İZODER (Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği) aralık ayında, yalıtım kalınlıklarının önemini vurgulamak amacıyla “Tek Yol U Dönüşü” isimli bir kampanya başlatmıştı. İklim krizinin ülkemizdeki olası felaketlerinden korunmak için çatı, pencere, döşeme ve cephelerin U değerlerinin iyileştirilmesi gerektiğinin vurgulandığı kampanya, başta kurum ve kuruluşlar olmak üzere herkesi sorumluluk almaya davet ediyor... Peki nedir ısıl geçirgenlik katsayısı? U değerlerinin düşürülmesi ne kazandırır? Ve U değerleri nasıl düşürülür? Bu soruların cevaplarını İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu, 27 Aralık 2021 günü Şantiye®nin youtube kanalında canlı yayınlanan “10 Soruda” programında verdi...
Röportajı YOUTUBE kanalımızda ve web sitemizin ŞANTİYE TV sayfalarında izleyeceğiniz gibi Ocak-Şubat 2022 (391.) sayımızın E-Dergi versiyonundan da okuyabilirsiniz.
1) Tek Yol U Dönüşü kampanyasıyla ilgili kısa bir bilgi alabilir miyiz? Amacı, kapsamı nedir?..
Kampanyamızın asıl çıkış noktası, küresel ısınmanın etkilerinin artık gündelik hayatımızda fazlasıyla hissedilmeye başlanması... Hatırlarsanız yaz aylarında Akdeniz ve Ege bölgelerimizde çok ciddi yangınlar oldu. Küresel ısınma sonucu artan sıcaklıkların etkisiyle çıktığına inandığımız bu yangınları içimiz sızlayarak izledik. Söz konusu felaketlere yaz aylarının sonunda Bartın, Kastamonu, Sinop’taki sel felaketleri de eklendi. Tüm bu doğal afetlerin artmasına küresel iklim değişikliğinin yol açtığı konusunda neredeyse herkes hemfikir. Diğer taraftan bu iklim değişikliğinin oluşmasının arkasındaki sebeplerin de farkındayız. Bu değişikliğe nelerin sebep olduğu artık biliniyor. Atmosfere salınan karbon, sera gazları ve fosil yakıt kullanımı en büyük nedenler. Bu yakıtlar da bilindiği üzere ulaşım sektöründe ve binalarda yoğun şekilde tüketiliyor. Elektrik enerjisi üretiminde ve binalarımızın ısıtma-soğutmasında da ağırlıklı olarak fosil yakıtlar kullanıyoruz. Peki, ne oluyor bunları yaktığımız zaman?.. Karbon bir şekilde atmosfere yükseliyor ve sera gazı etkisi oluşturarak dünyanın üzerinde bir tabaka, bir katman oluşturup, mavi kürenin ısınmasına neden oluyor ve iklim felaketleri gerçekleşiyor. İşte biz, “Tek Yol U Dönüşü” diyerek, bu karbon emisyonunun düşürülmesi için bize, inşaat sektörüne düşen sorumluluğu aktarma adına böyle bir kampanya başlattık. Umarım bir farkındalık oluştururuz.
2) U Isıl Geçirgenlik Katsayısı ne demek ve yapılardaki mevcut durum nedir?
U değeri, binaların dış yapı elemanlarının veya toplam kesitteki elemanların, yani döşeme, duvar, çatı, kapı pencere doğrama olarak tabir edilen yapı elemanlarının ısıl geçirgenliğini gösteren bir birim, değer. Bu değer arttığı zaman negatif ve olumsuz bir hal alıyor. U değeri ne kadar düşürülebilirse, dışarıdan içeriye nüfus eden ısıya karşı bir direnç elde ediliyor. Dolayısıyla bu değeri düşük tutmak, yapının enerjiye konu olan israfının önüne geçilmesi demek. Çünkü bilindiği üzere binalarda enerji tüketiminin büyük çoğunluğu ısıtma ve soğutmada kullanılıyor. Aslında toplumumuzda genel algı, binalarda enerji tüketiminin yoğun olarak aydınlatma, elektrikli ev araç gereçleri gibi kullanımlardan ibaret olduğu sanılıyor. Fakat durum aksine, binalardaki toplam enerji, iklim bölgelerinde değişmekle beraber yüzde 70 ila 80’i ısıtma ve soğutmada kullanılıyor. İşte biz binalardaki bu enerji tüketimini azaltmak için binamızın dış kabuğundaki, tabanından başlayarak duvarlarını, kapı pencerelerini, çatılarını ideal şekilde yalıtarak bu ısıtma ve soğutmadaki toplam enerji kullanımını minimuma indirebiliriz. Bu sayede de atmosfere daha az karbon yollamış oluruz.
U değerinin düşürülmesindeki esas hedef, binalarda enerji limitlerinin düşürülmesidir. Eğer bir bina tasarlanırken, enerji kullanımına yönelik hesaplamalar yapılırken bu enerji limitleri minimumda tutulursa, buna bağlı olarak tüm bu detaylarda kullanılacak yapı elemanları, yalıtım malzemeleri seçilirken daha kalın ve daha düşük ısıl iletkenliği olan ürünleri tercih ederek enerji limitleri düşürülebilir.
Diğer taraftan bu konuda ülke olarak çok geride olduğumuzu da belirtmek gerek. Mevzuatımız, konutlarda 120 ila 150 kW metrekare/yıl talep ediyor. Yani bir metrekarenin yıllık ısıtma ve soğutma enerji ihtiyacı. Gelişmiş ülkelerde ise bu değer 30-50 kW birim metrekare/yıl. Her ülke kendi iklim şartlarına ve enerji politikalarına göre böyle düşük bir değer belirliyor. Buna bağlı olarak tasarımcının da önü açık bırakılıyor. Birim metrekarede o limitleri aşmadan istediğin tasarımı yapabilirsin deniliyor. Tabii bu değerlere ulaşmak için istenildiği kadar çatıya solar panel koyun, ısı pompaları yerleştirin, bir rüzgar türbini koyun; eğer binanın dış kabuğunda gerekli tedbirler alınmaz, yeterli yalıtım kalınlıkları olmazsa ısı hapsedilemez ve enerji tüketimi yine fazla olur. Dolayısıyla enerji verimliliğinin özü, öncelikle tasarruftan başlıyor. Tasarrufun temeli de yalıtımdan, kalın ve performansı yüksek bir yalıtımdan geçiyor. Hedef düşük enerji tüketimiyse binanın her detayında kalın yalıtım yapmak şart. Bunun örnekleri de çok net. Avrupa’da 2019’da yeni yapılacak her kamu binasının sıfır enerjili yapılması kararı alındı. 2023’ten sonra da her yeni yapılan kamu binasının sıfır karbon emisyonlu olması gerekiyor. 30-50 kW arasında birim metrekare/yıl değerleri bile az gelmeye başladı. Ama Türkiye’de hala 2008’deki değerleri dikkate alıyoruz. Enerji fakiri ve enerjisini ithal eden bir ülke olarak binalarımızda enerjiyi Avrupa’nın neredeyse 3 katı savurganlıkla tüketiyoruz.
3) Peki U değerlerinin düşürülmesi, yalıtım kalınlıklarının artırılması tüketiciye ne kazandıracak?
İsterseniz öncelikle tüketici tarafından başlayalım... 2000’li yılların başında itibaren yaptığımız kampanyalarda mantolamanın enerji tüketiminde yüzde elli tasarruf sağladığını vurguluyorduk. Bu, kışın ısınma için olduğu kadar yazın da soğutma giderlerinde ciddi bir tasarruf sağlıyordu. Fakat U değerlerinin iyileştirilmesi, yani yalıtım kalınlıklarının artırılmasıyla bu oran yüzde doksanlara kadar çıkabiliyor. Bu tasarruf miktarı, binanın 80-100 yıllık kullanım ömrü de göz önüne alınıp hesaplanırsa çok ciddi bir tasarruf potansiyelinin ortaya çıktığı görülür. Yani yalıtım kalınlıkları iki katına çıkarıldığında toplam tasarruf potansiyeli de iki katına çıkıyor. Mesela 6 cm ile yapılan bir yalıtım uygulaması yerine 12 cm ile bir yalıtım uygulaması yapıldığında birim metrekare maliyeti en fazla yüzde 25 artarken, tasarruf potansiyeli iki katına çıkıyor. Dolayısıyla geri ödeme süresi de 3-4 yıldan 2-3 yıla düşüyor. Sonraki yıllar ise tüketici için zaten hep kazanç. Esas tasarruf potansiyeli de burada zaten. Yani tüketici açısından inanılmaz bir ekonomik faydası var.
Ekonomik faydanın yanı sıra tabii insanların konforlu ve sağlıklı mekanlarda yaşamalarının da kazancı bambaşka bir boyut tabii ki. Rutubet, iç mekanlardaki ısıl farklar insanları hep rahatsız eden unsurlar. Isı yalıtımı yapılmaması nedeniyle oluşan sağlıksız ortamlar birçok hastalığa yol açabiliyor. Diğer taraftan yoğuşma nedeniyle yapı kesiti içerisindeki taşıyıcı donatı korozyona uğruyor ve taşıma gücünü kaybediyor. Bu da bambaşka riskleri beraberinde getiren, güvenlik zafiyeti oluşturan bir durum.
Binanın müteahhidi açısından da kazançlı bir uygulama. Bina yalıtımlı olduğu için başta seçilen ısıtma ve soğutma cihazları daha düşük kapasiteli tercih edildiğinden ve kullanılacak yapı malzemeleri daha az sarf edileceğinden hep bir tasarruf söz konusu. Bina düşük enerji limitine göre tasarlanıp inşa edildiğinde kazan kapasitesi düşüyor, radyatör-kalorifer metrajları azalıyor, tesisatta kullanılan boruların çapları düşüyor vs. Soğutma amacıyla kullanılan ekipman için de aynı şeyler geçerli. Yani müteahhidin de ilk yatırım maliyeti düşüyor. Diğer taraftan binanın değeri artıyor.
Yapılan ısı yalıtımının binanın bakım-onarımı anlamında da katkıları yadsınamaz. Türkiye’de genelde yeni bir binada 8-10 yıl sonra boyama ihtiyacı ortaya çıkarken, sonraki yıllarda bu sıklık da artar. Çünkü duvar kesiti içerisinde yoğuşma daha hızlı hayat bulur. Dolayısıyla ısı yalıtımıyla engellenen yoğuşmanın yol açtığı sorunlar azaldığından binanın kabuğunda yapılan bakım onarım masrafları da bina ömrü boyunca azalır.
4) Kalınlıkların artırılmasının ülke ekonomisine katkısı ne olur?
Isı yalıtımının tüketiciye kazandırdıklarının yanı sıra ülke ekonomisine de büyük bir kazanç sağlıyor. Enerji ulusal bir sorun ve bir milli güvenlik hususudur. Bir ülkenin enerjisiz kalması her açıdan çok büyük sorunlara yol açar. Dolayısıyla enerjiyi savurganca, israf ederek kullanma lüksümüz yok. Dışarıdan ithal edilen enerjiye gözümüz gibi bakmamız lazım. Son aylarda ciddi ekonomik sıkıntılar yaşıyoruz. En temel konumuz cari açık. Cari açığın azaltılması, üretimin ve ihracatın artırılması lazım. Ülkenin borçlanmadan cari fazla vererek kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak birtakım politikalara ihtiyaç var. Burada da enerji gibi, ortalama 50 milyar dolar ödenen ana bir kalem var. Rakamlar ciddi rakamlar. Ve biliniyor ki enerjinin üçte birini binalarda kullanıyoruz. U değerleri düşük tutularak, binalarda enerji limitini düşürerek bu üçte biri, yani yaklaşık 20 milyar doları 10 milyar dolara indirmemiz mümkün. Tabi bu uzun vadeli bir projeksiyon. Öncelikle bunlarla ilgili hedefler, performans göstergeleri ortaya konulmalı. Aslında eylem planlarımız da var ama bunların hayata geçirilmeleri maalesef çok başarılı olamıyor. Ancak radikal kararlarla, vizyoner bakış açısıyla bu gelişim sağlanabilir.
5) U değerleri nasıl düşürülür?
Bunun için yapı elemanının toplam ısıl direncinin artırılması gerekli. Dolayısıyla çatı, duvar, pencere ve döşemelerde ısı geçişine karşı direnci yüksek malzemelerle ısı yalıtımı sağlanmalıdır. Bir yapı elemanında U değerini düşürmek için detayda ısı yalıtımı sağlayan malzemelerin daha kalın ve/veya daha düşük ısıl iletkenliğe sahip olan türlerinin seçilmesi şart. Genel olarak ısı geçişini azaltmak için yapılacak ısı yalıtımı ile binanın iç ortamını dış ortamdan ayıran duvarlar, çatı ve döşemelerindeki U değerleri azaltılır. Pencerelerde ise yalıtımlı doğramaların tercih edilmesi, cam katmanlarının arasındaki boşluğunun artırılması, ara boşlukta hava yerine argon gibi özel dolgu gazlarının kullanılması ve ısı kontrol veya ısı ve güneş kontrol kaplamalı camların kullanımı ile U değerleri düşürülür.
Tabii burada üreticisi belli ve güvenilir olan, kalite belgeleri tam yalıtım ürünlerinin seçimi de önemli. Ayrıca kalın ürün konusuna da ütopik bakmamak lazım. Duvar toplam kalınlığından daha fazla bir yalıtım kalınlığı ekonomik olmayabilir. Optimum çözüme gitmek lazım. Maliyet etkin optimum değerleri bulmak şart. Bu noktada İZODER olarak 2016 yılında Türkiye’de maliyet etkin U değerlerinin ne olması gerektiğine dair bir çalışma yapmıştık. 12 farklı ilde referans iki tip bina üzerinde yapılan çalışmayla, Türkiye’nin iklimselliği göz önünde bulundurularak ‘U’ değerlerinin ne olması gerektiğini belirlemiştik. Bu çalışmadan, mevcut U değerlerinin 2-2,5 kat düşürülmesi gerektiğine yönelik bir veri ortaya çıkmıştı. Mesela 4-5 cm kalınlığında ısı yalıtım levhası kullanılan, İstanbul’da aslında aynı iklim kuşağında yer alan Madrid’deki gibi 12 cm; 6 cm kalınlığında yalıtım levhası kullanılan Ankara’da da yine aynı iklim kuşağında bulunan Brüksel gibi 14 cm kalınlığında yalıtım levhaları kullanılması gerekiyor. Akdeniz çanağındaki sıcak illerimizde de 3 cm’lik kalınlık kullanılırken, Atina’da 7-8 cm’lik levhalar kullanılıyor. Serinletilmiş bir iç hacmin ısısının korunmasının ısıtma maliyetinden daha yüksek olduğu unutulmamalı.
6) U değerini artırma maliyetinin çok büyük olmadığının ve geri dönüşün kısa olduğunun altını çizdiniz... Konuyla ilgili söyleyeceğiniz başka bir şey var mı?
Yalıtıma yapılan yatırımdan daha iyi bir yatırım bence yok. Garantisi var ve bilimsel olarak açıklanmış bir konu. Yatırım yaptığınız konuda 2-3 yıl içerisinde paranızı almanızın kesin olduğu, binanızın değerinin arttığı, kullanım süreci boyunca tasarruf sağlayacak, artı para kazandıracak, sağlığınızı-konforunuzu artıran kaç yatırım var?
7) Peki bu dönüşümün önündeki engel nedir?
Mevcut yapılardaki en büyük sorun vatandaşın finansmana erişimi. Vatandaş uzun vadeli faizsiz finansman imkanına kavuşursa bayağı yol kat edilebilir. Bir teşvik şart. Geçmişte özel bankalarla yapmış olduğumuz çalışmalar var. Ama gelinen noktada ülkedeki faiz oranları, geri ödeme süreleri düşünüldüğü zaman artık bu pek mümkün olamıyor. Bunun için gerçekten faizsiz uzun vadeli bir kredi modeline ihtiyaç var. Devletin buradaki desteklerini artırıyor olması lazım. Aksi takdirde mevcut yapılarla ilgili bir gelişim maalesef olamayacak. Yeni yapılarda ise yalıtım kalınlıklarının artırılmasıyla toplam maliyetin çok artacağı düşünülüyor. Enerjisini ithal eden bizim gibi bir ülkenin bu konuda daha cesaretli hareket ediyor, daha cesur adımlar atıyor olması lazım.
Ülkedeki önemli bir sorun, işin en başta planlanmaması, tasarlanmaması ve cesur karar alma mekanizmamızdaki sıkıntılar. Yakından takip ettiğim için biliyorum, mesela cam konusunda Türkiye 90’lı yılların başından bu yana devamlı bir değişim içinde. Devamlı doğramalar ve camlar değişiyor. Bu gibi ihtiyaçlar baştan planlanıp yol alınsa bütün bu maliyetlere katlanılmamış olunur.
8) Isı yalıtım pazarının güncel sorunları ve çözüm yolları nelerdir?
Isı yalıtımı ile ilgili bu bahsettiklerimiz dışında çok fazla bir mevzu aslında yok. Isı yalıtımı konusunda iyi-kötü bir bilinç oluşmuş vaziyette. Herkes ısı yalıtımının mantıklı, makul bir yatırım olduğunun farkında. Ancak diğer taraftan bu bilincin yetersiz olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Mesela vatandaş bir ev alırken öncelikle ulaşım veya ankastre gibi konular enerji verimliliğinden, binanın yalıtımlı olup olmamasından çok daha öncelikli oluyor. Binanın içinde yaşayıp konfor şartlarının yetersizliğini ve yakıt masraflarının yüksekliğini görene kadar pek farkında olmuyor. Onun için konu tüketiciden, kullanıcıdan ziyade kanun koyucunun elinde. Tüketicinin talebini yükseltmesi, binanın enerji performansını sorgulaması bu konuda bir gelişim sağlayacaktır. Diğer taraftan konuyu tüketiciden ziyade Bakanlık nezdinde de düşünmek lazım. Yani bu işi kanun ve yönetmeliklerle hallediyor olmamız lazım. Küresel ısınmayla dünya elden gidiyor. Kimsenin “beni ilgilendirmiyor” deme lüksü yok. Hep beraber enerji tasarrufu ile bu işi çözmemiz lazım. Binalar da bunun için büyük fırsat.
9) Sektör olarak son iki yılı, yani pandemi dönemini nasıl geçirdiniz?
Pandemi, sektörümüz için bir fırsat oluşturdu. İnsanlar evlerinde daha fazla vakit geçirdi ve binalarındaki eksiklerle daha fazla yüzleştiler. Bu sayede yalıtımla ilgili eksikleri varsa, diğer işleri de çözerken yalıtım uygulamalarını da gündeme aldılar. Mevcut yapılarda renovasyonlarda bir artış gerçekleşti.
Bununla beraber özellikle 2021’de, Avrupa’da ertelenmiş taleplerin devreye girmesi ve enerji verimliliğine ilişkin yeni uygulamaların hayat bulmasıyla sektörümüz ihracat anlamında fena bir yıl geçirmedi. 2020 ve 2021 genel anlamda olumlu yıllardı bizim için. Umuyorum 2022’de de üzerine koyarak devam ederiz. Son dönemdeki para politikaları fiyat istikrarı biraz düzene kavuşursa ben aynı tempoda işlerimizin olumlu şekilde devam edeceğini düşünüyorum.
Pandemi döneminde ses yalıtımı konusunda da kendiliğinden bir farkındalık oluştu. Herkes evlerde çalıştığından komşulardan veya konutun farklı odalarından gelen sesler insanları bu konuda önlem almaya yöneltti. Bu da sektörümüz için önemli gelişmelerden biriydi. Umarım yeni yapılarda ses yalıtımına yönelik bu hassasiyet işe yarar.
10) Isı yalıtımı ile alakalı yurtdışında teknoloji ne yönde ilerliyor? Yeni ürün, teknoloji anlamında yenilik var mı?
Geleneksel ısı yalıtım malzemelerinin üretim ve uygulamaları dışında çok fazla bir yenilik olduğunu söyleyemem. Yalnız Doğu Avrupa bloğu da dahil olmak üzere yalıtım kalınlıklarının normal seviyelerden çok daha fazla arttığını görebiliyoruz. Bir de sızdırmazlıkla, termal köprülerle, yani iki yapı elemanının birleşim noktalarındaki detay ve çözümlerle ilgili ciddi anlamda gelişmeler var. Bu konuda da ülke olarak ciddi yol almamız lazım.
Röportajı Youtube kanalımızda ve web sitemizin ŞANTİYE TV sayfalarında izleyeceğiniz gibi Ocak-Şubat 2022 (391.) sayımızın E-Dergi versiyonundan da okuyabilirsiniz.
6 Şubat 2022
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.