Şantiye dergisi olarak “10 Soruda...” isimli programımızın 10 Kasım 2021 günü gerçekleştirilen 8.’sinin konuğu, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK)’nin Başkanı Mehmet Sami Kılıç’tı... Yeşil Binaların neden gerekli olduğunu, sertifika sistemlerini, mevcut yapı stoğumuzun durumunu, Paris İklim Anlaşması’nın gayrimenkul sektörüne etkilerini değerlendiren Kılıç, artan çevresel sorunlar ve iklim değişikliği nedeniyle Yeşil Bina yapmanın artık bir seçim değil, zorunluluk olduğunu vurguluyor.
10 Soruda programımızı hem www.santiye.com.tr adresinin Şantiye TV sayfalarında hem de youtube kanalımızdan izleyebilirsiniz.
1. Sürdürülebilir, yeşil, çevre dostu binalar neden gereklidir? Hem çevre hem yatırımcı hem de kullanıcı açısından nedir Yeşil Binaların önemi?
Aslında Yeşil Bina sürdürülebilirliğe giden yolda bir amaç değil, sadece ilk duraktır. Binaların gerçek anlamda sürdürülebilir olmaları için tüm yaşam döngüleri boyunca çevreye hiçbir negatif etkilerinin olmaması gerekiyor. Ama maalesef bu, her ne kadar son zamanlarda bir gelişim olsa da böyle değil. Yeşil Binalar da bu uzun yolda önemli bir konsept. İnsanların yaşayacağı ve çalışacağı yapıları inşa ederken doğal kaynakları sınırsızca kullanmamaları, çevreye olan etkilerini de düşünmeleri adına belli başlı kuralları Yeşil Bina sistemleri getiriyor. Bu kuralların bazıları enerjiyi, suyu verimli kullanmak gibi hem ekonomik hem de ekolojik anlamda avantajlar sağlarken; bazıları da içinde yaşanan binalarda daha sağlıklı, daha hijyenik ve konforlu bir ortam bulunmasını şart koşuyor. Yani Yeşil Bina yapacağım diye konfor veya sağlıktan ödün verilmez. Bu tabii hassas bir denge. Binayı inşa eden veya satanlar da ürettikleri yapıyı daha kaliteli ve müşteri açısından avantajlı olmasını hem kendi imajları hem de ticari anlamda ciddi faydaya çevirebilirler.
Diğer taraftan insanlık ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya. Bu konuda artık hiçbir kuşku kalmadı. Tüm toplumlar ve devletler mutabık. Bu anlamda artık gayrimenkul sektörünün de yeşil, sürdürülebilir, enerji verimli binaları sorgulaması yerine bu konuda kendine düşeni yapması gerekiyor. Yapmıyorsa da devletin ve kamu kurumlarının bunu zorunlu tutması, mevzuatın bu gereklilikleri karşılayacak standartlara kavuşturulması şart. Dünyanın bu gidişatını üreticinin, tüketicinin, kamunun, özel sektörün, mimarın, mühendisin tek başına düzeltebileceği bir durum değil. Herkesin taşın altına elini koyması gereken bir sürecin içindeyiz. Şu anda orman yangınları, sıcakların artması gibi son sinyaller de bize bunu gösteriyor. Yani iş, “Olsa iyi olur”dan çıkıp, bir zorunluluğa dönüştü.
2. Peki Türkiye’deki mevcut bina stoğumuz bu işin neresinde?
Türkiye’de irili ufaklı 10 milyona yakın bina ve 30 milyona yakın konut olduğu tahmin ediliyor. Bunlardan yaklaşık 7 milyon konutun ise riskli olduğu düşünülüyor. Şu anda gelinen noktada bunların ancak yüzde 20’si deprem açısından güvenli hale getirilmiş durumda. Yeşil Bina özelliklerine sahip sertifikalı binaların sayısı ise 2 bine ulaşmıyor. Bu, toplama bakıldığında oldukça düşük bir rakam. Özellikle yerli Yeşil Bina sertifika sistemi YES-TR’nin özellikle yeni yapılacak kamu binaları tarafında ciddi pozitif bir etkisinin olacağını tahmin ediyoruz. Burada esas amaç binaların sertifikalı olmasından ziyade, mesela kentsel dönüşüm sürecinde binaların uymakla yükümlü olduğu mevzuatın belli başlı sistemleri zorluyor olması.
3. Hangi binalara Yeşil diyebiliriz; bina hangi unsurları yerine getirmiş olması gerekiyor?
Yeşil Bina genel bir tanım. Tasarımdan inşaattan test ve devreye almaya veya operasyonel konulara kadar birçok disiplini ilgilendiren öğeleri var bu genel tanımın. Verimlilik, kirliliğin önlenmesi, iç mekan yaşam kalitesi ve ekolojik dengenin korunması ana konular. Bunlara ek olarak üçüncü parti bir denetlemeden geçmiş olması da şart. Dolayısıyla sürdürülebilir özelliklerinin, belli kriterlerin yanı sıra özellikle uluslararası ve yerel sertifika sistemleri tarafından incelenmiş ve sertifikalandırılmış binalara Yeşil Bina deniyor. Ufak tefek uygulamalar yapıp sonra kendi kendine “Yeşil Bina” denemiyor. Dolayısıyla binada önceden belirlenmiş seviyelere ulaşılması ve binanın üçüncü parti tarafından denetlenmesi önemli bir husus.
4. Sertifika sistemleri arasında Türkiye için en uygun olanı sizce hangisi? Böyle bir değerlendirme yapmak mümkün mü?.. Ve Türkiye’ye özgü bir sertifika sistemi üzerine çalışıldığı biliniyor... Güncel bilgileri alabilir miyiz?
Aslında LEED ve BREEAM Türkiye’de rahatlıkla uygulanabilen sertifika sistemleri. Ama bunlara erişim olmadan, kendi ölçeğinde bu işi yapmak isteyen projeler için yerli sertifika sistemimiz YES-TR farklı bir soluk getirecek açıkçası. Bu konuda çalışmalar artık son noktaya geldi, eğitimcilerin eğitimlerine başlandı. ÇEDBİK olarak biz de bu işe dahil olacağız.
Hangisi daha uygun konusuna gelince... LEED ve BREEAM dünyada kabul gören önemli standartlar. Fakat YES-TR’nin, Türkiye’ye özgü, ülkedeki bina stoğunun yapısına, tarihi dokuya, iklim şartlarına daha hakim olacağını göz önünde bulundurursak ciddi bir uyum farkı yaratacağı aşikar. Özellikle çok sayıdaki tarihi binalarda bu farkı gözlemleyebileceğimizi düşünüyorum. Yani Eminönü’ndeki bir binada yurtdışı menşeli bir sertifika sistemini uygulamak pek kolay olamayabiliyor. Ama YES-TR bunların hepsini kapsayabilecek, Türkiye’deki koşulları göz önünde bulundurabilecek.
Ayrıca YES-TR statik bir sertifika da olmayacak doğal olarak. Sürekli güncellenen, yenilenen, edinilen tecrübelerle, yaşayan bir organizma gibi zamanla çok daha uygun bir hal de alacak. Yani kısaca YES-TR’nin Türkiye’ye çok daha uygun olacağını düşünüyorum.
5. Yeşil Binaların maliyeti konusunda neler söyleyebilirsiniz? Maliyeti var mıdır, ne kadardır?
Eskiden olsa fazladan bir maliyeti olduğu söylenebilirdi ama Türkiye’de inşaat standartları son yıllarda yükseldiği, mevzuatın talepleri de zaten arttığı için ekstra bir maliyetten söz edilmeyebilir. Artık zaten eskiden Yeşil Bina sertifika sistemlerinin istediği konular mevzuatımızda zorunlu olarak yer alıyor. Gold veya Platinum gibi üst sertifikalar hedeflenmiyorsa ve binanın yeşil olacağı en baştan tasarlanıp planlanmışsa fazladan bir maliyeti yok. Fakat Yeşil Binanın çok maliyet getirdiği safsatası defalarca çürütülmüş olmasına rağmen hâlâ bazı ortamlarda telaffuz edilebiliyor. Öyle olsaydı bu kadar çok Yeşil Bina yapılır mıydı?..
Diğer taraftan projeye özgü bazı faydalı ek uygulamaların tabii ki bir ilk yatırım maliyeti olabilir; ancak bu da tamamen işverenin kontrolünde ve işverenin onayıyla yapılan çalışmalardır. Kesinlikle zorla yaptırılan şeyler değildir. Yatırımcı sonuçta yaptığı o ekstra maliyetin de bir süre sonra kendine enerji tasarrufuyla, konforla geri döneceğini bilerek bu işi onaylar.
6. O halde, önündeki engel ne? Niye sürdürülebilir, enerji verimli binalarda yaşayamıyoruz?
Günümüzde bu konu “Yapsam mı, yapmasam mı; bana ne faydası var” gibi söylemlerinin ötesine geçti. Artık yeşil uygulamaları yapmak zorundayız. Tabii, yapmak istemeyen hala bazı açık kapılar bulabiliyor ama çok yakında yeşil binalarda talep edilen hemen hemen birçok konu mevzuatta standart hale gelecek. Yeşil Bina sektörü de daha ilerisini, yeni teknolojileri konuşuyor olacak. Çıta daha da yükselecek. Bu anlamda algıların kırılması gerekiyor. Bu konudaki yaptırımlar artmalı. Yatırımcılar Yeşil Bina yapmamak için engel bulmak yerine Yeşil Bina yapmak için motive olmalı. Özellikle temiz bir sayfanın açıldığı kentsel dönüşüm projeleri, yeni kentsel alanların oluşumunda önemli bir adım. Bunların yeşil olması için her türlü altyapı bir an önce oluşturulmalı. Diğer taraftan kamunun bunu özendirmesi şart. Mesela kamu banka şube binalarının sertifikalı yeşil bina olması zorunlu tutulabilir. Bu bile mekanını kiralamak isteyen bina sahiplerinde ciddi bir bilinç oluşturur.
7. Dünyada teknolojik ve yasal anlamda ilerlemeler ne yönde?
Avrupa, özellikle Yeşil Mutabakat ile birlikte sürdürülebilir ve iklim nötr olma adına Yeşil Binalar ve enerji verimliliğini ana unsur haline getirdi. 2021 yılından itibaren Avrupa’da yapılacak tüm yeni binalar sıfır enerjili olarak tasarlanacak ve inşa edilecek. ABD’de de özellikle yeni başkanla beraber ciddi adımlar atılıyor. Ulaşım, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve karbon emisyonunun azaltılması hedefine yönelik eyaletler özelinde ayrı kanunlar çıkartılıyor. Yeni yapılacak tüm binalarda, solar panellerin kullanımı bazı eyaletlerde standart hale geldi. Zaten ABD aslında her ne kadar tüketim yoğun bir ülke olarak karbon emisyonlarında başı çekse de sürdürülebilirlik ve Yeşil Bina altyapısının, enerji verimliliğine dair LEED sertifika sistemi veya ASHRAE gibi tüm şartname ve kodların ortaya çıktığı bir yer olması dolayısıyla yakından takip edilmesi gereken bir ülke.
8. Paris İklim Anlaşması’nın gayrimenkul sektörüne etkileri sizce nasıl olur? Paris Anlaşması yatırımcıları Yeşil Binalara daha fazla yönlendirir mi?
Gayrimenkul sektörü, karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 40’ından sorumlu. Bu sebeple Paris Anlaşması’nın karbon emisyonlarının azaltılması yönündeki hedefleri, gayrimenkul sektöründeki iş yapış şekillerini, sunulan ürünlerin özelliklerini ve özellikle enerji kullanımı alışkanlıklarını derinden etkileyecek. Fason üretim ve mahalle müteahhitliği pek kalmayabilir. Kalacaksa da standartları çok yükselecek. Yeşil binalar ve dolaylı olarak yeşil inşaat malzemeleri, zaten uzun bir süredir gündemdeydi. Paris İklim Anlaşması’nın ülkemizde de kabul edilmesi ile bundan sonraki dönemde özellikle ülkemizde Yeşil Binalar ve bunlara dair yan endüstrilerdeki gelişimin ivmelenerek artmasını bekliyoruz. Türkiye 10 seneden fazladır Avrupa’da Yeşil Binalar açısından ilk sıralarda. Ancak hâlâ sertifika alan bina sayımız çok az. Yeni adıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın geliştirmiş olduğu YES-TR’nin devreye girmesiyle önümüzdeki dönemde bu rakamın geometrik olarak artmasını hedefliyoruz.
Paris iklim Anlaşması’nın oluşturduğu zemin üzerinde çevre dostu, sürdürülebilir, az enerji tüketen ve ihtiyaç duyduğu enerjiyi yenilenebilir kaynaklardan sağlayan binaların tasarımı ve inşaatı, demin de bahsettiğin gibi artık gönüllü bir yaklaşım olmaktan öteye geçerek, yasal bir zorunluluk haline gelecek. Gelecek kuşaklar için bu şart. Özellikle Avrupa bugün gıda ve enerji krizi ile baş etmenin yöntemlerini arıyor. Artık insanoğlunun israflarından yorulan yerküre de çeşitli çevre felaketleri ile karşı karşıya. Dolayısıyla konu ciddi. Enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar ülkelerin gelişiminin önünü tıkayabiliyor. Görüldüğü gibi tüm oklar artık sürdürülebilirlik konusundaki adımların yasal ve zorunlu olmasını şart koşuyor.
9, Türkiye’de Yeşil Bina ya da sürdürülebilir bina tasarımı ve inşasında nelere dikkat edilmeli?
Özellikle entegre tasarım ve proje yönetiminin önemi burada ortaya çıkıyor. Tasarım, bu işin kalbi. Tüm müelliflerin ortak paydada buluşması gerekiyor. Yani binanın yeşil olması tasarımdan başlıyor; sonradan yapılabilecek bir iş değil. Tasarımın başından başlayıp sistemli gidildiği zaman faydası çok daha fazla görülebiliyor. Yani Yeşil Binanın çözüldüğü esas kısım tasarım ve burada alınan kararların uygulandığı saha. Bu süreçte de bir anlamda “polisliği”, proje yönetim firması yapıyor. Çünkü söz konusu kriterler, köşeleri çok rahat yuvarlanabilecek kriterler. Bunlara yakinen dikkat edilmesi lazım. Bu sebeple Yeşil Bina kararının tasarım öncesinde alınarak, tasarımın tamamen bu felsefeye göre yapılması çok önemli. Ayrıca inşaat sürecinde de belli kısıtları mutlaka baştan netleştirerek bunlara uyabilecek yüklenici seçimi de dikkat edilmesi gerekli hususlardan biri.
Diğer taraftan bu sürecin tam bir takım çalışması gerektirdiği de unutulmamalı. Ne bir danışman, mimar, proje yöneticisi bunu tek başına yapabilir, ne de müteahhit tek başına yapabilir. Bunların hepsinin senkronize olabileceği bir takım çalışması şart.
10. Dernek olarak gündeminizde neler var?
Şu anda YES-TR en büyük gündem maddelerimizden biri. Bu sistemin bir parçası olma sürecimiz devam ediyor. Dernek yeni yönetim kurulu olarak bir vizyon değişikliğine gittik. Artık sektöre Yeşil Binalar ve sürdürülebilirlikle ilgili tüm alanlarda yön veren, eğiten, öğreten ve kapasite geliştiren bir dernek haline gelmek istiyoruz. Tüm çabalarımız ve diğer derneklerle ortak çalışmalarımız, ülkemizin 2050 sürdürülebilirlik hedeflerine yönelik. Ayrıca ÇEDBİK olarak farkındalık artırıcı çalışmalar da yapıyoruz. Konusunda uzman ve kurumsal birçok üyemiz var. Yeni dönemde katılacak üyelerimizin de desteği ile farklı projelerimiz de olacak.
Mehmet Sami Kılıç Kimdir?
Mehmet Sami Kılıç, 15 yıldır dünyanın çeşitli ülkelerinde görev aldığı Amerikan menşeli Turner Construction’ın da şu anki Türkiye Direktörü... Kılıç, Şişli Terakki Lisesi’nde tamamladığı orta öğreniminin ardından İstanbul Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği eğitimi görmüş. Ardından Amerika’da Northwestern Üniversitesi’nde Proje Yönetimi alanında yüksek lisans yapmış. Kılıç’ın Georgetown Üniversitesi’nde yine aynı konuda bir eğitimi var.
3 Aralık 2021
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.