Youtube kanalımızda gerçekleştirdiğimiz, sonrasında web sitemizin ŞantiyeTV sayfalarında ve Şantiye®nin basılı versiyonunda yayınladığımız “10 SORUDA” isimli canlı yayın serimizin 9 Temmuz 2024 Salı günkü konusu “İnşaat Sektöründe ‘ÇEVİK’lik ve Çevik Yaklaşımlar”, uzman konuğu ise Sosyolog Y. Mimar Demet DEMİRER oldu... Demirer programda “Çevik”lik (Agile) ve Çevik Yönetim nedir; inşaat sektöründe birey ve kurumlara ne tür kazanımlar sağlar; hangi alanlarda uygulanabilir; Çevik olmamak ne kaybettirir; söz konusu yaklaşımı benimsemeye çalışan kurum ve profesyoneller nereden başlamalı ve ne tür özelliklere sahip olmalıdır; Çevikleşme sürecindeki risk, engel ve tehditler nelerdir; kaç tür Çevik Yönetim sistem ve yöntemi vardır; seçilecek metot nasıl belirlenir; Türk iş dünyası Çevik Yönetime nasıl yaklaşıyor; inşaat sektörünün “çevik” olmakla birlikte başka hangi özelliklere daha sahip olması gerekir gibi soruların cevaplarını Şantiye® okurları için özetledi.
1) Çeviklik ve Çevik Yönetim nedir, ne demektir
Çok hızlı değişen, karmaşık ve belirsizliklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz... Bu nedenle yolumuzu bulabilmek için doğru yöntem ve yönetim yaklaşımları geliştirmemiz gerekiyor. Yoğun değişimin olduğu ortamlarda “çevik” olmak da aslında bir zorunluluk. Değişim varsa işletmeler de çevik olmak zorundalar. Mesela Sanayi Devrimi’nin hayatımıza soktuğu hiyerarşik yapılar ve kumanda-kontrol yönetim modelleri gibi yöntemler artık çalışmıyor, yetersiz kalıyor. Dışarıda değişen dünyaya adapte olmak ve değişime hızla cevap verebilmek için, tüm bu karmaşıklığı hızlı bir şekilde ve kolektif akılla çözümleyen, bunun için düşünen ve öğrenen, kendi kendine organize olan yapılara dönüşmemiz gerekiyor. Yani çevik organizasyon, gelişen, otonom, öğrenen bir organizasyon anlamına geliyor.
Çeviklik, adım adım ilerlemek demek. Belirsiz bir dünyadayız. Her atılan adımdan sonra diğer adım için yeni bir iş yapış şekli geliştirilmesi gerekebilir, neyin yanlış veya doğru yapıldığı izlenmeli ve müşteri talebi gözden geçirilmeli. İkinci adımdan sonra da benzer bir yöntemle adım adım ilerlenmesi gerekir. Bu, biraz mimarlıkta konsept projeden uygulama projesine kadarki sürece benziyor. Adım adım, aşama aşama ilerleniyor. Çünkü arada pandemi olabilir, beklenmedik bir yönetmelik değişebilir, rakip farklı bir proje geliştirebilir, teknoloji farklılaşabilir, ihtiyacınız olan bir malzemenin tedariğinde bir aksama yaşanabilir, yani o kadar çok değişken ve değişme potansiyeli olan unsur var ki... O nedenle “adım adım” ilerleme, her adımdan sonra etrafı kolaçan etme prensibi çok önemli. Kollektif aklı kullanıp, sonrasında bir adım daha atılması lazım.
İkinci önemli nokta ise hiyerarşik ve fonksiyonel organizasyonlarda departmanlar içinde sıkışan ve yukarıya çıktıkça erozyona uğrayan ve bozulan bilginin yönetimi. Yani bir proje organizasyonunda güncel ve doğru bilginin multidisipliner (çapraz fonksiyonlu) takımlarda mimar, inşaat mühendisi, mekanikçi, elektrikçi veya peyzaj mimarı gibi her mesleki disiplinin ortak akılla düşünmesi, beraber tasarlaması ve inşa etmesi gerekiyor. Bir hedefe odaklanmış, başka işlere bölünmeyen, çok fonksiyonlu takımlarla iş yapmayı ve sürekli her yapışta öğrenerek gelişmeyi öngörüyoruz. Çevikliğin gerekliliklerinden biri de bu hedefe odaklanmış uçtan uca değer üretebilen çok fonksiyonlu takımlar.
Ayrıca her ne kadar metotlardan bahsetsek de çevikliğin özü aslında güven, şeffaflık, cesaret, sözünde durma ve saygı gibi insani değerlere dayanıyor. Bu değerleri içinde barındırmadan sadece teknikleri uygulayarak pek çevik olunabileceği söylenemez.
2) Bireysel ve kurumsal anlamda Çevik olmak ne tür kazanımlar sunar?
Hayatımızda aslında her şeyi aşama aşama yaşıyoruz. Önce ayağa kalkıyoruz, tutunuyoruz, sonra yürüyoruz... Deneye yanıla ilerliyoruz. Ama Sanayi Devrimi’yle gelen “seri üretim” kavramı ve insanı pek insan yerine koymayan yönetim yaklaşımları bizleri her şeyi bir seferde yapmaya zorladı. Oysa biraz daha deneysel ve biraz daha adım adım, odaklanarak gitmek çok daha insanca. Bu, hem bireyleri hem de takımları daha üretken yapıyor. Odaklanıp, küçük parçalara bölerek ilerlemek, adım adım yol almak, küçük küçük mutluluklarla aşamaları kat etmek insanları daha mutlu ediyor, daha fazla motive ediyor. Bu bireylerde de böyle takımlarda da.
Ayrıca çeviklik, “öğrenen” zihin yapısında olmak demek... Bu çok önemli bir kavram. Eskiden meslek sahiplerinin bir konuda uzmanlık edinmesi ve genele hakim olması yeterliydi, buna T tipi uzmanlık dedik; sonra bir konu yetmez, iki konuda uzmanlık gerekli denildi, buna Pi (π) tipi dendi, sonra tarak tipi, bacak sayısı arttıkça uzmanlık sayısının arttığını tahmin edersiniz. Ancak geldiğimiz noktada bildiklerimiz, uzmanlıklarımız her geçen gün daha demode hale geliyor. Dünya ekonomik Örgütü’nün “Mesleklerin Geleceği 2023” raporuna göre 2027’ye kadar çalışanların sahip olması gereken yetkinliklerin yüzde 44 değişmesi bekleniyor. Yeni dünya düzeninde, zamanında bir şeyi öğrenmiş olmak pek bir şey kazandırmıyor. “Öğreniriz” zihin yapısında kalmak çok çok önemli artık. Yeni dönemde hayatımıza giren birçok konuyu zaten yeterince bilen yok; çoğu profesyonel deneyerek, araştırarak öğreniyor. Dolayısıyla öğrenen zihin yapısına sahip olmak ciddi bir zorunluluk. Tabi bunun da kolektif akılla yapılması en ideali. Her şeyi biliyormuş gibi davranma egosundan da sıyrılmak gerekiyor. Artık “Birlikte” öğreniriz, “kurumsal olarak” işin altından kalkarız, “kolektif akılla” becerir ve hayatta kalırız anlayışı önem kazandı.
3) İnşaat sektöründe Çevik olmamak ne kaybettirir?
İnşaat sektöründe son dönemde birçok firma iflas etti. Basında çıkan haberlere göre 1 Ocak-17 Mayıs 2024 tarihleri arasında 391 inşaat firması konkordato talebinde bulunmuş. İkinci sıradaki tekstil sektöründe ise 201 firma. Yani ikinci sıradaki sektörün bile iki katı olumsuz bir durum var. Bu veri bile tek başına inşaat sektörünün çevik olmayarak ne kaybettiğini açıklıyor.
4) Çevik Yönetim sistemleri ve yöntemleri nelerdir? Yöntem nasıl belirlenir?
Çevik olma sürecinde yöntem ve sistemden önce kesinlikle karşılıklı saygı, insani ve ahlaki değerlere sahiplik, şeffaflık, güven, tolerans, kolektif aklın kullanımı, birlikte çalışma becerileri, müşteri odaklılık gibi unsurların varlığı bir zorunluluk. Bunlar olmazsa olmazlar.
Şirketlerimizin bazı olumsuzlukları mevcut. Mesela hiyerarşik organizasyon şemaları bunların başında geliyor. Bu yapı kişiler ve departmanlar arasında maalesef rekabetten ve bilinçsizlikten kaynaklanan çok sayıda sorun yaratıyor, yanlış kararlar alınmasına zemin yaratıyor. Bilgi, üst yönetime çıkana kadar savunma mekanizmaları gibi nedenlerle bilerek veya bilemeyerek erozyona uğruyor. Bu yapılar şirketlerimizi zehirliyor.
Çevik yaklaşımda biri Scrum diğeri Kanban olmak üzere öne çıkan iki yöntem var. Fakat tabii ki bunların yanında farklı ihtiyaçlara yönelik olarak farklı araç ve yöntemlerden de yararlanılabilir. Kollektif aklı ortaya çıkaran bir sürü yöntem mevcut ama Scrum’ın en yaygın ve çıktıların hızla görülebildiği bir yöntem olduğunu söyleyebilirim.
Çeviklik yaklaşımı, 2000’lerin en başında yazılım sektörü temsilcileri tarafından geliştirilmiş bir anlayış. İlk başta dört madde üzerine hemfikir kalınmış. Bunlardan ilki, müşteri değişim istiyorsa bu değişime ulaşmanın bir yolunun bulunması gerekliliği. Ayrıca ağır yazışmaları, kağıtlara gömülmeyi, bir anlamda bürokratik süreçleri yüz yüze pratik bir iletişimle çözme gibi yöntemler öne çıkmış.
5) İnşaat sektörü özelinde Çeviklik ve Çevik Yönetim hangi alanlarda uygulanabilir?
Aslında Çevik Yönetim bütünsel bir bakışı gerektiriyor. Bir proje organizasyonunda ne kadar çok paydaş işin içindeyse, ne kadar çok Çevik yöntem benimseniyorsa o kadar iyi sonuç çıkar. Dünyada artık (Collaborative Contracts) işbirlikçi sözleşmeler, entegre proje yönetimi gibi modeller, yani mimarın müteahhidin işverenle tek sözleşme imzaladığı, ortak aklın kullanılmasını gerektiren yöntemler gündemde. Ne kadar ortak akıl, o kadar Çevik; ne kadar yukarıdan Çevik akıl o kadar Çeviklik... Yani en baştan, zincirin ilk halkası olan yatırımcı ne kadar Çevik zihin yapısına sahip olursa süreçteki unsurlar da o kadar çevik olabiliyor ve fayda sağlanabiliyor.
Tabii tek başında bir firma da çevik olabilir ama asıl en büyük fayda, tüm paydaşların bu sürece adapte olabilmesi. Bir firmanın süreçte Çevik olması, sistematikliği veya rasyonelliği dikkat çekip belki bir penetrasyon noktası sağlayarak diğer paydaşlara da ilham olabilir. Ama dediğim gibi, bu zihin yapısında etkisi çok daha fazla olur.
Kimi yatırımcılar da artık ihale dosyalarında, yüklenicinin yalın veya çevik yönetim yaklaşımlarını kullanıyor olmasını talep ediyorlar. Süreç içindeki çevik olmamaktan kaynaklı israfı ödemek istemiyorlar. Bazı ülkelerde kamu artık ihalelerde ortak aklı, çevikliği ortaya çıkaran modelleri şart koşuyor.
6) Türkiye’de iş dünyası Çevik Yönetim yaklaşımının neresinde? Biz Çevik değil miyiz?
Ülkemizdeki iş dünyası belki Çevik olarak algılanabilir fakat iflas eden firma sayısının çokluğu bu tezi geçersiz kılıyor.
Çeviklik çalışan mutluluğu gerektiriyor. X nesli olarak bizler dayanıklı ve sabırlı bir nesildik. Firmalar bunu yıllarca bir avantaj olarak kullandı. Ama artık yeni nesil o kadar sabırlı değil, onun için de ciddi bir göç veriyoruz. Ayrıca birçok iş kolu ve sektör Türkiye’de karlı da değil. Çoğu sektör ayakta durmaya çalışıyor, insanlar stresli, iş birliği içinde çalışmıyor ve inovasyona gerekli önem verilmiyor. Dolayısıyla çevik değiliz; öyle olsaydı ülkemizde bir sürü inovatif ürün ve çözüm getirilmiş olurdu. Çünkü çevikliğin en büyük çıktısı ve göstergesi “inovasyon”. Farklı görüşler, kültürler ve uzmanlıklar bir araya geldiğinde, birlikte çözüm aradığında, korkmadan denemeler yaptığında ortaya inovasyon çıkar. Ama bizde böyle değil. Dünyanın sayılı inşaat sektörlerinden biri olmamıza rağmen çıkartabildiğimiz bir tane İnşaat Yönetim Sistemi veya bir teknoloji girişimi yok. Şimdiye kadar idare edildi açıkçası fakat bundan sonrası için Çevikliğe çok ciddi derecede ihtiyaç var. Daha çalışan odaklı, akıllı, inovatif unsurlara kafa yoran bir yaklaşım gerekiyor.
7) İnşaat sektörü hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Genel bir değerlendirme yapabilir misiniz? Sektörde “Çevik”lik gerekli; ama başka sizce ne tür özelliklere daha sahip olunmalı?
Kentsel dönüşüm, iklim değişikliğiyle ve özellikle afetle mücadele, bizle birlikte aslında tüm dünyanın mücadele ettiği konular. Bunlar da aslında dönüşüm projeleri. Ama öğrenen organizasyonlar olunmadığı sürece bu mücadele pek işe yaramayabilir. Kolektif akılla bir adım atacaksınız, öğreneceksiniz... Hep Çevik yaklaşımla çözülebilecek şeyler.
İnşaat sektörümüzün ciddi bir sorunu, genelde ekonomik nedenlerle nitelikli işgücünü hızla kaybediyor olması. Aslında tüm dünyada da benzer sorunlar var fakat Türkiye’de bu durum biraz daha hassas ve vahim. Yurtdışına giden profesyonellerin yerleri kolay kolay dolmuyor. Gençler bu sektörü çok tercih etmiyor. Türkiye’deki projelerde yetenek kıtlığı ve bu yetenek kıtlığıyla beraber darboğazlar yaşanmaya başladı. Bizim jenerasyon emekli olunca başımızı sokacağımız çatıları kimler yapacak çok net değil. O nedenle öncelikle sektörel olarak da sürdürülebilirliğimizi sağlamamız şart. Sektörel olarak iyileştirme fırsatlarının araştırılması ve insanlara cazip hale getirilmesi gerekiyor. Gençler inşaat sektörünün gece-gündüz çalışma gibi bizlerin doğal gördüğü durumlara hoş yaklaşmıyor. Yeni nesil bunu istemiyor. Haklılar da...
Diğer taraftan çok erkek egemen bir sektörümüz var. Bu biraz çevikliğe, yani çeşitliliğin, farklı görüşlerin varlığına da ters bir durum. Çünkü kadınıyla erkeğiyle, farklı iş kollarının iş birliğiyle “çeşitlilik” her takım için iyidir. İnovasyon kapasitesini artırır. Ama Türkiye’de iş sahibi hangi okuldan, hangi çevredense genelde çalışanlar da benzer özelliklere sahip oluyor. Bu konuda çeşitliliğe pek önem verilmediği ortada. Bizim karma takımlarla genci yaşlısıyla, kadını erkeğiyle bir arada, saygı içinde çalışmanın yollarını bulmamız gerekiyor.
8) Çevikleşme ile ilgili bir iki ilham verici (yurtiçi veya yurtdışı) yaşanmış örnek verebilir misiniz?
Dünyada Çevik Dönüşüm çok hızlı ilerliyor. Ben ilk ilgi duymaya başladığım yıllarda yaptığım aramalarda tek tük bilgiler çıkarken şimdi oldukça fazla sayıda doküman ve kaynak mevcut. Çevik yönetim dünyanın birçok yerinde yaygınlaşmaya başladı. İş birliği, sürekli gelişme ve birlikte tasarım, Çevikliğin önemli kavramları... Bu kavramlar, bir dönem iş birliği yaptığım Metal Yapı, MuuM Mimarlık ve Yapı Merkezi’ndeki ekiplerin de benimsediği kavramlardı.
Sevdiğim bir örnek var... İstanbul’un Anadolu Yakası’nda Kurtköy’deki Viaport Alışveriş Merkezi’nin çok çevik bir zihin yapısıyla hayata geçtiğini düşünüyorum. Viaport önce küçük bir alan olarak başladı ve başladığında çevresinde hiç konut yoktu. Fakat sonrasında çevresi de yavaş yavaş değişti, konutlar çoğaldı, bir çekim merkezi haline geldi. Ve sonra etap etap bu alışveriş merkezi, içine bir otel de alacak şekilde genişledi. Hala da yanında gelişecek bir alan var. Çevik bakış açısına güzel bir örnek bence. Test ediliyor, bakılıyor, müşteri değerlendiriliyor ve öğrenilenlerle bir adım daha atılıyor.
Yapı Merkezi’nin Galataport’taki müze binası şantiyesindeki takımların bir araya gelip hep beraber ortak akılla bir sonraki günü planlamaları ve birbirlerine bir önceki günün hesabını verdikleri toplantılar da çevikliğe bir örnektir.
Çeviklik için kullanıcı odaklı olmamız gerekiyor. Bu nedenle Uluslararası Tesis Teknik Müdürleri Derneği üyesiyim ve onların deneyimlerinin bina tasarım ve inşa süreçlerine yansıtılması gereğini çok önemsiyorum. Bu kapsamda Bursa Sheraton Oteli teknik ekibi ile çevik yönetim çalışması yapmıştık. MuuM Mimarlık’ta da çeviklik adına verimli çalışmalar yapıtık. Bu takımlar sürekli gelişme, sürekli iyileşmeyi iş süreçlerine dahil ettiler.
Eğer bir işi, başındaki yöntemlerle sonlandırılıyorsa yanlış yapılan bir şey var demektir. Başladıktan sonra iş yapış şeklinizi mutlaka adım adım iyileştiriyor, geliştiriyor olmanız gerekir.
Çevikleşme süreci sadece mekanik, standart eğitimlerle yürütülen bir süreç değil; iletişim eğitimleri, oyunlaştırmalar, görselleştirmeler, ortak yaratımlar da önemli. Bu tarz çok sayıda örneğin içinde bulunduk. Projelerde özellikle görselleştirme şeffaflık çok önemli; doğru ve karar verme yeteneği sağlıyor.
Çevikliğe en güzel örneklerden biri ise, 6 Şubat depremlerinde yaşandı. Herkesin bir şeyler yapmak için mücadele ettiği ama birçok şeyin dağınık yapıldığı, yerini bulamadığı günlerde iki yazılımcının öncülüğünde 23 bin yazılımcının kolektif akılla yardım taleplerini yardım etmek isteyenlerle koordine eden ve saat başı yenilenen bir yazılım geliştirmeleri ve oldukça yararlı işlere imza atmalarıydı. Bu şekilde yardımlar hızlıca ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabilmişti. Bu çevik zihin yapısına çok güzel bir örnektir. Bizler de sektörümüzde çevik zihin yapısı ve çalışma şeklini yaygınlaştırırsak, bir proje için bir araya geldiğimizde hızla performans gösteren takımlara dönüşebiliriz.
9) Çevik dönüşümün şirketlere maliyeti nedir?
İnşaat sektörü en az eğitim alan sektör. Onun için biraz gelişmeye kapalı bir yapısı var. Öncelikle eğitime bütçe ayrılması gerekiyor. Hayatta kalmak için yüzmeyi de koşmayı da öğreneceksiniz. Ne gerekiyorsa öğreneceksiniz ve bunun için eğitime bütçe ayıracaksınız. Elbette amaç şirketin gelir gider dengesini iyileştirmek. Ama hayatta kalmak için artık eğitim şart ve firmalar böyle bir yatırım yapılmak zorunda. Yönetimin ve tüm çalışanların sürekli öğrenmesi, yetişmesi ve eğitim alması gerekiyor. Zaten çalışanları da firmaya bağlayan o öğrenme süreci. Öğrenme ve gelişim devam ettiği sürece çalışanlar o şirkete bağlılıklarını sürdürürler. O nedenle eğitime bütçe ayrılmalı ve artırılmalı. Tabii bunun, daha az personel sirkülasyonu nedeniyle daha az kayıplar yaşanması, daha fazla iş alınması ve projelerin başarıyla ilerlemesine katkı sağlayacağı unutulmamalı.
Tabii kurumsal çeviklikten bahsederken illa inşaat yapılacak diye de bir şey yok. Bir fırsat görülür, bir yazılım geliştirilir, bu yazılım üzerine ayrı bir firma oluşturulabilir. Ya da firma içinde geliştirilen bir unsur farklı bir yapıda piyasaya sürülebilir. Bu aslında bizim kültürümüzde var. Mesela uzun yıllar görev aldığım Çuhadaroğlu firmasından yöneticilerimiz anlatırdı; ilk kuruldukları yıllarda alüminyum çekecek firma olmadığından kendileri bir firma kurmuşlar, aksesuar üretecek firma olmadığından onu da kurmuşlar, silikon mastik için de bir firma kurmuşlar. Bu zihin yapısı ülkemizde az da olsa var. Çevik organizasyonlarda herkes girişimci olabilir. Mesela çalışanın bir fikri vardır; o çalışan ve takımı ana firma çatısı altında bir girişimciye dönüşebilir.
10) Çeviklik ve Çevik Yönetimi benimsemeye çalışan kurum ve profesyonellere neler önerirsiniz? Nereden başlanmalı, ne tür aşamalar kat edilmeli? Çevik bir organizasyon olmak için ilk etapta nelere ve ne tür özelliklere sahip olmak gerekli? Süreçteki risk, engel ve tehditler nelerdir?
Firmanın ve projelerin yapısına göre nereden başlanacağı değişiyor ama bir kere firma sahibinin çevik dönüşüm için karar vermesi ve bu kararının arkasında durması şart. Bu konuyla birinin görevlendirilip, çeviklik sürecinin başlatılması ve üst yönetimin kendini bunun dışında tutması pek başarı sağlamaz. Dönüşümün bazen sancılı olabileceği de unutulmamalı. Sabır önemli. Bu aşamada patinaj yapılabilir; ciddi bir dönüşüm sonuçta, zihin yapınızı ve iş yapış alışkanlıklarınızı değiştiriyorsunuz
İkinci olarak, artık iş dünyasında yatay organizasyonlar hakim olduğundan mevcut çalışanlara “terfi” olmayacağını, departman yapısının esnekleşeceğini anlatmak... Bu durum ara kademe yöneticilerde ciddi tedirginlik ve rahatsızlıklar yaratıyor. Koltuğumu ve özlük haklarımı kaybedeceğim duygusu yaratıyor. Oysa ki dönüşüm sürecinde ara kademe yöneticilere çok iş düşüyor. Departman çalışanlarının kendi kendilerine yeterli hale gelmeleri için liderlik göstermeleri ve mikro yönetim yerine danışman konumuna çekilerek sistemin gelişmesine katkıda bulunmaları gerekiyor. Genç çalışanlar içinse terfinin hiyerarşide yükselmek yerine yetkinlik ve deneyimde yükselmek olduğunu göstermek gerekiyor. Şirket performans yönetim sisteminin de bu şekilde elden geçirilmesi gerekiyor.
BU RÖPORTAJI ŞANTİYETV'DEN DE SEYREDEBİLİRSİNİZ... LÜTFEN TIKLAYIN
8 Ağustos 2024
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.