Arif Künar... İnşaat ve çevre-enerji sektörlerinin çok da yabancı olmadığı bir isim... VEN ESCO Bina Enerji Yönetim Danışmanlık firmasının kurucusu Künar, hem sanayi hem de bina ölçeğinde birçok yapının enerji verimliliği etüt ve uygulaması ile çok sayıda Yeşil Bina’nın sertifikasyon sürecinde etkin roller almış bir profesyonel. Künar ayrıca bir Don Kişot koleksiyoneri... Don Kişot koleksiyonerliğinin yanında “Don Kişot RUHU TAŞIMASI” ise kendisini daha da ilginç kılan özelliklerinden biri olarak göze çarpıyor... Hikayesi ise çoğu koleksiyoner gibi biraz ilginç ve özveriyle örülü...
Bir bina, işletme, tesis veya kampüsteki tüm enerji harcayan sistemlerin ve bu sistemlere uygun altyapının iyileştirilmesi, bakımı, tasarımı ve işletilmesiyle ilgili olarak farklı mühendislik-uygulama teknikleri ve finansman çözümleri sunan; tasarımından itibaren entegre bina dizayn ve yönetim sistemi ile sürdürülebilir, enerji etkin yüksek performanslı Yeşil Bina danışmanlığı, mimari-mekanik-aydınlatma proje, bina enerji ve gün ışığı simülasyonu, devreye alma, proje-müşavirlik, mühendislik ve uygulama hizmeti de veren VEN ESCO Bina Enerji Yönetim Danışmanlık firmasının kurucusu ARİF KÜNAR, inşaat ve çevre sektörlerinin çok yabancısı olmadığı bir isim... Kendisi aslen ODTÜ mezunu bir Elektrik-Elektronik Mühendisi... Uzmanlık alanı ise enerji verimliliği... Bu zamana kadar hem sanayi hem de bina ölçeğinde birçok yapının enerji verimliliği etüt ve uygulamalarında ve birçok Yeşil Bina’nın sertifikasyon sürecinde etkin roller almış bir profesyonel. Kamu ve özel sektörde pilot ESCO-EPC uygulamaları ve LEED, EDGE, Pasif Bina, TSE Güvenli-Yeşil Bina sertifikası projelerinin yanısıra “akıllı kampüs-sürdürebilir şehir” projelerinde, şehir hastanelerinde de kojen-enerji simülasyonu ve otomasyonu ile aydınlatma-aydınlatma otomasyonu konularında danışman olarak yer alıyor. Özellikle yeşil enerji, enerji verimliliği, Yeşil Bina, akıllı şehir konularında projeleri, çalışmaları ve kitapları olan Arif Künar’ın bir özelliği de Don Kişot koleksiyoneri olması... Hikayesi ise çoğu koleksiyoner gibi biraz ilginç ve özveriyle örülü...
Görsel: 1912 yılı eski Türkçe ilk Don Kişot 1. cilt
Görsel: Ahşap Don Kişot heykeller
Kamuoyunu bilinçlendirmek için “hala” ve “inatla”...
1962 doğumlu olan Künar, ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun olmasının ardından, 1986 Çernobil Nükleer Santrali faciasından sonra mesleki bilgi ve deneyimleriyle nükleer enerjinin insanlığa ve dünyaya vereceği geri dönüşü olmayan zarara karşı aktif olarak mücadeleye başlamış. Dolaylı olarak bugün de bu mücadeleyi sürdüren Künar, kamuoyunun bilgilenmesi ve bilinçlenmesi için uğraşmayı hala “inatla” sürdürüyor.
Don Kişot gibi... Her yenilgiden sonra ayağa kalkma ve ısrarla yola devam etme azmi
Don Kişot koleksiyonerliğinin ise ta çocukluk yıllarına uzanan bir hikayesi var... Arif Künar, ilkokul son sınıfta Köroğlu’nu okumuş, yetmemiş filmini de yazlık sinemada izlemiş. Ardından Yaşar Kemal’in İnce Memed romanından sonra da ortaokul son sınıfta, 10 ciltlik 3 kuşak şövalyeleri anlatan Pardayan’ları bir haftada soluksuz okumuş. Sonrasında özet bir Don Kişot kitabı da bitirmiş ve bu kitaptan oldukça etkilenmiş. 1986’daki Çernobil nükleer santrali faciasından sonra çevre ve enerji konusunda yazan-çizen-konuşan-eylem yapan birisi olarak, 2007 sonrasında da sadece yazan-çizen-konuşan ve eylem yapan olarak değil, bizzat karşı çıktığı ve çevreci olmayan bu nükleer-kömür-doğalgaz enerji kaynaklarına karşı, “başka türlüsünün de” olabileceğini, alternatiflerini de sunmaya, uygulamaya, hatta yapmaya çalışan bir mühendislik çabasına girmiş. Künar bu süreçle ilgili olarak, “Maalesef bu konularla ilgili mücadelede sürekli başarılı olamıyoruz. Genel olarak gezegenimiz, ülkemiz, doğamız, gelecek nesiller, yani hepimiz aslında bu savaşı kaybediyoruz. Özellikle son 10 yılda ‘yalnız ve güzel ülkemizde’, bu işlerle ilgili uğraşlarda hep kaybedince, artık kendimi iyiden iyiye ‘Don Kişot gibi hissetmeye’ başladım. ‘Don Kişot gibi hissetmek’, aslında beni çok rahatlattı. Her yenilgiden sonra yeniden ayağa kalkma, ısrarla ve inatla yola devam etme motivasyonu ve azmi sağladı” ifadelerini kullanıyor.
Görsel: 1605 İlk baskının 1907 yılı tıpkı baskısı
Sürekli “kaybetmenin ihtişamı”nı yaşayanların biricik dostudur Don Kişot
Don Kişot koleksiyonerliğinin bir hobi olmaktan çok yaşadığı her türlü olumsuzluğa rağmen en azından kendisini hala ‘mutlu’ kılan, canlı ve ayakta tutan çok önemli bir dayanak, “baston” olduğunu vurgulayan Künar, “Çünkü, Mario Levi’nin söylemi ile benim gibi ‘tutunamayanlar’ ve sürekli ‘kaybetmenin ihtişamı’nı yaşayanların biricik dostudur Don Kişot” diyor.
Neden, Nükleer Santrallara Hayır?..
Arif Künar, tüm koleksiyonerlik sürecini ve gerekçelerini, bu özel uğraşın hayatına katkılarını ise şu sözlerle özetliyor: “İlk kez 1993 yılında ‘Nükleer Karşıtı Platform’un Ankara toplantı çağrısı davetiyesinde ve sonrasında kullandığımız afişlerimizde, tişörtlerimizde simge olarak Don Kişot’u seçmiştik. Çünkü biz de aslında nükleer-kapitalist devlerle savaşıyorduk... 2002 ve 2006 yıllarında Elektrik Mühendisleri Odası için hazırladığımız ‘Neden, Nükleer Santrallara Hayır?’ ve ‘Don Kişot’lar Akkuyu’ya Karşı’ isimli mücadelemizin tarihini anlatan iki kitabımızın da kapağı, Gülnur Özdağlar tarafından Picasso’nun meşhur Don Kişot tablosundaki yel değirmenleri yerine nükleer santral bacası ile tasarlanmıştı. Kısacası artık Don Kişot hayatımın ayrılmaz bir parçası olmuştu. Öyle ki kendimle özdeşleştirdiğim ‘Don Kişot gibi olmak’ fikri, ona ait yayın ve objeleri toplama merakımı beslemişti...”
Bazı sahaflar belgelerin fiyatlarını artırdılar
“Yaratıcılığı ile Don Kişot bebekleri ve mozaik tablolar yapan sevgili eşim Mimar Ayfer Künar ile bana her babalar gününde kendi çizimi olan Don Kişot figürleri hediye eden yurtdışında İçmimar olarak çalışan kızım Eylül Künar Özyar en büyük destekçilerim... Ayrıca bana bu konuda destek olan kişilerin başında, kendisi de Don Kişot kitapları toplayıcısı olan, ‘bir bilge’ olarak tanımlayabileceğim Babil Sahaf’ın sahibi Üstad Lütfi Bayer’den, Anadolu Sahaf Gökhan Tuğlu’dan söz etmeden geçemem. Koleksiyonumun zenginleşmesinde bana çok yardımcı olmuşlardır. Ne yazık ki tüm sahaflardan bu şekilde söz edemiyorum. Benim Don Kişot kitapları ve belgeleri topladığımı duyan bazı sahaflar ellerindeki belgelerin fiyatlarını bir anda artırmışlardı...”
Görsel: Ayfer Künar'ın Cam Mozaik Don Kişot Tablosu
Görsel: Eylül Künar'ın Babalar Günü Hediye Don Kişot'larından Bazıları
Koleksiyonda ülkemizdeki ilk basılan Türkçe Don Kişot kitapları da var
“Koleksiyonda ülkemizdeki ilk basılan eski Türkçe Don Kişot’lar ve ilk Türkçe Don Kişot kitapları en önemli eserler oldu. İlk orijinal 1605 yılı İspanyol baskının 1907 yılı tıpkıbasımı bunlardan biri. Aradıklarım da var. Hala kapağı bende olan, ancak içinin basılıp-basılmadığı belli olmayan bir başka eski Türkçe kitabın içini arıyorum. Ayrıca, 1971 yılında çekilmiş olan ‘Don Kişot Sahte Şövalye’ adlı Türk filmi, aradıklarım arasında. Münir Özkul’un Don Kişot, Sami Hazinses’in de Sancho Panza rolünü oynadığı bu filme ne yazık ki ancak afişine ulaşabildim...”
Görsel: 1931 baskısı ilk Türkçe Don Kişot kitabı
İncil’den sonra en çok basılan kitap olarak bilinir Don Kişot
“Mümkünse Türkçe ve Türkiye’de basılmış tüm Don Kişot kitaplarını, dergilerde çıkmış yazı ve karikatürleri, eski Türkçe yayınların tümünü bulmak ilk hedefim. Altı yüzün üzerinde Türkçe kitap bulabildim, ancak 100-200 civarında daha olduğunu tahmin ediyorum. Yabancı dilde iki yüzü aşkın kitabım oldu. Farklı diller ve sadece gravürlü olanları almaya çalışıyorum, çünkü sonu-sınırı yok. On binlerce farklı baskısı olan, İncil’den sonra dünyada en çok basılan ve okunan kitap olarak bilinir Don Kişot...”
Büyüyen bir koleksiyonum var
“Ağırlıklı olarak kitaplar olmak üzere tablolar, afişler, heykeller, albüm kapakları, filmler, 1300 civarında farklı eserden oluşan ve her geçen gün büyüyen bir koleksiyonum var. Resim, heykel obje olarak; mümkünse ressamı, heykeltraşı bilinenlerden, paramın yetebildiği eserleri almaya çalışıyorum. Özellikle Türk, Don Kişot çizen ressamlarımızın en az birer resmini almaya gayret gösteriyorum...”
Umarım ülkemin sürdürülebilir geleceği için savaşmaya devam ederim
“Yeniliyoruz ama yeniden başlamaktan da hiç vazgeçmiyoruz. Yeniliyoruz, evet her seferinde daha iyi yenilip, yeniden sanki yenilmemişiz gibi yeniden başlıyor çevre mücadelemiz. O zaman ‘bize bu motivasyonu sağlayan ne’ diye sormak gerekiyor. İşte bu sorunun cevabı ‘Don Kişot gibi olmak’, o ruhu hiç kaybetmemek. Bu duygu olmasaydı eğer, bu sabrı ve motivasyonu-enerjiyi yitirmemem olası değildi. Sahip olduğum bu ruhla kendimi ‘Türk Don Kişotların’ bir üyesi olarak görüyorum. Umarım yaşamımın sonuna dek bu duyguyu kaybetmem ve ülkemin sürdürülebilir geleceği için savaşmaya devam ederim. Bu savaşta yeni Don Kişotların çıkacağına daha yaşanılabilir bir dünyanın yaratılması için yel değirmenleri ile savaşacağına inancım sonsuz. Yazılışının üzerinden dört yüz yılı aşkın bir süre geçse de gezegenimizin Don Kişotlara olan ihtiyacı bitmedi, hatta üzülerek belirtmeliyim ki yazıldığı döneme göre çok daha fazla ihtiyacımız var ‘Masum ve mahzun yüzlü şövalyelere’; yenilmekten yorulmayanlara, iyiyi güzeli bulmak ve yaratmak isteyenlere, yaşanılası bir dünyayı yaratacak olanlara... En azından dünyanın yarısı bile Don Kişot, diğer yarısı da Sanco Panza olsa daha iyi bir dünyada yaşıyor olabilirdik belki...”
Görsel: Arif Künar'ın Don Kişot kitaplığı ve Don Kişot kapaklı kitapları
Yurtdışında çok sayıda Don Kişot koleksiyoneri ve müzesi var
“Özellikle İspanya başta olmak üzere Almanya, Meksika, Arjantin ve ABD’de Don Kişot koleksiyonerleri dışında Don Kişot müzeleri de var. Ancak ülkemizde maalesef pek yok. Sadece yurtdışından farklı dilde kitap ve pul toplayan birkaç arkadaş biliyorum. Daha önce ülkemizdeki en eski Don Kişot koleksiyonu yapan ve bu koleksiyonu İspanyollara satan Sevgili Babil Sahaf Lütfi Bayer ve onun vesilesiyle tanıdığım kitap-efemera üstadı Rahmetli Yusuf Çağlar Don Kişot meraklılarıydı. Ellerinde kalanları da bana verdiler, bu anlamda kendilerine çok minnettarım... Dünyadaki müze ve koleksiyonerlerle karşılaştırma yapmak mümkün değil. Bizimkisi aslında biraz da Abdurrahman Çelebi’lik, çünkü bildiğim kadarıyla benim kadar toplayanı-meraklısı yok diye herkesin aklına ilk ben geliyorum...”
En büyük hayalim bir yel değirmeni içinde Don Kişot Müzesi kurmak
“Bütün obje, kitap ve resimleri basit bir sanal müze, arşiv ve envanter anlamında web sayfasına (www.donkisotcollection.com) yüklemeye çalışıyorum. 3-17 Ekim 2022 tarihlerinde Ankara Çankaya Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki ‘Don Kişot Sergisi’nin kataloğu yayınlandı. ODTÜ Mezunlar Derneği Tesisleri’nde, Ankara Satranç Müzesi’nde sergiler, söyleşiler yaptım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. ve İstanbul Cervantes Enstitüsü tarafından 22-23 Şubat 2019’da düzenlenen ‘Cervantes İstanbul’da’ etkinliğinde de naçizane bazı Don Kişot kitap ve objelerimi sergileme fırsatı buldum. Ancak tabi ki en büyük hayal ve hedefim, en yakın zamanda Bodrum-Milas taraflarında mevcut ya da tasarlanacak olan bir yel değirmeni içinde Don Kişot Müzesi kurmak. Bunun için yel değirmenini ve müzenin sürdürülebilirliğini sağlayacak olan ‘meraklı-sponsor’ arayışım devam ediyor. Varsa ve olabilirse de benim gibi diğer Don Kişot toplayıcı ya da koleksiyonerleri ile birlikte bir ‘Don Kişot Müzesi-Evi’ kurmak... Bu konuda destek olacak tüm kişi ve kurumlara şimdiden çok teşekkürler...”
Görsel: Don Kişot plaklarından bir kısmı
Babamın bastonları
“Reşat Ekrem Koçu, Mimar Sinan, Ahmet Refik, Süheyl Ünver, Neyzen Tevfik’in eserleri ve ney, su, Mevlana, Anadolu şehirleri ve İstanbul kitapları da Don Kişot’a tam yoğunlaşmadan topladığım şeylerdi. Özellikle Reşat Ekrem Koçu’da çok az eksik kitap kaldı, ama dergilerdeki çok sayıdaki yazıları hala ulaşılmayı bekliyor... Diğer taraftan rahmetli babamın emeklilik sonrası yaşadığı Karamanlı (Burdur)’da yerel bir ustanın hediye ettiği bir bastonu vardı. Son yıllarında yürüme zorluğu çektiği dönemlerde daha sık kullanır olmuştu. Yanında çok fazla yoktum, daha çok bastonları vardı. Bunlar bende çok derin ve farklı izler bırakmış olmalı. Bu bastonları hatıra olarak alıp Ankara’ya getirmiştim. Sonrasında ‘baston’, ‘yaşlılık’, ‘yalnızlık’, ‘dayanışma’, ‘dayanak olma’, ‘arama’, ‘destek olma’ üzerine düşünmeye ve baston toplamaya başladım. Baston toplayıcılığım, biraz daha yavaş giden, yaklaşık 200 adetten sonra da ağırlıklı olarak eşe dosta babalarından, annelerinden, dedelerinden, ninelerinden kalanlarla, bir hikayeye sahip bastonlarla ilerliyor. Çünkü onun da saklama ve sergileme alanı anlamında sonu yok. Ayrıca maddi olarak da beni artık çok zorluyor. Ayrıca sevgili eşim Ayfer Künar da kendi çocukluk, bayramlık ve ailesinden kalan mendilleri biriktirerek küçük bir koleksiyon yapıyordu. Birlikte ODTÜ Mezunlar Derneği Tesisleri’nde ‘Zerafetin ve Asaletin İki Simgesi; Mendil ve Baston’ sergisi açmak, söyleşisi yapmak çok güzel ve anlamlı oldu. Koleksiyonerlik, aileye sıçradı”.
5 Aralık 2022
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.