İnşa edildiği dönem için bir mühendislik ve mimarlık harikası olarak görülen Empire State, inşaat şirketleri ve inşaat yönetimi tarihinde de eşsiz bir öneme sahip. New York'ta 1931'de tamamlandığında hem "dünyanın en yükseği" hem de "en hızlı inşa edilen binası" ünvanlarını eline geçirmişti. Hala günde 35 bin turisti ağırlayan ve birçok filme sahne olan bu ünlü yapının inşaatında her bir iş kolunun çalışmaya başlaması için zamanlama o kadar ince ayarlanmış ki, bina sanki bir montaj hattında inşa ediliyormuş gibi hızla yükselebilmişti.
381 metreyle, inşa edildikten sonraki 40 yıl boyunca, yani 1972’de Dünya Ticaret Merkezi tarafından geçilene kadar dünyanın en yüksek binası olan Empire State 1931 yılında tamamlandığında mühendislik dehasının zaferlerinden biri olarak görülüyordu.
Amerikan Raskob & Smith firması tarafından geliştirilen Empire State, Shreve, Lamb, & Harmon Associates'ın mimarları tarafından art deco tarzında tasarlandı. Yapı mühendisi ise, yanal rüzgar kuvvetlerini hesaba katan yüksek yapılar tasarlamada öncü olan ve Chrysler Binası, Rockefeller Center gibi binaları tasarlayan Homer Gage Balcom’du.
Binanın müteahhidi Starrett Brothers & Eken, Inc.’in yenilikçi proje yönetimi altında 1930’un mart ayında New York’ta başlayan inşaat bir yıl 45 gün sonra, programdan bir ay önce tamamlanabildi. Şantiyenin bir bölümünde temeller inşa edilirken, diğer bölümünde kazı çalışmaları devam etmişti. Üst katlar tam bitirilmeden alt katlarda çalışmalar başlamıştı. Her bir aktivite için zaman çerçevesini koordine etmek amacıyla tüm inşaat programının ana hatlarıyla belirtildiği ayrıntılı bir çizelge geliştirilmişti.
İnşaat yönetiminde önemli bir vaka
İnşa edildiği dönem için bir mühendislik ve mimarlık harikası olarak görülen bina, inşaat şirketleri ve inşaat yönetimi tarihinde de eşsiz bir öneme sahip. 103 katlı yapı sadece 13 aydan biraz fazla bir sürede inşa edilmesinin yanı sıra, bu zorlu işi üstlenen inşaat şirketinin, böylesine büyük bir girişim için yeterli hiçbir ekipman veya malzemesi de yoktu. Dolayısıyla bu zorlu görevi nasıl başardıkları, ticari inşaat yönetimine dair de güzel bir örnek teşkil eder.
Hem dünyanın en yükseği hem de en hızlı inşa edileni
Efsaneye göre General Motors yöneticisi John J. Raskob, yüksek Chrysler binasının inşasına başlayan ezeli rakibi Walter Chrysler’ı alt etmeye karar verdiğinde bu projeyi tasarlamıştı. Chrysler Binası, o dönem dünyanın en yüksek binası olmak için Wall Street’teki Bank of Manhattan ile rekabet halindeydi. Raskob, Coleman ve Pierre S. Dupont, Louis G. Kaufman ve Ellis P. Earl’ün de aralarında bulunduğu tanınmış yatırımcıları bir araya getirerek Empire State Inc.’i kurmuş. Grubun başına eski New York Valisi ve Başkan adayı Alfred E. Smith’i atanmış. Raskob daha sonra New York’un en iyi gökdelen mimarları olarak bilinen Shreve, Lamb & Harmon Associates mimarlık firmasına gitmiş ve onlara “sadece” Chrysler binasının yüksekliğinden daha yüksek bir ofis binası istemediğini, aynı zamanda “daha da önce tamamlanmasını” istediğini söylemiş.
Arkada Chrysler binası...
Her çağda öne çıkan bir bina
Empire State’in mimarları ise binanın, çok ileriki yıllarda bile dikkat çekecek unsurlara sahip olmasını arzu etmişler. Bunu yapmanın bir yolu, çoğu binanın sahip olduğu tek cephe yerine, sokağa bakan dört cephesi olan bir bina yaratmış. Binanın öne çıkan özelliği, alt seviyelerin yükseltilmesi ve merkezin girintili geri çekilmeleriyle belirginleşen görkemli kulesi olacakmış. Sabit bir 3 boyutlu ızgara oluşturmak için çelik kolonlar ve kirişler kullanılacakmış. Kolon ızgaraları sık aralıklı olacağından, binadaki açık alanlar engellenecekmiş. Sonuç olarak, binanın hiçbir katında kolonsuz alan olmayacakmış.
Müteahhit cesur ve çok farklı bir teklif sunmuş
1920’lerin önde gelen genel müteahhitlerinden Starrett Brothers ve Eken ise işi kazanmak için cesur bir teklifte bulunmuşlar. Sadece işi zamanında tamamlayabileceklerine dair söz vermekle kalmamışlar, aynı zamanda sözleşmeyi yerine getirmek için özel olarak üretilmiş ekipman satın alacaklarını da duyurmuşlar. Starrett Brothers, işi almaya çalışan diğer ticari müteahhitlerin, müşteriye bol miktarda ekipmana sahip olduklarına dair güvence verdiklerinden ve sahip olmadıklarını da kiralayacaklarından eminmiş. Starrett Brothers farklı bir yol izlemeye karar vermiş. Mülakat sürecinde, inşaat şirketinin elinde ne kadar ekipman olduğu sorulduğunda, bu projede işe yarayacak hiçbir şeye sahip olmadıklarını söylemişler. Yatırımcılara Empire State binasının büyüklüğünün ve kapsamının alışılmadık sorunlar yaratacağını açıklamışlar. Sıradan inşaat ekipmanları yeterli olmayacakmış; bu yüzden tamamen yeni, özel parçalar tasarlayıp satın almak zorunda kalınacakmış. Sonrasında bu ekipmanı satacak ve proje tamamlandığında aradaki farkı yatırımcılara ödeyeceklermiş. Görüşlerine göre, bu ikinci el ekipman kiralamaktan daha az maliyetli olacak ve daha verimli olacakmış. Yatırım grubu da bu fikre sıcak bakıp, kabul etmiş.
Projenin her dakikası planlanmış
Böylesine aşırı sıkışık bir programla, Starrett Bros. ve Eken derhal planlama aşamasına geçmişler. Altmıştan fazla farklı türde alt yüklenicinin gerekli olacağını ve iş kapsamının çok büyük olması nedeniyle çoğu malzemenin şartnameye göre sipariş edilmesi gerektiğini belirlemişler. Malzemeler, şantiyede gereken hazırlık çalışmalarını en aza indirmek için mümkün olduğunca bitmiş duruma yakın bir şekilde fabrikada yapılmalıymış. İşe aldıkları şirketlerin güvenilir, kaliteli iş sağlayabilen ve ayrılan zaman çizelgesine uymaya istekli olması gerekiyormuş. Zaman neredeyse dakikasına kadar planlanmalıymış. Programda tek bir an bile boşa harcanmamalıymış.
Hızlı inşaat tekniğini kullanan ilk proje
Empire State binası, bugün yaygın bir yaklaşım olan, ancak 20. yüzyılın başlarında çok yeni olan hızlı inşaat tekniğini kullanan ilk ticari inşaat projesiydi. Bu teknik, gecikmeleri ve enflasyon maliyetlerini azaltmak için tasarımlar tümüyle tamamlanmadan önce inşaat sürecine başlamaktan oluşuyor. Bu durumda, en yüksek bina yarışını kazanmak için hızlı inşaat yöntemini kullanmak zorunluymuş. Bunu başarmak için, yapı mühendisi mimarın çizimlerine dayalı bir şematik tasarım yapmış. Şematik tasarım, inşaatta kullanılacak malzemeleri (betonarme veya çelik), kat tiplerini ve sütun aralıklarını içermiş.
Gökdelenin iskeleti haftada dört buçuk kat yükseldi
Müteahhit, sitenin önceki sakini olan Waldorf-Astoria Oteli’nin yıkımı tamamlanmadan önce, Ocak 1930’da yeni bina için kazıya başlamış. Starrett Kardeşler, dünyanın en yüksek binasını inşa etme yarışında, daha önceki projelerinden 40 Wall Street’i inşa ederken, yıkım ve temel atma işlerinin eş zamanlı olarak yürütülmesine öncülük etmişlerdi. Empire State’te de 300 kişilik iki vardiya, sert kayayı kazıp temeli oluşturarak gece gündüz çalışmış. İki aydan kısa bir süre sonra, Mart 1930’da çelik iskeletin inşası başlamış. Gökdelenin iskeleti haftada dört buçuk kat veya günde bir kattan fazla yükselmiş. O zamana kadar benzer bir hızda inşa edilen hiçbir bina olmaması dikkatleri hepten binanın üzerine çeker olmuş. Bu başarı, yetenekli, organize bir işgücüyle birleşen etkili lojistik sayesinde gerçekleşebilmiş.
Müteahhitler zamandan, paradan ve iş gücünden tasarruf için yenilikler yarattılar
Proje bir verimlilik modeli haline gelmiş. Müteahhitler zamandan, paradan ve iş gücünden tasarruf sağlayan çeşitli yenilikler yaratmışlar. İskelet için 60 bin ton çelik Pittsburgh’da üretilmiş ve tren, mavna ve kamyonla hemen New York’a taşınmış. Efsaneye göre çelik direkler ve kirişler, iskeletteki yerleri ve onları kaldıracak vinç numarasıyla işaretlenmiş bir şekilde sahaya ulaşmış. İşçiler daha sonra kirişleri yerlerine döndürüp fırından ve silindirden çıktıktan sonra 80 saat kadar kısa bir sürede perçinleyebilmişler.
Şantiyeye bir demiryolu inşa edildi
Malzemeleri hızla taşımak için şantiyeye bir demiryolu inşa edilmiş. Her bir vagonu (insanlar tarafından itilen) bir el arabasından sekiz kat daha fazla yük taşıdığından, malzemeler de daha az çabayla taşınmış. Çelik kirişler bir seferde 30 kattan fazla yükseltilememiş, bu nedenle kirişleri daha yüksek katlara geçirmek için birkaç büyük vinç kullanılmış.
Tuğlalar için oluk tasarlandı
O günlerde, inşaatta kullanılan tuğlalar genellikle sokağa dökülür ve ihtiyaç halinde yığından el arabasıyla tuğla ustasına taşınırmış. Sokaklar kapatılır ve tuğlaları taşıma işi çok yorucu ve verimsiz olurmuş. Bu iş için on milyon tuğlaya ihtiyaç duyulduğu için, eski yöntemin pek işlemeyeceği açıkmış. Bunun yerine, Starrett Brothers ve Eken, bodrumdaki bir hazneye giden bir oluk tasarlamışlar. Tuğlalar kamyonla geldikçe, müteahhitler onları oluğa boşaltmış. İhtiyaç duyulduğunda, tuğlalar hazneden çıkarılmış ve daha sonra uygun kata kaldırılan arabalara konuluyormuş.
Bitmemiş katlarda kafe ve büfeler
Zamanı kısaltmak ve işçiler için bazı ilginç uygulamalara da gidilmiş. Bu kapsamda beş tamamlanmamış katta, işçilerin öğle yemeği için zemin kata inmek zorunda kalmayacakları kafe ve büfeler ile geçici su muslukları takılmış.
Bina sanki bir montaj hattında inşa ediliyordu
Binanın dışı inşa edilirken, elektrikçi ve tesisatçılar binanın iç ihtiyaçlarını kurmaya başlamışlar. Her bir iş kolunun çalışmaya başlaması için zamanlama ince ayarlanmış ve bina sanki bir montaj hattında inşa ediliyormuş gibi yükselebilmiş. Starrett Kardeşler, pazar günleri ve tatiller de dahil olmak üzere yedi milyon adam-saat harcayan 3.500 kişilik bir iş gücünü yönetmiş. Bunlardan 3.439’u 14 Ağustos 1930’da tek bir günde işe alınmış. İşçilerin çoğu İrlandalı ve İtalyan göçmenlermiş. İnşaat sırasında beş işçi ölmüş.
Ayrıca çekilen birçok fotoğraftan görülebileceği gibi, o günlerde iş sağlığı ve güvenliği donanımı önemli bir şey olarak görülmüyormuş.
İşçiler günde 15 dolar kazanmış; ki bu rakam 1930’ların başlarında mükemmel bir ücret oranı olarak görülüyormuş.
Planlanandan önce bitti ve daha az mal oldu
Proje planlanandan önce ve bütçenin altında tamamlanmış. Öngörüldüğü gibi 18 ay sürmesi gerekirken, inşaat 15 aydan biraz daha az sürmüş. Buhran sırasında maliyetlerin düşmesi nedeniyle, nihai maliyet tahmini 43 milyon dolar yerine sadece 24,7 milyon dolarda kalmış.
Hergün binlerce kişi ziyaret ediyor... 102. kattaki seyir platformu...
Turistik bir cazibe merkezi de oldu
Empire State artık dünyanın en yüksek binası olmasa da mimarinin taçlandırılmış bir başarısı, New York’un bir simgesi ve her şeyden önce ticari inşaat alanında inanılmaz bir başarı olma özelliklerini devam ettiriyor. 86. ve 102 katlardaki seyir platformlarında günde dünyanın dört bir yanından akın eden 35 bin ziyaretçiyi ağırlayan binada ziyaretçilerin üst katlara çıkabilmesi için 73 asansör hizmet veriyor.
Yılda 100 kez çarpılıyor
Açılışından on beş yıl sonra, Empire State binası birkaç büyük kuruluşun ve yaklaşık 15 bin çalışanın merkezi haline gelmişti. Bu anlamda Empire State dünyanın en karlı binaları arasına da girmişti ve en tanınan, sevilen mimari parçalarından biriydi. Sinema tarihinin klasiklerinden King Kong gibi elliden fazla önemli filme de sahne olan bina, bölge için bir paratoner görevi de görüyor. Bu anlamda bina her yıl yaklaşık 100 kez çarpılıyor. Ayrıca 1945’te, çift motorlu bir B-25 bombardıman uçağı 79. kata çarptığında, binanın yapısal bütünlüğü de test edilebilmişti.
İnşaat süreci fotoğraflarla belgelendi
Binanın bir özelliği de, inşaatı sırasında profesyonel bir fotoğrafçı tarafından fotoğraflanmasıydı. Fotoğrafçı Lewis Hine, inşaat sürecini belgelemekle görevlendirilmişti. Bu kadar uç noktalarda yapılan işi yakalamak için ihtiyaç duyduğu bakış açılarını elde etmek amacıyla Hine, 5. Cadde’nin biraz yukarısında sallanan özel olarak tasarlanmış bir sepetten işçileri fotoğraflamıştı. Hine yalnızca bu büyük anıtın inşasını fotoğraflamak için işe alınmış olsa da, çalışan işçilere de yoğun bir şekilde odaklanmıştı. Sanatçı bu görüntülere “çalışma portreleri” adını vermiş ve bunlar yalnızca inşaatın kendisini değil, yüksekte çalışan insan fotoğrafları anlamında da verimli bir dokümantasyon oluşturmuştu.
6 Ekim 2024
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.