Ordinaryüs Profesör Emin Onat ile Profesör Dr. Orhan Arda tarafından tasarlanan ve 9 Ekim 1944'de görkemli bir temel atma töreni ile başlayan Anıtkabir'in inşa süreci 1953 yılına kadar sürmüştü. Kompleks, Anıt Mezar binası ile birlikte çeşitli yapı ve anıtların yanı sıra Barış Parkı olarak adlandırılan ağaçlık alanı da kapsıyor.
Ulu Önder Atatürk'ün 10 Kasım 1938'deki ölümünün ardından naaşının, Ankara'da bir anıt mezar inşa edilene kadar Ankara Etnografya Müzesi'nde kalacağı açıklanmış ve Anıt Mezarın inşa edileceği yerin belirlemesi amacıyla hükûmet tarafından bir komisyon kurulmuştu. Hazırlanan rapor doğrultusunda yapının Rasattepe'ye inşa edilmesine karar verilmişti. Bu kararın ardından ilgili arazide kamulaştırma çalışmaları başlatılırken yapının tasarımının belirlenmesi amacıyla 1 Mart 1941'de uluslararası bir proje yarışması açılmıştı. 2 Mart 1942'de sona eren yarışma sonrasında yapılan değerlendirmeler sonucunda, Emin Onat ve Orhan Arda'nın projesinin, bazı değişikliklerle uygulanmasına karar verilmişti.
Fotoğraf: Anıtkabir öncesi Rasattepe
Bu içerik, https://www.anitkabir.tsk.tr ve https://tr.wikipedia.org web sitelerindeki bilgilerden derlenmiştir.
Anıtkabir'in Temelinin Atılışı
Anıtkabir'in inşaasının başlaması ve kamulaştırılma çalışmaları için ilk aşamada, 1 Haziran 1944 tarihinde Bayındırlık Bakanlığı'na 1.000.000 TL. ödenek tahsis edildi. Şartnameye göre, yarışmayı kazanan projenin uygulanması ve kontrolü haklarının eser sahibine ait olması nedeniyle, 4 Temmuz 1944 tarihinde Bayındırlık Bakanlığı, Prof. Emin Onat ve Doç. Orhan Arda ile sözleşme imzaladı. Bu tarihlerde, Rasattepe ve civarının ilk ağaçlandırma çalışmalarına başlandı. Bayındırlık Bakanlığı, 4 Eylül 1944 tarihinde birinci kısım inşaatı ihaleye çıkardı. Birinci kısım inşaat, Rasattepe'nin toprak tesviyesi ile Aslanlı Yol'un istinat duvarlarının yapılmasını ihtiva ediyordu. İnşaatın kontrol mühendislik hizmeti Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliği'ne verildi ve şantiye binası olarak rasathane binası kullanıldı.
Anıtkabir'in inşaatına 9 Ekim 1944 günü saat 10.00'da görkemli bir temel atma töreni ile başlandı. Törene Başbakan Şükrü Saraçoğlu, bakanlar ve kalabalık bir davetli topluluğu katıldı. Bayındırlık Bakanı Sırrı Day, törende şu konuşmayı yaptı.
"Aziz Başbakanım, değerli arkadaşlarım,
Türk Milleti 1938 yılında Kasım'ın 10 ncu günü en kıymetli evladı Atatürk'ü kaybetmişti. Bunun acısı milletimizin kalbinde bütün tazeliği ile ebedidir. Ancak bizi teskin eden, kuvvet ve kudretimizi sağlayan iki mazhariyetimiz vardır. Biri Atatürk'ün ebedi varlığının, inkılapçı ruhunun daima içimizde ve aramızda olduğuna inancımız, biri de cumhuriyetimizin, milletimizin ve partimizin başında aziz milli şefimiz İnönü'nün bulunuşudur. Gerçekten, bu iki büyük kuvvet etrafında birleşen milletimiz, yaratılan büyük eseri korumak, büyütmek ve ileri medeniyet seviyesine varmak için hızla ve imanla çalışmakta, inkılabımız daha çok ileri merhalelerine varmaktadır.
Hep biliriz ki, Atatürk, kendisini hatırlatmak için bir anıta, bir abideye ihtiyacı olmayanlardandır. Türkiye Cumhuriyeti, maddi manevi bütün varlığı ile Atatürk'ün büyük ve yıkılmaz anıtıdır. Ancak kendi hislerimizi tatmin ve minnettarlığımızı ifade etmek ve en kutsal bir ziyaretgahı kurmak içindir ki Anıtkabir'in inşası o felaket gününden beri kararlaşan bir amacımız olmuştur.
Bu ehemmiyetle yapıya başlamak için, lüzumlu hazırlıklar devamlı çalışmalarla ikmal edildi. Bugün ilk kazmanın vurulmasından itibaren inşaat devresine geçmiş olunacaktır. Bu hizmetin kendisine emanet edilmesini büyük bahtiyarlık bilen Bayındırlık teşkilatının bütün dikkat ve gayretini harcayarak ve muhtaç olduğu yardımlarınıza mazhar olarak muvaffak olacağına eminim.
Başvekilimizin isabetli rehberliği, kıymetli ve devamlı alaka ve yardımları, işlerimizin başarısı için bize daima cesaret ve emniyet vermektedir. Kendilerine bu vesile ile tekrar şükranlarımı sunmak için müsaadelerini rica ederim. Sözlerime son verirken Atatürk'ün büyük adını bir daha hürmetle anar, milli şefimiz İnönü' nün başımızda daima var ve mesut olmasını candan dilerim."
Bayındırlık Bakanının bu konuşmasından sonra Yapı ve İmar İşleri Başkanı Sırrı Sayarı'nın inşaat hakkında teknik bilgileri sunmasını müteakip temele ilk kazmayı Başbakan Saraçoğlu vurdu. Sonra sırası ile bakanlar, generaller ve törene katılan kuruluş temsilcileri de temel kazılmasına sembolik olarak katıldılar.
Anıtkabir inşasının başlaması nedeniyle Bayındırlık Bakanı, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye şu telgrafı gönderdi:
"Büyük Reisicumhur,
Anıtkabir'in inşasına bugün Başvekilimizin uğurlu eli ile başlandı. Kendisine bu kutsal işin emanet edilmesiyle bahtiyarlık duyan Bayındırlık camiası eserin yüksek ilham ve iradeleri dairesinde en kısa zamanda ve en başarılı şekilde bitmesi için bütün gayretleri ile çalışacağına itimat buyrulmasını en derin tazim hisleri ile arz eder, ellerinizden öperim." "Sırrı Day Bayındırlık Bakanı"
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de başarı dileklerini sunan şu cevabı telgrafı gönderdi:
"Sırrı Day, Bayındırlık Bakanı Ankara
Anıtkabir'in temeli atılması münasebetiyle yazdığınız tel için çok teşekkür ederim. Anıtkabir'in yüksek mevzuuna layık tarihi bir eser olması için milletimizin gösterdiği dikkat, eserin mümkün olduğu kadar süratle bitirilmesini candan temenni ettirmektedir. Sebatlı ve devamlı çalışma ile Bayındırlığımızın tam bir başarısını tebrik ettiğim gün kendimi bahtiyar sayacağım.
İsmet İnönü Cumhurbaşkanı"
Hükümet, inşaat başladıktan bir süre sonra 1 Kasım 1944 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Anıtkabir inşaatı için ödenek tahsisine yetki isteyen bir kanun tasarısı sundu. Bu tasarıya göre, 1945-1949 yıllarını kapsayan dönem için her yıl 2.500.000 TL.'yi aşmamak üzere 10.000.000 TL.'ye kadar geçici taahhütlere girme yetkisi hükümete veriliyordu. Kanun tasarısının mecliste görüşülmesi esnasında söz alan Bayındırlık Bakanı, "Anıtkabir için gerekli arazinin kamulaştırılmasının tamamlandığını, ancak halen incelenmekte olan ve genişletilmesi düşünülen inşaat projesinin kabulü halinde bir kısım arazinin daha kamulaştırılmasına ihtiyaç duyulacağını, bu maksatla ek ödenek talep edilebileceğini" açıkladı. Genel Kurulca, birinci maddesinin daha açık bir şekilde ifade edilmesi için tasarı Bütçe Encümenine sevk edildi. Bütçe Encümeninde gerekli değişiklik yapılarak 22 Kasım 1944 tarihinde Meclis Genel Kurulu'nda tartışmaya açıldı. Genel Kurul'da söz alan Trabzon Milletvekili Mithat Aydın, "Anıtkabir proje yarışmasının, dünyanın bunalımlı bir dönemine rastladığı, bu yarışmaya değerli profesörlerin katılımının sağlanamadığını, fakat bir Türk projesinin kabul edilmiş olmasının övünülecek bir durum olduğunu" belirterek 10.000.000 TL. ödeneğin tahsis edilmesinin yerinde olacağını ifade etti. Kanun, 283 milletvekilinin oyları ile 22 Kasım 1944 tarihinde kabul edildi. Aşağıdaki maddelerden oluşan 4677 no.lu kanun 4 Aralık 1944 tarihinde yürürlüğe girdi.
1. Anıtkabir inşaatı için, senelik ödeme miktarı 2.500.000 TL'yi geçmemek ve her yıl bütçesine konacak parayla ödenmek üzere 10.000.000 TL'ye kadar, 1945-1949 yıllarında geçici taahhütlere girişmeye Bayındırlık Bakanı ve faizleriyle birlikte bu miktarı geçmemek üzere bono ihracına Maliye Bakanı yetkilidir.
2. Bu kanun tarihinden geçerlidir.
3. Bu kanun hükmünü icraya Bayındırlık ve Maliye Bakanları görevlidir.
Anıtkabir'in inşaatının dört aşamada tamamlanması planlandı, yapımına 9 Ekim 1944'de başlandı ve 1 Eylül 1953'de bitirildi.
Anıtkabir'in İnşaat Evreleri ve Projede Yapılan Değişiklikler
1. Kısım inşaat
Toprak tesviyesi ve Aslanlı Yol'un istinat duvarlarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaatın yapımı, 9 Şubat 1944'te müteahhit Yüksek Mühendis Hayri Kayadelen'e ihale edildi. 3 Mayıs 1945'de Prof. Emin Onat, Yapı ve İmar İşleri Başkanı Sırrı Sayan ve Anıtkabir Kontrol Şefi Ekrem Demirtaş tarafından "Anıtkabir İnşaatı Çalışma Programı" hazırlandı. Buna göre, Aslanlı Yol bölümünün denge ve dayanıklılık araştırmaları Yüksek Mühendis Ali Kranti, temel sistemin belirlenmesi ve zemin gerilimlerinin incelenmesi Prof. Hamdi Peynircioğlu tarafından yapıldı. Birinci kısım inşaata 9 Ekim 1944 tarihinde başlandı ve Ekim 1945'de tamamlandı.
2. Kısım İnşaat
Mozole ve yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaatı, 29 Eylül 1945'de Rar-Türk Limited Sosyetesi'ne ihale edildi.
Anıtkabir yapısının temel ve inşa durumunu incelemek üzere 12 Şubat 1946'da Bayındırlık Bakanlığı'nda yapılan toplantıda, Anıtın yapılacağı Rasattepe'nin temel bakımından yapılan incelemesinde, Anıtkabir inşaatı için elverişli olduğu ve mimari projede belirtildiği gibi bu yerde yapılmasına teknik bir engel olmadığı kararlaştırıldı. Bunun yanında, üst yapının zemine vereceği basıncın azaltılması, yer sarsıntılarına karşı dayanıklılığın arttırılması, esnekliğin ve yekpareliğin sağlanması maksadı ile "kombine kagir ve betonarme" bir sistemle inşa edilmesinin uygun olacağı, binanın bütün statik hesaplarında, depremin etkilerinin gözönünde tutulacağı bu toplantıda kararlaştırıldı.
Bayındırlık Bakanlığı'nda 13 Şubat 1946 tarihinde yapılan ikinci bir toplantıda, inşaatın kagir ve betonarme yapı sistemine göre, temel basıncının azaltılması gözönünde tutularak, statik hesapları yapacak olan mühendis ve Bayındırlık Bakanlığı yetkililerinin görüşleri de alınarak, esas kitlenin ileride büyük değişikliklere uğramayacağı düşüncesi ile bir temel projesi hazırlanması kararlaştırıldı. 1947 yılı sonuna kadar, mozolenin temel kazısı ve izolasyonu bitirilmiş, her türlü çöküntüleri engelleyecek olan 11 metre yüksekliğinde betonarme temel sisteminin demir montajı bitirilme aşamasına gelmişti. Aynca, yardımcı binalardan bir bölümü ile giriş kuleleri de bitirilmek üzereydi. Yolların toprak düzenlemesinin önemli bir kısmı yapılmış, bir kısım yolların kaplamaları, fidanlık tesisi, arazi tesviyesi, park içi yollar, ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin büyük bir bölümü tamamlandı. Bütün bu işler için 4.000.000 TL. harcandı.
İkinci kısım inşaatı yüklenen müteahhit firma, yapılacak işlerin ihale bedelinin % 20'sini aştığını ve bunun iş programındaki süre içinde planlanan işlerin bitirilmesinin mümkün olmadığını belirtmişse de Bayındırlık Bakanlığı'nca bu iddia yersiz bulundu.
Müteahhit firma, projenin 1 Şubat 1946'da tadil edilmesi nedeniyle kullandıkları beton ve demir miktarının ilk keşiflere göre daha fazla olduğunu, bunun sonucu olarak zarar ettiğini ileri sürerek Bayındırlık Bakanlığı'ndan fiyat farkı talep etti. Bakanlıkça bu talep başlangıçta uygun görülerek 240.000 TL. fiyat farkı ödenmesi düşünüldü ve konu iki kez Danıştay Başkanlığı'na incelettirildi. Ancak, Danıştay 7 Temmuz 1947 tarihlİ sözleşmeye göre idarenin proje üzerinde her türlü tadilatı yapmaya yetkili olmasından dolayı müteahhit tarafından talep edilen fiyat farkının ödenmesine imkan olmadığına karar verdi ve durum müteahhite bildirildi.
Müteahhit firma, bir yandan sözleşme hükümlerine göre işe devam etmekle birlikte söz konusu anlaşmazlık nedeniyle 1949 yılında Bayındırlık Bakanlığı aleyhine 2.000.000 TL'lik bir tazminat davası açtı. Dava, Bayındırlık Bakanlığı lehine sonuçlandı. Karar müteahhit firmaya bildirilirken, iddiasının devam etmesi halinde sözleşmenİn iptal edileceği ve yeni bir ihale açılacağı da ifade edildi. Müteahhit ile olan anlaşmazlığı duyan Yüksek Öğretim gençliği büyük bir coşku ile gönüllü olarak Anitkabır inşaatında çalışmaya başladı.
1944 yılında kabul edilen 4677 sayılı kanunla Anıtkabir inşaatına tahsis edilen 10.000.000 TL'lik ödeneğin, 1 Mart 1950 gün ve 5581 sayılı kanunla 24.000.000 TL'ye yükseltilmesinden sonra ikinci kısım inşaat hızlandırıldı.
Başbakanlıkça, 1 Şubat 1950 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan ek ödenek talebi ile ilgili kanun tasarısının gerekçeleri şu şekilde özetlenebilir:
"Asırlara intikal edecek anıtın, 4677 sayılı kanunla verilen 10.000.000 TL'lik ödeneğe istinaden keşif bedeli üzerinden ihalesi yapılmıştır. İnşaatın 31 Aralık 1949 tarihinde bitirilmesi kaydı ile 29 Eylül 1945'de sözleşme yapılarak işe başlanmıştır. Anıt projeleri kagir olması esasına göre hazırlanmışken, yapılan sondajlar sonucunda çok ağır olan bu kitle için temel zeminin yeter derecede uygun bulunmayışı, statik hesapların düzenlenmesinde son zamanlarda memleketimizde sık sık meydana gelen deprem etkilerinin daha emniyetli bir şekilde dikkate alınmasını zorunlu kılmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi profesörlerinin de katıldığı bir komisyon tarafından yapılan incelemeler sonucunda, kitlenin hafifletilmesi ve bağlantılı olabilmesi için son kagir sistemi yerine, betonarme iskeleti ve içi dışı taştan olan bir sisteme göre inşa edilmesine karar verilmiştir.
Gerek bu sistem değişikliği gerek anlaşmanın yapılması sırasında fiyatların düşmeye doğru gösterdiği eğilim dolayısıyla diğer büyük işler gibi, Anıtkabir de değişen fiyat esası üzerinden ihale edilmiş ise de, bu zaman içinde fiatlarda tahminlerin üzerinde yükselmeler olması, diğer taraftan yeniden bir bölüm arazinin daha kamulaştırılmasına gerek görülmesi nedeniyle, bu yapının bütün ayrıntıları ile bitirilmesi için 14.000.000 TL ek ödeneğe ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir. 1950 yılı sonuna kadar, Anıtkabir'in ara katı, yardımcı binalar çatıya kadar, müze ve kabul kısımlarının birinci kata kadar olan kaba işleri, Aslanlı Yol ve giriş kuleleri inşaati bitirilecektir. Bundan sonra ise;
1. 65.000 metrekarelik sahanın kamulaştırılması.
2. Mozole'de ara kattan yukarı kısmın inşaatı.
3. Yardımcı binaların kaba kısımlarının bitirilmesi.
4. Binaların her türlü kaplama, doğrama, tesisat ve süsleme işleri ile döşemelerinin yapılması.
5. Parkın toprak işleri, istinat duvarların, yolların ağaçlandırılması ve her çeşit tesisatın ikmali yapılacaktır."
Dönemin Bayındırlık Bakanı Şevket Adalan 3 Mart 1950'de, Anıtkabir ikinci kısım inşaatının kaba işlerinin yıl içinde tamamlanacağını Başbakanlığa bildirdi. Ek ödenek tahsis edilmesi sonucunda, devam eden diğer inşaat işleri ile birlikte kabartma, heykel ve Şeref Holü'nde yapılacak işlerin de tespit edilmesi gerekiyordu. Bunun için; Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu üyeleri ile Bayındırlık Bakanlığı temsilcisi ve proje mimarlarından oluşacak bir komisyonun görevlendirilmesi kararlaştırıldı. İkinci kısım inşaat 8 Ağustos 1950'de tamamlandı.
Plan: 1-İstiklâl Kulesi 2-Hürriyet Kulesi 3-Kadın Heykel Grubu 4-Erkek Heykel Grubu 5-Aslanlı Yol 6-Aslan heykelleri 7-Mehmetçik Kulesi 8-Müdafa-i Hukuk Kulesi 9-Zafer Kulesi 10-Barış Kulesi 11-23 Nisan Kulesi 12-Bayrak direği 13-Misak-ı Millî Kulesi 14-Müze 15-İnkılâp Kulesi 16-Cumhuriyet Kulesi 17-Sakarya Meydan Muharebesi kabartmaları 18-Başkomutanlık Meydan Muharebesi kabartmaları 19-Kürsü 20-Şeref Holü 21-Lahit 22-Lahdin altında Atatürk'ün mezarı 23-Sanat galerisi 24-Toplantı yeri 25-İnönü'nün lahdi 26-Anıtkabir Komutanlığı 27-Anıtkabir Müze Müdürlüğü 28-Dinlenme salonu 29-Tuvalet
3. Kısım İnşaat
Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı; anıta çıkan yollar, Aslanlı Yol ve Tören Meydanı'nın taş kaplama işleri, mozole üst döşemesinin taş kaplanması, merdiven basamaklarının yapılması, lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu. Üçüncü kısım inşaatı, 12 Eylül 1950'de Amaç Ticaret A.Ş.'ye ihale edildi. İhale bedeli 2.800.000 TL. idi.
4. Kısım İnşaat
Anıtkabir dördüncü kısım inşaatı; Şeref Holü'nün döşemesi, tonozlar alt döşemeleri ve Şeref Holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılmasını kapsıyordu. Dördüncü kısım inşaat müteahhit Muzaffer Budak'a ihale edildi.
Anıtkabir inşaatının daha ucuz maliyetle ve süratle bitirilebilmesinin mümkün olup olmadığını araştırılıp sonuçlarını bir raporla hükümete arz etmek üzere, Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarı Muammer Çavuşoğlu başkanlığında, Prof. Paul Bonatz, Prof. Sedat Eldem, Prof. Emin Onat ve Doç. Orhan Arda'dan oluşan komisyon 20 Kasım 1950 tarihinde toplandı. Komisyonda oluşan görüşler şu şekilde özetlenebilir:
1. En büyük tadil şekli, bugünlerde bitmek üzere olan Şeref Holü'ndeki platformu, taşla kaplayarak üzerine konacak lahitle (sarkofaj) yetinmektir. Bu kış inşaatı yapıp, yan binaları bitirdikten ve meydanları düzenledikten sonra, asıl mozole kısmının kaldırılması düşünülse de ortak kanaatimizce bu durum Ulu Önderin kişiliğine uygun düşmez ve lahitin bu muazzam saha üzerinde yalnız başına konulması ile hiçbir zaman yüce bir etki sağlanamaz.
2. İkinci düşünce, esas platform üzerindeki lahitten başka, sadece dış kolonlar sırasının ve bunları bağlayan kornişlerin inşasıyla yetinmektir. Bu durumda da anıtta beklenen ağırlık ve asalet sağlanamayacaktır. Haliyle, gelecekte abideyi eski plan ve projelere göre tamamlama imkanı vardır. Fakat komisyon yarım kalmış veya geçici bir eser yaratak fikrinde olmayıp, planın basitleşmesine rağmen, elde edilecek sonucun kesin sonuç olması kanaatindedir.
3. Üçüncü düşünce, Mozole'nin kolonat üstünde yükselen kısmının kaldırılması meselesidir. Bu düşünce iki noktada incelenebilir.
a. Bu kısmın kaldırılmasından sonra, binanın dış görünüşü nasıl olacaktır?
b. İç etkisi ne durum alacaktır?
1/100 ölçekli maket üzerinde yapılan incelemeler, yapı mahallinin incelenmesi ve şehrin çeşitli noktalarından bu görünüşün kontrol edilmesiyle komisyonumuz, dış görünüş itibariyle kolonat üstündeki kitlenin yükselişinin muhakkak lüzumlu olmadığı neticesine oy birliği ile varmıştır. Hatta bu şekilde anıt daha asil bir karakter kazanabilir. Bu itibarla kolonat üzerindeki kitlenin kaldırılması anıtın güzelliğini bozacak bir değişiklik değildir.
İç görünüş itibariyle esaslı bir değişiklik icap etmektedir. Şeref Holü'nün alçak bir tavanla örtülmesi, mevcut projedeki yüksek hacmin verdiği ulvi etki yanında çok zayıf kalırdı. Bu nedenle iç mimarinin değişmesi gerekmektedir. Bu durum, üstü açık bir şekilde mimari unsurlarla çevrelenmiş bir tarzda teşkil edilecek olursa bunun neticesinde eski yüksek hacme ihtiyaç duyulmayacaktır. Eğer hükümet bu şekli uygun görür, programdaki kapalı bir Şeref Salonundan vazgeçerek lahidin açıkta ve etrafı duvarla çevrili mezar odası içinde bulunması fikrini kabul ederse, anıt çok daha sadeleşmiş bir vaziyet alacaktır. Asıl mezar, platformun bir kat aşağısında bir mahalde ve topraktadır. Büyük granit lahdin ciddiyeti ve asaleti her mevsimde ve her türlü hava tesirlerine maruz, gece gündüz gök kubbenin altında bulunmasıyla azalmayacaktır. Komisyon üyeleri, anıt mimarları da dahil olduğu halde, bu şekilde değişik tesir ve güzellikte bir anıt yaratılacağı kanaatindedirler.
Planların bu şekilde tadiliyle inşa edilecek hacmin azalması ve inşaatın sadeleşmesi zamandan ve maliyetten önemli tasarruflar sağlayacaktır.
Komisyon raporu Bakanlar Kurulunda incelenerek kabul edildi. Bayındırlık Bakanı, bu tadil şekli ile Anıtkabir'in Kasım 1952'de bitirilebileceğini ve böylece iki sene kazanılmış olacağını, ayrıca da inşa ve kamulaştırma bedelinden de 7.000.000 TL'ye yakın bir para tasarruf edileceği 30 Aralık 1950 tarihinde yaptığı basın toplantısında açıkladı.
Prof. Emin Onat bir makalesinde inşaatta yapılan dördüncü tadil şeklini şöyle açıklamıştır.
"4 Aralık 1951 tarihinde hükümet, Şeref Holü'nün ikinci projedeki 28 metrelik yüksekliğini azaltarak, yapı müddetinden bir tasarruf temin etmek imkanının mevcut olup olmadığını mimarlara sordu. Yaptığımız çeşitli maketler ve etütler sonucunda bu yüksekliğin, kolonatı yükselterek azaltılabileceği sonucuna vardık ve Şeref Holü'nü taş bir tonoz yerine, bir betonarme tavan ile örterek bunu temin etmenin mümkün olduğunu gördük. Bu hal tarzı esasen deprem bakımından büyük zorluklarla karşılaştığımız taştan tonoz yapının teknik mahzurlarını da ortadan kaldırıyordu."
Hükümet, mimarların bu görüşüne katılarak mozolenin üzerinde Milli Mücadele ve Türk inkılabını canlandıran kabartmaların yer alacağı çepeçevre dört duvardan oluşan ikinci kattan vazgeçerek, projeyi bugünkü şekli ile uygulamıştır.
Anıtkabir'in Mimarı Ord. Prof. Emin Onat'ın ağzından Anıtkabir...
"Atatürk'ün başardığı devrimlerin en önemlilerinden biri, şüphesiz bize, geçmişin gerçek değerini göstermek olmuştur. Osmanlı devri şereflerle dolu bir devir olmakla beraber, itiraf etmek gerekir ki skolastik ruhun hüküm sürdüğü kapalı bir alemden ibaretti. Gerçekte ise tarihimiz, bir zamanlar Ziya Gökalp'in Ümmet devri dediği bir içe kapanmış medeniyetten ibaret değildi. Akdeniz milletlerinden birçoğu gibi, tarihimiz binlerce yıl önceye gidiyor. Sümerlerden ve Hititlerden başlıyor ve Orta Asya'dan Avrupa içlerine kadar birçok kavimlerin hayatlarına karışıyor, Akdeniz medeniyetinin klasik geleneğinin en büyük köklerinden birini teşkil ediyordu. Atatürk, bize bu zengin ve verimli tarih zevkini aşılarken, ufuklarımızı genişletti. Bizi ortaçağdan kurtarmak için yapılmış hamlelerden en büyüğünü yaptı. Gerçek geçmişimizin ortaçağ değil, dünya klasiklerinin ortak kaynaklarında olduğunu gösterdi.
Gerçek milliyetçiliğin, içe kapanmış bir ortaçağ gelenekçiliğinden asla kuvvet almayacağını, onun yalnız ortak ve eski medeniyet köklerine inmekle canlanabileceğini anlattı. Avrupalılaşmakla, medenileşmekle, millileşmenin aynı şey olduğunu, bundan iyi hangi fikir ifade edebilirdi?
Bunun içindir ki biz, Türk milletinin skolastikten uyanma, Ortaçağ'dan kurtulma yolunda yaptığı devrimin Büyük Önder için kurmak istediğimiz anıtın, O'nun getirdiği yeni ruhu ifade etmesini istedik. Bu ruh, milletin içinden geçtiği medeniyetlerden birine ait, ölümlü bir ruh olamazdı. Atatürk'ün dehası bize gösterdi ki, dünyanın en büyük medeniyeti olan Sümer medeniyeti, Türkler tarafından yaratılmıştır. 0 önce Akdeniz medeniyetinin temeli olduğu gibi, zamanımızda, dünya medeniyetinin köklerini aynı yerde bulacaklardır. İşte bunun içindir ki batılılaşma yolunda en büyük hamlemizi yapan Ata'nın Anıtkabir'ini, bir sultan veya veli türbesi ruhundan tamamen ayrı, yedi bin yıllık bir medeniyetin, rasyonel çizgilerine dayanan klasik bir ruh içinde kurmak istedik.
Uzun yıllar dayanabilecek yapılar kurulmak istenilirse tabiatın vergisinden başka bir şeye gitmemek gerekir. Ancak tabiatın taşıdır ki vakar ile ihtiyarlar. Bu itibarla anıtın taştan yapılması düşünülmüştür. Anıtın mimari kuvveti her taraftan görünüşün aynı olması ile husule geleceğinden, bu nokta gözönünde tutulmuş, binanın dışının bir maske halinde olmayıp, içinin bir ifadesi olarak yaratılması önemle dikkate alınmıştır.
Atatürk'ün Lahdi'ni ihtiva eden Şeref Holü, dış mimariden kuvvetle görünecek ve abideye etki verecek şekilde bütün kitle arasından yükseltilmiştir. Bu holün etrafı birinci katta müzelerle Atatürk'ün hatıralarıyla sarılmıştır. Abide, meydandan merdivenler vasıtası ile altı metre kadar yükseltilmiş bir platform üzerine oturtulmuş, zemin kapalı ve küçük pencereli masif bir duvar şeklinde tutularak, bunun üzeri, Ankara'nın güneşli ikliminde büyük ışık ve gölge kontrasları yapacak taş kolonlarla çevrilmiştir. Programda istenen, uzaktan görünüşteki azamet ve kudret ifade edilmiştir. Kolonadın üzerinden taşan ve tabutu andıran kitlenin dış duvarları İstiklal Savaşı ve büyük Türk İnkılabını canlandıran rölyeflerle süslenmiştir.
Anıtın doğu girişi, Aslanlı Yol'un başındadır. Bu yolun başlangıcında iki nöbetçi ile kuvvetlendirilmiş olan giriş kısmına, dört metre yüksekliğinde merdivenle çıkılır. Anıtın doğu girişi burasıdır. İhata duvarlarının anıtın altına alınması sayesinde ona, her taraftan yüksek kaide teşkil edilmiş ve Rasattepe ifadesi kuvvetli olmayan, yumuşak bir tepe olmaktan kurtarılarak, burası bir çeşit yüksek kale haline getirilmiştir.
Anıtın tepe üzerine yerleştirilmesinde, birbirini dikine kesen iki kuvvetli mihver esas olarak alınmıştır. Bu mihverlerden biri, Ankara Kalesi'nden, diğeri Büyük Millet Meclisi'nden geçer. Birincisi, kale karekteriyle başlangıçtaki hamleyi temsil ederek şehrin siluetinden kıymetli bir varlık alırken, diğerinin uzandığı istikamet bu inkılabı koruyanların ve sürdürenlerin bulunduklan yeri, Çankaya'yı göstermektedir. Bu iki mihverin birleştiği mahal, Tören Meydanı'nın mimari merkezini teşkil ettiği kadar, başlangıç ile devamın heyecanına sürükleyen bir mevki olarak bu tekatu (kesişme) hal kazandırmaktadır.
Şeref antresinden girilince, 180 metre uzunluğunda bir platform vardır. Bunun iki tarafına dört sıra kavaklar dikilmiştir. Bu vakarlı methal, herkesi sükünete ve ciddiliğe davet edecektir. Buradaki yürüyüş esnasında, tazim ziyaretine hazırlayan bir atmosfer yaratılması düşünülmüştür. Bu Aslanlı Yolun sonunda döşemeli bir ön avlu vardır. Bu avlunun üç tarafı taş ayaklıklı bir galeri ile çevrilidir. Bu taş avlunun giriş istikametinden Bakanlıklar, Çankaya ve Meclis görülmektedir.
Avlunun sol tarafında kale istikametinde, Anıtkabir'in platformuna götüren geniş bir merdiven başlamaktadır. Buradan Şeref Holü'ne gidilir. Esas abideye gelmeden önce ziyaretçinin ruhunda uyanmakta olan sabırsızlık ve vecdi meydana getiren hazırlık ve bekleme devresi burada son bulmaktadır. Bu açık merdivenin üstünde çok dik şekilde, büyük taş ayaklı galeri ile çevrilmiş bir Şeref Holü yükselmektedir."
KAYNAKLAR:
https://www.anitkabir.tsk.tr
https://tr.wikipedia.org
Bu içerik, https://www.anitkabir.tsk.tr ve https://tr.wikipedia.org web sitelerindeki bilgilerden derlenmiştir.
29 Ekim 2022
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.