“Hiçbir hakim trendi takip etmeyen” Kunsthaus Graz, medya cephesi aracılığıyla kentsel çevresiyle de iletişim kuran bir yapı. “Duvarları, çatısı ve kaidesi yok; fakat oldukça tutarlı bir dış kabuğu var... “Soyağacı”(!) olarak biraz şüpheli de olsa “bebek su aygırı”, “deniz salyangozu”, “kirpi”, “balina” ve en çok da “Dost Uzaylı” olarak tanımlanan bina “garip” olduğu kadar tanıdık bir biyomorfik forma da sahip.
Orta Avrupa kentlerinden 250 bin nüfuslu Graz (Avusturya)’ın 2003’te Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmesi kapsamında, mimarlar Peter Cook ve Colin Fournier tarafından tasarlanan Kunsthaus Graz, özellikle tarihi binaların yoğun olduğu bir şehirde oldukça çarpıcı görüntüsüyle dikkat çekiyor. Organik, serbest ve akışkan tasarımıyla geleneksel mimari norm ve formlara meydan okuyan bina bir müze olarak kullanılıyor.
Sanat, mimari ve kamusal etkileşimi kusursuz bir şekilde birleştirerek kültürel kurum kavramını yeniden tanımlayan Kuntshaus Graz’ın hikayesi, 1999 yılında başlatılan ve tarihi Demir Ev’i (Eiserne Haus) içerecek ve Graz’ın kimliğini yeniden yorumlayacak bir müze galerisi tasarlamayı amaçlayan uluslararası bir yarışmayla başlamış. Yarışmaya uluslararası alanda tanınmış mimarlardan, çok çeşitli mimari felsefeleri sergileyen yüzü aşkın başvuru olmuş ve jürinin sıkı değerlendirmelerinin ardından oybirliğiyle Peter Cook ve Colin Fournier’in oldukça cesur denilebilecek bu tasarımı seçilmiş. Tasarım önerisi, şehrin mimari geleneklerine uyması nedeniyle değil, mevcut dokuya cesurca meydan okuması nedeniyle öne çıkmış. Mimarların, 60 ve 70'lerin radikal deneylerine derinlemesine kök salmış söz konusu vizyonu, Archigram’da yayınlanan Instant City gibi spekülatif fikirlerden ilham almış; “bir uzay gemisiyle taşınan göçebe bir kültürel merkez”... Bu konsepte sadık kalan Kunsthaus, şehrin tarihi bölgesine resmen “inmiş” gibi görünüyor. “Dost Uzaylı” lakabıyla da anılan bina fütüristik ve biyomorfik formuyla mahallesinde oldukça cesur bir tezat oluşturuyor.
Kıta Avrupası’ndaki ilk "dökme demir bina" olan “Eisernes Haus”un bitişiğinde
Yüzyıllar boyunca Murvorstadt Mahallesi, Mur Nehri’nin karşı kıyısında bulunan Graz’ın tarihi merkezinin gölgesinde kalmış. Her iki yakayı birleştiren köprü ve etrafındaki binaların çoğu 1827 selinde yıkılmış ve modern bir köprü inşası ve yeni güvenlik önlemlerinin benimsenmesini içeren bir kentsel yenileme sürecini başlatmaya zorlamış. Felaketten sonra mahalleyi canlandırma isteği, buluşma yeri olması amaçlanan yenilikçi ve çok amaçlı bir ticari binanın (Eisernes Haus / Demir Ev, 1848) inşasına yol açmış. Kıta Avrupası’ndaki bu ilk dökme demir bina olma özelliğine sahip binanın avangard teknolojisi, geleceğe dair iyimser bir bakış açısını yansıtıyormuş; tıpkı iki yüz yıl sonra bitişiğinde inşa edilen ve yine alışılmadık, sıra dışı bir yapı olan Kunsthaus gibi...
Cephede animasyonlar, görseller ve yazılar yer alabiliyor
Yeni çağdaş sanat müzesi, gündüzleri birkaç evin yıkılmasıyla oluşan Demir Ev’in bitişiğindeki boş alana uyum sağlayan ve zeminden ve çevredeki binalardan dikkatlice ayrılmış şişkin mavi bir bulut/balon gibi görünüyor. Metakrilat bir yüzeyle kaplı bu dalgalı kütle, iç kısmında tüm sergi salonlarını barındırıyor ve müze açılış saatleriyle sınırlı olan alanlar ile geri kalanlar arasında net bir fark yaratıyor. Farklı işlevleri farklı hacimlerde ayıran bu tür bir organizasyona sadık kalan restoran, ana caddeye bakan tarafın üzerine doğru çıkıntı yapan iki paralel çelik kirişten oluşan dar ve uzun bir kutuyu kaplıyor ve üç katlı park alanı yer altında bulunuyor. Giriş katında, kuzeyden güneye doğru zemini geçen mekanik bir rampa ziyaretçileri bu ışıltılı balonun merkezine götürüyor. Yapı, müzenin neredeyse hiç doğal ışığı olmayan ve kuzeye bakan bir dizi tavan penceresiyle aydınlatılan iki büyük sergi salonunu sarıyor. Bu, binanın havadan sunduğu biyomorfik görünümden sorumlu. Geceleri, mavi panellerin kavisli kabuğunun altına yerleştirilmiş 930 adet standart dairesel 40 W floresan ışık kurulumu, ana hacmin opaklığını dengeleyerek halka açık cepheyi aydınlatıyor ve kültür merkezinin bulunduğu yere doğru göz alan grafik işaretler oluşturulmasına olanak tanıyor. Cephede animasyonlar, görseller ve yazılar yer alabiliyor. 900 m2lik bir alanı kaplayan, yaklaşık 45 m genişliğinde ve yaklaşık 20 m yüksekliğindeki cephedeki floresan tüpler, akrilik cam panellerin arkasındaki yazılımla ayrı ayrı kontrol edilebiliyor, karartılabiliyor ve saniyede 20 kez yanıp sönebiliyor.
1.288 yanardöner akrilik panelden oluşan cephe müzeyi iletişimsel bir unsura dönüştürüyor
Binanın kimliğinin merkezinde, Berlin merkezli realities:united tarafından tasarlanan etkileşimli bir enstalasyon olan BIX medya cephesi yer alıyor. 1.288 adet yanardöner akrilik panelden oluşan cephe, düşük çözünürlüklü bir ekran işlevi görerek müzeyi iletişimsel bir unsura dönüştürüyor. Bu ekranda görüntülenen animasyonlar, desenler ve mesajlar, mimari ve dijital medya arasındaki sınırları bulanıklaştırarak binanın doğrudan kentsel çevresiyle etkileşime girmesini sağlıyor. Bu şekilde Kunsthaus, statik bir nesne olarak rolünü aşarak Graz’ın kültürel yaşamında aktif bir katılımcı haline geliyor. Bina, özünde canlı bir organizma gibi davranıyor, çevresine tepki veriyor ve beklenmedik şekillerde etkileşime davet ediyor.
Dış taraftaki akrilik cam panellerin sayısı 1068, boyutları 2 m x 3 m’ye kadar, 20 mm kalınlığında, her biri ayrı ayrı üç boyutlu olarak şekillendirilmiş, yaklaşık 6000 adet menteşeli tutma noktasıyla sabitlenmiş. İçerisindeki akrilik cam panel sayısı ise 185 (2 m x 3 m’ye kadar ebatlarda, 8 mm kalınlığında, her biri ayrı ayrı üç boyutlu olarak şekillendirilmiş, yaklaşık 1500 adet menteşeli tutma noktasıyla tutuluyor).
Sınırsız yaratıcılık için...
Yerden yüksekte bulunan yapı, altında şeffaf bir kamusal alan yaratıyor. Asma katlarla birbirine bağlanan iki ana sergi salonu, şeffaflığı değişen koza benzeri bir zarla çevrelenmiş, doğal ışığın içeri girmesine izin verirken aynı zamanda çevresel kontrol sağlıyor. Ziyaretçiler, binanın alt kısmından geçen uzun, alçak bir yürüyen merdivenle üst katlara ulaşıyor. İçeride modüler bölmeler, büyük ölçekli enstalasyonlardan deneysel multimedya gösterimlerine kadar çeşitli küratöryel yaklaşımlara uyum sağlayan sütunsuz, esnek alanların yaratılmasına imkan veriyor. Merkezi galeri, “Fikirler Alanı”, bu uyarlanabilirliği örnekleyerek, müzenin çeşitli küratöryel ihtiyaçları karşılama taahhüdünü yansıtan sınırsız yaratıcılık için bir zemin sunuyor.
Binada 16 nozul var. Biri duman tahliyesi için kullanılıyor, bir diğeri Graz simgesinin ve saat kulesinin manzarasını sunuyor, 14 nozul ise üst sergi katına gün ışığı ve yapay ışık sağlamak için kullanılıyor.
Biyomorfik tavan pencereleri ışık koşullarını optimize ediyor
Aydınlatma tasarımı müzenin mekansal dinamiklerinde önemli bir rol oynuyor. Üst galeri, yönlendirmesi aydınlatmayı kontrol etmek ve gerektiğinde yapay aydınlatmayı entegre etmek için ayarlanabilen bir dizi kuzeye bakan gün ışığı nozuluyla doğal olarak aydınlatılıyor. Bu biyomorfik tavan pencereleri ışık koşullarını optimize ediyor ve binanın organik estetiğini geliştiriyor. Alt galeri ise aksine, binanın yarı opak dış kabuğundan gelen ara sıra doğal ışıkla desteklenen, esas olarak yapay aydınlatmaya dayanıyor.
Avangart tasarımın uygulanabilirliği şüpheliymiş
Mimarlar Peter Cook ve Colin Fournier, en başından itibaren avangart tasarımlarının uygulanabilirliği konusunda şüpheliymişler. Akıcı eğrileri ve alışılmadık geometrisiyle böylesine bir biyomorfik form, mimarlardan, mühendislerden ve üreticilerden son teknoloji çözümler talep etmiş. Ünlü mühendislik firması Bollinger + Grohmann da bu cesur vizyonu gerçeğe dönüştürmede önemli bir rol oynamış.
Mimari kararlılık ve mühendislik ustalığı
Kunsthaus Graz’ın cephesi, mimari kararlılık ve mühendislik ustalığının kusursuz birleşimini gösteriyor. Vakumla oluşturulmuş, lamine bir membrandan inşa edilen dış kabuk hem yapısal kararlılığı hem de binanın dalgalı, biyomorfik formunu barındırma yeteneğini garanti eden unsurlar içeriyor. Yüksek performanslı yat yelkenlerinden ilham alan bu gelişmiş malzeme, estetik akışkanlığı teknik hassasiyetle dengeliyor. Doğruluk için eklemli kalıplar kullanılarak üretilen ve modüler bileşenlerde bir araya getirilen cephe, son teknoloji işçiliğin bir kanıtı olarak duruyor. Çarpıcı görünümünün ötesinde lamine cephe, ışık kontrolü ve projeksiyon yetenekleri gibi işlevsel yenilikleri entegre ederek müzeyi kentsel manzara içinde etkileşimli bir varlığa dönüştürüyor.
Sürdürülebilir teknolojiler de entegre edilmiş
Yapısal karmaşıklığının ötesinde Kunsthaus, sürdürülebilir teknolojilerin entegrasyonu yoluyla çevresel sorumluluğa da sahip. Çatıdaki fotovoltaik paneller binanın enerji ihtiyacına katkıda bulunuyor ve estetik tutkuyu ekolojik farkındalıkla dengeleyen çağdaş mimari önceliklerle uyumlu hale geliyor. Form, teknoloji ve sürdürülebilirliğin bu birleşimi, Kunsthaus’un ileri görüşlü bir kültürel kurum olarak rolünü vurguluyor.
11.100 m2lik kullanılabilir alana sahip olan Kunsthaus Graz’da ayrıca bir kafe, mağaza ve 146 otomobillik yeraltı otoparkı mevcut. “Balon”un ağırlığı ise, 225 bin kg’ı çelik konstrüksiyon olmak üzere toplam 3,9 milyon kg.
Demir Ev
Kunsthaus’un bitişiğindeki “Demir Ev”, kıta Avrupası’ndaki ilk dökme demir binalardan biri ve 1848’de Graz’da inşa edilmiş (Londra’daki ünlü Kristal Saray’dan üç yıl önce). Bu cüretkar yapının mimarı, sahibi ve ilk yöneticisi Josef Benedict Withalm (1771-1864), yeni dökme demir teknolojisini İngiltere’den ithal etmiş ve kullanımı için modern bir konsept geliştirmiş: zemin katta büyük, davetkar pencereleri olan bir mağaza, birinci katta gösterişli bir kafe (Café Meran) ve bodrum katında bir bar. İlk tasarımda, bina iki katlıymış ve girintili üçüncü katta düz bir çatı ile tamamlanan camlı dökme demir bir yapı olarak gösteriliyormuş. Sadece iki yıl sonra çatı sızdırmaya başlamış ve bu nedenle kırma çatılı genişletilmiş bir üçüncü kat ile değiştirilmiş. 150 yıllık kullanımı boyunca çok sayıda yapısal değişiklikten sonra, 2003 yılında Demir Ev nihayet orijinal haline geri döndürülmüş; bu da esas olarak demir cephenin açığa çıkarılmasını ve katların orijinal oranlarına göre yeniden inşa edilmesini içeriyormuş. Bir zamanlar göz alıcı Café Meran’ın bulunduğu alan artık sergi alanlarına ev sahipliği yapıyor. Alçak asma katta ofisler bulunurken, zemin katta başka bir kafe 2018’den beri faaliyet gösteriyor.
Fotoğraflar: Christian Plach / Zepp-Cam. 2004 / Universalmuseum Joanneum-N. Lackner / Von Isiwal
ŞANTİYE®
Daha iyi yapılar için...
17 Şubat 2025
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2025 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Artus, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Deutsche Messe, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Molecor, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Samsung, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Viessmann, Wermut, Wilo, Winsa, XCMG ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.