Geçtiğimiz günlerde, pek eşi benzeri olmayan sorumlulukları olan mühendis bir yönetici ile, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB)’nin Genel Sekreter Yardımcısı Doç. Dr. Pelin Alpkökin ile kısa(!) sayılabilecek bir zaman geçirdik... Bu zaman zarfında iki üç şantiye ziyaret ettik ve fırsat bulduğumuzda(!) kendisine bazı sorular yönelttik. Görüşme esnasında hem İBB Çevre Koruma & Kontrol Dairesi Başkanlığı ile Raylı Sistem Dairesi Başkanlığı kendisine bağlı olan Alpkökin’i biraz daha yakından tanıma fırsatı bulduk hem de bu devasa şehirde yapılan etkileyici işlerin güncel durumunu öğrendik...
Şantiye: İBB Genel Sekreter Yardımcısısınız... Hem Raylı Sistemler hem de Çevre Koruma daireleri size bağlı...
Pelin Alpkökin: Evet, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki 7 genel sekreter yardımcısından biriyim. Kurumumuzda, her genel sekreter yardımcısının sorumlu olduğu daire başkanlıkları var. Ben de Raylı Sistemler Dairesi Başkanlığı ile Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı’ndan sorumluyum.
Çevre Koruma Daire Başkanlığı birçok çevre projesiyle ilgileniyor. İklim değişikliği ile ilgili yapılan çalışmalar, atık yönetimi, deniz ve çevre temizliği, yönetmeliklere uygun hafriyat döküm işleri ve gemilerden atık toplama gibi çok farklı sorumlulukları var. Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi olarak şu andaki en büyük gündemimiz, Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun, 2019’da Kopenhag’da imzaladığı, İstanbul’un karbon ayak izinin azaltılmasına dair taahhüdü çerçevesinde yaptığımız çalışmalar. Amacımız 2050’de karbon nötr bir şehir olabilmek. Kyoto Protokolü’nden bir adım daha ötede olan bu anlaşmaya Türkiye’den imza atan tek belediyeyiz. Dolayısıyla bu önemli ve bir o kadar da zor hedef doğrultusunda ilerliyoruz.
“Amacımız 2050’de karbon nötr bir şehir olabilmek. Bu önemli ve zor hedef doğrultusunda ilerliyoruz...”
Şantiye: Çevre yatırımları konusunda önceliklendirdikleriniz neler?
Pelin Alpkökin: Bizim en büyük yatırımlarımızdan biri Anadolu yakasında yeni bir katı atıktan elektrik üretimi tesisi; bu konuda çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz. Dolayısıyla hem Çevre Koruma hem de Raylı Sistem Dairesi Başkanlığı olarak şehrin karbon nötr hedefleri çerçevesinde yol alıyoruz.
Şantiye: Raylı Sistem Dairesi Başkanlığı’nın şu anda gündeminde neler var? Hangi projeler yürüyor?
Pelin Alpkökin: Raylı Sistem Dairesi Başkanlığı’nın aslında 3 temel hedefi var. Birincisi, mevcutta yapımı devam eden hatları tamamlamak. Göreve geldiğimizde yaklaşık 140 kilometre inşaatı durdurulmuş raylı sistem hattı vardı. Mesela Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli Metro Hattı neredeyse terk edilmiş bir görünümdeydi. Ümraniye-Ataşehir-Göztepe hattı da benzer şekilde durmuş bir hattı. Özellikle şaftları açılıp bırakılmış kazı alanlarında ve tünellerde iki yıl sonra tekrar çalışmaya başlamak oldukça zor oldu. Belediye olarak raylı sistem projelerini çok önemsiyoruz. Başkanımızın vizyonu, metro çalışmalarının hiçbir zaman durmayacağı yönünde. Uluslararası krediler, Eurobond ihracı ve özkaynaklarımızla projeleri kesintisiz sürdürmeye çalışıyoruz.
Şu an devam eden işlerimizin yerleşim yoğun bölgelerde istasyon sayısı 86. Yani ihalesi yapılmış, yapımı devam eden veya başlayacağımız 86 istasyonumuz var. Kaç km tünel açtığınız önemli, ancak istasyon sayısı ve lokasyonu da önemli... Çünkü tüm yolcu erişimi bu noktalardan ve yapım tekniği ve zorluğu açısından istasyon kazı ve yapımları da bir o kadar zorlayıcı olabiliyor İstabul gibi yoğun yerleşim ve hareketliliğe sahip şehirlerde.
Kent içi projelerde 500 milyon dolar üstü projeler “mega proje” olarak tanımlanır. Tramvay ve füniküleri bir kenara koyduğunuz zaman 8 tane mega projeyi şu anda yönetiyoruz. Artı, iki tanesinin de parasını ödüyoruz. Çünkü Ulaştırma Bakanlığının bu hatlarda yıllarca süren yapım işi sonrasında hatları tamamlayıp, İBB’ye devrettiği bu projelerin bedelini aylık yüksek kesintiler ile bir yıldan kısa bir sürede kesiyor. Diğer bir ifadeyle Bakanlık yapım süresinde yıllar içinde ödeme yapıyor, örneğin Sabiha Gökçen Havalimanı’nda 7 yıl, ama İBB’den 10 ayda toplam proje bedelini aylık olarak kesiyor. Ayrıca bu hatların metro temin işini de İBB olarak biz yapıyoruz.
Metro İstanbul’un binin üzerinde araçtan oluşan bir filosu var. Büyük bir filo. Yeni araç alım ihalelerimiz devam ediyor. Orta vadede metro ve tramvay hatlarımız için beş yüzün üzerinde araç almamız gerekiyor. Yeni ve daha büyük bir filo ile daha sık işletme ve daha konforlu yolculuk sunmak, İBB için ikinci hedefimiz.
Üçüncüsü de planladığımız ve tasarladığımız yeni tramvay, metro, füniküler hatlarıyla ilgili. Bunlardan en önemlisi HIZRAY projemiz.
Şantiye: HIZRAY oldukça dikkat çekici bir proje olarak göze çarpıyor... Biraz daha ayrıntı alabilir miyiz?
Pelin Alpkökin: İstanbul, 20 milyon nüfusu olan bir şehir ve mevcut metro, tramvay hatları yetmeyebiliyor. Bunu desteklemek için projelendirdiğimiz HIZRAY, kenti doğu-batı ekseninde bir uçtan bir uca oldukça kısa sayılacak bir sürede kat edebilecek. Bu tamamıyla yeni nesil bir toplu taşıma örneği. Şu an detaylı ön tasarımları ve fizibilitesi tamamlandı. Artık bundan sonra gerekli izinlerin alınıp ihale sürecinin başlaması bekleniyor.
“HIZRAY ile Beylikdüzü’nden Sabiha Gökçen Havalimanı’na 55 dakika gibi bir sürede ulaşım sağlanabilecek...”
Raylı sistem ağı içinde konvansiyonel metrolardan farklı bir proje olan HIZRAY ile Beylikdüzü’nden Sabiha Gökçen Havalimanı’na 55 dakika gibi bir sürede ulaşım sağlanabilecek. Günde 1,5 milyon yolcu taşıyacağı öngörülüyor. Yeni nesil ve ekspres metro olarak tasarlanan, yüksek hıza sahip HIZRAY, 74,5 km uzunluğunda ve tümü yeraltı olmak üzere 13 istasyondan oluşacak. Her istasyonda işletme altındaki ve yapımı devam eden diğer metro hatları ile entegrasyon sağlanacak. HIZRAY’ın fizibilite ve projelendirme çalışmaları 2020 yılı sonunda başlatılmıştı. Finansman görüşmelerini sürdürdüğümüz proje, İstanbul’un ulaşım sorununu ciddi oranda çözebilecek bir potansiyele sahip.
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Doç. Dr. Pelin Alpkökin ve İBB Raylı Sistemler Daire Başkanı Ceyhun Avşar
Şantiye: Geçenlerde geniş katılımlı bir çalıştay düzenlemiştiniz... HIZRAY projesi özelinde ihtiyacınız olan şeyler neler?
Pelin Alpkökin: Tasarlanan projenin en önemli amacı ekonomik süre ve teknik açıdan en uygun şartlarda yapılabilir olması. Misal, TBM üreticilerinin böyle büyük bir projeye uygun üretim yapıp yapamayacakları, yapabileceklerse kaç ayda teslim edebilecekleri, kaç adet imal edebilecekleri, çıkan hafriyatın dökümü gibi bilgilere ve ortak çalışmalara ihtiyacımız oluyor. Çünkü böylesine büyük ölçekli bir işe girerken, tedarikçilerimizin ve partnerlerimizin kapasitelerini, yeterli altyapıya sahip olup olmadıklarını da net biliyor olmamız şart. Tek parça halinde 74,5 kilometrelik bir inşaattan bahsediyoruz. Tüm olasılıkları gözden geçirmemiz gerekiyor. Güç, enerji, deprem gibi birçok parametre göz önünde bulundurulmalı. Mesela İstanbul’daki metro istasyonları arasındaki ortalama mesafe 1 kilometredir ama HIZRAY’da bu aralık 6 kilometre olacak. 6 kilometre açıklığa çıkıldığı zaman güvenlik parametreleri de tümüyle değişiyor ve farklı çözümlere ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla bizim de bilgiye ve desteğe ihtiyacımız olduğundan hem yurtiçi hem yurtdışındaki tüm sektör kuruluşlarının konudan haberdar olmasını istedik. Birçok ülkeden, birçok uzmandan görüş aldık. Katılımcı bir çalışma arzuluyoruz.
Şantiye: Büyük projeleri hayata geçiren bir kurum olarak zorlandığınız konular neler oluyor?
Pelin Alpkökin: İBB ile çalışan yüklenici ve müşavir ekipler genelde Türkiye’nin en iyi ekipleri... Dolayısıyla gerek tünelcilik gerek elektromekanik ve daha birçok konuda teknik olarak çözemeyeceğimiz pek bir konu olmuyor. Şantiyede teknik konular masalarda tartışılıyor, herkes fikrini söylüyor ama Ekrem Başkanımızın koyduğu vizyon olan “Ortak Akıl”a herkes saygı gösteriyor ve bundan besleniyoruz. Herkes ortak bir noktada buluşuyor. “Dediğim olacak” diye bir yaklaşımımız yok. Fikirler tartışılıyor, en doğru olan bulunup, icraata geçiliyor. Büyük bir kamu görevi görüyoruz. Metrolar siyaset üstü yatırımlardır.
“En çok izin alım süreçlerinde problem yaşıyoruz...”
Yer teslimleriyle ilgili yaşanan problemler de bir şekilde alternatifler sayesinde çözülüyor. En zorlandığımız konu ise, aslında kolaylıkla bulduğumuz krediler için makro anlamda izinlerin alım süreçlerinde yaşadığımız problemler. İBB Meclisi, ardından T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, onun ardından da Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan izin alım süreçleri cidden yorucu ve yıpratıcı. Fakat bu izinler olmadan da kredi almak mümkün olamıyor. Dolayısıyla finansman bulmakta, İBB’nin yüksek kredibilitesi nedeniyle sıkıntı yaşamıyoruz ama izin alım süreçleri meşakkatli oluyor.
Şantiye: İstanbul gibi hem nüfus yoğunluğu hem de coğrafik ve jeolojik açıdan zorlu bir şehirde metro inşaatlarında yaşanan teknik zorlukları özetleyebilir misiniz?
Pelin Alpkökin: Birincisi çok kalabalık bir şehirde çalışıyoruz. Böylesine dolu bir şehirde rahat çalışma alanlarını her yerde bulamıyoruz. Dolayısıyla kısıtlarımız artıyor. Mobilizasyon alanlarının zorluğunu ilk sıraya koyabilirim. İkincisi, genelde metro hatları ve istasyon yapıları çoğunlukla doğalgaz, elektrik ve temiz-pis su hatlarıyla karşılaştığından deplase işlerimiz çok oluyor.
“İstanbul’da tünel ve istasyon kazılarının çevresinde ruhsatsız ve sağlam olmayan birçok yapının oluşturduğu riskler var. Bu yapılar için çok fazla önlem alınması gerekiyor...”
Diğer taraftan kazı aşamasında da yine mobilizasyondan kaynaklı problemler yaşıyoruz. Bizim işlerimiz 24 saat devam eden işler olduğundan o devamlılığı sağlayacak döküm alanlarının, beton imalatlarının, şantiyedeki tüm mobilizasyonun sağlanması gerekiyor. İlave olarak şehir şantiyeciliğinin diğer karayolları tünellerinden farkı da, çevresel etkisinin fazla olması. Şehrin içinde çalıştığımız için çok fazla yapıyla etkileşim içerisindeyiz. Özellikle tünel ve istasyon kazıları esnasında çevrede yapısal fonksiyonu eski yönetmeliklere göre yapılmış veya ruhsatsız ve sağlam olmayan birçok yapının oluşturduğu riskler var. Çünkü bu yapılar, kazıların yapılması esnasında oluşan deformasyon değerlerinin dayanımlarını karşılayamayan yapılar olabiliyor. Ve bu yapılar için çok fazla önlem almanız gerekiyor. Bu da çevresel anlamda iki aşamalı bir etki oluşturuyor. Birincisi güvenlik amacıyla yapmanız gereken işlemler. Eğer tünel kazısıyla bina etkileşimi belirli bir deformasyon değerinin üzerine çıkıyorsa bu binaların boşaltılması gerekiyor. Ya da zorunluluksa yıkılması gerekiyor. Bu bizim güvenlik amaçlı yapmamız gereken zorunlu bir işlem. Tabii bunun bir de sosyal etkileri var. Sosyal etkilerinin de yönetilmesi gerekiyor. Vatandaşları mağdur etmeden düzenli bir şekilde yapılması şart. Bir diğer şehir içi çalışma zorluğumuz da buradan kaynaklanıyor.
Metro projelerinin birbirini takip eden, hiç durmadan yapılması gereken çok fazla aktivitesi vardır. Sahada mobilize olmanız; altyapı deplasmanlarını yapmanız; mobilize olduğunuz alanların genişliği, konumu ve durumuna bağlı olarak oluşturduğunuz trafik yükünü dikkate almanız; yeni trafik sirkülasyon paftaları oluşturmanız; kazılar sonrası betonarme imalatı yapmanız; ince ve elektromekanik işlemlerin tamamlanması... Ve tabii ki her biri ayrı, birbirinden bağımsız istasyon yapılarının inşaatını tamamlamanız ve bunları yeraltında tünellerle birbirlerine bağlamanız... Yani hem istasyon yapılarında eşzamanlı devam etmeniz gereken aktiviteler hem tünellerde eşzamanlı devam etmeniz gereken birçok aktivite var. Binlerce aktivitenin organize edilmesi gereken bir operasyonu yönetmek başlı başına zor.
Şantiye: İstasyon ya da hat oluşturulurken sosyolojik ve çevresel unsurlar da göz önünde bulunduruluyor değil mi?
Pelin Alpkökin: Tabii bu Türkiye için yeni bir konu... Mesela artık istasyon üzeri alanları ve istasyon içi bazı hacimleri de farklı bir bakış açısı ile düzenleme gayreti içine girdik. İstasyon üzerlerinde kreş, kent lokantası, istasyon içlerinde kütüphane, gençlik merkezi gibi ufak tefek yapılar yapıyoruz. İstasyonun hem içerisinde oluşan mekanlarda ve boş mahallerde hem de istasyonun üzerindeki alanlarda bölgenin ihtiyacı olan sosyal donatıları eklemeye çalışıyoruz. Tasarım konseptini, istasyonun tipolojisini belirlerken de bu yaklaşımla hareket etmek bizler için de yeni bir durum. Mesela Hisarüstü-Aşiyan Füniküler Hattında güzel şeyler yapılabildi. Hisarüstü’nde hoş bir meydan oluşturuldu. Muhtarlık binasını, taksi durağını düzenledik. Halk Ekmek ve Kent Lokantası açıldı. Girişte, Boğaziçi’ni tasvir eden bir rölyef çalışması yapıldı. Aşağıda Şehir Hatlarının bir sergisi var. Öğrencilerin yurda gidip gelmeleri için Kandilli’deki iskeleler oluşturuldu. BELTUR Kafe açıldı. O bölgede hala bazı eksiklerimiz var ama keyifli bir ortamı sağlayabildik. Dolayısıyla sadece yolcu taşımak değil, sahip olunan boş hacimlerde özellikle gençlerin sanatsal, sosyal veya bilimsel ihtiyaçlarını karşılamayı da önemsiyor ve projelerimize dahil ediyoruz.
Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli Metro şantiyesi... İBB Raylı Sistem Dairesi, müşavir firma Yüksel Proje ve yüklenici firma Doğuş İnşaat yetkilileriyle toplantıda...
Şantiye: Hattın gittiği bölge, istasyonun bulunduğu mahalle ekonomik olarak da değerleniyor...
Pelin Alpkökin: Tabii ki... Fakat bu konuda maalesef Türkiye’de tam bir bilinç edinilmiş değil. Bu beni üzen konulardan biri. Metro yatırımları genelde yurtdışında, bölgedeki ticari kuruluşlara da ciddi fayda sağladığı için, o kuruluşların da desteklerini alır. Özel sektör, yanı başına gelecek metroya destek olur. Mesela Kore’de Havaray projesi istasyonunun yakınındaki bir AVM neredeyse istasyonun tüm maliyetini karşıladı. Başka bir istasyonun maliyeti de oradaki bir okul tarafından karşılandı. Fakat bu durum Türkiye’de çok idrak edilmiyor. İşin doğası gereği bence bölge işletmelerinin gelip tasarım ve planlama aşamasında projeye dahil olması, katkı sunması gerekiyor. Çünkü en büyük faydayı yıllar içinde onlar edinecekler. Hem yapılan ticaret hacmi hem de gayrimenkul değerleri inanılmaz artıyor. Dünyada, söz konusu bölgenin ticaret hacmine yüzde 45’lik ekstra bir şey sağlıyorsanız, o işin maliyetinin bir kısmını da bölge kuruluşlarının karşılaması, projeye destek olması normal karşılanmalı. Bu şekilde ancak hizmet daha da yaygınlaşabilir. Güncel mevzuatın bu bilinçle güncellenmesi gerektiğine inanıyorum.
Şantiye: Bu görevi bıraktığınızda İstanbul’da neyi çözmüş, neleri yapmış olmayı istersiniz?
Pelin Alpkökin: Doğru hatları, doğru projeleri planladık, tasarladık ve önceliklendirdik. Olması gerekenleri gündeme alık. Mesela HIZRAY, Sefaköy-Beylikdüzü (TÜYAP) Metro Hattı ve cadde tramvaylarını planlamış ve tasarlamış olmaktan mutluluk duyuyorum. İkincisi, durmuş, kimsenin tekrar başlayabileceğine inanmadığı projeleri ekip olarak ayağa kaldırdık. Finansal sürdürülebilirliklerini sağladık, bunları pandemi ve ekonomik olumsuzluklara rağmen teker teker açıyoruz. Bunları bu şartlarda pırıl pırıl bir ekiple başarmış olmak oldukça gurur verici. Tamamen durmuş hatlarda, durmuş işlerden dolayı motivasyonunu kaybetmiş ekip şimdi 7/24 sahada daha da büyük bir şekilde çalışıyor. Ekibi büyüttük, bu da çok önemli bir şey. İşin teknolojisini, ilmini, bilimini gençlere aşıladık. Güzel bir geleceğe yönelik insan kaynağı yetiştiriyoruz. Bunu sadece İdare olarak değil, Yüklenicisi ve Müşaviri ile birlikte başarıyoruz. Hatları zaten açacağız, açmak zorundayız. Hatları açmış olmak başarı mı? Yapmamız gereken bir görev. Ama buradaki hikayeyi, inancı, genç ve kadın istihdamını artırmak, know-how’ı çeşitlendirmek, paylaştırmak, doğru hatları planlamak ve önceliklendirmek asli olarak beni daha da mutlu ediyor. Durmuş bir sistemi böylesine ayağa kaldırmak ayrı bir mutluluk...
Şantiye: İnşaat sektörü ile muhatapsınız. Hizmet, çözüm bekleyen tarafsınız... Bu kapsamda inşaat sektörü ve aktörleri ile ilgili yorumlarınız, onlardan beklentileriniz nelerdir?
Pelin Alpkökin: Altyapı sektöründe inşaat firmalarımızın çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Uluslararası anlamda da çok tecrübeliler. Raylı sistemlerde en önemli şey teknolojik gelişmeyi sağlamaktır. Bu anlamda sektör firmaları, malzeme ve ekipmanda yurtdışına olan bağımlılığımızı azaltacak çözümler geliştirebilirler. Teknolojik araç ve ekipmanı Türkiye’de üretmek, üretilmesini teşvik etmek, ülke içinde yan sanayiyi güçlendirmek bence en önemli konu. Yurtdışına bağımlılığımızı minimize etmemiz gerekiyor.
Şantiye: Bugünkü şantiye toplantınızın amacı ne, kimlerle birlikte olacaksınız?
Pelin Alpkökin: Tüm şantiyeler için aylık geniş kapsamlı koordinasyon toplantılarına katılmayı önemsiyorum. Bugün Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli metro inşaatının şantiyesindeyiz. Açılışı bizi en heyecanlandıran işlerden biri. Benim dışımda zaten haftada bir veya iki kere yapılan bir toplantı. Aslında bu, “magic triangle” denilen İdare, Müşavir ve Yüklenici ilişkisinin yuvarlak bir masa etrafında somutlaşmış bir hali. Bugünkü toplantıda ise Müşavir Firma Yüksel Proje ve Yüklenici firma Doğuş İnşaat’tan arkadaşlarla birlikteyiz.
Şantiye: Sizin akademik hayatınız da devam ediyor değil mi?
Pelin Alpkökin: Evet İTÜ İnşaat Fakültesi’nde öğretim üyesiyim. Üniversitede asıl uzmanlık alanım altyapılarda uluslararası sözleşme yönetimi, uluslararası uyuşmazlıklar, ulaşım planlaması ve raylı sistem planlaması. Bugün bir doktora öğrencimin jüri sunumu vardı ama maalesef işlerin yoğunluğundan katılamadım. Ama sonradan telafi ediyorum. Uygun olduğum bir zamanda geliyor, uzun uzun anlatıyorum. Bu şekilde en azından yüksek lisans-doktora öğrencilerime yardımcı olmaya çalışıyorum. İBB’ye geldiğim ilk iki sene derslere girebiliyordum ama sonrasında bu pek mümkün olamadı.
Şantiye: İnşaat mühendisliğine ilginiz nasıl oluştu?
Pelin Alpkökin: Aslında istediğim meslek gemi inşaatı mühendisliğiydi. Fakat gemi inşaatı mühendisliği bölümünden daha yüksek puan alınca inşaat mühendisliğini kazanmış oldum. İTÜ’lü olmaktan, inşaat fakültesinde eğitim almaktan ve mesleğimden memnunum. Lisans eğitimi sonrası yine aynı fakültede yüksek lisans eğitimimi tamamladım ve ardından Yeditepe Üniversitesi’nde MBA yaptım. İTÜ’de araştırma görevlisi olarak çalıştım ve Japonya’da doktoramı burslu tamamladım. İki yıl çalıştığım Japonya’da Japonca da öğrendim. Türkiye’ye dönüşümde hem akademisyenliğe devam ettim hem de o zaman devam eden Marmaray projesinde görev aldım. Sözleşme yönetimi departmanında danışman olarak çalıştım. Onun dışında Japonya’da da bazı projelerde yer aldım.
“Yabancı misafirlerimiz yaptıklarımızı şaşkınlıkla izliyor ve dinliyor...”
Şantiye: Bugünlerde de akademisyenlikten sonra oldukça ağır bir görev üstleniyorsunuz...
Pelin Alpkökin: Ben aslında hiçbir zaman sadece akademisyenliği yalnızca teorik olarak yaşayan biri olmadım. Hep bilfiil sektörün, pratiğin içindeydim. Fakat İBB’de Raylı Sistem Dairesi Başkanı olarak göreve başladığımda bu işin bu kadar ağır olduğunu tahmin etmemiştim. Burası devasa, çok etkileyici işlerin yapıldığı bir yer. Çok yoğun. Birçok yabancı uzman ve bürokrat, finans dünyasından misafirlerimize, paydaşlarımıza yaptıklarımızı anlatınca onlar da şaşkınlıkla dinliyorlar. Daha önce Marmaray’da da çalışmıştım ama o bile çok özel bir proje olmasına rağmen tek bir projeydi. Burada ise onun gibi 8 tane büyük ölçekli projeyi aynı anda yürütüyoruz.
Şantiye: Diğer şehir belediyeleri size danışıyorlar, tecrübelerinizden yararlanmak istiyorlar mı? En çok ne soruyorlar mesela?
Pelin Alpkökin: Genelde mevzuatla alakalı konuları soruyorlar. Türkiye’deki belediyelerin genelde, İstanbul’daki kadar büyük hacimli metro projeleri değil de tramvay veya füniküler yatırımları olduğundan sorular da genelde bu yönde oluyor. Elimizden geldiğince önerilerde bulunmaya çalışıyoruz. Hatta bu amaçla bir iki şehir ziyaretim de olmuştu. Ayrıca tabii şantiyelerimizi ve projeleri görmeye birçok şehirden meslektaşlarımız geliyor.
400. SAYI ZENGİN İÇERİĞİYLE E-DERGİ OLARAK DA YAYINDA... TIKLAYIN
8 Ağustos 2023
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.