Mühendislik açısından ilerlemiş ülkelerden biri olan Almanya’da kalite tamamen kontroller, denetimler ve yapım kültürüyle sağlanmıştır. Bu prosesin gelişmesi tabi ki Almanya’da da belli bir zaman almıştı...
YAZAN: İnş. Müh. Muharrem Akpınar / Araştırmacı Yazar
Bir Kızılderili atasözü, “Biz dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan emanet aldık” der. Bir Türk atasözü de şunu söyler: “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az”
Aslında yazımın bu iki deneyimden ibaret olması gerekiyor ama ne yazık ki tecrübeyle sabit olmasına ve bunu sürekli hak etmemize rağmen yaşayıp gördüğümüz üzre sözle, bilimle, medeniyetle, akılla, yöntemle, matematikle, mühendislikle, hesapla kitapla, projeyle, planlamayla değil, yıl 2023 olmasına rağmen ve çok büyük depremlerle yıkılmamıza, binlerce insanımızı kaybetmemize rağmen yeni yapılar inşa ederken, gelecekte neler yaşanabileceğini öngörmeden, yapıları kontrol altında tutmadan, özetle projeleri sadece bir kağıt olan iskan belgesine bakarak, az gelişmişliğin acısını hızlı ve kontrolsüz işler yaparak, rant hırsıyla hareket eden zihniyetlerin eline bırakarak geleceğimizle kumar oynayıp, maalesef temiz ve güvenilir bir gelecek inşa etmiyoruz.
İstatistiki ve planlama bilgilerine göre Türkiye Cumhuriyeti devletinin 2040 yılında nüfus beklentisi 100 milyonun üzerinde. Buna paralel olarak 2040 yılında konut sayısının toplamda 33 milyon olması öngörülüyor. Bu 33 milyon konutun 5 milyonu ise 2040 yılına kadar kentsel dönüşümden yenilenecek konut sayısı olarak hesaplanıyor. Oysa TOKİ, 2010 yılındaki 10 yıllık hedefine göre 1 milyon konut üretmeyi başarı olarak görmüştü fakat son 19 yılda 2003-2022 arası sadece 1 milyon 170 bin konut üretmişti. Şu an gelinen noktada 2040 yılına 16 yıl gibi bir süre kalmışken 10 milyon konut üretiminin hayal olduğu ortada.
İstatistik çok faydalı bir alandır. Yukardaki yazdıklarımı kontrol etmek için verileri paylaşıyorum. 2018 konut üretimi 894 bin adetken, 2020 yılı pandemi sürecinde 599 bin adet, 2021’de 626 bin adet, 2022’de 642 bin adet konut üretimi gerçekleşmiştir. Bu verilerden de anlaşılıyor ki önemli olan hedef açıklamak değil, hedefi tutturmak ve geleceği güvenli bir şekilde inşa etmektir. Önce inşa etmeyi toplum ve devlet kurumlarınca bilimin ve mühendisliğin ışığında üst standartlarıyla hatasız ve kurallarına harfiyen uyarak yaparsak ancak o zaman güvenli yapılar ve güvenli bir gelecek inşa etmiş oluruz.
Her projede İnşaat Proje Yönetimi ve Koordinasyon Sistemi zorunlu olmalı
Neden bu kadar iddialı yazıyorum? Ülke inşaat sektörü bu kadar uluslararası platformlarda yer almasına, kendini ispatlamış birçok firması olmasına rağmen kamu ve belediyelerin kendi inşa kaynakları ve iştirakleri olmasına rağmen bazen sektöre haksızlık mı ediyorum diye bir inşaat mühendisi olarak kendime soruyorum. Soruyorum ama maalesef nitelikli projeleri bir kenara bırakırsak, çoğu için haksızlık etmediğimi ve hatta onların bizim yaşam hakkımıza haksızlık yaptığını görüyorum. Yaşadığımız birçok depremde ve kendi kendine yıkılan binada bunu görüyoruz. Bu yüzden insan ve canlı hayatına entegre bir mühendislik dalı olan inşa etmenin mühendisliği olan İnşaat Mühendisliği mesleğinin de teorik bilgiler, yönetmelikler, standartlar, uygulama ve teknik kadrolar, kamu organizasyon şemaları, yapı denetim sistemi vb. açılardan bir an önce kendini yenilemesi gerektiğini, her proje için İnşaat Proje Yönetimi ve Koordinasyon Sisteminin zorunlu olması gerektiğini, “inşa etmenin” sadece beton-demir gibi kaba inşaat olarak adlandırılan kısımdan ibaret olmadığını, jeoloji, geoteknik, drenaj, su izolasyonu, elektrik ve mekanik uygulamaların da kaba inşaat kadar önemli olduğunu, İnşaat Mühendisliğinde branşlaşmanın çok önem teşkil ettiği ve branşlaşmayla birlikte kamu nazarında da yetkilerin liyakatli inşaat mühendislerine verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Binalara "İmar Barışı" adı altında iskanlar verirsek...
Bunları neden yazdım? Cevap gayet basit, ilk cümlede “geleceği çocuklarımızdan emanet aldık” diyerek başladım. İşte bu yüzdendir ki inşaat sektörü olarak ürettiğimiz konutlar, yapılar 50, 60, 70, 80 yıl, belki yeni teknolojilerle 100 yıl yaşayacaklar. Biz o yapıları TBDY2018 yönetmeliğine göre kesintisiz kullanım değil de, “göçmenin önlenmesi” diye tasarlarsak ve bu tasarladıklarımızı paket program denilen yazılımlara yaptırıp, minimal donatı ve beton sınıflarıyla bu işleri çözmeye kalkışırsak, 4 kat imarı olan yere rant için 10 kat verirsek, 50 yılını doldurmuş binalara imar barışı adı altında iskanlar verirsek, öngörü ve güvenli taraf denilen kısmın uzağında kalarak, program yeterli diyor diye statik projelendirme yaparsak ve bunun yerinde uygulanması sırasında oluşabilecek sorunları öngörmezsek, yeterli kontrol ve bağlantıları yaptırmazsak, ve yaptırmak için yeterli düzeyde ekip ve yetkili, bilgili personel bulundurmazsak, sorun olan zamanlarda da bir iki memur, birkaç mühendis ve mimar veya müteahhitle kurtulmaya devam ederiz.
Depremlerde yaşı eski ve yeni fark olmaksızın dayanıksız binalar yıkılmakta ve biz ülke olarak 6 Şubat depreminden sonra Bakanlığın almış olduğu basit birkaç önlem ve birkaç aylık sıkı yapı denetim kontrollerinden başka bir şey yapmadık maalesef. Gerçek bu; kendi kendimizi kandırmaya devam ettik ve ediyoruz. İstanbul’da yaşanacak olası depremde bu gerçeği tüm çıplaklığıyla maalesef göreceğiz.
Gelişmiş ülkelerin ilkeleri ve standartları bize kılavuz olmalı
Bunu görmemek için neler yapabiliriz?.. Aslında görünen köy kılavuz istemez. Ama biz inatla görmemek için, işimize gelmediği için, bize bir şey olmaz dediğimiz için, yıllık bir milyon konut üretmemiz gerektiği için, daha kısa sürede daha hızlı zenginleşebilmek için, çocuklarımızın ve geleceğimizin güvenliğini tehlikeye atarak, yaşamlarımızı kaygıyla sürdürmeye devam ediyoruz. Görünen köy uzakta değil, bizden daha gelişmiş ülkelerin mühendislik ilkeleri, standartları ve uygulamaları bize kılavuz ve yol gösterici olmalıdır. Bu bağlamda teknoloji, endüstri, gelişmişlik açısından daha ileride olan devletleri kendi geçmiş öykülerine bakarak rol model alıp, onların gelişmişlik seviyelerine ulaşmak için geçmiş tecrübelerinden ders aldığını düşünerek bu tecrübeleri, norm ve standartları metot haline getirip denetlemelerle taviz vermeden kolektif bir şekilde çalıştırarak yolumuza devam etmemiz gerekiyor. Bu artık bir zorunluluktur.
Almanya’da kalite “kontroller”, “denetimler” ve “yapım kültürü” ile sağlandı
Mühendislik açısından ilerlemiş ülkelerden biri olan Almanya’da kalite tamamen kontroller, denetimler ve yapım kültürüyle sağlanmıştır. Bu prosesin gelişmesi tabi ki Almanya’da da belli bir zaman almış ama sistem artık oturmuştur. Alman yapı denetim sisteminin kökeni Prusya devlet geleneğine kadar uzanır. Prusya’da önceleri sadece belediyelerin yapı ruhsatı verme yetkisi vardı. Belediyelerin ilgili birimleri, ruhsat başvuru dilekçelerini sonuçlandırırken çok sayıda yasa ve yönetmeliğin inşası planlanan yapı açısından uygulanıp uygulanmadığına bakardı. Bunlar arasında komşu hakkı, su ve atıksu yönetmeliklerine uygunluk, statik ve stabilite irdelemeleri kontrolleri ve özellikle yapım denetimi de vardı. Belediyeler ve ilgili birimleri, taşıyıcı sistemi nispeten basit, kullanılan yapı malzemeleri ve yöntemi klasik yapılar söz konusu olduğu sürece bu denetim görevinin üstesinden gelebiliyorlardı. Bu yüzyıl başlarında daha büyük açıklıkları daha ekonomik kesitlerle geçme çalışmaları statik açıdan daha komplike taşıyıcı sistemlerin ortaya çıkmasını sağladı. Artık yapı statik ve dayanım deneyimine dayanarak veya ampirik formül kullanarak karar verilemez oldu. 1905 yılında bir beldenin yapı işleri müfettişi yeterli bilgi sahibi olmadığı gerekçesiyle bir yapı tasarımına ait statik hesabın kontrolünü geri çevirdi. Yaşanan bu olay başka bir sonucu doğurdu ve bu kontroller için yeni kurulacak özel kontrol mercileri tarafından denetlenmesi açısından bir dürtü oluşturdu.
Mühendislerin, bilgilerini yüksek tutmak gibi yasal yükümlülükleri de bulunuyor
Almanya'da yaklaşık seksen yıldır yapı statiği denetim mühendisleri eliyle yapı denetim uygulaması yapılmaktadır. Denetim mühendisleri, devletin yetkili imar durumu ve yapı ruhsatı veren dairelerinin nam ve hesabına görevlendirilmiş mühendisler olarak tasarım ve denetim yaparlar. Bu sistemin kuruluşundan günümüze kadar geçen süre içerisinde etkin ve ekonomik bir denetim mekanizması olduğu görülmüştür. Bu yüzden 1926 yılında “Prüfingenieur für Baustatik” kurumunun temelleri atıldı. Almanya’da yapı denetim sorumluluğu, eyaletlerin yüksek imar ve yapı dairelerindedir. Bu yönetmelikler bir yapının tasarımından anahtar teslimine ve hatta servis ömrünün belli bir aşamasına kadar geçecek süreçte yer alan kişilerin hak ve görevlerini tarif eder. Denetim mühendisi, görevini tarafsız olarak ve yapılar ile ilgili standart, norm, yönetmelik, kararname ve tekniğin genel kabul görmüş kural ve yöntemleri doğrultusunda yetkin ve dürüst olarak yapmakla yükümlüdürler. Denetim mühendislerinin bilgi ve görgülerini sürekli yüksek tutmak gibi yasal yükümlülükleri de bulunmaktadır. Küçük bir kıyaslama yapacak olursak, can ve yaşam güvenliği ile geleceğimize ne kadar doğru bakıyoruz ve kim kimi ne için kıskanıyor basit bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Almanya’da yapı denetim mühendisi olabilme koşulları adı altında birçok kriter var. Bu kriterlerden bazıları şunlar:
- Bağımsız ve serbest statüde çalışan müşavir mühendis olmak
- Yapı statiği, taşıyıcı sistemler ve konstrüktif esaslar hakkında çok iyi bilgi sahibi olduğunu kanıtlamak
- 35 yaşından küçük olmamak
- Meslekte en az 10 yıl fiilen deneyimli olmak
- Yapı standartları ve kanunlar hakkında bilgi sahibi olmak
- Yapı malzemeleri konusunda bilgi sahibi olmak.
- Ekonomik ve ekolojik sorunlar hakkında görüş sahibi olmak.
Alınan yetkiler 3 daldan birinde veya uzmansa 3 daldan da alınabilir ve 5 yıllığına geçerlidir. İstenirse uzatılabilir. Denetim mühendisinin daimî ikametgahı, yetkili olduğu federal eyalet sınırları içerisinde olmak zorundadır.
Türkiye’de yapı denetim mühendisi olma şartları;
Herhangi bir üniversite İnşaat Mühendisliği lisans programı bitirmek (Kaldı ki gerçekten mühendis yetişiyor mu bunu sorgulamak lazım-Mukayese için hiç araba sürmeyen birine sadece ehliyet denilen belgeyi aldığı için ralli yaptırmak gibi bir şey).
Maalesef Türkiye’de inşaat sektörünün gerçeği bu.
Yazılacak çok fazla şey var ama bu kadarla yetinelim. Acı şekilde yaşadığımız, 9 ay geçmesine rağmen enkazlardan hala ölen insanların bedeni çıkarılırken 6 Şubat depremlerinden sonra bile bu konuda hiçbir adım atılmadı. Üstelik Almanya tüm bunları yaparken coğrafi olarak deprem tehlikesi yok denecek kadar az. Sistemli, kontrollü, denetimli, yüksek standart ve normlarla gelişmiş bir inşaat yönetim sistemi kurmuş ve sürdürülebilir kılmış. Ama yine de Almanya’nın bizi kıskanması(!) çok normal.
11 Aralık 2023
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.