Avrupa’nın en köklü mimarlık ofislerinden HPP’nin Türkiye Direktörü Buğrahan Şirin, enerji korunumu zayıf, alanı verimsiz kullanan, esnek ve ileriye dönük fırsatlar sunmayan projeleri “kaynak israfı” olarak gördüklerini, bu konuda mevcut sertifika sistemleri ile üretim yapmalarının dışında deneysel projelerde de yer aldıklarını vurguluyor ve “Bugünkü teknoloji ve bilgi birikimi ile döngüsel bir kaynak kullanımı mümkünken buna ayak diremek, insanlık onurunu inciten bir durum” diyor...
Şantiye: Yapıların yeşil, sürdürülebilir ve verimli olmaları sizce neden önemli?
Buğrahan Şirin: Teknolojinin bu denli ilerlediği, artık Mars’a ulaşmayı hedefleyen bir insanlığın belki de en başarısız olduğu konulardan bir tanesi, dünya kaynaklarını acımasızca kullanmasıdır. Bitmez tükenmez gibi görerek bu dünyanın kısıtlı kaynaklarını hoyratça kullandık ve kullanmaya devam ediyoruz. Bu akıl alacak bir iş değil. Bugünkü teknoloji ve bilgi birikimi ile teoride tümüyle döngüsel bir kaynak kullanımı mümkünken buna ayak diremek insanlık onurunu inciten bir durum.
Şantiye: Mimari bir ofis olarak binaların Yeşil / Sürdürülebilirliğine yaklaşımınız nedir?
Buğrahan Şirin: HPP olarak sürdürülebilirlik konusunda kurumsal bir hassasiyetimiz var. Enerji korunumu yüksek olmayan, verimsiz alan kullanımı olan, esnek ve ileriye dönük fırsatlar sunmayan projeleri kaynak israfı olarak görüyoruz. Bu konuda piyasadaki sertifika sistemleri ile üretim yapmamızın dışında deneysel projelerde de yer alıyoruz. Bunların en önemlilerinden biri Düsseldorf’taki Cradle binasıdır. Bu bina döngüsel ekonomi kavramı ile bir yapı malzemesi deposu gibi inşa ediliyor. Binanın tüm malzemeleri ve geri dönüşüm kılavuzları online kamuya açık bir platformda sunuluyor. Bu şekilde yıkım veya yenileme durumunda tüm malzemeler bilinçli döngüsel bir sürece girebiliyor. Bu hem çevresel hem de finansal olarak ciddi avantajlar sağlıyor.
Şantiye: Bina tasarımında hassasiyetleriniz nelerdir?
Buğrahan Şirin: Biz tasarım ve projelendirme yaparken bu hassasiyeti kişiselleştirerek projelerimize bir refleks olarak yansıtmanın çabasını veriyoruz. Bir binanın, olduğu yerde 5 derece dönmesi, bazen enerji verimliliğinde yüzde 10 etki edebiliyor. Veya çekirdek konumu ve cephe karakteri yüzde 20’lerde etki edebiliyor. Bir çizginin bir metre ileri alınması bizim için 10 saniyelik bir iş iken, realitede bunun ciddi etkileri oluşuyor. Türkiye’deki her binada yüzde 5’lik bir enerji talep azalması olduğunu düşünün, bunun kümülatif etkisi çok büyüktür. Bu yüzden sorumluluğumuz büyük.
Şantiye: Türkiye’de Yeşil Bina inşa ederken ne tür sıkıntılar, deneyimler yaşıyorsunuz?
Buğrahan Şirin: Türkiye gelişmekte olan bir ülke. Bu yüzden kaynakları kısıtlı. Bunun farkında olan sektör aktörleri değişime ve yeniliklere refleks olarak direnç gösteriyorlar. İlk yatırım maliyeti ile ileride oluşacak değer ve işletme maliyetine olumlu etkileri kabul ettirmek konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Bunda kaynak sıkıntısı yanında ticari döngülerin kısa vadeli olması da etkili. Bir binayı yapan yatırımcı/geliştirici, projeden çok erken çıkarak kara geçmeye çalışıyor. Halbuki gelişmiş pazarlarda farklı stratejileri de görüyoruz. Örneğin bir ofis binasını biter bitmez kat kat satıp çıkmak, pazarda bir gelenek olmuş. Oysa ki binayı kiracılar ile doldurarak bir gelir akışı oluşturduktan sonra mülkün tek olarak satışı çok daha karlı bir iş. Geliştiricilerimiz o kadar bekleyemiyor. Bu yüzden de ilk yatırım maliyetini gereğinden fazla önemsiyor.
Şantiye: Konuyla ilgili olarak Avrupa ile kıyasladığınızda gözlemleriniz ne oluyor?
Buğrahan Şirin: Avrupa’da mevzuat çok daha detaylı. Yapılacak iş ciddi anlamda tanımlanıyor. Bizde kağıt üzerindeki yazılı olanın üzerinden bin bir oyunla tamamen farklı çıkarımlar yapmak bir el alışkanlığı olmuş durumda. Avrupa ile olan en büyük farkımız bu. Mevzuatın detaylanması ve bunlara uyumun takip edilmesi gerekiyor. Onun dışında malzeme ve teknoloji gibi konularda çok bir fark olduğu söylenemez.
Şantiye: Türkiye’nin önündeki engeller nedir? Neden arzu edilen ivme yakalanamıyor?
Buğrahan Şirin: Benim dönüp dolaşıp geldiğim nokta hep mevzuat konusudur. Burada yapacak çok iş var. Sektördeki tüm aktörlerin rolleri, kapsamları ve standartları tanımlanmalı, tanımlı ise uyumu kontrol edilmelidir. Örneğin mimari proje konusunda tam bir kaos hakim. Firmaların teslimleri birbirinden çok farklı detaylarda. Biz binanın her noktasını özenle detaylar ve tanımlarken, diğer bir firma çok daha az detay çizerek fiyatını düşürüp ihaleler ile iş alıyor. Bu gibi bir durumda ya biz de piyasaya uyup kaliteyi düşüreceğiz ya da dükkanı kapatacağız. Halbuki teslim ve üretim elma-elma olmalı ki fiyatlar yaklaşsın ve seçim nedeni “kalite” olsun. Almanya’da mimarların ücretleri arasında yüzde 5’ten fazla fark oluştuğunda yatırımcı şüpheye düşer. Ücretler benzer olduğu için yarış kalitede ve hizmette ortaya çıkar. Bu sağlık sektöründe de böyle. Özel sigorta firmalarının fiyatları yüzde 16 ile sabitlenmiş durumda. Bu yüzden rekabetleri kalite ile oluyor. Bizde de bu anlayış hakim olmadıkça sektörün ilerlemesi zor.
"HPP 13 farklı ofisi ile Avrupa'daki en kapsamlı mimarlık ofislerinden biri"
“HPP Mimarlık, 1933 senesinde Helmut Hentrich ve Hans Heuser isimli iki mimar tarafından kurulmuş bir tasarım ve projelendirme firması. Heuser’in erken vefatı ile yerine Hubert Petschnigg geçmiş ve HPP’nin ilk “P”si olmuş. Sonradan eklenen “Partnerler” de sonraki “P”yi oluşturmuş. Firma bugün beşinci kuşağa geçerken 7 sermayedar tarafından yönetiliyor. Beş yüze yaklaşan mimar çalışanı ve 13 farklı ofisi ile Avrupa’daki en kapasiteli ofislerden biri. HPP’nin İstanbul ofisi ise benim önayak olmam ve şirket ortaklarından Gerhard Feldmeyer’in desteği ile 2012 senesinde gerçekleşti. O zamandan bugüne her alanda hizmet verebilen, 25 kişilik yetkin bir ekibe ulaştık. Pek çok yabancı firmadan farklı olarak imza yetkimiz olup, fiziken Türkiye’de olmamızdan dolayı projelerimizin müellifliğini alarak anahtar çevirene kadar hizmet verebiliyoruz...”
"Türkiye’deki ilk projemiz AND Kozyatağı’ydı"
“Türkiye ofisimizin projelerinin hemen hemen hepsi bir yarışma süreci sonucu oluştu. İlk biten binamız olan AND Kozyatağı yarışmasında 7 uluslararası firma yarışmıştı. İçinde pek çok ilkleri barındıran bu proje ile İstanbul ofisimizi geliştirme imkanı edinmiştik. Almanya’dan getirdiğimiz bilgi birikimi ve standartları bu binada uygulama imkana sahiptik. Bu noktada yatırımcı Anadolu Grubu’nun vizyonu çok değerliydi. Daha sonra yine uluslararası bir yarışma olan Pastel projesini kazandık. 1200 konutluk bu proje oturumu ile sektörde ezber bozan ve çok başarılı bir proje olarak tamamlandı. Bu arada TOKİ ile ilk ve tek işimiz olan Makro ticari alanları projemizi tamamladık. Son dönemde göz önünde olan bir projemiz de Maslak Square binasıdır. O da bölgede çok farklı özellikleri ile öncü bir bina olarak tamamlandı. Maslak Square ve AND Pastel projeleri Almanya’daki standartları uygulayabildiğimiz, piyasadaki ürünlere nispeten katma değer oluşturabildiğimiz projelerdir. Bunun en önemli sebebi, işverenlerin rollerini ciddiye alması, projelendirme firmalarını işin başından sonuna kadar sürece dahil tutmalarıdır. Önümüzdeki dönemde uygulamasına başlamayı beklediğimiz Darüşşafaka Okulları Kampüsü ve Göktürk’teki iki konut sitesi de değer oluşturabildiğimiz projeler olarak bize heyecan veriyor...”
4 Aralık 2021
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.