“Gençler neden inşaat mühendisliği eğitimi almayı tercih ediyor”, “Kampüsten sektör nasıl görünüyor”, “Öğrenciler okul sonrası profesyonel hayat için neler planlıyor”, “Hangi alanda uzmanlaşmak onlara daha cazip geliyor” ve “Yurtdışı bir alternatif mi”... Tüm bu soruların cevaplarını, ülkedeki inşaat mühendisliği eğitiminin en önemli kurumlarından Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 4. sınıf öğrencisi Almina Ataç, 3. sınıf öğrencisi Damla Danaoğlu ve 2. sınıf öğrencisi Sarp Ata Ergün’den öğrendik...
Şantiye: Neden inşaat mühendisliği eğitimi almayı tercih ettiniz ve inşaat mühendisliği öğrenimi görmekten memnun musunuz?
Almina Ataç: Mühendislik öğrenimi görmek istiyordum. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi de istediğim bir okuldu. Öncelikli tercihim makine mühendisliğiydi fakat az bir puan farkıyla o şansı kaçırıp İnşaat Mühendisliği bölümüne başladım. Başka bir üniversitede makine mühendisliği eğitimi alma imkanım vardı ama Boğaziçi Üniversitesi’nden de vazgeçmek istemedim birçok arkadaşım gibi.
Şu anda çok memnunum. Başta önyargılarım vardı fakat bunlar stajlarımı yaptıkça, hocalarımla daha yakın ilişki kurdukça yavaş yavaş kırıldı. Memnuniyetle ilgili sadece şunu söyleyebilirim, inşaat mühendisliği diğer mühendislik disiplinleriyle karşılaştırıldığında biraz niş bir alan gibi kalıyor. Bir makine veya endüstri mühendisi çok farklı alanlarla ilgilenebilmesine rağmen inşaat mühendisinin çalışacağı tek alan genelde inşaat sektörü oluyor.
Damla Danaoğlu: Ben, bir aile dostumuzun mesleğine olan aşkı ve yaşamına şahit olduğumdan lise birinci sınıftan itibaren inşaat mühendisliği veya mimarlık eğitimi almayı istiyordum. İnşaat sektörü imrendiğim bir sektördü. Fakat ilerleyen dönemde mimarlığın bana uygun olmadığını keşfedip inşaat mühendisliğine odaklandım. Araştırmalarım neticesinde de en iyi eğitimin Boğaziçi Üniversitesi’nde verildiğini görmüştüm.
Zaten bilerek ve isteyerek geldiğimden okul ve bölümden memnun olduğumu söyleyebilirim. İnşaat mühendisi olduğumda sadece bina yapacağımı zannederken yazılım veya çok daha farklı alanlara da yönelebileceğimi anladım. Bölümün bu kadar fazla alan sunması oldukça hoşuma gitti.
Sarp Ata Ergün: Ben de mühendislik okumak istiyordum. Disiplinler hakkında çok fazla bir önceliğim yoktu, fakat İTÜ veya Boğaziçi’nde eğitim almak benim için önemliydi. Puanım İnşaatı tutunca başladım ve şu anda bu tercihimden memnunum.
Bölüm derslerinin başlamasıyla ve işin içine girdikçe sektörü daha yakından tanımak önyargılarımı kırdı. İnşaat sektörünün bittiği veya inşaat mühendisliğinin sadece binadan ibaret olduğunu savunan tezlerin yanlış olduğunu anladım. Bu da beni çok mutlu etti. Şu an gayet memnunum. Diğer mühendislik bölümündeki arkadaşlarımla kıyasladığımda bana en çok inşaat mühendisliğinin uygun olduğunu görüyorum.
“Çok fazla emek isteyen bir bölüm ve bu emek her zaman ödüllendirilmeyebiliyor...”
Şantiye: Boğaziçi Üniversitesi ve İnşaat Mühendisliği Bölümü eğitim kalitesi ve sosyal-fiziki imkanları anlamında sizleri tatmin ediyor mu?
Almina Ataç: Boğaziçi Üniversitesi sosyal açıdan öğrenciye birçok fırsat sunuyor. Özellikle kulüpler çok aktif ve sosyal çevre açısından öğrencilere iyi imkanlar veriyor. Teknik üniversite olmadığından pek çok farklı disiplinden ve düşünce yapısından insanla etkileşimde olmak, farklılıkları görebilmek bir ayrıcalık. İnşaat mühendisliği bölümünün ise çok ödüllendirici bir bölüm olmadığını söyleyebilirim. Öğrenci yüzde 100 bir çaba harcar ama genelde ancak yüzde 60’ını geri alabilir. Çok fazla emek isteyen bir bölüm ve bu emek her zaman ödüllendirilmeyebiliyor. Ayrıca okulda kendi zamanımı planlamayı, yönetmeyi ve gerçek hayatta karşılaşacağım zorluklara karşı öfkelenip küsmemeyi, yoluma devam etmeyi çok iyi öğrendiğimi vurgulayabilirim.
Damla Danaoğlu: Ben de Almina’ya yüzde 100 katılıyorum. Sosyal çevre konusunda zaten diğer birçok okuldan farklı olduğu tartışılmaz. Hem kariyer kulüpleri hem de sosyal kulüplerde müthiş bir çevre edinilebiliyor ve ciddi bir network sahibi olunabiliyor bu kulüpler sayesinde. Ama eğitim noktasında çok çalışmak gerektiği de bir gerçek. Gerçekten emeğimizin karşılığını, ödülünü almıyoruz. Bu görüşümüzü hocalarımızla paylaştığımızda “Gerçek hayatta da böyle olacak, sizi gerçek hayata hazırlıyoruz” diyorlar. Bir noktada haklılar ama insan biraz da emeğinin karşılığını görmek, biraz ödüllendirilmek istiyor. O yönden yıpratıcı olduğunu söyleyebilirim. Onun dışında okul bana öğrenmeyi öğretiyor. Yani bana hiçbir şey hazır sunulmuyor. Hocalarım çok yardımcıydı, hiçbir zaman üstten bakan profesör tavrını görmedim; istediğim en kalifiye profesöre bile istediğim anda kapısını çalıp ulaşabildim, hiçbir sıkıntı çekmedim. Ama ne öğrendiysem onların bana tuttuğu ışık huzmesiyle kendi kendime öğrendim. Bu anlamda okul, bir şeyleri kendi kendime elde etmeyi öğretti. Ve bence bu çok değerli, birçok okulun sunmadığı bir şey. Öğrenirken çok zorluyor, çok yıpratıyor ama hayata da hazırladığı bir gerçek.
Sarp Ata Ergün: Evet ben de Almina ve Damla gibi düşünüyorum. Özellikle kulüplerin varlığı bizi sosyal açıdan oldukça zenginleştiriyor. Bundan çok faydalandım ve faydalanmaya devam edeceğim. Eğitim kısmında emeğinin karşılığını alamama noktasında yine arkadaşlarıma katılıyorum. Burada her öğrencinin eğitim ve bilinç seviyesi gerçekten çok yüksek ve rekabet çok fazla. Bundan dolayı herkes daha fazla öne çıkmak için çabalıyor.
Şantiye: Eksikliğini, rahatsızlığını hissettiğiniz konular neler?
Almina Ataç: Türkiye’deki ekonomik durum öğrencilik hayatını çok değiştiriyor. Genel anlamda yaşam şartları zorlaştı. Fakat bunun yanında okulumuz bize küçük de olsa güvenli bir alan sunuyor. Okulda kendimi hiçbir zaman güvensiz veya çaresiz hissetmiyorum. Eğitim anlamında ise Türkiye genelinde çok daha teorik bir eğitim aldığımızı söyleyebilirim. Böyle olması da bizi aslında biraz yavaşlatıyor. Mesela benim İsveç’te aldığım derslerde, teorik bilgiyi pratiğe dökme konusunda çaba sarf edilirdi. Birçok sunum, grup çalışması veya “case study (vaka analizi)” yaptık orada. Bu yöntem bence öğrencileri iş hayatına hazırlayan çok önemli bir yöntemdi. Şimdiye kadar aldığım derslerin birçoğunda bu eksik diyebilirim. Bu tür pratik projeleri yapmaya zamanımız kalmıyor, çünkü diğer derslerimiz zaten yeterince ağır.
Damla Danaoğlu: Evet yine katılıyorum Almina’ya... Gerçekten derslerimiz çok ağır ve yoğun bir süreçten geçiyoruz. Özel ihtiyaçlarımızı karşılamaya bile vakit bulamıyoruz. Yolda fazladan geçirdiğim 10 dakikanın bile bana neler kaybettireceğini hesapladığım bir 2,5 ay geçirdim. Gece uyumak bile bir lüks haline gelebiliyor. Bence okulun en büyük zorluğu bu. Eğitim maalesef çok ağır. Sadece teorik verilmesi de bizi pek tatmin etmiyor.
Sarp Ata Ergün: Okulun eksiklerinden biri de bence barınma. Şehir dışından gelen arkadaşlarımız için böyle bir ekonomik ortamda sorun daha da ağır yaşanıyor. Emlak, kira fiyatları İstanbul’da aşırı arttı. Öğrencilerin bu ortamda, okulun sunduğu imkanlar dışında alternatiflere yönelmeleri pek mümkün değil. Onun haricinde arkadaşlarımın dediği gibi, iki buçuk ay süren sınav dönemlerinde resmen hayattan kopuyoruz. Bu süre içerisinde çok şeyden feragat etmemiz gerekiyor. Kendimize vakit ayırmak çok zor oluyor. O dönemlerde kendimize ayıracağımız zamanı “taştan çıkartıyoruz” desek yeridir.
“Okul bizi fazla mükemmeliyetçi yapıyor. Bunun da yetişkin hayatımızda çok iyi bir şey olduğunu düşünmüyorum...”
Şantiye: Peki bu emeğin, çabanın ve özverinin ileriki yıllarda, profesyonel hayatınızda size katkısı olacağını düşünüyor musunuz?
Almina Ataç: İyi bir üniversiteden mezun olmanın değeri çok büyük. Yani mezun olduğun not ortalaması değil de nereden, hangi üniversiteden mezun olduğun ve mezun olana kadar kendine neler kattığın çok önemli. O yüzden bir karşılığı olacağını düşünüyorum. Diğer taraftan okulda zaman planlaması gibi birçok farklı meziyet öğreniyoruz ve bunun da bir karşılığı olacağını tahmin ediyorum. Fakat okulun bizi fazla mükemmeliyetçi yaptığı da bir gerçek. Bu da bizi gerginleştiriyor aslında, anksiyete sahibi yapıyor. Bunun da yetişkin hayatımızda çok iyi bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bence mükemmeliyetçi olmak bir kusur aslında. Çünkü bu sefer bir projeyi asla yeterli görmediğinden sayısız revizeden geçiriyor, süreci verimsiz hale gelecek şekilde uzatıyorsun. Mesai kafanda hiç bitmeyebiliyor. Sürekli kafada düzeltilmesi gereken unsurların, kontrol edilmesi gereken parametrelerin varlığıyla yaşamak ne kadar iyi olur ondan çok emin olamıyorum. Tırnak içinde kullanıyorum “başarılı” bir iş hayatı olabilir ama buna sağlıklı denemez.
“Türkiye’de kalmaya devam edersem emeğimin karşılığını alabileceğime çok inanmıyorum...”
Damla Danaoğlu: Zaman yönetimi ve kişisel planlama konusunda yardımcı olacağına inanıyorum. Çünkü hayat hiçbir zaman zaten bize altın tepside bir şeyler sunmayacak. Bu zorlukları ömür boyunca yaşayacağız. O konuda bence bir artısı oluyor. Ama bu çileyi çeken bizler madem bu eforu verebilecek kadar belli bir noktaya gelmiş öğrencileriz ve bu eforu verebiliyoruz, bence sektördeki büyüklerimiz tarafından bu çabamız daha verimli yerlere yönlendirilirse biz de okuldan sonraki hayatımızda bunun verimini daha farklı şekilde alabiliriz. Yani eforumuzun yanlış yönlendirildiğini düşünüyorum. O yüzden bu çabalarımız bir noktaya kadar yardımcı olsa da bazı yerlerde boşa gidiyor hissi yaratıyor. Ben o yüzden özellikle Türkiye’nin ekonomik durumunu ve sosyal hayatı göz önüne aldığımda Türkiye’de kalmaya devam edersem emeğimin karşılığını alabileceğime çok inanmıyorum.
Sarp Ata Ergün: Verdiğimiz çabanın karşılığını bence diplomamızda alacağız. Yani özgeçmişimizde Boğaziçi Üniversitesi yazması bile bize ciddi bir avantaj sağlayacak. Henüz ikinci sınıf öğrencisiyim ve en azından şu an itibariyle kendimi böyle motive ediyorum. Türkiye’de kalırsam bu okuldan mezun olduğum için değer göreceğime inanıyorum.
“Okulun bizleri ‘zor’a alıştırması ve zorlaması ileride bize yardımcı olacak özelliklerinden biri...”
Şantiye: Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nün ayırt edici özellikleri nelerdir? Ve öğrenciye sizce ne katıyor?
Almina Ataç: Gayet iyi bir İngilizce eğitim alıyoruz. Aynı zamanda bizleri iyi teknik bilgilerle donatıyor; mühendislik eğitiminin yanında donanımlı bireyler olarak yetiştiriyor. İş hayatında katkı sağlayacak zorunlu sosyal derslerimiz de var. Mesela uygarlık tarihini öğreniyoruz. Bu tür dersler bize bir birey olarak çok şey katıyor. Yani sadece mühendis olarak teknik eğitim almıyor olmamız, farklı perspektifler ediniyor olmamız bence güzel bir şey.
Damla Danaoğlu: Sadece teknik eğitimi bizi yüzeysel bireyler yapabilirdi. Ama okulun zorunlu olan sosyal dersleri sayesinde, bazen istemesek de bayağı şey öğreniyoruz. Derinlemesine bir boyut daha katıyor bize. İstemeden de olsa bir şeyleri gördükten sonra aslında o konuya ilginizin olabileceğini fark ediyorsunuz. Kulüplerin aktifliğini de zaten biraz önce dile getirmiştik.
Sarp Ata Ergün: Bence bizleri “zor”a alıştırması, çok zorlaması ileride bize çok yardımcı olacak özelliklerinden biri. İkincisi de kulüplerin çok aktif olması. İnşaat mühendisleri adaylarını barındıran, bizim de aktif görev aldığımız Yapı Kulübü mesela oldukça yararlı işlere imza atıp, bizlere katkı sağlıyor. Sektörü önceden görme ve kariyer sahibi insanlarla tanışma fırsatı yaratıyor.
“İnşaat sektörünün sürekli dalgalanan bir sektör olduğunun bilincindeyiz. Yok olacak bir alan değil. Evrim geçirecek, farklı alanlara ve teknolojilere yönelecek ama varlığını sürdüreceği konusunda kuşku duymuyoruz...”
Şantiye: Okul sıralarından ülkedeki inşaat sektörü nasıl görünüyor? İnşaat sektörüyle alakalı yorumlarınız nelerdir? Nasıl bir sektörde işe başlayacağınızı tahmin ediyorsunuz?
Almina Ataç: Aslında sektör hakkında bizi biraz korkutuyorlar. Yani, hak ettiğimizden düşük maaşlar alacağımıza, gecemizle gündüzümüzün birbirine karışacağına dair bazı sözler duyuyoruz. Ayrıca “Şantiyede veya inşaat şirketinde kadın olmaz” lafları bile kulağımıza geliyor. Diğer taraftan okulumuz dolayısıyla hep bir yurtdışı seçeneğimiz olduğunun da farkındayız. Aldığımız eğitimin kalitesi nedeniyle yurtiçi veya yurtdışında da olsak üst düzeyde bir çalışma hayatımız olacağını tahmin ediyoruz. Bir yandan pandemiydi, enflasyondu, kurlardı derken sektör de gözlemlediğimiz kadarıyla çok iyi bir durumda değil zannediyorum. Fakat şimdi durum böyle olsa da inşaat sektörünün sürekli dalgalanan, inişli çıkışlı bir sektör olduğunun da bilincindeyiz. Yok olacak bir alan değil. Evrim geçirecek, farklı alanlara ve teknolojilere yönelecek ama varlığını sürdüreceği konusunda kuşku duymuyoruz.
Damla Danaoğlu: Okul sıralarından baktığımızda biraz olumsuz bir tablo görünüyor açıkçası. Sürekli dalgalandığı ama hiç bitmeyeceği de bir gerçek. Şu anda durağan bir dönem geçiriyor, büyük firmalar küçülüyor. Ama okulun bize sunduğu imkanlar ve etiketten dolayı kendi adıma çok da karamsar değilim. Çünkü inşaat sektöründe işe başlasam muhtemelen en iyisiyle başlayacağım. Devam etmesem de yönelebileceğim çok fazla alan var.
Sarp Ata Ergün: Türkiye’de sektör olarak dalgalı bir seyir izlediği kesin. Meslek olarak bana çok hareketli geliyor. Gecenizin gündüzünüzün olmaması, başka bir ülkeye gidebilme ihtimali, dinamizmi gibi beklenmedik birçok unsur olmasına rağmen iş hayatına atılmayı sabırsızlıkla bekliyorum.
“Okul sonrası ne yapacağımızı derslerden ziyade stajlar belirleyecek…”
Şantiye: İleride hem eğitim hayatı hem de iş hayatı anlamında ne yapmayı planlıyorsunuz? Bir planınız, niyetiniz var mı? Hangi alanda uzmanlaşmayı düşünüyorsunuz?
Almina Ataç: 1-2 yıl önce inanılmaz kararsızdım. Mühendislik yapmak isteyip istemediğimi bilmiyordum. Bu yüzden de stajlarımı kullandım. Stajlarımı ne kadar akıllıca yerlerde yaparsam o kadar fikir sahibi olurum diye düşündüm. Restorasyon projesinde, raylı sistemler projesinde staj yaptım. Şimdi pazarlama alanında staj yapıyorum. Ofis kısmını da deneyeceğim. Bu şekilde aslında fikir sahibi oluyorum ve aslında yavaş yavaş mühendislik yapmak istediğimi anlıyorum. O yüzden ileride muhtemelen mühendislik yapacağım. Ayrıca yurtdışına gitmek için de yüksek lisansa başvurmayı düşünüyorum.
Damla Danaoğlu: Yolun çok başındayım aslında. Henüz şantiye stajı da yapmadığımdan deneyimlemediğim bir alan. Ama dışarıdan izlediğim kadarıyla bana göre değil. Şu an ne istediğimi çok bilmiyorum açıkçası. Çünkü derslerden ziyade stajlar belirliyor bunu ve henüz tüm stajlarımı yapmadım. Yaptığım tek staj yapısal tasarım konusunda bir teknik ofisteydi. Orası da aslında ne istemediğimi gördüğüm alanlardan biri oldu. Şu an enerji sektörüne yatkınım. Belki rüzgar santralleri konusunda bir şeyler yapabilirim. Kısaca ne istemediğime karar verip eleye eleye gideceğim.
Sarp Ata Ergün: Ben de henüz 2. sınıf öğrencisi olduğumdan stajlarımı tamamlamadım ve henüz karar vermekte erken olduğunu düşünüyorum. Stajlarıma göre karar vermek daha mantıklı olacak. Şimdiden büyük laflar etmek istemiyorum ama beni en çok çeken alanın ulaşım olduğunu söyleyebilirim. Toplu taşıma ve ulaşım çağımızın en önemli sorunlarından. Doğma büyüme İstanbulluyum ve trafikten çok çektim yıllarca. Bu sorunu çözmeyi çok isterim. Bu yaz da büyük ihtimalle bir metro şantiyesinde staj yapacağım.
“İnşaat gelişmeye çok açık bir alan ve yurtdışında akademik bir tahsil bu anlamda görme, öğrenme ve araştırmak yapma konusunda katkı sağlayabilir...”
Şantiye: Yurtdışı ciddi bir alternatif mi sizin için? Ve yurtdışında hangi ülkede hangi pozisyonda olmak isterdiniz?
Almina Ataç: Yurtdışı kesinlikle planlarım arasında. Okulumuzdan mezun olanların ciddi miktarda az bir kesiminin Türkiye’de kaldığını duyuyoruz. Yüksek lisans anlamında da Münih Teknik Üniversitesi’ni çok tercih eden öğrenci oluyor, nedenini çok bilmiyorum ama kabul oranlarının yüksek olduğunu duydum. Yüksek lisans aslında biraz da oturma izni ve oradaki sektörü daha yakından tanıma amacıyla kullanılıyor. Benim için de benzeri geçerli olabilir ama gittiğimde bulunduğum yerde yaşamak isteyip istemediğime, ekonomik durumuma ve burs alıp alamamam gibi bir sürü şeye bağlı. Bu sebeple ülke ve çalışma pozisyonu hakkında şu anda bir şey söylemek için çok erken.
Damla Danaoğlu: Benim İtalya’da Milano Politeknik Üniversitesi’nde yüksek lisans hayalim var. Bu konuda yavaş yavaş da adımlar atmaya başladım. Bir makale üzerinde çalışıyorum. Biraz daha yurtdışına çıkıp akademide ilerlemek istiyorum. Çünkü inşaat gelişmeye çok açık bir alan ve yurtdışında akademik bir tahsil bu anlamda görme, öğrenme, araştırmak yapma konusunda katkı sağlayabilir. Türkiye’de ise akademik anlamda yeterli bütçe ve imkan olduğunu düşünmüyorum.
Sarp Ata Ergün: Benim ilk tercihim Türkiye’de kalmak olur. Biraz çalıştıktan sonra ihtiyaç duyarsam yurtdışında da eğitim alabilirim. Ama ilk tercihim burada kalmak olacaktır. Diğer taraftan inşaatın doğası gereği çok da yer seçmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Aslında şantiyenin olduğu her yer olabilir. Hayalim büyük, mega projeler olarak tabir edilen projelerde yer almak. Proje proje gezmek, bir yerlerde iz bırakmak da beni heyecanlandırıyor.
“Türkiye’de inşaat sektörü diğer sektörlere göre biraz dijitalleşmeye uzak...”
Şantiye: Sizce inşaat mühendisliği alanında dijital dönüşüm nasıl olacak veya olmalı?
Almina Ataç: Pandemi çalışma hayatında ve günlük hayatta birçok şeyi değiştirdi. Mesela artık home office kavramı bence oturdu. Ama okul olarak pandeminin ilk zamanlarında zorlandığımızı söyleyebilirim. O ilk başlardaki adaptasyon süreci biraz zaman geçince evrildi, düzeldi. Ama ilk başlarda değişimin getirdiği tüm yük öğrencinin üzerine ağırlaşan ders yükü, habersiz testler (pop quiz), sıkı yoklama kuralları olarak bindi bence. Özellikle uzaktan eğitim kapsamında, girdiğimiz sınavlarda tuhaf kuralarla da muhatap olduk. Mesela başka bir üniversitede hocalar tüm öğrencilere, kopya çekmelerini önlemek amacıyla ayna göndermiş. Böyle şeyler bence olmamalı bence. Belki öncelikle biraz güven ve etik öğretilmeli gençlere. İş hayatında, yani inşaat sektöründeki durum da bence çok iç açıcı değil. Türkiye’de inşaat sektörü diğer sektörlere göre biraz dijitalleşmeye uzak. Çok farklı şeyler yapılabilecekken bence daha geride. Şu anda Türkiye’de yakın bir geçmişi olan, çok bahsedilen BIM bile yurtdışından yıllar sonra buraya geldi. Türkiye’de BIM bilmek, bir ayrıcalıkken yurtdışında zaten olması gereken, olağan bir şey.
“Bizden sonraki nesil inşaat sektörüne girmeye başladıkça büyük bir teknolojik atılım yapacaklarına inanıyorum...”
Damla Danaoğlu: Ben teknolojinin belli bir süre durağan kalıp ondan sonra bir anda fırladığına inanıyorum. 2000’lerin başında, yani çocukluğumuzda çok yavaştı. Sokakta oyun oynuyorduk. Ondan sonra bir anda akıllı telefonların çıkmasıyla hızlı bir geçiş yaşadık. Şu an inşaat sektörü adına da böyle bir durağanlıktan sonra ciddi bir teknolojik gelişim olacağına inanıyorum. Çünkü bizden sonraki nesil, yani asıl Z Kuşağı diye adlandırılan nesil gelince birçok şey kökünden değişecek. Ben 2000 doğumluyum. Aslında biz de Z kuşağı diye geçiyoruz ama bizden birkaç yıl sonra doğanlar 2003-2004 nesli asıl Z kuşağı bence. “Hazıra çok alışıklar, akılları başlarında değil” gibisinden yorumlara maruz kalsalar da aslında bence değişimi ve dönüşümü yaratacak nesil onlar. Tabii eğer büyükler tarafından enerjileri doğru yönlendirilirse. O yüzden bu nesil inşaat sektörüne girmeye başladıkça büyük bir teknolojik atılım yapacaklarına inanıyorum.
Sarp Ata Ergün: Sektördeki dönüşüme dair pek bir şey söyleyemem. Ama eğitimle alakalı bir iki şey söyleyebilirim. Mesela biz pandeminin son döneminde okula başladık. Dolayısıyla çok zor bir döneme denk geldik. Dersler olsun, sınavlar olsun hem biz hem hocalar için zor bir dönüşüm süreciydi. Ama iyi ki bitti ve şu an dijital hayatın da bütün iyi yönlerini alıp devam ediyoruz.
12 Şubat 2023
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2025 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Artus, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Deutsche Messe, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hannover Fairs, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Molecor, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Samsung, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Viessmann, Wermut, Wilo, Winsa, XCMG, Xylem ve ZF'nin değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1800 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.