“10 Soruda ...” serimizin ikinci programı “Yeşil Binalar” oldu. Konuyla ilgili bilgileri, 6 Temmuz 2021 günü youtube kanalımız üzerinden gerçekleştirdiğimiz canlı yayında Altensis Kurucu Ortağı Dr. Emre Ilıcalı’dan aldık... Ilıcalı’nın sarf ettiği cümlelerden aklımızda kalan bazıları ise şunlardı: “Ekolojik, toplumsal ve psikolojik sorunlara çözümler getirilmek isteniyorsa binaların Yeşil olması önemsenmelidir”; “Sırf maliyet peşinde koşmak ileride çok ciddi sorunlar yaratabilir”; “Türkiye’de bir inşaatı ‘Hızlı Bitirmek’ ile ‘Acele Bitirmek’ arasındaki fark tam anlaşılamıyor”; “Tasarım sürecine gereken önem verilmiyor. Zaman yönetimi kanayan yaramız. İşlerin büyük kısmı kervan yolda düzülür mantığıyla ilerliyor”; “Daha özgür, herkesin istediğini yapabildiği bir dünya hayal ederken daha kısıtlarla dolu bir dünyaya doğru gidiyoruz”; Kentsel dönüşüm süreci sadece deprem güvenliğini sağlamak üzerine kurulursa bu sefer başka şeyler gözden kaçırılabilir”; “Otomasyon ve mekanik işlerin denetlenmesi, bu sistemlerin istenilen performansta çalışıp çalışmadıklarının kontrolü birçok projede maalesef gerçek anlamda yapılmıyor”... Programın video versiyonunu youtube kanalımızdan izleyebilirsiniz.
1
YEŞİL BİNA NEDİR? NE TÜR YAPILARA “YEŞİL” DENİYOR? BİR YAPININ “YEŞİL BİNA” OLABİLMESİ İÇİN NE GİBİ ÖZELLİKLERE SAHİP OLMASI GEREKİYOR?
Yeşil Bina kavramı geniş bir kavram... Yeşil Binalar belli uluslararası standartlara göre tasalanıp inşa edilmiş, içinde yaşayanlara konforlu alanlar sunarken aynı zamanda enerji, su ve diğer doğal kaynakları verimli kullanan yapılardır. Bu unsurları da bir kalıp içerisine oturtmak zor olduğundan uluslararası çerçeveler, yani Yeşil Bina Değerlendirme Sistemleri geliştirilmiş. Söz konusu bütünsel bir yaklaşımı içeren, Yeşil Bina değerlendirme Sistemleri altında denetlenmiş ve sertifikalandırılmış binalara biz Yeşil Bina diyoruz.
Bir yapıda enerji ve enerji verimliliği tabii ki çok önemli. Fakat Yeşil Bina olarak sertifikalandırılan yapılar sadece enerji verimli değiller; Yeşil Binaların enerjinin ötesinde su kullanımı, binanın ulaşım sistemleriyle ilişkisi, iç mekan yaşam kalitesi, kullanılan yapı malzemelerinin içerikleri, binanın sahip olduğu yeşil alan gibi farklı unsurlar açısından da farklılaşmış olması gerekiyor. Yeşil Bina sertifika sistemlerinde “Bütüncüllük” önemlidir.
2
BİNALAR NEDEN “YEŞİL” OLMALI?
Yeşil Binaların özelliklerini saydığımızda neden yeşil olmaları gerektiğini de ortaya koymuş oluyoruz. Bunun aslında üç ayağı var... Birincisi, Yeşil Binalar ekonomik anlamda ve operasyonel anlamda verimlidirler. Enerjiyi, suyu ve diğer kaynakları çok daha verimli kullandıklarından süreç içinde ekonomik anlamda ciddi katkılar sunarlar. Ekolojik anlamda da verimlidirler. Ve bu da çok önemlidir. Çünkü dünyada son yıllarda yaşadığımız güncel sorunların hemen hemen hepsinin kökeninde ekolojik nedenler yatar. Ayrıca sosyal anlamda insan sağlığı, yaşam konforu ve dolaylı olarak insan psikolojisi gibi konularda da Yeşil Binaların katkıları büyüktür. Ekolojik, toplumsal ve psikolojik önemli sorunlara çözümler getirilmek isteniyorsa binaların Yeşil olması daha fazla önemsenmelidir. Ki bina denilip geçilmemeli; ömrümüzün neredeyse yüzde doksanını binaların içinde geçiriyoruz. Pandemiyle belki bu oran daha da arttı.
3
LEED, BREEAM GİBİ YEŞİL BİNA SERTİFİKA SİSTEMLERİ HAKKINDA KISA BİR BİLGİ ALABİLİR MİYİZ?
LEED sistemi, Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından üretilen ve diğerlerine nazaran daha popüler bir sistem. BREEAM ise 90’lı yılların başında ortaya çıkan, İngiltere menşeli, daha eski bir sertifika sistemi. İkisi de çok değerli sistemler. Birçok projemizde iki sistemle de hizmet verdik. İkisinin de bazı projeler için avantajları olabiliyor. Bunlar dışında Japonların CASBEE, Almanların DGNB sistemleri de daha bölgesel kalmış ama oldukça iyi ve etkili sistemler. Uluslararası platformlarda marka bilinirlikleri açısından LEED ve BREEAM en çok tercih edilenler olarak ön plana çıkıyor. Diğer taraftan Yeşil Sertifika Bilgi Sistemi (YES-TR) isimli yerli bir sertifika sistemimiz de var. İşin tabana yayılması anlamında ülkelerin kendilerine özgü sistemler çıkarmaları, bu sistemlerin zorunlu olması ve mevcut mevzuata entegre edilmeleri çok önemli.
4
BİR YAPININ “YEŞİL BİNA” OLMASININ MALİYETİ NEDİR?
Maliyetle ilgili ezbere doğru bir yorum yapabilmek çok zor ve anlamsız. Çünkü inşaat sektörü homojen bir sektör değil. Binaların tipine, yerine, özelliklerine göre çok değişkenlik gösterebiliyor. Hatta yan yana iki blok bile birbirleriyle aynı maliyette çıkamayabiliyor. İnşaat sektörü farklı bir sektör ve binalar o anlamda farklı varlıklar.
Yeşil Bina sistemlerinin getirebileceği ek maliyet duruma göre, yapılmak istenen seviye ve planlamalara göre çok değişkenlik gösterir. Bu konuda Türkiye’de en çok proje tamamlamış biri olarak, en baştan maliyet konusunda yüzde ve rakamlar vermenin hiçbir değeri olmadığını biliyorum. Önemli olan bizim nerede olduğumuz, neyi planladığımız ve buna ek neler ekleyebileceğimizdir. Reçetesi olan bir süreçten ziyade terzi usulü işleyen, kriterler içinden çekilen unsurların hayata geçirildiği işlerdir. Yeşil Bina danışmaları olarak bizlerin yarattığı katma değer de aslında projenin sınırları, yani zaman-kalite-maliyet sınırları içerinde hedeflere ulaşılmasına katkı sağlamaktır. Fakat sırf maliyet peşinde koşmak bence doğru değildir. Bu, ileride çok ciddi sorunlar yaratabilir.
Ama şunu da çok net söyleyebilirim... Güncel mevzuata uygun inşa edilen bir binanın çok anormal bir dezavantajı yoksa ihmal edilebilir bir seviyede bütçe aşılarak Yeşil Bina sertifikaları alınabilir. Zaten bunu sağlayamıyor, çok ciddi maliyetler çıkıyorsa bu projede başka bir sorun olduğunu gösterir. Kısaca, kabul edilebilir, kimseyi yerinde hoplatmayacak maliyetlerle Yeşil Bina sertifikası alınabilir.
İkinci olarak maliyetin nasıl hesaplandığı ve maliyetten neyin kastedildiği de çok önemli... Bir yenilenebilir enerji sistemi veya yağmur suyu kazanım sisteminin tabii ki bir maliyeti vardır ama bunların geri dönüş hesaplarını göz önünde bulundurmak lazımdır ve yaşam boyu maliyetlerine bakıldığında tartışmasız çok karlı sistemlerdir. Hele ki teknolojinin geldiği noktada söz konusu sistemlerin verimlilikleri düşünüldüğünde geri dönüş süreleri hepten kısadır.
Bence kaliteli, yeşil ve çevre dostu binalar yapmak ve maliyeti çok da kafaya takmamak lazım. Zaten artık Avrupa’da yürürlüğe giren Yeşil Mutabakat ile farklı bir yol var önümüzde. Yakın bir gelecekte Türkiye de mevzuatını güncellediğinde zaten bu sistemler zorunlu olacak ve maliyeti kimse sorgulayamayacak. Şimdiden bu sürece adapte olmakta fayda var. Üç beş kuruş daha fazla kar elde edilecek diye toplumumun, dünyanın geleceğinin riske atılmaması gerekiyor. Ekonomik karlılık her şey demek değil. Dünya ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya. Hala yağmur suyu sistemi yaparsam maliyet ne olurun ötesine geçmek veya yenilenebilir enerji kaynakları kullanımını sorgulamamak lazım.
5
TÜRKİYE’DE BU ZAMANA NE KADAR KAÇ BİNA SERTİFİKALANDIRILDI?
En fazla 800’dür diye tahmin ediyorum ama koca bir ülkede bu rakam zaten o kadar az ki... Hem de inşaat sektörünün çok hareketli olduğu ve kentsel dönüşüm çalışmalarının yoğun yürütüldüğü bir memlekette... Ama diğer taraftan bu 800 yapının büyük, kalburüstü projeler olduğu da hesaba katıldığında, dünyada bazı sıralamalarda ilk ona girdiğimiz görülüyor. Yine de kat edilecek çok mesafemiz olduğu bir gerçek. Ana sorun büyük projelerin yanında Yeşil Bina anlayışının tabana yayılamaması. Belki Avrupa Birliği’nin 2021’den sonraki tüm binalara net zero building olması şartı getiren Yeşil Mutabakatı bu konuyu ivmelendirir. İmar yönetmelikleri gibi tüm mevzuatın alttaki çıtayı yükseltmesi gerekiyor. İnsanların, inşaat sektörünün inisiyatifine bırakılmaması, sorgulanmayacak seviyeye getirilmesi lazım.
6
TÜRKİYE’DEKİ YEŞİL BİNA UYGULAMALARINDA EN BAŞARILI KONU HANGİSİ?
Türkiye’nin tasarım, mimari ve mühendislik açısından çok kaliteli bir insan kaynağı var. Akıllıca çözümler yaratan ciddi bir yetişmiş iş gücüne sahibiz. Mimarlarımız hem estetik hem işlev açısından çok vizyonerler. Yeşil Binalarda kullanılan sürdürülebilir yapı malzemesi ve ekipman anlamında da neredeyse her şey elimizin altında. Teknolojinin son nimetlerinden çok çabuk yararlanabiliyoruz. Müteahhitlik sektörümüz de dünyanın her yerinde başarılı işlere imza atıyor. Bunların her birinde teker teker belki sorun yok ama tüm bu unsurların bir araya gelip, doğru hedefe yönlenmesi, hedeflerin doğru konulması konusunda sıkıntılar yaşanıyor. Özellikle bir inşaatı “hızlı bitirmek” ile “acele bitirmek” arasındaki fark tam anlaşılamıyor. Bu kapsamda tasarım sürecine gereken önemin verilmediği projelerle hala sıklıkla karşılaşabiliyoruz. “Zaman yönetimi” kanayan yaramız. Doğru konuya hak ettiği zamanı tanıyamıyoruz. İşlerin büyük kısmı maalesef kervan yolda düzülür mantığıyla sorunlu ilerliyor. Bunu geliştirmemiz lazım. Elimizde her türlü fırsat var ama süreci doğru bir şekilde zamana yaymak da şart. Proje yönetimi ve planlamayı sadece hız ve maliyet odaklı yapmamak lazım.
7
YEŞİL BİNA TASARIMINDA VE İNŞASINDA NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Tasarıma kesinlikle daha fazla süre verilmeli. Süre çok önemli. Türkiye’de maalesef tasarım süreciyle ilgili olumsuz bir temayül var. Bu süreç çok kısa tutuluyor ve tasarımın uygulama esnasında devam etmesi isteniyor. Bu yaklaşım belki bir yere kadar anlaşılabilir ama bir noktadan sonra acele kararların alınmasına ve yapılması gerekenlerin tam anlamıyla yapılamamasına yol açıyor.
Uygulamada ise denetleme süreçlerinin daha çok yapısal hale getirilmesi şart. Sadece beton ve demire bakmak ya da belli konulara odaklanmak değil, mekanik, elektrik gibi her sistem için işin başından sonuna kadar ve sonrasında test ve devreye alma süreçlerini de dahil edecek şekilde bir kurgu ortaya konulması gerekiyor. Artık on dairelik apartmanlardan çok daha büyük projeler hayata geçiriliyor. Bu projeler de on katlı apartman denetlenir gibi denetlenemiyor. Çünkü mesela otomasyon, mekanik işlerin denetlenmesi, istenilen performansta çalışıp çalışmadıklarının kontrolü birçok projede maalesef gerçek anlamda yapılmıyor. Doğal olarak da sonrasında istenilen verim alınamıyor. Çünkü binayı bitirme kavramımızı farklı; içine birileri taşındığında binayı bitmiş kabul ediyoruz. Halbuki içindeki sistemler gerçek anlamda test ve devreye alma süreci uygulayarak tamamlandığında bina bitmiş kabul edilir. O anlamda sistemlerin hedeflere uygun olarak performanslarını kontrol eden test ve devreye alma, çok önem verilmesi gereken bir süreçtir. Ve hatta inşaatın başından sonuna kadar takip edilmelidir. Türkiye’de ise bu maalesef büyük projelerde bile gerekli düzeyde yapılmayabiliyor.
Diğer taraftan know-how sunan kişilerin de emekleri göz ardı edilebiliyor. Sunulan öneriler sanki bir arkadaş sohbetinde söylenmiş gibi çok da önemsenmeyebiliyor. Yurtdışında aslında projeler know-how sunan danışmanların omuzlarında nitelik kazanıyor.
8
BİNALARIN ENERJİ VERİMLİ, SÜRDÜRÜLEBİLİR, KONFORLU OLMASI KONUSUNDA TÜRKİYE’DE NE TÜR ENGELLER VAR? NEDEN KONFORLU, ENERJİ VERİMLİ BİNALARA SAHİP OLAMIYORUZ?
Bence mevzuat veya standartlar açısından hiçbir sıkıntı yok. İstenirse bu mevzuata uyarak dört dörtlük projeler hayata geçirilebilir. Bizim temel sıkıntımız, inşaatın temsil ettiği iş kollarına gerekli önemi verilmemesi. Kalite ve kapsam önemsenmiyor. Her taraf inşaat, bu nasıl olabilir diye düşünülebilir... Ama zaten gereken önem verilmediği için her taraf inşaat. Çünkü herkes inşaat yapabiliyor ülkede. Herkesin inşaat yapmaya yetkisinin olmaması gerektiğini baştan kabullenmek ve bu işin gerçekten uzmanlık gerektirdiğini bilmek gerekiyor.
Biraz önce de vurguladığım “Acelecilik” ise hızlı ve başarılı bir inşaatla eş anlama geliyor. Fakat aslında bir proje bitirildiği zannedildikten sonra o kadar çok sorun çıkarıyor ki... Verimsiz çalışan, sürekli tamirat ve düzelmelere ihtiyaç duyan binalarla yüz yüze kalıyoruz. Zaman planlaması ve projeye değer katan know-how sunan danışmanların ciddiye alınmaması en büyük sorun bence. Doğru zaman yönetimiyle mevzuat dahilinde, doğru denetleme ve uygulamalarla projeler hayata geçirilebilirse gerekli seviye yakalanır. Kentsel dönüşüm önemli bir fırsat. Fakat bu süreç de sadece deprem güvenliğini sağlamak üzerine kurulursa bu sefer de başka şeyler kaçırılabilir. Her şeyi deprem üzerinden yorumlayıp geri kalan hiçbir şeyi önemsememek de başka bir risk doğurur. Deprem güvenliğini sağlarsınız ama o binalarda yüz sene boyunca yaşayacak nesilleri çevre, konfor, enerji verimsizliği, yaşam kalitesi, trafik gibi farklı sorunlarla yüz yüze bırakabilirsiniz. Uzun vadeli sürdürülebilir çözümlerin tercih edilmesi lazım.
9
GELECEĞİN SERTİFİKALI VE SERTİFİKASIZ BİNALARI SİZCE NASIL OLACAK?
Aslında bu konuda Yeşil Binalardan önce dünyanın nereye doğru gittiğini konuşmak lazım. Çok ciddi bir iklim krizi yaşandığı aşikar. İnsanlık her sene farklı yerlerde patlak veren sorunlarla yüz yüze geliyor. Bu göstergeler de aslında mevzuatın, inşaat sektörünün nereye gitmesi gerektiğini gösteriyor. Bugünlerde insanların inisiyatifine bırakılan yenilenebilir enerji üretimi, sürdürülebilir malzeme kullanımı, enerji verimliliği gibi birçok konu sıradan ve zorunlu uygulamalara dönüşecek. Çok hızlı bir dönüşüm yaşanacağını tahmin ediyorum. Çünkü artık dünyanın durumu kabul edilebilir sınırların ötesine geçiyor. Daha özgür, herkesin istediğini yapabildiği bir dünya hayal ederken daha kısıtlarla dolu, zorunlulukların ağırlaştığı bir dünyaya doğru gidiyoruz. Çünkü çoğunluğun yaşadığı sıkıntılar ancak böyle çözülebilecek.
10
TÜRKİYE’DE YEŞİL BİNA SEKTÖRÜ DİYE BİR ŞEYDEN BAHSEDİLEBİLİR Mİ? BEŞ SENEDİR O ALANDA DA İNŞAAT SEKTÖRÜNE DE PARALEL BİR DURGUNLUK SÖZ KONUSU... ŞU ANDAKİ DURUM NEDİR?
Türkiye’de Yeşil Bina konusu zaten hiçbir zaman bir sektör olacak boyuta gelmedi. Bir danışmanlık ve know-how konusu bu. Diğer taraftan sertifikalandırılan bina sayısı bine bile ulaşmadı. Bu kadar uğraşın sonucunda çok da fazla bir etki yaratılamadığı kanaatindeyim. Keşke daha etkili ve aktif olsaydı. Yeşil Bina özgül ağırlığı çok olmayan bir konu ama önem verilmesi, tabana yayılması da şart.
Programın video versiyonunu youtube kanalımızdan izleyebilirsiniz.
5 Ağustos 2021
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.