“10 Soruda...” isimli canlı yayın serimizin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaptığımız özel programının konusu “Yapı Malzemeleri Sektöründe Kadın Bir Çalışan Olmak”; konuğu ise RAVAGO Bina Çözümleri Satış ve Pazarlama Direktörü Özge Sipahioğlu (Mimar-M.B.A) idi.
Röportajı Youtube kanalımızda ve web sitemizin Şantiye TV sayfalarında video formatında izleyebilir; yazılı halini ise Mart-Nisan 2022 (392.) sayımızın E-Dergi versiyonundan da okuyabilirsiniz.
1) Kadınlar mimarlık eğitimini ve mesleğini neden seçiyorlar? Mimarlık kadınlara uygun bir meslek mi?
Kadınların yaradılışları gereği daha detaycı olmaları, aynı anda birçok işi ve süreci beraber yürütebilmeleri nedeni ile mimarlık mesleğinin bizler için doğru bir seçim olduğuna inanıyorum. Tüm dünyada, hatta tarihte farklı çağlarda da bu böyle. Milattan önceki çağlardan bugüne erkekler hep avcılık gibi evin yaşam alanının dışındaki işlerle uğraşırken kadınlar daha ziyade yaşanan yerin etrafında toplayıcılıkla ilgilenmişler. O günden bugüne kadın hep yaşadığı alanı tasarlayan, dizayn eden, ihtiyaçlar doğrultusunda çözümler sunan kişiler olmuş. Dünyadaki bilinen kadın mimarlar da genellikle iç mimari, dekorasyon, konut tipi tasarımlar konusunda uzmanlaşmışlar. Çalışmaları daha çok küçük ölçekli projelerde yoğunlaşmış. Kadın mimarların markalaşmaya başlaması ise dünyada 1800’lü yılların sonları, ülkemizde ise 1910’lardan sonra olabilmiş. Farklı fonksiyonların, ölçek olarak büyük ölçekli projelerin en bilinenlerinden biri ise, nurlarda uyusun Zaha Hadid idi.
Mimarlık ve tasarım, kadının biraz daha detaylı bakış açısı, erkeklere nazaran biraz daha irdeleyen yaklaşımı ve detaylara daha fazla inme kaygısıyla kadınlara atfedilmiş bir meslek veya alan. Bu kapsamda mimarlık fakültelerinde genelde kadınlar ağırlıklı okurken, iş hayatında bu ağırlık maalesef eğitim dönemimizdeki kadar yoğun hissedilemiyor. Kadınlar evlilik, çocuk ve farklı nedenlerden mesleklerini uzun yıllar devam ettiremeyebiliyorlar.
2) Mimarlık veya mühendislik eğitimi almış bir kadının yapı malzemesi sektöründe çalışması nasıl bir deneyim? Siz neden böyle bir yol seçtiniz?
Aldığınız eğitimden sonra farklı yollar önünüze açılıyor. O yolların her birinde farklı karakter ve kişilik özelliklerinin önemi ortaya çıkıyor. Ben de yapı olarak konuşmayı seven, iletişime açık, kendini ifade etmekten keyif alan bir insanım. Bu, satış ve pazarlama için önemli bir özellik. Ürünümü ve detayı anlatmayı seviyorum ve bunu insanlarla paylaşmaktan keyif alıyorum. Tasarım bürosunda bu kadar tatmin olamayabilirdim. Mimarlık ofislerinde genellikle nispeten daha bireysel çalışılabiliyor. Şantiyecilik de biraz daha sert ama bir o kadar da zorlu bir dünya kadınlar için. Fakat yapı malzemeleri sektöründe satış ve pazarlama görevleri daha dışa dönük, iletişim odaklı, sosyal ilişkileri yoğun bir karakter gerektirdiği için kendim için daha doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum.
Ben hep farklı alanlardaki yapı malzeme üretici firmalarda görev aldım. Bunların hepsinin farklı know-how’ları ve farklı kazanımları var. Gerek ticari hayat açısından gerek çeşitlilik açısından, gerekse irtibatta olduğunuz müşteri-bayi profili açısından çok geniş bir yelpazede çalıştım. Bunu tercih ettim ve bilinçli bir şekilde seçtim, çünkü bunun kişiler için iyi bir kazanım olduğunu düşünüyorum. Bu çeşitlilik benim iş hayatımı çok daha verimli, öğretici ve keyifli kıldı.
Yapı malzemesi sektöründe çalışmakla aslında tasarım veya detay çözümünden de tamamen kopmuş değilim. Ayrıca yine şantiyelere de sık sık girip çıkıyorum. Her projede, her şartnamede başka bir çözüm yaratıyoruz. Olayı sadece bir malzemesi satışı gibi görmemek lazım. Aslında biz malzeme değil çözüm ve fayda sunuyoruz. Bu katkıyı sağlamak da oldukça tatminkar bir iş.
3) Yapı malzemesi sektöründe çalışmak isteyen genç, henüz iş hayatının başında olan kadın meslektaşlarınıza ne önerirsiniz? Ne tür özelliklere sahip olmalılar ya da ne yönde kendilerini geliştirmeliler?
Öncelikle kendilerini tanımalarını tavsiye ederim, neyle mutlu olduklarını bilmeleri gerek. Bilerek, isteyerek mimarlık eğitimi görmüş olsalar bile, şantiye mi, büro mu yoksa satış pazarlamamı ya da bambaşka fırsatlar mı (örneğin akademik görevler olabilir, tanıdığım en iyi mimarların büyük kısmı rehber olarak çalışıyor vb.) onlar için daha uygun, buna karar vermelerini öneriyorum. Mümkün olduğunca, kendilerini kişilik özellikleri ve yapabilirlikleriyle tartıp, öncelikle ve kesinlikle hayatta neyi yaparlarsa mutlu olacaklarının cevabını kendilerine vermeleri lazım. İçe dönük, yalnız çalışmayı seven bir yapıları varsa mimari bürolarda çalışmayı tercih edebilirler. Ama hareketi seviyor, sahada bulunmak hoşlarına gidiyor, ustalar ve işçilerle sosyalleşebiliyorlarsa şantiyelerde de görev alabilirler. Konuşmayı ve insanlarla iletişim içinde olmayı tercih ediyorlarsa yapı malzemeleri sektöründe farklı fırsatları değerlendirebilirler. Ama öncelikle kendilerini tartmaları, tanımaları, ne istediklerini bilmeleri lazım. Keyif alacakları bir yola girmeliler. Kendileri veya ailelerini mutlu etmek için geçici çözümlerle kendilerini belli bir alana kısıtlamamalılar. Eğer buna inanıyorlarsa, gerekirse biraz başkaldırmaları gerekiyor. Bu anlamda bütün kapıları zorlamaları gerekebilir. Bazı şeyler için de bazen 3-4 deneme bile yetmeyebilir, gerekirse defalarca kez deneyerek, ısrarla ve sebatla hayallerinin peşinden gitmelerini öneririm.
4) Erkek egemen olarak bilinen bir sektörde kadın olmanın avantajları veya kolaylıkları neler?
İş hayatımda sadece kadın olarak hiç var olmadım. Kadın ya da erkek olarak var olmayı doğru bulmuyorum. Hangi iş yapılırsa yapılsın, insanlar işlerinde iyi olmaya çabalarlarsa kadın ya da erkek olmak fark etmez. Şahsen hiçbir zaman cinsiyet farklılığını gözeterek çalışmadım ve bunu hissetmeden çalıştığım için sanırım bu bana hiç hissettirilmedi ya da ben hiç oralı olmadım da diyebiliriz...
Bu kapsamda avantaj olarak daha kibar ve ince davranıldığını söyleyebilirim. Şantiyelerde, özellikle eski yıllarda kapı açmak için kadın olmanın avantaj olduğunu düşünen arkadaşlarım da oldu. Bunun bir avantaj gibi kullanılmasını ve kadın olduğumu ön plana çıkararak var olmayı pek tercih etmedim, zira bunu da biraz ajite edilmiş buluyorum. Kadın ya da erkek hepimiz kendi öz değerlerimizle, öz varlıklarımızla ayaklarımızın üstüne basıyoruz. O anlamda avantajını bulmak istersen bulabilirsin ama ben işin avantaj ya da dezavantaj tarafında olmaktan ziyade biraz daha işi sahiplenmeyi, işi iyi yapmayı, görevin hakkını vermeye odaklanıyorum. Yapabileceğimin maksimumunu yapıp, sonrasında biraz da Tanrı’nın takdirine bırakıyorum.
Ama illa da bir avantaj iletecek isem, işlerin akışında kadınların olaylara daha empatiyle yaklaşması ve bence bazı konularda daha duyarlı olmalarını örnek verebilirim. Girdikleri bir ortamda hiç kimsenin görmediği bir rahatsızlığı hemen hissedebilirler ve ortamı yumuşatabilirler. Bu işlerin akış sürecini rahatlatmak adına bir avantaj olarak görülebilir.
5) Sektörde kadın olmanın zorlukları neler?
Tabii ki zorlukları var. Benim de her kadın gibi kırılganlıklarım var, hassasiyetlerim var, zor dönemlerim var, ilgilenmem gereken bir ailem var. Kadınların biraz daha kırılgan oldukları ve naif bir yaklaşıma ihtiyaç duydukları kesin... Diğer taraftan belki zorluk olarak değil ama mesela bankacılar gibi tiril tiril, şık elbiseler, topuklular ile gezebilmeyi de özlüyorum açıkçası. Fakat iş nedeniyle, yoğun seyahatler ve ziyaretler dolayısıyla maalesef hep pantolon ağırlıklı bir tercih yapmak zorunda kalıyorum. Ama zorluk olarak görmemek lazım bunları. İşi severek yapıyorsanız çok küçük ayrıntılar olarak kalıyorlar.
Zorlu günlerim de tabii ki oldu ama en büyük destekçim sevgili eşim, ailem, sevdiklerim ve çevremde bana değer veren dostlarımla tümünü geride bırakabildim, o anlamda şanslıyım. Çevremde de hep öyle insanların var olmasını sağlamaya çalıştım. Ayrıca her şeyi zorluğu ve avantajıyla kabullendim. Bunun da tadını çıkarmaya bakıyorum aslında. Birçok kişi için sizle bu söyleyişi yaptığım sırada Elbistan’da, bir otel odasında, yalnız olmak zor ve sıkıcı görünebilir. Ama herkes de Elbistan’a gelip buraları görme fırsatına sahip olamıyor. Bunda da bardağın dolu tarafını görmeyi tercih ediyorum.
6) Yapı malzemeleri sektörü özellikle son 15 yıldır kadınların daha fazla çalışmaya başladığı bir sektör. Geçmişle kıyaslarsanız, kadınlar yapı malzemeleri sektörüne ne katıyor?
Biraz önce değindiğim gibi, kadınların biraz daha detaycı, biraz daha analitik, irdeleyen, empati yetenekleri kuvvetli olmaları sektöre farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Bu, satış, pazarlama ve yapı malzemeleri alanında işi biraz daha hızlandırıyor. Daha hedef ve sonuç odaklı ilerlenebiliyor. Birçok konuda daha çetrefilli ve daha uzun sürecek işler, kadın olmaktan mütevellit daha kısa ve net ilerliyor. Masada kadın varsa o ortamlarda, daha iş odaklı ve seviyeli bir iletişimin sağlandığına inanıyorum. Sonuca daha kolay varılıyor. Çünkü denge şart. Sadece yapı malzemeleri ya da inşaat değil, her alanda, evde de, iş hayatında da, doğada da, dişi eril dengesi çok kıymetli. Siz zaten bunun ötesinde bir şey yapabilseniz, Tanrı erkeği ve kadını yaratmazdı. Hepimiz kendi yeteneklerimiz ve farklılıklarımızla aslında bu hikayeyi tamamlıyoruz. Yapbozun parçaları gibiyiz. O yüzden kadınların yapı malzemeleri sektörü özelindeki varlıklarının hedef odaklı sonuçlar, empatinin geliştirilmesi ve iletişimin güçlenmesi adına faydalı olduğuna yürekten inanıyorum.
7) Sadece kadın olmanızla alakalı iş hayatında başınızdan geçen ilginç bir olay/anı/deneyim var mı?
O kadar çok ki... Hatta bununla ilgili bir şeyler de yazıyorum; inşallah bir kitaba dönüşür. Sayısı belki gittikçe azalıyor ama ilk başlarda çok sayıda trajikomik olay geçmiştir. İlk başladığım yıllarda bir süre “Hanım” kelimesine alışmakta bile çok zorlananlar olmuştu.
Kadınların bir kere telefonda ya da yüz yüze görüşmeye başlarken maalesef 1-0 geride başladığı bir gerçek. Ben bir kadın olarak bir şeyi anlatırken beni dinleyip kabul edeceklerle, bir erkek anlattığı zaman dinleyip kabul edeceklerin sayısı arasında bir fark var. Kadınların bu anlamda kendilerini kanıtlamaya biraz daha ihtiyaçları oluyor. Yani bir konu kadından geliyorsa biraz daha ispat lazım. Erkeğin hiç çabalamadığı konularda bir kadın olarak daha fazla çabalamamız gerekebiliyor. Ama bunu kendinize bir avantaj ya da dezavantaj gibi görmezseniz, hatıralarınızda hoş anılar olarak kalıyorlar. Yaşayan ve yaşatan insanlar da bir süre sonra bunların çoğuna gülüp geçiyor.
8) Kadın çalışanlara yönelik iş kanunu veya yasal düzenlemelerle alakalı olarak görüş, öneri ve eleştirileriniz ne olur?
Kadınların üniversitedeki oranı ile mezuniyet sonrası iş hayatındaki oranı arasında olumsuz anlamda bir fark olduğunu söyleyebilirim. İş hayatında kalanlar da bir şekilde “cam tavan” sendromuyla veya kendi kadın rakiplerinin zorluklarıyla baş etmeye çalışıyorlar.
Bir kere, sosyal politika olarak kadının çocuk sahibi olduktan sonra da çalışmaya devam edebilmesi için uygun koşulların sağlanması gerekiyor. Son yıllarda doğum izni gibi konularda iyileştirmeler yapılmış olmasına rağmen yine de yeterli olmayan noktalar mevcut. Çocuk büyürken ister istemez kadının sorumluluğu çok daha fazla oluyor ve üstlenmesi gereken farklı konular gündeme geliyor. Süt izni veya doğum izninde olsanız da iş hayatı devam ediyor. Bu anlamda gerek devlet gerek özel sektörde yapılabilecek çok daha fazla şey olduğu kanaatindeyim. Doğum süreci dışında kreş desteği ve çocuğun okul sürecinin başlamasıyla da başka sorunlar çıkıyor ve desteğe ihtiyaç duyuyor kadın. Bu tür destekler çalışan kadınlar için çok kıymetli.
Onun dışında gerek özel sektörde gerek kamuda sadece kadın olduğu için farklı ücretlendirme politikaları yaşayanlara da şahit oluyoruz. Bu sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde de böyle. Aynı görevi yapan kişinin cinsiyetinden bağımsız eşit bir ücret politikası uygulanması şart. Yasal olarak düzenlenmiş olmasını beklemeden özel sektörün de bu konuda yapabileceği bir dolu şey var.
Pandeminin bize kazandırdığı şeylerden biri de esnek çalışma oldu. Esnek çalışma, evden çalışma gibi farklı çalışma paketleri kadınlar için çok büyük avantajlar sağladı. Tahmin ediyorum bu dönemde kadın çalışanların işten ayrılma oranı da azalmıştır. Bunun gibi uygulamalarla kadın çalışan oranı artırılabilir ve kadınların üzerindeki yükler hafifletilebilir.
9) Ravago’da kadın çalışan olmak nasıl bir deneyim? Ravago’nun kadınlara yönelik özel bir politikası, uygulaması var mı?
Açıkçası Ravago’da bir kadın çalışan olmanın çok büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Beyaz yakada kadın çalışan oranı yüzde 45. Daha önce çalıştığım hiçbir yerde kendimi bu kadar doğal ortamımda hissetmemiştim. Ravago çok geniş bir yapıya sahip. Hem sektör olarak farklı alanlarda faaliyet gösteriyor, hem de birçok ülkede mevcudiyeti var. Kadın çalışan sayısının sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada da çok fazla olan bir şirket. Ayrıca bu sayının artırılmasına destek veriyor. Bu da kadınlarda büyük bir aidiyet hissi yaratıyor. Daha isteyerek, daha özveriyle çalıştığımız bir gerçek. Bunun dışında Kadın Güçlendirme Prensipleri (Women Empowerment Principles) diye çevirebileceğimiz örgütün destekçisi ve imzacısıyız. Kadının güçlendirilmesi projelerine destek veriyoruz.
En büyük lüksüm ise, meslek hayatımda ilk defa Ravago’da cinsiyetimi hissetmeden çalışabilmek. Bu, iş hayatındaki en konforlu şeylerden biri. Söylediğiniz bir şeyin kadın veya erkek olmanızla hiçbir ilgisi yok. Ravago bu yüzden kadın çalışanlarının çokluğu konusunu bile hiçbir zaman ön plana çıkarmaz. Çünkü bu zaten olması gereken bir kavramdır. Şirket değerlerimizin içinde de 4 temel değerimizden bir tanesi hümanizm, yani insan sevgisi. Bu sevginin de ancak dengeyle sağlanabileceğinin bilincindeyiz.
Biz kadınlar açıkçası kadın ya da erkek diye ayrışmak değil, eşit ve birey olarak var olmak istiyoruz. Bu aslında Anadolu’da da böyledir. İş hayatının dışına çıkıldığında da, pazar yerine gidin, satıcı köylülere bakın, kadın-erkek ağırlığı hemen hemen eşittir. Kültürümüzde vardır. Kurtuluş Savaşı’nda hep beraberdik. Bu zafer beraber kazanıldı. Bence kadın-erkek ayrımı özellikle Türk coğrafyasında kesinlikle olmaması gereken bir konu.
10) İnşaat sektörüyle ilgili genel bir değerlendirme yapabilir misiniz? Elinizde sihirli bir değnek olsa neleri değiştirirdiniz?
Yönetmelikleri, denetimi, inşaatın kendisini ve daha birçok şeyi düzeltmek isterdim doğrusu.
Ben, “Yaptığımız işi doğru yapalım ve bir kere yapalım” tarafındayım. Fakat Türkiye’de bu iş biraz yap-boz tahtasına dönmüş vaziyette. Çevremizde devamlı bir yol kazımı, devamlı bir yıkım faaliyeti var. Çok değil, 10-15 senelik konut veya kamu binası tadilata giriyor. Bina ömründe 10 sene hiçbir şeydir ama 10 sene sonra ciddi bir tadilata ihtiyaç duyuluyorsa veya yıkım sürecine giriyorsa bir sorun var demektir. İnşaatı bir fırsat ya da rant kapısı görerek değil de, bir kerede doğru detay çözümleriyle doğru ürün ve doğru uygulamalarla yapmak lazım. İnşaat sektörü bir bütün. Uygulamasından malzemesine, projesinden tasarım ve imalatına, bir ayağı eksik olduğu zaman ayakta durması sıkıntılı. Dünyanın en iyi malzemesini sağlayın, kötü bir işçilikle rezil edebilirsiniz. Veya kötü bir tasarımla yaptığınız binayı yaşanmaz hale getirebilirsiniz. O yüzden bütün paydaşların kendi yaptığı işin sorumluluğunu alacak bilinçte olması şart. Sadece rant, çıkar ya da kâr odaklı yaklaşmayıp doğru çözüm önerileriyle ve ülkenin bütçesinin verimli kullanılması adına işler yapılmalı. Bu yönde düzenlemeler yapmayı arzu ederdim.
Burada da “zihniyet” temel sıkıntı. Yoksa doğru malzememiz var, mimar-mühendis sayımız oldukça fazla, nitelikli usta anlamında bile sayıları az da olsa kaynağımız var fakat inşaata rant kapısı, çıkar odaklı bakıldığı zaman işler değişiyor. Mesela Avrupa’da bir bina bir kere yapılır ve ufak tefek renovasyonlarla, güncelliğini, sağlamlığını koruyarak yıllarca ayakta durur. Biz ise maalesef bunu başaramıyoruz. Günübirlik, iptidai çözümler, yık-yap... Bu zihniyetin değişmesi şart. Değneğim olsa inanın bunu değiştirebilmeyi çok isterdim.
Röportajı Youtube kanalımızda ve web sitemizin Şantiye TV sayfalarında video formatında izleyebilir; yazılı halini ise Mart-Nisan 2022 (392.) sayımızın E-Dergi versiyonundan da okuyabilirsiniz.
3 Nisan 2022
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.