Türkiye Barolar Birliği depremzedeler için bir Hukuk Rehberi yayınladı.
"Yaşanan her felaketin ardından çevre ve halk sağlığı, yerleşim, barınma, beslenme, iletişim, güvenlik ve benzeri konularda alınmış ve alınması gereken önlemler, verilmiş ve verilmesi gereken hizmetler olduğu gibi hukuk alanında da yapılması gereken iş ve işlemler, alınması gerekenler vardır. Kamu kurumu niteliğinde Anayasal bir kuruluş olan Türkiye Barolar Birliği, yaşanan felaketin hukuki boyutu konusunda sizleri aydınlatmak ve hukuken yapılması gerekenlerle ilgili olarak zarara uğrayanları bilgilendirmek amacıyla bu rehberi hazırlamayı görev bilmiştir. Depremde zarara uğrayan kişiler olarak, hukuken neler yapmanız gerektiğini ve haklarınızın neler olduğunu açıklamadan önce, önemli gördüğümüz bazı hususlara değinmek istiyoruz. Şöyle ki, bütün insanların doğuştan sahip oldukları 'vazgeçilmez haklar' olarak nitelenen 'insan hakları' kavramının, siyasal sistem ve ideoloji duvarlarını aşarak evrenselleşmeye başladığı ve hatta 'insan hakları ortak hukuku'na doğru evrilmekte olduğu günümüz dünyasında 'çevre hakkı' da uluslararası metinlerle temel insan hakları kapsamında kabul gören özgün bir haktır. Bu bağlamda Haziran 1972 Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı sonrasında yayımlanan Stockholm Bildirgesi’nde; 'insan; kendisine onurlu ve iyi bir yaşam sürmeye olanak veren nitelikli bir çevrede,özgürlük, eşitlik ve tatmin edici yaşam koşulları temel hakkına sahiptir...' denilmiş ve ardından gelen 28 Ekim 1982 tarihli Dünya Doğa Şartı ile de, çevre hakkının uygulamaya konulması konusunda, devletlerin yükümlülükleri ile bireylerin olanaklarını belirleyen daha somut ilkeler öngörülmüştür. Uluslararası nitelikteki bu oluşumların etkisiyledir ki, 'Ekolojik Çağ' adı verilen son çeyrek yüzyıl boyunca, yeni bir Anayasa hazırlayan ya da Anayasasını değiştiren devletlerin Anayasalarında olduğu gibi, bizim Anayasamızın 57. maddesinde de 'Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler' hükmüne yer verilmiştir. Bugüne kadar yaşanan felaketler başta yerel yönetimler olmak üzere, gelmiş geçmiş merkezi yönetimlerin gerek Anayasa’nın gerek imar yasa ve yönetmeliklerinin kendilerine yüklediği görev ve sorumlulukları yerine getirmediklerini ve/veya eksik ya da kusurlu yerine getirdiklerini açık seçik ortaya koymuştur. Bunun hukuktaki adı 'hizmet kusuru'dur. O nedenle, yerel yönetimlerile merkezi yönetimin kendisi, deprem sonucu doğan tüm maddive manevi zararlardan dolayı zarara uğrayanlara karşı 'hizmet kusuru' ilkesi gereğince hukuken ve doğrudan sorumludur. Bu durumda devletin vatandaşı, ne kadar sürede sonuçlanacağı ve sonuçlandığında tahsil imkânı olup olmayacağı belirsiz olan bir hukuk savaşına mecbur bırakmayıp, kamusal zarar yanında özel, yani vatandaşın zararının da envanterini ivedilikle çıkartarak depremzedelerin tüm zararını karşılaması, tazmin ettiği bu zararı daha sonra ikincil derecede sorumlu ve kusurlu olan yüklenici, mimar, mühendis, yerel yönetim görevlisi gibi kişi ve kuruluşlara rücu etmesi gerekir. Aksi hâlde fiziki, teknik ve insan dokusu ile donanımındaki eksikliklerve yetersizlikler nedeni ile olağan koşullarda dahi sağlıklı ve hızlıhukuk servisi yapmakta yetersiz kalan mevcut yargı birimlerinin, olağanüstü koşullarda adalet hizmeti vermesi, bu bağlamda açılacakbinlerce davanın altından kalkması fiilen ve maddeten mümkündeğildir. Anayasanın 36. maddesi 'Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalan maksuretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir' hükmünü içermektedir. Yaşanan felaket sonrasında maddi ve manevi yöndenzarara uğrayan vatandaşlarımızın sahip olduğu haklar ve hukuken yapmaları gerekenler hem ceza hukuku hem de özel hukuk ve kamu hukukunun ceza hukuku dışındaki alanları bağlamında aşağıdaki başlıklar şeklinde değerlendirilebilir."
önsözüyle başlayan rehber şu başlıklardan oluşuyor:
A- CEZA HUKUKU YÖNÜNDEN:
a) Ölüm meydana gelmişse
b) Yaralanma meydana gelmişse
c) Ölüm ve yaralanma meydana gelmemişse
B- ÖZEL HUKUK YÖNÜNDEN
a- Mirasçılık Belgesi (Veraset İlamı) Alınması
b- Delil Tespiti Yaptırılması
c- Maddi ve Manevi Tazminat Davaları
d- Zayi Belgesi Alınması
e- Açılması Gereken Menfi Tespit ve Senet iptali Davaları
f- İş Kanunu Kapsamında Olan İşçilerin Tazminat ve İşçilik Alacakları
g- İşverenin Yasal Hakları
h- Çocuklara Özgü Düzenlemeler ve Çocukların Korunması
C- İDARE HUKUKU YÖNÜNDEN
a- Deprem Nedeniyle İdari Yargıda Açılabilecek Tazminat Davaları
b- İdari Yargıda Açılacak Dava Ne Zaman Nerede Açılmalıdır?
c- İdari Yargıda Açılacak Davalarda İspat
d- Açılacak Davada Tazminat Miktarı
e- Yapıyı İnşa Eden Müteahhide veyaKamu Görevlilerine Açılan Soruşturma veya Ceza Davaları İdari Yargıdaki Davaları Nasıl Etkiler?
f- Devlet Memurlarının Hakları
D- VERGİ HUKUKU YÖNÜNDEN
a- Depremde Yok Olan Mallar için Emsal Bedel Tespiti
b- Amortismana Tabi Kıymetler için Amortisman Oranı Tespiti
c- Deprem Nedeniyle Beyan ve Ödemelerin Ertelenmesi
d- Vergi ve Cezaların Silinmesi
e- Bağış ve Yardımların Gelirlerden İndirilebilmesi
E- SAĞLIK HUKUKU YÖNÜNDEN
a- Tıbbi Müdahalelere Rızanın Verilmesi
b- Sağlık Hizmetlerinin Sunulması ve Genel Sağlık Sigortası
c- Ölümün Tespiti ve Ölünün Adli Muayenesi ile Kimliklendirilmesi
d- Ölüden Organ ve Doku Nakli Yapılması
F- AFETZEDELERE YIKILAN VEYA AĞIR HASARGÖREN YAPILAR SEBEBİYLE KONUT VEYAİŞYERİ İÇİN SUNULAN DESTEKLER
a- Hak Sahipliği
b- Hak Sahipliği Başvurusu
c- Hak Sahibi Kabul Edilmeyen, Kredi Verilmeyen Durumlar
d- Hak Sahipliği ve Sunulan Destekler İleİlgili Diğer Önemli Hususlar
G- ADLİ MÜZAHERET (ADLİ YARDIMLAŞMA)
A- CEZA HUKUKU YÖNÜNDEN:
Cezai sorumluluk suçu gerçekleştiren kişiye, meydan gelen neticeye göre farklılaşabilmektedir:
A) Müteahhitler, inşaat öncesi ve sırasında yapıyı mevzuata ve bilimin gereklerine uygun projelendirmekle, inşa etmekle ve yapının projesine uygun yapıldığını denetlemekle yükümlü mühendis, yapı denetçileri gibi teknik görevliler, binalara inşaat ruhsatı, yapı kullanma izin belgesi, veren görevli ve yetkililer, her aşamada denetim görevini yerine getirmeyen ilgili belediye, bakanlık yetkilileri bakımından: Yapının projelerinin mevzuata, fennin gereklerine uygun olmadığının, inşaat malzemesi kalitesinin standartlara uygun olmadığının, yapımda işçilik hataları olduğunun, yapıların inşaat ruhsatının ve projelerinin bulunmadığının veyahut mevzuata aykırı olduğunun, zemin yüzeyinin yapılaşmaya elverişli olmadığının, gerekli güçlendirmenin yapılmadığının, yapı statiğini zayıflatan mevzuata aykırı tadilatların yapıldığının veya denetimlerin hiç veya yeteri kadar yapılmadığının vb. tespiti hâlinde bu kişilerincezai sorumluluğu söz konusu olabilecektir. Bu hususların tespiti içinenkazlar kaldırılmadan önce binalardan bilirkişi eşliğinde beton, demir, kolon, kiriş numunelerinin alınması; gerek enkaz gerekse hasarlı binaların mümkünse kolonların demir yapısını gösterir biçimde fotoğraflanması, videoya alınması; uydudan yapıyı bulup koordinat adres tarih eklenerek fotoğrafların arşivlenmesi gibi yöntemler önerilmektedir. Aksi hâlde deliller yok olabilecektir.
a) Ölüm meydana gelmişse: Ölenin ya da yaralananın eşi ve çocukları, eğer bunlar yok ise yakınları suçun işlendiği yerin Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi vermelidirler. Ancak güvenlik sebebiyle başka bir il/ilçeye gitmeleri hâlinde bulundukları yer il/ilçe Başsavcılığına suçun işlendiği yer Başsavcılığına gönderilmek üzere de şikâyet dilekçesi verebilirler. Böyle bir şikâyeti, ölenin yakını, mirasçısı olmayan herhangi bir vatandaş da yapabilir. Ancak bu durumda, bu bir ‘’şikâyet’’ değil, suç ihbarı olur.
Gerçekte TCK’nın 85. maddesinde düzenlenen suç re’sen, yani herhangibir şikâyet ve suç ihbarı olmadan, haber alınması durumunda savcılık tarafından kendiliğinden takip edilmesi gereken bir suçtur. O nedenle, şikâyet dilekçesi verilmese de savcılık, re’sen soruşturma yapmak ve suçunsuru bulduğu takdirde kamu davası açmak zorundadır.
Bununla birlikte suçtan zarar görenin de şikâyet dilekçesi vermesinde yarar vardır. Zira, savcılıkça re’sen yürütülen soruşturmada takipsizlik/kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi durumunda, sadece suçtan zarar gördüğü iddiası ile şikâyet dilekçesi veren taraf, bu karara karşı itiraz hakkı elde eder (CMK 173). Bu durumda itiraz yeri, takipsizlik/kovuşturmaya yer olmadığı kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığının bağlı olduğu Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliği olup, itiraz süresi de takipsizlik kararın tebliğinden itibaren 15 gündür.
Şikâyet dilekçesi vermiş olsun veya olmasın, kamu davası açıldıktan sonra suçtan zarar gören, davaya müdahale hakkına sahip olup, bu hakkını davaya bakmakta olan Mahkemeye vereceği bir dilekçe ile kullanır.
Müdahale isteğinin Mahkeme tarafından kabul edilmesi üzerine, suçtan zarar gören kişi veya kişiler davada taraf olma ehliyetini kazanırlar. Yani delil ileri sürebilirler, taleplerde bulunabilirler, dava ile ilgili düşüncelerini açıklayabilirler ve dava sonunda verilen hükümden tatmin olmazlar ise, bu hükmü temyiz edebilirler.
Müdahale talebi Mahkeme tarafından kabul edilmediği takdirde, bu karara karşı hükümle birlikte istinaf/temyiz yoluna gidilmesi gerekir.
Deprem sonucu ölüm meydana gelmişse kasten insan öldürme suçu işlenmiş olacaktır. Uygulamada deprem sonucu ölümlerde genellikle kasten değil, basit ya da bilinçli taksirle insan öldürme suçu gündeme gelmektedir. Basit taksirde kişinin öngörmesi gereken bir netice bakımından gerekli dikkat ve özeni göstermemesi; bilinçli taksirde öngördüğü neticenin yetenek, şans gibi çeşitli gerekçelerle gerçekleşmeyeceğini umması, bu anlamda neticeyi kabullenmemesi söz konusudur. Olası kastta ise öngörülen netice “olursa olsun” düşüncesiyle kabullenilmektedir. Örnek olarak Kahramanmaraş Depremleri öncesi deprem bölgesi olan Kahramanmaraş ve üzerinde bulunduğu fay hattında yakın zamanda büyük bir depremin beklendiği idari makamlarca ve kamuoyunca bilinmekteydi.Bu hususun uzun zamandır il afet riski azaltma planı raporları ve bilimsel çalışmalarla ortaya konulduğu (örnek olarak bkz. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası 02.03.2021 tarihli raporu; Kahramanmaraş Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünün 2020 yılı Kahramanmaraş İl Afet RiskAzaltma Planı) dikkate alındığında depremin gerçekleşeceğinin öngörüldüğü kabul edilmelidir. Böyle bir yerde bu tür yapıları inşa eden, inşa edilmesine seyirci kalan veyahut bu hususu denetlemeyen kişilerin böylebir depremi öngördüğü ve ölüm neticesini “olursa olsun” diyerek kabullendiği açıktır. Bu nedenle bu kişiler olası kastla insan öldürme suçundan ceza almalıdırlar. Bu suçlarda olası kastın varlığını kabul etmek modern ceza hukukun bir gereğidir. Karşılaştırmalı hukukta bu yönde birçok örnek vardır. Hukukumuzda ise konuya ilişkin olarak Yargıtay 12 Ceza Dairesi’nin01.03.2013 tarih, 2012/11165-2013/4980 sayılı ve 06.04.2017 tarih2017/172-2017/2866 sayılı kararlarından yararlanılabilecektir.
Adli sürecin başlaması için ölenin eşi ve çocukları, eğer bunlar yok ise yakınları,kolluğa veya suçun işlendiği yerin Cumhuriyet Savcılığına suçunsoruşturulması için dilekçe vermelidirler. Eğer deprem nedeniyle başka bir ile taşınılmışsa, dilekçe deprem olan il Cumhuriyet Savcılığına gönderilmeküzere o il Cumhuriyet Savcılıklarına da verilebilir. Yine ölenin yakınları değil üçüncü kişiler de suç duyurusunda bulunabilecektir. Dilekçenindoğrudan Cumhuriyet Savcılığına verilmesi önerilmektedir. Busuçlarda belirli bir şikâyet süresi olmayıp, Yargıtay kararlarına göre zamanaşımı, depremin meydana geldiği gün başlayacaktır.
Bununla birlikte suçtan zarar görenin de şikâyet dilekçesi vermesindeyarar vardır. Zira; savcılıkça re’sen yürütülen soruşturma sonunda kovuşturmayayer olmadığı (takipsizlik) kararı verilmesi durumunda, yukarıdaifade edildiği üzere suçtan zarar gördüğü iddiası ile şikâyet dilekçesi verentarafın bu karara karşı itiraz hakkı olacaktır. Bu durumda ilgili sulhceza hâkimliğine itiraz edilebilecektir. İtiraz süresi de takipsizlik kararınıntebliğ edildiği tarihten itibaren on beş (15) gündür.
Şikâyet dilekçesi vermiş olsun veya olmasın, dava açıldıktan sonra suçtanzarar gören, davaya müdahale hakkına sahip olup, bu hakkını davayabakmakta olan mahkemeye vereceği bir dilekçe ile kullanır. Müdahale isteğinin mahkeme tarafından kabul edilmesi üzerine, suçtan zarar görenkişi veya kişiler davada taraf olma ehliyetini kazanırlar. Yani delil ileri sürebilirler, taleplerde bulunabilirler, dava ile ilgili düşüncelerini açıklayabilirler ve dava sonunda bir üst mahkemeye başvurabilir, kararı istinaf ya da temyiz edebilirler.
b) Yaralanma meydana gelmişse: Yaralanan kişi suçun işlendiği tarihten itibaren altı (6) ay içinde şikâyet dilekçesini suçun işlendiği yer ya da güvenlik sebebiyle başka bir il/ilçeyegitmesi hâlinde suçun işlendiği yer Başsavcılığına gönderilmek üzerek geçici olarak bulunduğu il/ilçe Başsavcılığa şikâyet dilekçesini vermesigerekir.
Altı aylık şikâyet süresinin hak düşürücü süre olması sebebiyle, şikâyetçilerin bu zamanı kaçırmamaları önemlidir. Devam eden tedaviler ya dayaşanan şok sebebiyle söz konusu süreleri kaçırsalar dahi suçun, bilinçlitaksirle işlendiğini belirterek şikâyet etme hakkını da kullanabilirler.
Şikâyet dilekçesi ile müdahale konusunda yukarıda ölüm ile ilgili olaraksöylenenler burada da geçerlidir.
Ayrıca ölümle sonuçlanan hâllere ilişkin söylediğimiz hususlar yaralanmaiçin de geçerlidir. Burada kasten insan yaralama suçu oluşacaktır. Ancakburada dikkat edilmesi gereken husus, bazı hâllerde suçun şikâyete bağlıolabileceğidir. Yani ceza soruşturmasının başlaması için yaralananın şikâyetiningerekmesidir. Bu süre depremin meydana gelmesinden itibarenaltı (6) aydır. Bu altı ayın geçmesi hâlinde insan yaralama suçundan dolayıadli sürecin başlaması kural olarak mümkün değildir. Yaralanan kişi dilekçeyibizzat kendi ya da vekaletname verdiği kişi aracılığıyla vermelidir.
Bu hâllerin başında hafif yaralanmalar diğer bir ifade ile yaralamanın basittıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması gelmektedir. Diğerhâl ise ileri sürülenin aksine Savcılık tarafından suçun kasten değil taksirleişlendiği kanaatine varılmasıdır. Bilinçli taksirle işlenen yaralama suçukural olarak şikâyete bağlı değilken, basit taksirle işlenen yaralama suçuşikâyete bağlıdır. Kısacası yaralanma hâlinde Savcının suç nitelendirmesine bağlı olarak hak kaybına uğramamak için yaralanan kişinin depremdensonra altı ay içerisinde suçun işlendiği yerin Cumhuriyet Savcılığın aşikâyet dilekçesi vermesi gerekmektedir. Eğer deprem nedeniyle başka bir ile taşınılmışsa, dilekçe deprem olan il Cumhuriyet Savcılığına gönderilme küzere o il Cumhuriyet Savcılıklarına da verilebilir.
c) Ölüm ve yaralanma meydana gelmemişse: Bu durumda mala zarar verme, kamu güvenliğinin kasten tehlikeye sokulması,imar kirliliğine neden olma, Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca görevi kötüye kullanma suçlarıgündeme gelebilecektir. Mala zarar verme hariç bu suçlar re’sen savcılıktarafından soruşturulması gereken suçlardır. Mağdurun bizzat ya da vekaletnameverdiği kişi aracılığıyla o yer Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusudilekçesi vermesi gerekmektedir. Eğer deprem nedeniyle başka birile taşınılmışsa, dilekçe deprem olan il Cumhuriyet Savcılığına gönderilmek üzere o il Cumhuriyet Savcılıklarına da verilebilir. Bu süre mala zararverme bakımından altı (6) aydır.
B) Olası depreme ilişkin gerekli önlemleri almayan, arama ve kurtarma çalışmalarının geç, eksik ya da hatalı başlaması neticesinde kayıpların artmasına sebep olan yetkililer bakımından: Bu kişiler bakımından kasten insan öldürme veya duruma göre görevi kötüye kullanma suçları gündeme gelecektir. Devletin vatandaşı depreme karşı koruma, depremin zararlarını en aza indirme konusunda pozitif bir yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülüğe aykırı davranan kamu görevlilerinin cezai sorumluluğu söz konusu olacaktır. Bu fiilleri delillendirmekiçin yetkilerden yardım taleplerini içeren resmî ya da sosyalmedya yazışmaları, görevlilerin yardım talebini yerine getirmediğine ilişkin görüntüler vb. muhafaza edilmelidir. Bu tür olaylarda tanık da önemli bir diğer delildir. Bu suçlar re’sen Savcılık tarafından soruşturulması gereken suçlar olmakla birlikte, mağdur olan kişilerin bizzat ya da vekaletname verdiği kişi aracılığıyla o yer Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusu dilekçesi vermesi gerekir. Eğer deprem nedeniyle başka bir ile taşınılmışsa, deprem olan ile Cumhuriyet Savcılığına gönderilmek üzere o il Cumhuriyet Savcılıkları aracılığıyla da dilekçe verilebilir.
C) Kamu görevlileri bakımından: Yukarıda sayılan suçları işleyen kamu görevlileri hakkında, özel bir soruşturma usulü söz konusudur. Görevine aykırı biçimde davranan bu kamu görevlileri hakkında ceza soruşturmasına devam edilebilmesi için ilgili kanunda belirtilen amirlerden izin alınması gerekmektedir. Bu nedenle savcılık suç duyurusunu aldıktan sonra ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak soruşturma evrakının bir örneğini ilgili idari makama göndererek soruşturma izni isteyecektir. Bu idari makam iddiaların soyut ve genel nitelikte olup olmaması, bulgu ve belgelere dayanıp dayanmaması gibi hususları inceleyerek soruşturma izni verilmesine veya soruşturma izni verilmemesine karar verecektir. Bu nedenle savcılığa verilen dilekçeler isim, adres gibi bilgileri içermeli, gerekçeli ve somut olmalıdır.
Yine Cumhuriyet Başsavcılıkları ile izin vermeye yetkili idari makamlar, ihbar ve şikâyetler hakkında daha önce inceleme yapılmış olması veya dilekçede somut bir olay belirtilmemesi hâlinde işleme koymama kararı verebilecektir. İdari makam tarafından verilen soruşturma izni verilmemesine veya işleme koymama kararlarına karşı duruma göre Bölge İdare Mahkemesi veya Danıştaya itiraz edilebilecektir. Bu süre kararın tebliğinden itibaren 10 gündür. İtirazlar, öncelikle incelenir ve en geç üç ay içindekarara bağlanır. Verilen kararlar kesindir. Başsavcılık tarafından verilen işleme koymama kararı için ise itiraz yolu öngörülmemiştir. Başsavcılıkkararı kesindir.
Son olarak tüm süreçlerde Cumhuriyet Savcılığı soruşturmaya yer olmadığı veya takipsizlik yani kovuşturmaya yer olmadığı kararı kararları verebilecektir. Bunlara karşı ise ilgili sulh ceza hâkimliğine itiraz edilebilecektir. İtiraz süresi de takipsizlik kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş (15) gündür. Bu itiraz üzerine verilen karar kesindir.
Herhangi bir nedenle kesinleşen kararlara karşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılabilecektir. Bu süre kararın öğrenilmesinden itibaren otuz (30) gündür. Anayasa Mahkemesi bu otuz günlük süreyi tebliğile değil kararın UYAP Sistemi’nden görülmesi ile başlatabilmektedir.
Kısacası kamu görevlilerinin görevi ile ilgili suçlardan yargılanması uzun ve sabır isteyen bir süreçtir. Özel bir usule tabi olması nedeniyle süreleri kaçırmamak için takibi önem arz etmektedir. Bir cezasızlık biçimi olarak uygulamada ne yazık ki gerekçe dahi göstermeden soruşturma izni vermeme ya da işleme koymama kararları verilebilmektedir. Depremde yaşanan ölümlere ilişkin kamu görevlileri hakkında verilen işleme koyamama, soruşturma izni vermeme gibi kararların yaşam hakkını ihlali ettiğini belirten Anayasa Mahkemesi'nin 2012/752 başvuru numaralı ve17.09.2013 tarihli Serpil Kerimoğlu ve diğerleri kararına ve yine AİHM’in14350/05, 15245/05 ve 16051/05 başvuru numaralı Özel ve diğerleri/Türkiye kararından yararlanılabilecektir.
B- ÖZEL HUKUK YÖNÜNDEN
a- Mirasçılık Belgesi (Veraset İlamı) Alınması: Deprem sonucu ölüm meydana gelmiş ise, ölenin mirasçılarının mirasçılık sıfatını ispat edebilmesi için öncelikle mirasçılık belgesi (veraset ilamı) alması gereklidir. (Türk Medeni Kanunu md. 598)
Yasal mirasçılardan biri, mirasçılık belgesini (veraset ilamını)
- Noterliğe veya
- Oturduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesine tek başına başvurarakalabilir.
Nüfus kayıtlarına göre yasal mirasçı olmayanlar, nüfus sicil müdürlüğüne ölüm belgesi bildirilemediği için nüfus kayıtlarında halen sağ görünen kişilerin mirasçıları, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanlar veya çift vatandaşlık durumu olanlar, mirasçılık belgesini noterlikten isteyemez, bu hâlde mirasçılardan biri oturduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesine başvurabilir (Noterlik Kanunu md. 71/B, HMK md. 11).
Mirasçılık sıfatının ispatı ve dolayısıyla mirasçılık belgesi, ölenin tarafı olduğu davaların takip edilebilmesi yanında ölümden itibaren dört (4) ayiçinde yerine getirilmesi gereken veraset intikal vergisi beyannamesi içinde gereklidir.
Mirasçılık belgesinin alınabilmesi için gerekli belgeler şunlardır:
- Eğer noterliğe başvuruluyorsa; başvuranın TC kimlik numarasının yazılı olduğu kimlik belgesi, yasal temsilcinin veya vekilin başvurması hâlinde temsilci olduğunu ispat eden belge (mahkeme kararı, vekâletnamevs.)
- Eğer sulh hukuk mahkemesine başvuruluyorsa; dilekçe yanında başvuranınTC kimlik numarasının yazılı olduğu kimlik belgesi, ölenin nüfuskayıt örneği, ölüm belgesi, yasal temsilcinin veya vekilin başvurmasıhâlinde temsilci olduğunu ispat eden belge (mahkeme kararı,vekâletname vs.)
Dolayısıyla öncelikle ölümün nüfus siciline kaydı gereklidir. Nüfus siciline ölümün kaydı için ölüm olayı, ilgili yönetmeliğe göre düzenlenen ölüm belgesiyle on (10) gün içinde nüfus sicil müdürlüğüne bildirilir. Doğalafetlerde vali veya kaymakam tarafından görevlendirilen memurlar ölümü bildirmekle yükümlüdür. Ölümün tespiti ve ölünün adli muayenesi burehberin sağlık hukukuna ilişkin kısmında açıklanmıştır.
Eğer kişinin cesedine ulaşılamamış ancak öldüğü düşünülüyorsa bu hâlde duruma göre ölümüne kesin gözle bakılan bir olayda kaybolduğu kabul edilerek “ölüm karinesi” hükümleri uygulanır. Ancak kişinin enkazdan sağ çıkmış olması ihtimal dahilinde ise bu hâlde “gaiplik” karinesi hükümleri uygulanır.
Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 32. maddesine göre “Bir kimse ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile müracaat edilen yerin mülkî idare amirinin emri ileölüm tutanağı düzenlenerek ölüm olayı işlenir. Bu madde uyarınca işlem yapılabilmesi için ölüm karinesi bulunan kişinin alt veya üst soyundan bir kişinin ya da kardeşlerinin, bunlar yoksa mirasçılarının dilekçe ile başvurarakolayı belgelendirmeleri ya da yetkili makamların durumu resmîbir yazı ile nüfus müdürlüğüne bildirmeleri gereklidir”. Böyle bir durumdaöldüğü düşünülen kişinin altsoyundan veya üstsoyundan bir kişi, kardeşleri,yoksa mirasçıları nüfus müdürlüğüne herhangi bir süre geçmesini beklemeden yazılı olarak başvurabilir.
Eğer kişinin ölümüne kesin gözle bakılmıyorsa Türk Medeni Kanunu’nun32. maddesine göre “Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisindenuzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerinemahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir”. Dolayısıyla böyle bir durumda mirasçı olabilecek kişiler kaybolan kişinin son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine en erken depremden itibaren bir (1) yıl sonrabaşvurabilir. Altı (6) ay arayla iki kez ilan verildikten sonra kişinin yaşayıpyaşamadığı hakkında bilgi edinilemezse gaiplik kararı verilir ve ölümebağlı haklar gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır.
Depremde aynı aileden birden fazla kişinin ölmesi hâlinde, hangi aileüyesinin daha önce öldüğü tespit edilemezse, “birlikte ölüm karinesi”geçerli olur. Türk Medeni Kanunu’nun 29. maddesine göre “Birden fazla kişiden hangisinin önce veya sonra öldüğü ispat edilemezse, hepsi aynıanda ölmüş sayılır”. Aynı anda ölmüş sayılmaları hâlinde ölen kişiler birbirinemirasçı olamaz.
Eğer mirasçılar mirası reddetmek istiyorsa ölümden itibaren üç ay içindeölenin son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine sözlü veya yazılıbeyanla ret hakkını kullanabilir. Eğer mirasçılar ölümü daha geç öğrenmişse süre ölümü öğrenmelerinden itibaren işler.
b- Delil Tespiti Yaptırılması: Bina, dükkân gibi taşınmaz veya otomobil, kamyon, mobilya, mefruşat vb. gibi taşınır mallarda oluşan maddi zararlardan dolayı, gerek idarelere karşı gerekse özel kişilere karşı açılabilecek tazminat davalarına esasolmak ve delil teşkil etmek üzere hasarlı malların bulunduğu yerdeki Sulh Hukuk veya Asliye Hukuk Mahkemesine yazılı olarak (dilekçe) başvuruda bulunularak delil tespiti yaptırmak gerekmektedir. İdarenin hizmet kusuruna dayalı olarak tazmin yükümlülüğü kapsamında idaremahkemelerinde dava açılacak ise idare mahkemelerinden de dava açıldıktan sonra (uygulaması çok olmamakla birlikte) delil tespiti yaptırılması istenebilir. Ancak sulh ve asliye hukuk mahkemelerinde uygulanırlık hızlı ve daha çabuk olacağından sürelere riayet açısından bu mahkemelerin tercih edilmesi daha uygun olacaktır.
Yargısal süreçlerin hızlı ve güvenilir işletilebilmesi için destek verebilecek üniversiteler, meslek odaları, enstitüler ve derneklerden faydalanılması yerinde olacaktır.
Delil tespit istemi başvurusunu zarara veya hasara uğrayan malların sahibi olan kişilerin, bunlar sağ ise kendi, sağ değil ise mirasçılarından herhangi birinin yapması ve başvuru dilekçesinde hasara uğrayan malvarlığının durumu ile zarar miktarının tespitini istemesi önemlidir.
Vatandaş olarak bizzat veya vekillerinizin notere başvurusu ile internette yer alan haberleri, videoları (özellikle yapı kayıt belgelerinin yok edilmeye çalışıldığı haber ve videoları) e-tespit yoluyla tespit ettirip kanıt niteliğinde resmileştirebilmek de mümkündür.
Yapı enkazının ya da hasar gören taşınır malların delil tespiti yapılmadan kaldırılmış olması veya başkaca bir mücbir nedenle delil tespiti yaptırmak mümkün olmadığı takdirde Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair 7269 sayılı yasanın13/a maddesi ile yetkilendirilen kurum ve kuruluşlarca düzenlenmiş olan Hasar Tespit Raporlarına da açılacak tazminat davalarında delil olarakdayanmak mümkündür. Aynı zamanda yetkili kurum ve kuruluşlarca düzenlenmiş emsal hasar tespit raporlarına da delil olarak dayanmak mümkündür.
Ancak açılacak davalarda, özellikle kamu idareleri aleyhine açılacak davalarda idarelerin taraf olacağı ve idarelere de kusur yüklenebileceği de dikkate alındığında, zarar-ziyan tespitlerini kamu idaresinin insafına bırakmadan depremzedeler tarafından sayılan mahkemelere başvurularak yaptırılmaları, gerçeğin açığa çıkarılması yönünden daha isabetli olacaktır.
Bir kısmını bu sayfada yayınladığımız güncel ve son derece yararlı sözkonusu rehberin tümüne Türkiye Barolar Birliği'nin web sitesinden ulaşabilirsiniz...
REHBERİN TÜMÜNE ULAŞMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN
9 Mart 2023
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.