Projelerin hacim açısından büyüdüğü ve inşaatların teknik olarak çetrefil bir hal aldığı günümüzde “PROJE YÖNETİMİ”nin önemi de buna paralel her geçen gün artıyor. Diğer taraftan bir projenin tasarımından ihale yönetimine, bütçe ve maliyet çalışmasından imalat kontrolüne, test ve devreye almadan yapının teslimine kadar tüm inşaat sürecini İşveren adına yöneten Proje Yönetim firmalarının sayısı ise ülkemizde çok da fazla değil... Mevcutların arasında en dikkat çekicilerinden biri ise, Amerika’daki yaklaşık 120 yıllık ana müteahhitlik tecrübesini ülkesi dışında Proje Yönetim hizmeti olarak sunan, dünyanın önemli inşaat firmalarından TURNER CONSTRUCTION... “Proje Yönetimi” ve bu hizmetin gerekliliği-önemi üzerine, bugünlerde görev aldıkları İstanbul Finans Merkezi şantiyesinde görüşlerine başvurduğumuz firmanın Ülke Direktörü Mehmet Sami Kılıç, Operasyon Müdürü Mehmet Genç ve İstanbul Finans Merkezi Proje Direktörü Kerem Saydal, yatırımcıların, efor ve enerjilerini inşaat süreçlerine değil de projenin satış-pazarlaması, finansmanı gibi işlere vermesinin kendilerine daha çok yarar sağlayacağının altını çiziyor ve inşaatın verimli bir şekilde yürütebilmesi için Proje Yönetim firmalarıyla çalışılmasının büyük yararlar getireceğini dile getiriyorlar. Uluslararası bir firma olduklarından Türkiye’deki proje ve süreçleri de farklı açılardan gözlemleyebildiklerini belirten yetkililer, Türkiye’de müteahhidin işveren, tasarımcı, yüklenici ve satış da dahil tüm süreçlerle bire bir ilgilenmesinin sorunlar yarattığını da vurguluyorlar ve “Güçler ayrılığına inanıyoruz. İşveren, müteahhit ve mimarın aynı etkide olup, projenin dengelenmesi için bir orkestra şefi gibi çaba sarf ediyoruz. Ama maalesef Türkiye’de tasarımcılar arabanın arka koltuğunda oturmaya alışmışlar. Bizse mimarların direksiyonda olmalarını istiyoruz. Ayrıca Türkiye’de pek istemeseler de mimarı ŞANTİYEYE sokmaya çalışıyoruz. Tasarımı korumak için bu şart...” diyorlar.
RÖPORTAJI NİSAN 2021 (386.) SAYIMIZIN E-DERGİ VERSİYONUNDAN DA OKUYABİLİRSİNİZ
Şantiye: Turner Proje Yönetimi olarak projelerde neler yapıyorsunuz?
Kerem Saydal: Tasarım koordinasyonundan başlayarak iş programlarının oluşturulması ve takibi, yüklenici/danışman ihalelerinin yönetimi, işverene raporlanması, imalat kalite kontrolünün yapılması, iş güvenliği süreçlerinin yönetimi, bütçe-maliyet takibi, Yüklenici-Proje Müellifi-İşveren ve diğer partiler arasındaki koordinasyonun sağlanması ve projenin işverene teslimine kadar, test devreye alma da dahil tüm süreçlerin yönetimini yürütüyoruz. Bunların içinde en önem verdiğimiz konulardan biri ise iş güvenliği. Projelerimizde can ve iş güvenliğiyle ilgili tüm tedbirlerin alınması konusunda gerekli inceleme ve raporlamaları yapmaya çalışıyoruz.
Şantiye: Mevcut projelerinizde sizi en zorlayan teknik veya idari bölüm-süreç-konu nedir?
Kerem Saydal: Bizi şu an itibariyle en fazla etkileyen, tüm dünyayı etkisi altına alan küresel salgın. İş programımıza etkisi olmadı değil. Özellikle ilk başladığı dönemde planlandığı kadar ekip sayısını artıramadık, tedbirleri almak ve sistemleri kurmak biraz vakit aldı. Dolayısıyla o dönemde biraz iş gücü kaybımız oldu. Fakat bu aksaklıkları telafi edip projelerimizi yine süresinde bitirmeyi hedefliyoruz.
Şantiye: Turner hakkında bilgi alabilir miyiz? Ne yapar, ne tür hizmetler sunar, dünyadaki referansları nelerdir, Türkiye’deki yapılanması ve hizmetlerini özetleyebilir misiniz?
Mehmet Sami Kılıç: Turner Construction, ABD’nin en büyük inşaat firması. 119 yıllık bir geçmişimiz ve 10 binin üzerinde çalışanımız var. ABD dışında da bu inşaat birikimimizi Proje Yönetimi kapsamında sektörün hizmetine sunuyoruz. Amerika’da 52 ofisimiz var. Amerika dışında ise Uzakdoğu, Asya, Avrupa, Güney Amerika ve Ortadoğu ofislerimizle faaliyet gösteriyoruz.
Veri merkezleri, turistik tesisler, sağlık merkezleri, endüstriyel binalar ve ofis yapıları gibi alanlarında uzmanlaşmış çalışanlarımız var. 150 kişinin çalıştığı Türkiye ofisimiz ise yüzde yüz ABD’deki merkez ofisin sahip olduğu bir ofis. Türkiye’de ilk başlarda Atatürk Havalimanı ve İş Bankası Kuleleri gibi belli başlı projelerde yer almışız, Türkiye’de iş bazlı hizmetlerimiz olmuş. 2013 yılından sonra ise farklı bir yapılanmayla Türkiye’de kendi ayaklarımız üzerinde duran bir ofis açtık. İlk ofisimiz 12 metrekareydi. Zaman içinde de Avrupa’daki diğer ofisleri kapatıp Türkiye üzerinden operasyonları ilerlettik. Bodrum Kaplankaya’da bir resort ve villa projesi, Ziraat Bankası Kuleleri, Şişecam’ın Ankara, Mersin, Bursa ve Yalıköy’deki endüstriyel projeleri, ile İstanbul Havalimanı’ndaki Duty Free projesi bu zamana kadar Türkiye’deki projelerimizden bazıları. Şu anda ise İstanbul Finans Merkezi’nin tamamını yönetiyoruz.
“PROJELERİN SAĞLIKLI, GÜVENLİ VE TEK ELDEN İLERLEYEBİLMESİNİN EN İYİ YOLU, BİR PROJE YÖNETİM FİRMASIYLA ÇALIŞMAKTIR...”
Şantiye: Proje Yönetimi nedir, ne tür faydaları vardır? Projelere ne katar? Olmadığı zaman ne tür riskler alınır?
Mehmet Sami Kılıç: Proje Yönetimi, proje ne kadar komplike olursa olsun işverenin projeyi bir kişiyle yönetebileceği hale getirebilen bir unsurdur. İşveren, inşaat süreçlerine aşina olmayan bir şahıs veya kuruluş olabilir. Bu süreçte de Proje Yönetiminin önemi ortaya çıkar. Bu tip süreçler, özellikle de böyle büyük ve prestijli projelerde Proje Yönetimi yapan profesyonel firmalara bırakılıyor. Projelerin sağlıklı, güvenli ve tek elden ilerleyebilmesinin en iyi yolu bir Proje Yönetim firmasıyla çalışmaktır.
Proje Yönetim firmasının personeli kendi alanlarında uzman isimlerden oluşur. Ve özellikle bizim gibi uluslararası, yüz yılı aşkın bir süredir dünyanın çeşitli yerlerinde sayısız proje gerçekleştirmiş firmalar çok avantaj sağlarlar. Tecrübe burada kilit kavramdır. Diğer taraftan Türkiye’deki sistemi bilmemizin yanında ABD’de müteahhit olduğumuzdan masanın iki tarafına da hakimiz. Masanın diğer tarafında da bulunduğumuzdan bir yüklenicinin bir adım sonrası için neleri planladığını öngörmemiz pek de zor olmuyor. Bu tecrübelerle işverene projesini en iyi kalitede, en kısa zamanda, maliyeti de kontrollü bir şekilde teslim etmeye çalışıyoruz.
Proje yönetimi ile postacılık arasında çok ince bir çizgi vardır. Postacı, bir belgeyi, örneğin mimardan alır müteahhide verir. Ama o belgeyi bulup, araştırıp, inceleyip, onun üzerine bir değer katıp diğer tarafa vermek ise Proje Yönetimidir. Biz bu farkı hissettiren bir firmayız.
Mehmet Genç: İnşaat projelerinde genelde başlangıç ve bitiş tarihleri bellidir. Büyük projelerde birçok kurumun, fizilibilite sürecinden başlayıp inşaat sürecinde bir araya gelip beraber çalışması gereken bir yapı oluyor ki başarılı bir şekilde proje istenilen seviyede tamamlanabilsin. Proje Yönetimi başarısız olursa bu işler olmuyor. Yatırımcılara en önemli tavsiyemiz ise tasarımcı ve yüklenicinin seçim sürecinde bir Proje Yönetim firmasıyla çalışmaları. İş en verimli böyle ilerler. Yatırımcı, efor ve enerjisini inşaat süreçlerine değil de projenin satışı, pazarlaması, finansmanı gibi işlere verirse proje çok daha başarılı olur. Proje Yönetimi de bu işlevi, inşaattı sağlıklı, verimli bir şekilde yürütebilir.
Ayrıca Mehmet Bey’in de söylediği gibi 119 senedir dünyanın farklı bölgelerinde çok farklı tedarikçilerle çalıştığımızdan verimli-sağlıklı ürün ve malzeme tedariği açısından tecrübeye sahibiz. Uluslararası bir firmanın proje yönetimini yürütmesi, çıkabilecek sorunların baştan elenmesine büyük fayda sağlar.
Şantiye: Proje Yönetimi konusunda projenin ölçeği önemli mi? Her türlü projede Proje Yönetimi hizmeti veriyor musunuz?
Mehmet Sami Kılıç: Firma olarak projenin büyüklüğü veya küçüklüğünden ziyade işverenle uyum sağlayıp sağlayamayacağımız çok daha önem arz ediyor. “İşveren çalışma yöntemimize uyabilecek mi” sorusunun cevabı önemli bizim için. İşveren size ne kadar güç verirse, siz de Proje Yönetimi olarak o kadar güçlü olabilir, fayda sağlayabilirsiniz. İlişkilere inanan bir firmayız. Yıllık hacmimiz 15 milyar dolar. Ama bir iş makinası sahibi bile değiliz; tamamen ilişkilere dayalı bir iş yapış şeklimiz var. Çalışanlarımıza yatırım yapmak en büyük politikamız. Kısaca projenin hacmi değil, 120 yıllık tecrübemizin bilincinde olan işverenlerle çalışmayı önemsiyoruz.
“TASARIMCILAR ARABANIN ARKA KOLTUĞUNDA OTURMAYA ALIŞMIŞLAR. BİZSE MİMARLARIN DİREKSİYONDA OLMALARINI İSTİYORUZ VE TÜRKİYE’DE PEK İSTEMESELER DE MİMARI SAHAYA, ŞANTİYEYE SOKMAYA ÇALIŞIYORUZ...”
Şantiye: Dünyanın farklı yerlerinde deneyimleriniz var... Bu deneyimleriniz ışığında Türkiye’deki inşaat sektörüyle mesela bir Amerika’yı kıyaslarsanız Türkiye’nin imalat, işveren ilişkileri, kamu düzenlemeleri, yapı malzemesi kalitesi gibi konularda artı ve eksileri nelerdir?
Mehmet Sami Kılıç: Ben uzun yıllar ABD’nin ardından Sırbistan, Kazakistan ve Azerbaycan’da da görevler aldım. Özellikle Amerika’yla kıyaslandığında Türk inşaat sektöründe aşırı bir müteahhit ağırlığı olduğu hissediliyor. Yani güçler ayrılığı maalesef yok. Bir müteahhit işveren de olabiliyor, tasarımcı da olabiliyor, inşaatı da yapıyor, bir de üstüne kiralama ve satışı da üstelenebiliyor. Türkiye’deki en büyük olumsuzluk bence bu. Amerika’da ise işveren önce mimarı seçer ve iş mimar etrafında döner. O mimarın tasarımına saygı gösterilir ve eleştiri olabildiğince az yapılır. Turner olarak biz de bu yaklaşıma inananlardanız. Mimarın veya tasarımcının, projenin tasarım aşamasından sonra da proje boyunca projenin içinde olmasını isteriz. Fakat Türkiye’de bunu yaparken zorlanıyoruz. İşverenin çoğu inşaat başladıktan sonra mimara gerek olmadığı kanaatinde. Ama mimara asıl büyük iş inşaat sürecinde düşüyor. Çünkü güçlü olan müteahhit yapısı kağıt üzerindeki projeyi arazide bambaşka bir hale getirebiliyor. Kağıt üzerinde belki Sultanahmet gibi olan bir cami hayata geçerken sıradan bir mahalle camiine dönüşebiliyor. Dolayısıyla mimarın emeğine saygı gösterilmesinden yanayız ve güç ayrılığına inanıyoruz. İş veren, müteahhit ve mimarın, üçünün de aynı etkide olup, projenin dengelenmesi için orkestra şefi gibi çaba sarf ediyoruz. Ama maalesef Türkiye’de tasarımcılar arabanın arka koltuğunda oturmaya alışmışlar. Bizse mimarların direksiyonda olmalarını istiyoruz. Ayrıca mimarı, Türkiye’de pek istemeseler de sahaya, şantiyeye sokmaya çalışıyoruz. Tasarımı korumak için bu şart.
Potansiyeli ve cesareti olan bir ülkeyiz. Fakat bu unsurların doğru yönlendirilmesi lazım. Bu da iyi proje yönetiminden geçiyor. Potansiyelin doğru kanalize edilmesi için doğru proje yönetiminin sisteme alınması şart. Amacımız orkestra şefi gibi bu eforu gerçekleştirmek için bütün paydaşların eşit miktarda katkısıyla projeyi başarılı hale getirmek. Güçler ayrılığının önemi de burada ortaya çıkar.
“PLANLAMA KONUSU DA TÜRKİYE’DE EKSİKLİĞİ HİSSEDİLEN BAŞLIKLARDAN BİRİ. GELİŞMİŞ ÜLKELERDE BİR PROJEYE BAŞLANMADAN ÖNCE O PROJE RESMEN KAĞIT ÜZERİNDE İNŞA EDİLİR...”
Mehmet Genç: Son on yılda Türkiye’de iş güvenliği oldukça ilerlemiş. Ancak Amerika’da yüklenicilerin iş kazaları oturmuş bir sistem üzerinden kayıt altına alınıyor; ve yüklenicilerin iŞ güvenliği skorları oluyor. Özellikle kamu ihaleleri olmakla ile birlikte birçok kurumsal iş sahibi ve yatırımcı bu skorlar üzerinden de Yüklenici seçimi değerlendirmesi yapıyor; hatta skor uygun değilse ihaleye davet bile etmiyor. Bu yüklenici skorları inşaat firmalarının sigorta yapma maliyetlerini de birebir etkiliyor. Bu unsurlar yüklenicileri doğal olarak şantiyelerinde iş güvenliğini çok daha ehemmiyet ile yönetmeye yönlendiriyor. Türkiye’de de benzer bir uygulama çalışması ile iş güvenliği farkındalığının ve yönetiminin daha da iyi seviyelere gelebileceğini düşünüyorum.
İnşaat başlangıcı öncesi “planlama” konusu da Türkiye’de eksikliği hissedilen başlıklardan biri. Gelişmiş ülkelerde bir projeye başlanmadan önce o proje resmen kağıt üzerinde inşa edilir. Bu aşamaya ayrılan zaman, emek ve bütçe çoktur. İnşaat başladıktan sonra da faydası çok görülür. Türkiye’de ise tez canlı davranılarak hızla başlanıyor fakat süreçte çıkan problemler nedeniyle hem iş uzuyor hem kırıp dökmeler, yeniden yapmalar sık yaşanıyor. Planlama ve koordinasyona biraz daha zaman ayrılması herkesin yararına olur. Diğer taraftan Türk müteahhidin hızına da kimse yetişemiyor. Mesela İstanbul Havalimanı’nın o kadar kısa sürede yapılması bir mucize...
Türkiye’deki bir olumsuzluk da kontrol mekanizmasının yetersizliği. Özellikle projede seçilen ekipman ve malzemelerin birbirleriyle uyumlu olup olmadıkları pek araştırılmıyor. Mesela bir su yalıtım malzemesinin üzerine gelecek seramiğin yapıştırıcı cinsi alt tabaka kimyasal uyumluluğu için çok da araştırılmayabiliyor, irdelenmiyor. Dolayısıyla uzun vadede de yıpranma çok oluyor. Mesela bazı elli senelik binalar bile yeni görünür, çünkü malzeme seçimlerine zaman ayrılmış, kaliteli malzeme seçilmiş ve malzemeler arasındaki uyuma dikkat edilmiştir.
Şantiye: Turner olarak önemsediğiniz konulardan biri de “Yalın İnşaat”... Nedir Yalın İnşaat?
Mehmet Genç: “Yalın İnşaat”ın ana hedefi israfı azaltmak. İsraf önemli bir kavram. Genelde endüstride kullanılan Yalın yöntemlerin inşaat sektöründe de kullanılabileceğini göstermeye çalışıyoruz. ABD’de uzun yıllardır bu yöntemi uyguluyoruz. Şimdilerde Türkiye’de de yaygınlaştırma gayretindeyiz.
Bir inşaatta israfın (buna zaman israfı da dahil) azaltılabileceği, işlerin optimize edilebileceği çok sayıda alan ve başlık var. Doğrudan maliyete etkisi olan bu konular da Yalın İnşaat yöntemleriyle azaltılabilir. İş gücü, malzeme ozellikle tipik kat ve benzeri imalatlarda birbirini tekrar eden işler, operasyonlar... Her seferinde dikkat edilip aynı proje içinde bir sonraki benzer veya ayni imalatta neyi azaltırız; daha iyi yapariz diye kafa yorulursa birçok elenebilecek şey olduğu görülür. Böylece israf minimuma iniyor. Mesela malzemenin sahaya sadece ihtiyacın olduğu anda gelmesi çok önemli. Aylar önce şantiyeye nakledilen bir malzeme şantiyede sizi her yönden engelleyebilir ve malzeme zaman içinde bir yerden bir yere hareket ettirilirken hasar görür, eskir. Bunu önlemek için de malzemenin tam zamanında şantiyeye gelmesini planlamanız gerekir. Bu şekilde yapılan bir organizasyon ve doğru istifleme israfı azaltır. Türkiye’de uygulamaya çalıştığımız da bu. Alt yüklenici firmalara verdiğimiz eğitimler başta eleştiriyle karşılansa da zamanla herkes Yalın İnşaat yöntemlerinin faydasını görüyor ve takdir edip, uyguluyor.
RÖPORTAJI NİSAN 2021 (386.) SAYIMIZIN E-DERGİ VERSİYONUNDAN DA OKUYABİLİRSİNİZ
19 Mart 2021
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.