Yakın Plan: Yeşil Bina dosya çalışmamız kapsamında hem güncel bir konu olan “YEŞİL MUTABAKAT” hem de Türkiye’deki YEŞİL BİNA DANIŞMANLIK hizmetleriyle ilgili bilgiler aldığımız Altensis Kurucu Ortağı ve ÇEDBİK Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Emre Ilıcalı, “Artık ezberlerin bozulup, tüm iş yapış şekillerinin değişmesi ve yeniden şekillenmesi gerekiyor. Sorun, bir rapor veya sertifika almanın çok ötesine geçti. Kalitenin yanında çevreye nasıl bir etki bırakıldığı da önemli. Tercihten değil, zorunluluktan bahsediyoruz. İklim değişikliği yadsınamaz boyutlara geldi, ekolojik denge altüst oldu. İnsanlığın geleceği için bu önlemlerin alınması şart” diyor...
Şantiye: Yeşil Mutabakat nedir; amacı ve kapsamı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Dr. Emre Ilıcalı: Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı ile hedeflenen aslında kabaca tek bir şey var; o da 2050 yılına kadar AB ülkelerinin iklim-nötr olması... Bunun için 1 trilyon euro’luk bir kaynak ayrılmış durumda. Süreç, 2016’daki Paris Anlaşması ile başlamıştı. En son Türkiye olarak biz de TBMM’de onayladık. Dünyada ve özellikle Amerika’da benzer çalışmalar yapılıyor ama AB’ninki en sert tedbirler alınanı olarak ön plana çıkıyor. Hiç tartışmasız arkasında durulması gereken bir sistem. Çünkü küresel iklim değişikliği krizi artık yadsınamayacak boyutlara geldi.
Şantiye: Amaç karbon nötr olmak dediniz...
Dr. Emre Ilıcalı: Evet... Birinci olarak, AB’nin kalkınmasını sürdürülebilir bir şekilde, hedeflerden çok da şaşmadan ilerletmek. Bu anlamda her yeni adımda ya da yeni getirilecek kanunda mutlaka karbon emisyonunun azaltılması, hatta karbon nötr hale gelme hedefinin konulması var. Asıl hedef 2050 için karbon nötr olma. 2030 için hedef ise karbon emisyonunun yüzde 55 azaltılması.
Buradaki uygulamalar başta ulaştırma, sanayi ve inşaat gibi birçok sektöre yansıyor. Ulaştırmada elektrikli araçların teşviki ile özellikle havacılık ve deniz taşımacılığında karbon emisyonunun azaltılması ile ilgili ciddi hedefler konuldu. İnşaat anlamında kamu binalarında ve diğer binaların sıfır enerjili bina olarak inşası artık zorunlu. Sanayide ise enerji verimliliği ile yenilenebilir enerji en fazla konuşulan konular.
Şantiye: Türkiye nasıl etkilenecek bu durumdan?
Dr. Emre Ilıcalı: Bu gelişme ve hassasiyetler sadece AB ülkelerini değil, onlarla ticaret yapan bizim gibi ülkeleri de etkiliyor. Kısaca CBAM denilen (Carbon Border Adjustment Mechanism) Sınırda Karbon Vergisi bizi en fazla etkileyen konu oluyor. Daha önce AB sadece kendi sınırları içerisindeki karbon emisyonlarını hesaplıyordu. Başka ülkelerden gelen ürünlerdeki karbon emisyonu hesaplarını bu işin içine katmıyordu. Bu da Avrupalı üreticilerin karbon emisyonuyla ilgili sıkıntıları bertaraf edebilmek için üretimlerini başka ülkelere kaydırmasına yol açıyor ve bu da aslında çevre için alınan önlemlerin etkisiz kalmasına sebep oluyordu. Sonuçta AB sınırları içinde de salsan, dışında da salsan karbon aynı karbon... Verdiği zarar aynı. Gelen ürünlerin karbon ayakizleri takip edilmiyordu. AB içinde üretim yapanların rekabet edebilmesini de çok zorlaştıran bir durumdu. Bunların önüne geçebilmek için Sınırda Karbon Vergisi denilen bir sistem oluşturuldu. CBAM, AB’ye gelen ürünlerin karbon ayak izlerinin hesaplanmasını ve bunlar AB için belirlenen hedeflerin üzerindeyse ekstra vergilendirilmesini öngörüyor.
Bu da bizi etkiliyor doğal olarak. Çünkü sadece “Vergisini alırım” demiyor; “O ürünü üretirken karbon ile ilgili bir vergi ödeyip ödemediğine de bakacağım” diyor. Dolayısıyla düzenleme sadece AB’yi ilgilendirmekle kalmıyor, diğer ülkeleri de bir aksiyon içine girmek zorunda bırakıyor. Her ülke kendi içinde bir karbon vergisi koymak durumunda kalıyor. Bu uygulamadan AB’ye ihracat yapan, yapmayan tüm ülkeler zincirleme olarak etkilenecek.
Şantiye: Kapsam ne, hangi sektörler için geçerli?
Dr. Emre Ilıcalı: Kapsam içinde şimdilik demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre ve enerji gibi birkaç sektör var. Ama tabii sadece bu sektörlerin etkileneceğini söyleyemeyiz. Mesela Türkiye olarak başka sektörlerde de benzer önlemler alacağımız Yeşil Mutabakat Eylem Planı açıklandı. Binalar bilindiği üzere karbon salımında ciddi bir yük oluşturuyor. Dolayısıyla binalarla ilgili kriterlerin de sıkılaşacağını söyleyebiliriz. Bundan sonraki süreçte neredeyse tüm sanayiciler sürdürülebilirlik, karbon emisyonu gibi kavramlardan bağımsız iş yapamayacaklar.
Şantiye: Sanayi ve sektörlere ne kadarlık bir yük getirecek?
Dr. Emre Ilıcalı: Bu konu belli değil. Çünkü bizim sanayimizin henüz karbon ayak izi bile hesaplanmamış... Süreç, “Cezası neyse ödeyelim, devam edelim” gibi bir yaklaşımı da kabul etmiyor. Ezberlerin bozulup, tüm iş yapış şekillerinin değişmesi lazım. Sadece sanayicinin kendisi değil, onun tedarikçisinin de çember içinde olduğu bir durum söz konusu. Kalitenin yanında artık çevreye nasıl bir etki bıraktığın da önemli. Bir tercih değil, zorunluluktan bahsediyoruz. Global dünyada her sektör, her pazar, her coğrafya bundan etkilenecek. Dolayısıyla yük getireceği kesin; ama bunu düşünmekten ziyade sanayicinin bir an önce neyi, nasıl yapacağına bakması lazım. Çünkü iklim değişikliği artık yadsınamaz boyutlara geldi, ekolojik denge altüst oldu, insanlığın geleceği için bunlar şart.
Şantiye: Alüminyum, çelik, çimento sektörlerinde mevcut durum nedir peki? Bu süreç ufak tefek revizyonlarla mı atlatılabilecek, yoksa?..
Dr. Emre Ilıcalı: Bunu tabi öngöremiyoruz. Ama çeşitli dernek ve kurumlarla yaptığımız görüşmelerde, büyük bir ilgi olduğunu hissediyoruz, merakı seziyoruz. Ne yapılacağı tam olarak bilinmiyor, ortalık toz duman ama ilgi var. Bu güzel bir şey. En azından durumun ciddiyetinin farkındalar. Tabii bu ilginin sadece ticari olmadığını, iklim krizi ile ilgili bir şeyler yapmak gerektiğini düşündüklerini tahmin ediyorum. Söz konusu sektörler ve faaliyet gösteren firmalar büyük organizasyonlar. Gerekli çalışmaları başlattıklarına eminim. Sorun, sadece karbon hesabı veya rapor değil, önemli olan iş yapış şekillerinin yeniden biçimlenmesi. Sorun, bir rapor alma boyutunun çok ötesinde. Ciddi yatırımlar gerekebilir.
Şantiye: Demir-çelik, çimento ve alüminyum sektörleri arasında sizce en çok zorlanacak olan hangisi?
Dr. Emre Ilıcalı: Enerji yoğun sektörlerin, öncelikle enerjilerini nereden elde ettikleriyle ilgili sorunlarını çözmeleri gerekecek. Burada birtakım yeni iş fikirleri ve inovatif yaklaşımların geliştirilmesi şart. Hangisi zorlanır bilemem ama yenilenebilir enerjiye geçişin önemli bir aşama olacağı kesin.
Diğer taraftan pandeminin etkisiyle ekonomik konjonktür de biraz karışık. Öyle olunca bu tür şeyler yavaş ilerliyor ama 2026’ya kadar her işletme problemlerini büyük oranda çözmüş olmak zorunda. Hem Paris Anlaşması kapsamında hem de AB’deki finansman mekanizmalarını takip etmek fayda sağlayabilir.
Şantiye: Yapı sektörünün iklim değişikliğine etkileri ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Dr. Emre Ilıcalı: İnşaat sektörü gerek ürettiği ürünler, yani yapılar, gerekse kullandığı malzeme bakımından karbon yoğun bir sektör. Sektörde enerji çok yoğun tüketiliyor. Ortaya çıkan yapılar da enerjiyi çok kullanıyor. Bu anlamda bir otomotiv, bir de gayrimenkul sektörü böyledir. Ortaya çıkan ürünlerin de enerji kullandığı ender sektörlerdir bunlardır. İnşaat, bütün yaşam döngüsü boyunca enerji yoğun bir sektör yani. Burada hem malzeme üreticilerinin gömülü karbonu azaltmak için hem de yapı üreticilerinin, binaların daha az enerji ile verimli olması için yapacakları çok şey, alabilecekleri çok önlem var.
Şantiye: Sizi yakalamışken diğer bir konu olan Yeşil Bina Danışmanlığı ile de ilgili bilgi almak isteriz... Nedir Yeşil Bina Danışmanlığı ve neden gereklidir?
Dr. Emre Ilıcalı: Aslında Altensis olarak kendimizi bir Yeşil Bina Danışmanı olarak tanımlamıyoruz. Yeşil Bina Süreç Yönetimi veya Proje Yönetimi daha doğru tabirler bizim için. Çünkü Danışman genelde ekiplere ne yapması gerektiğini söyleyen bir uzman olarak bilinir. Fakat bizim hizmetimiz sadece bu değil. Tabii ki özellikle tasarım ve uygulamada neyin nasıl yapılması gerektiğiyle ilgili uzmanlığımız olan Yeşil Bina sistemleri dahilinde önerilerimiz oluyor. Ama biz bir yandan da enerji modellemesi, günışığı modellemesi, yağmur suyu ve termal konfor hesaplamaları ya da bina yaşam döngüsü analizi gibi mühendislik hizmetleri de veriyoruz. Son dönemde finansal destek mekanizmaları, sürdürülebilirliğin iletişimi ve işletme süreci boyunca yapılacak uygulamalarla ilgili de destek veriyoruz. Tüm süreci yöneten bir yönümüz var.
Şantiye: Size en çok maliyetle ilgili sorular geliyordur zannediyoruz...
Dr. Emre Ilıcalı: Evet, doğrudur... En sık karşılaştığımız soru bu; fakat bunun net bir cevabı maalesef yok. Tamamıyla projenin özelliğine bağlı, ki bazen o durum bile belli olmayabilir. Çünkü henüz tasarım bile ortada yoktur ama yine de yeşil bir bina olmanın maliyeti sorgulanabiliyordur. Bu aşamada bunu tahmin etmek mümkün değil.
Yeşil Binanın getireceği ek maliyetin hap gibi, bazen avan proje bile ortada yokken sorulması bana biraz absürt geliyor. Bilinebilmesi mümkün değil çünkü. Standart bir bina yoktur. Her bina öyle ya da böyle birbirinden farklıdır. Binanın özelliği nedir, kaç katlıdır, çevredeki imkanları nasıldır, projede ne yapılmak isteniyor, o kadar değişken bir durum ki... Bunlar tam anlamıyla belirlenmeden Yeşil Binanın maliyeti de çıkartılamaz. Yüzdelik bir tahmin de verilemez, verilse de yanlış olur.
Şantiye: Peki insanlar nasıl karar verecek Yeşil Binaya?
Dr. Emre Ilıcalı: Sürece olabildiğince erken bir Yeşil Bina Proje Yöneticisi dahil edilmeli ve süreç içinde yine olabildiğince erken, belli bir bütçeyi aşmadan belirli bir seviyede sertifika alınacağı gibi bir hedef belirlenmeli. Ancak bu çalışmalar olduktan sonra bir bütçe, bir maliyet analizi yapılabilir. Bunun baştan bilinebilmesine imkan yoktur. Ama bazı öngörüler vardır tabii ki. Bir binanın Yeşil Bina olma sürecinde ek maliyet çıkarabilecek durumlar olabilir. Lokasyonuyla, binada neler yapılmasıyla, binanın hangi kalitede ya da hangi standartlarda yapılacağıyla ilgili konular eğer baştan belliyse, bu belki net bir rakam ortaya koymaz ama aşağı yukarı ne kadarlık bir meblağa yaklaşabileceğini de söyletebilir.
İşin başından bu işe dahil olunursa ve söz konusu bina zaten belli başlı standartlara sahip bir bina ise Yeşil olmanın, danışmanlık bedeli, yurtdışı ücretleri gibi maliyetler haricinde ihmal edilebilir bir bütçe isteyeceğini söyleyebilirim. Tabi bu yorum, standart bir sertifika hedefi için geçerli. Diğer tüm maliyetler ise zaten işverenin onayı ile göze alınıyor veya alınmıyor. Ayrıca fotovoltaik gibi belki ilk yatırım maliyeti olan unsurların da maliyetlerinin zamanla geri döndüğünü unutmamak lazım.
“Hap çözümler günümüzün komplike teknoloji ve iş yapış modellerinde mümkün değil...”
Şantiye: Başka ne tür sorularla karşılaşıyorsunuz?
Dr. Emre Ilıcalı: Genelde en üst sınıf sertifikalar talep edilerek yola çıkılır ve bizden yapılması gerekenler listesi istenir. Bu da çok doğru bir şey değildir. Çünkü reçete veya hap çözümleri yoktur bu konunun. Zaten bir mühendis olarak hap çözümlerden kaçınılması gerektiğine inanırım. Hap çözümler günümüzün komplike teknoloji ve iş yapış modellerinde mümkün değil. O rüyadan vazgeçmek lazım. Hele ki yüzlerce alternatif içeren bir bina projesinde bu hap bilgiler hepten işleri sarpa sardırır. Her önerinin detaylı analizler sonucu verilmesi gerekiyor.
Şantiye: Yeşil Bina danışmanı veya proje yöneticisi diyelim, seçerken neye dikkat edilmeli? Edilmemesi neye mal olur?
Dr. Emre Ilıcalı: Yeşil Bina hizmetinde en önemli konu, muhatap kişinin bilgili ve bu konuda tecrübeli olmasıdır. 20-30 senelik bir proje müdürlüğü yapmış olsa bile Yeşil Bina tecrübesi yoksa, o danışman işe hakim olamayabilir. Artı, Yeşil Binaların da her biri birbirinden farklıdır. İlgili kişinin konut tecrübesi mi var, ofis tecrübesi mi var, yoksa havalimanı mı yapmış? Referanslar ve referans sayısı önemli. 2 bina yapmakla 200 bina projesinde yer almak arasında fark var. Aynı zamanda firmalarla çalışabiliyor olma refleksi de şart. Kadro, hizmet kapsamı ve background’u da önemli tabii... Projeye katma değer sağlayan, yön veren biri değilse, bazı şeyler ileride görünmez maliyetler olarak işverenin karşısına çıkabilir. Tek kişinin verebileceği bir hizmet değil bu. Çünkü peyzajdı, mekanikti, mimariydi, enerji yönetimiydi derken çeşitlendirilmiş bir kadro lazım. O yüzden tam zamanlı yapılması gereken bir iş.
Danışman ya da proje yöneticisi iyi seçilmezse Yeşil Bina Final denetlemesine kadar geçen 2-3 sene çok büyük kayıplara neden olabilir. Denetlemede sıkıntı çıkarsa, gerçek anlamda istenilenler yapılmamışsa her şey boşa gidebilir. Diğer taraftan denetleme aşılsa, sertifika alınsa da bir müddet sonra o sertifikanın geri alınma riski vardır. Dolayısıyla uygun fiyatlı değil; yeterli, projeye gerçekten katkı sunabilecek uzmanlarla çalışmak önemli.
Şantiye: Türkiye’de bu hizmeti veren kaç kişi veya firma var?
Dr. Emre Ilıcalı: Yeşil Bina danışmanlık ve mühendislik hizmeti veren firmalarla ilgili resmi bir rakam yok. Danışman olduğunu söyleyip tek kişilik kadrolar da var, bizim gibi tam ve geniş kadrolu firmalar da. Maalesef bu tür bilgi birikimi gerektiren teknik işlerde hizmet kapsamları doğru tanımlanamadığı için herkes aynı hizmeti veriyor gibi gözüküyor. Halbuki öyle değil.
Şantiye: Türkiye’de en çok hangi sertifika sistemine talep var? Ayrıca YES-TR’deki durum nedir, bilginiz var mı, onu da değerlendirebilir misiniz?
Dr. Emre Ilıcalı: Aslında tüm dünya gibi Türkiye’de de en çok LEED ve BREEAM’e talep var... Yerli Yeşil Bina sertifika sistemimiz YES-TR ise ÇEDBİK olarak da heyecanlı olduğumuz bir konu. ÇEDBİK olarak bu sertifika sisteminin bir noktasında olmak istiyoruz. Üzerinde uğraşılarak, emek verilerek oluşturulan, genel hatlarıyla yeterli bir sistem. Fakat zaten asıl önemli olan, sertifika sisteminin yeterliliğiyle birlikte uygulama ve denetleme sistemlerinin doğru çalışıyor olması... YES-TR de bu yolda ilerliyor. Arkasında bakanlık ve ciddi kadrolar var. Belli bir kaliteye sahip olacaktır ve her önüne gelenin alabileceği bir sertifika sistemi haline gelmeyecektir diye ümit ediyorum.
3 Aralık 2021
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.