Bir önceki dönem ÇEDBİK Yönetim Kurulu Başkanı ve İLTAY Mimarlık Yönetici Ortağı Y. Mimar Ebru Ünver Karaer, ülkemizde Yeşil Bina sayısı arttıkça, yapılı çevrenin doğa üzerinde yarattığı olumsuz etkinin azalacağını ve daha sağlıklı toplumlar oluşacağını ifade ediyor. Karaer ayrıca, yeni binalar kadar mevcut yapıların da yeşil renovasyon ile sürdürülebilir kılınmasının mümkün olduğunu vurguluyor.
Şantiye: Ülkemizde Yeşil/Sürdürülebilir Binalar neden gerekli? Bu binaların tüketici/kullanıcı, mal sahibi, çevre, ülke ekonomisi için önemi sizce nedir?
Ebru Ünver Karaer: Öncelikle sürdürülebilirliğin ne olduğunu iyi anlamak gerekir. Küresel iklim değişikliği etkilerinin artması, fosil enerji kaynaklarının hızla tükenmesi, su ve enerji ihtiyacının artması gibi birçok olumsuz etki ile birlikte sürdürülebilirlik kavramının önemi her geçen gün daha da gün yüzüne çıkıyor. En bilinen tanımı ile “Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme kabiliyetinden ödün vermeden, bugünün ihtiyaçlarının karşılanması” olarak tanımlanan Sürdürülebilirlik terimi pek çok alanda günden güne artan bir şekilde hayatımızda yer alıyor.
Dünyamızın ürettiği zaten oldukça sınırlı olan doğal kaynaklarımızı ne yazık ki hızla tüketmeye devam ediyoruz. Dünyanın 2021 senesinde üretmiş olduğu kaynakları daha yıl bitmeden, 29 Temmuz 2021 tarihi itibari ile bitirdik ve gelecekten tüketmeye başladık. Bu limit aşımı tarihini ötelememiz şart, bunun içinse gezenimizin doğal kaynaklarına sahip çıkıp, doğanın kendini yenilemesine yardımcı olmalıyız.
Konuya mimarlık açısından baktığımızda ise, 20. yüzyılın ikinci yarısından bu yana dünyanın gündeminde olan sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma konusu mimarlık ortamı için de sürdürülebilir mimarlık başlığı altında ele alınıyor. Sürdürülebilir bir dünya elde etmek öncelikle yapılı çevremizi, yani binalarımızın yanı sıra altyapıyı da sürdürülebilir kılmamız ile mümkün olacak. Günümüzde, dünyadaki insan nüfusunun yarısından fazlası şehirlerde yaşıyor. 2050 yılında dünya nüfusunun üçte ikisinin şehirlerde yaşayacağı ön görülüyor.
2015 yılında Birleşmiş Milletler'e üye devletler, sürdürülebilir bir gelecek için bir takım hedefler belirledi. Bu 17 tane olan Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin 11 tanesi doğrudan yapılı çevre ile ilgili. Aynı sene, küresel ısınmayı 2°C’nin altında ve tercihen 1.5°C ile sınırlandırmayı taahhüt eden Paris Anlaşması imzalandı. Böylelikle yapılı çevrenin, yani özellikle binaların üzerindeki sorumluluk daha da arttı.
Dünya Yeşil Binalar Konseyi 2020 yılı verilerine göre kentsel yapılı çevre, yıllık küresel sera gazı salımlarının yüzde 75’inden sorumlu ve binalar ise bunun yüzde 37’sini oluşturuyor. Önümüzdeki 40 yılda, her hafta Paris büyüklüğünde bir şehre eşdeğer 230 milyar metrekare yeni bina inşa edilecek. Malzemeler için çıkarılan kaynakların yüzde 40-50’si konut, inşaat ve altyapı için kullanılıyor. Yani şehirlerimizi sürdürülebilirlik ilkeleri ışığında doğru şekilde tasarlayıp, doğru yönetmeliyiz. Sürdürülebilirlik ilkelerini ülke, şehir, mahalle ölçeğinde, yani önce yerleşim ölçeğinde uygulamalıyız. Bu noktada, “Sürdürülebilir Mimarlık” kavramı ile birlikte ortaya çıkan “Çevre Dostu Sürdürülebilir Yeşil Binalar ve Yerleşimler”, yapılı çevrenin etkilerini en aza indirmede önemli rol oynuyor. Ancak, Yeşil Binaların olumlu etkileri sadece çevre, doğa üzerindeki etkileri ile sınırlı değil.
Yeşil Bina olgusu, yapının tüm yaşam döngüsü boyunca kullanıcı sağlık ve konforunu gözeten, doğanın koşullarına uygun, su ve enerji verimliliği sağlayan, yenilenebilir kaynakları kullanmayı hedefleyen, çevreci, ekonomik ve sağlıklı binalar oluşturulmasını sağlıyor. Yeşil Binaların ekonomik faydalarına baktığımızda ise enerji ve su gibi kaynaklar üzerinde tasarruf ve verimlilik sağlaması ilk akla gelenlerdir. Ayrıca, istatistiksel verilere bakıldığında Yeşil Binaların işletme ve bakım maliyetlerinin daha düşük, kiralama veya satış gibi gayrimenkul değerlerinin de daha yüksek olduğu söylenebilir. Bu da gerek mal sahiplerine gerekse bina kullanıcılarına ekonomik avantaj sağlıyor.
Yeşil Binaların aynı zamanda sağlıklı binalar olduklarını da söylemeden geçemeyeceğim. Yeşil Bina deyince genelde ilk olarak akla enerji tasarrufu gelmektedir. Yeşil Binalar değerli olan doğal kaynaklarımızı korurken, aynı zamanda yaşam kalitemizi artırıyor. Yapılan birçok araştırmada Yeşil Bina kullanıcılarının performans ve verimliliklerinin yükseldiği ve sağlıkla ilgili sorunlarının azaldığı da görülüyor.
Şantiye: Bir binanın Yeşil Bina olabilmesi için ne tür özelliklere sahip olması gerekir?
Ebru Ünver Karaer: Dünya Yeşil Binalar Derneği, Yeşil Binaların öncelikli etki alanlarını iklim hareketi, sağlık ve mutluluk, kaynak ve döngüsellik olarak belirliyor. Bu hedefle, küresel ve yerel çevresel sorunları gözeten, kullanıcı sağlık ve konforunu ön planda tutan enerji tüketimi ve karbon ayakizi düşük binalar hedefleniyor. Biraz önce belirtmiş olduğum gibi, Yeşil Binalar, belli sürdürülebilirlik standartlarına uyarak tasarlandıkları, inşa edildikleri veya işletildikleri için yaşayanlara ve çevreye diğer binalara göre daha az zarar veren çevreci, yüksek performanslı olmalarından dolayı da ekonomik, kullanıcılarına daha sağlıklı, konforlu yaşam ortamları sunan binalardır.
Yeşil Bina tasarımı multidisipliner bir bilim alanı olduğu için bütünleşik bir tasarım süreci gerektirir. Bir başka deyişle, konusunda uzman mimar, mühendis gibi çeşitli meslek insanlarının bir araya gelerek, projeye özgü en uygun çözümün üretilmesini gerekli kılar. Çevre dostu Yeşil Bina tasarım süreci arazi seçimi ve planlaması ile başlamalıdır. Sonrasında su ve enerji verimliliğinin, tasarrufunun sağlanması, çevre dostu malzeme kullanılması, iç ortam kalitesinin sağlanmasına kadar pek çok konuda bir bütünleşik tasarım süreci gerektirmektedir.
İklim değişikliğinin temel nedeni karbon salımının artması ve küresel ısınma olarak biliniyor. Yeni ve mevcut binaların tüm yaşam döngüleri boyunca net sıfır karbon olması yönünde hedefler belirlendi. Bu hedefe ulaşabilmek için önce karbon salımının azaltılması, enerji verimliğin artırılması, yenilebilir enerji kullanımın desteklenmesi gibi adımlar atılması şarttır.
Şantiye: Uluslararası popüler Yeşil Bina sertifikaları hakkında bilgi alabilir miyiz? Bu sertifikalarda trend ne yönde gelişiyor?
Ebru Ünver Karaer: Bilindiği üzere Yeşil Bina değerlendirme sistemleri yapıların ve yerleşimlerin çevre üzerindeki etkileri, doğal kaynakları koruma, kullanıcı konforuna gösterdikleri duyarlılıklar gibi parametreleri dikkate alan ve bunları ölçülebilir kılan referans sistemlerdir. Böylelikle Yeşil Bina sistemleri, iklim değişikliğinin ve yapılı çevrenin doğa, insan ve kaynaklar üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması ve Yeşil Binaların yaygınlaşması gibi ortak bir amaca hizmet ederler. Sertifikasyon olarak da bilinen Yeşil Bina derecelendirme sistemleri, belirli yeşil gereksinimleri veya standartları karşılayan binaları değerlendirmek ve tanımlamak için kullanılırlar.
1990 yılların başından beri Yeşil Bina kriterlerini karşılayan yapıları ve yerleşimleri değerlendirmek için geliştirilen Yeşil Bina sertifika sistemleri dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Sürdürülebilirliğin üç ayağını oluşturan çevresel, ekonomik ve toplumsal sürdürülebilirlik konularında yapıları ve yerleşimleri ölçen ve ödüllendiren sistemlerdir.
Bu sistemlerde yapılar konut, eğitim, ticari, gibi tipolojilerine göre veya mahalle, kent bölgesi, şehir, gibi yerleşimler ölçeklerine göre belli kriterler bağlamında değerlendirilmektedir. Yeni yapılacak binaların sürdürülebilir olması kadar mevcut yapıların da yeşil renovasyon ile sürdürülebilir kılınması mümkündür. Bu amaca yönelik sertifika sistemleri de yaygın olarak kullanılmaktadır.
Günümüzde farklı ülkelerde oluşturulan uluslararası olarak da kullanılan pek çok Yeşil Bina değerlendirme sistemi bulunmaktır. Bunlar LEED (ABD), EDGE (ABD), BREEAM (İngiltere), DGNB (Almanya), HQE (Fransa), Green Globes (Kanada), Minergie (İsviçre), CASBEE (Japonya), Green Star (Avustralya) olarak örneklenebilir.
Sertifika sistemleri de ihtiyaçlara yönelik olarak sürekli yenilenmekte ve gelişmektedir. Önceleri tek bina ölçeğinde oluşturan sertifika sistemlerine artık günümüzde yerleşke, topluluk ve hatta şehirlerin sürdürülebilirlik kriterlerinin daha ayrıntılı eklenmesi ile bu sistemler çok daha kapsamlı özellikler kazanmıştır. Ayrıca sertifika sistemlerinde gelişme trendi doğrultusunda sıfır karbon salımı, sıfır enerji, sıfır atık, sıfır su tüketimini hedefleyen, insan sağlığı ve iyi olma/wellbeing halini gözeten çeşitli sertifika sistemleri de kullanıma sunulmaya başlamıştır. Yine bu trendler doğrultusunda çevre dostu binaların bir adım öteye gitmesi, ekosistemimize ve topluluklarımıza pozitif bir katkı sağlaması, yani Yenileyici/İyileştirici (Regenerative) projelerin beklendiği sertifika sistemleri de gündemdedir.
Şantiye: Ulusal sertifika sistemimiz hakkında yorumlarınızı paylaşabilir misiniz? Uluslararası sertifika sistemlerinden ayrışan yönleri ne olacak? YES-TR inşaat sektörüne ne getirecek, ne gibi değişikliklere yol açacak?
Ebru Ünver Karaer: Biraz önce bahsetmiş olduğum gibi uluslararası platformda pek çok Yeşil Bina değerlendirme sistemi oluşturulmuş ve oluşturulmaya devam ediliyor. Tüm Yeşil Bina sistemleri, iklim değişikliğinin ve yapılı çevrenin doğa, insan ve kaynaklar üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması ve Yeşil Binaların yaygınlaşması gibi ortak bir amaca hizmet ediyor. Dünyada kullanılan sistemlerin temellerinde arazi kullanımı, etkin su kullanımı, enerji tasarrufu, malzeme ve kaynak kullanımı, iç ortam kalitesini artırılması gibi kriterler yer alıyor.
Türkiye veya başka herhangi bir ülkenin ulusal sertifika sistemleri de benzer özellikte ve sürdürülebilirliğin üç temel bileşeni olan çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğin kriterleri çerçevesinde kurgulanmalıdır. Buna ek olarak, söz konusu ulusal sertifikasyon sistemleri, oluşturulan ülkenin şartlarıyla uyumlu olarak ihtiyaçları karşılamalıdır. Ülkemizde uluslararası standartlara uygun, ancak Türkiye’nin coğrafi konumu, yerel iklim şartları, yasal yönetmelikleri gibi değişik özelliklerini dikkate alarak hazırlanmış bir Yeşil Bina sistemine ihtiyaç vardır. Ülkemize özgü özelliklerin sisteme eklenmiş olması, uluslararası sertifika sistemlerinden ayrışan en önemli olarak ifade edilebilir.
Bu bağlamda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından “Ulusal Yeşil Sertifika Sistemi (YeS-TR)” oluşturulmuş ve Haziran 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş, bugünlerde de sisteme yönelik eğitimler verilmeye başlanmıştır. Türkiye’ye özgü olanYeS-TR’nin aktif olarak kullanılmasının, ülkemizde Yeşil Binaların daha da yaygınlaşmasında önemli bir rol oynayacağı inancındayım.
Konuyu toparlayacak olursam, ülkemiz veya herhangi bir ülkede Yeşil Bina sistemlerinin kullanımının yaygınlaşması için her şeyden önce sistemin kullanıcı tarafından (mal sahibi, iş veren, çalışan vb.) talep edilmesi ve istenmesi gerekmektedir. Bu talebin oluşabilmesi için tüm kullanıcıların konudan haberdar olması, bilinçlenmesi, kısaca eğitilmiş olması şarttır. Bugün için Yeşil Bina sistemlerine uygun tasarım yapmak ve uygulamak, gönüllülük esasına dayanmaktadır. Oysa Yeşil Bina sistemlerine uygun tasarımların yerel yönetimler, ulusal kurumlar tarafından desteklenmesinin, Yeşil Bina uygulamalarında büyük bir artış sağlayacağı açıktır.
Ülkemizde Yeşil Bina sayısı arttıkça, yapılı çevrenin doğa üzerinde yarattığı olumsuz etki azalacak, daha sağlıklı toplumlar oluşacaktır. İnşaat sektöründe yeşil malzeme ve sistemlere talebin artacağı, yeni iş kolları oluşacağı için bu alanda da potansiyel bir ekonomik büyümenin sağlanması gibi sürdürülebilirliğin üç bileşenine ilişkin olumlu değişikliklerin ortaya çıkacağını söyleyebilirim.
5 Aralık 2021
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.