullarının memnun olduğu bir staj programı gerçekleştiriyoruz.
Şantiye gezileri ve teknik geziler düzenliyoruz. Yine pandemi döneminde başlattığımız sanal gerçeklik projemiz var. Şantiyelerdeki bazı kayıtlar şantiyedeymiş gibi sanal ortamda izlenebiliyor. Bunun dışında meslek içi eğitim çalışmalarımız devam ediyor ve hızla çalışmalarına başladığımız uluslararası ölçekte düzenleyeceğimiz “Beton Kongresi”, “Yüksek Yapılar Sempozyumu”, “Geoteknik Sempozyumu”, “Deprem Mühendisliği Konferansı” ve “Ulaştırma Kongresi” gibi kongrelerimiz var. Gündemimizin bir konusu da zaman zaman acı olaylar yaşanan iş sağlığı güvenliği. Konuyla ilgili panel ve benzeri çalışmalarımız sürüyor.
Ayrıca 7-8-9 Kasım 2022 tarihlerinde, Oda Genel Merkezimiz tarafından düzenlenecek olan ve İstanbul’da gerçekleştirileceği için İstanbul Şubemizin vazifelendirildiği “Türkiye İnşaat Mühendisliği 18. Teknik Kongre ve Sergisi” yapılacaktır.
"KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER ŞART..."
8. İnşaat sektörünün genel bir değerlendirmesini yapabilir misiniz? Kamu kurumları, işveren, müteahhit, mal sahibi, malzeme üreticisi, hizmet sağlayıcı-taşeronuyla...
Genel bir söylemle sektörünün bütün paydaşlarının, bütün girdilerinin aynı zamanda sorunlu konulara işaret ettiğini söyleyebilirim. Kamu kurumları üst başlığı ile kamu ihale sistemini, sistemin zaaflarını tartışmak zorundasınız. Müteahhitlik üzerinden yapı üretim sürecinin zaaflarını tartışmak durumundasınız. Yapı denetim sistemini masaya yatırdığınızda işverenle yapı denetim kuruluşu arasındaki ticari ilişkiyi sorgulamadan yol almanız mümkün olmaz. İnşaat malzemelerine dikkat kesildiğinizde merdiven altı üretimi gündeme getirmek durumuyla karşı karşıya kalırsınız. Özetle liste uzayıp gider ve karşımıza köklü değişikliğin şart olduğu bir bütün çıkar. Aslında hepsi birbiri ile bağlı sorunlar.
"ELİMDE SİHİRLİ DEĞNEK OLSA ÖNCE EĞİTİMDEN BAŞLARDIM..."
9. Elinizde sihirli bir değnek olsa meslekle ilgili ilk neyi/neleri değiştirirdiniz?
Tabii ilk önce eğitimden başlardım. Üniversite eğitimiyle sınırlı olacak şekilde değil, anaokulundan ilköğretimden başlayarak üniversitenin sonuna kadar eğitimi nitelikli hale getirmek için bu verdiğiniz tılsımlı değneği kullanırdım. İnşaat mühendisliği özelinde de kullanılacak noktalar çok tabii. Örneğin her ilde bir üniversite açılıyor ve her üniversitede de bir inşaat mühendisliği bölümüne yer veriliyor. Şansım olsa buna son verirdim. İnşaat mühendisliği eğitimi veren okullar arasındaki uçurumu yok ederdim. İnşaat öğrencilerinin yaptığı stajı hayatı ve mesleği tanımalarına olanak sağlayacak bir şekle ve içeriğe kavuştururdum. Öğrenciyi staj süresince maddi açıdan destekleyecek şeyleri sağlardım. Tabii ki en büyük hayalimiz, temennimiz olan kentlerimizin ve yapılarımızın depreme güvenli hale getirilmesini sağlardım. Genç ve kadın işsizliğini önleyecek istihdam programlarını artırırdım. Sanırım böyle bir sihirli değnek elime geçerse kısa sürede çok eskir. Aslında o sihirli değneği dünyamızda, ülkemizde kullanılacak o kadar çok yer var ki, saymakla bitmez.
10. Eklemek istediğiniz veya değinmek istediğiniz başka konular var mı?
Öncelikle öğrencileri Genç-İMO üyeliğine davet etmek istiyorum. Meslektaşlarımın da Odamıza üye olarak meslek içi eğitimlere katılmalarını tavsiye ediyorum. İnşaat mühendisi arkadaşlarımızın bizlerle birlikte olmalarını çok önemsiyorum. Geçmişten aldıklarımızı gençlere doğru aktarabilmek adına birlikte çalışmak gerçekten önemli.
9 Ekim 2022
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.