İş hayatını anlamak için iş yönetim kitapları yerine hangi klasikleri okumalıyız?..
Cem Kafadar / 1inşaat Danışmanlık Kurucusu / İnş. Müh. (İTÜ 1982-87)
Hemen baştan söylemek istiyorum; bir konuda yanlış anlaşılmak istemem... Edebi eserleri, doğrudan bir şeyleri öğrenmek için okumaya kalktığımızda hem öğrenmemiz mümkün değildir hem de bu bakış açısıyla kitapları değersizleştirmiş oluruz. Yazıma bu başlığı atıp, böyle bir cümleyle başlamanın ciddi bir çelişki olduğunun farkındayım. O zaman eserlere ve kahramanlara geçmeden bu konuyu biraz açayım.
Kurgu kitapları ilk okuduğumuzda kendimizi sayfaların arasına bırakarak, bizi götürdükleri yerlere yolculuk yapmak, yeni karakterler, yeni dünyalar, yeni bakış açıları keşfetmek büyük bir keyiftir. Ancak ilk okuyuşumuzda aldığımız derin hazzın ardından yapacağımız sonraki okumalarla farklı noktalara odaklanabiliriz. Tarihi bir okuma, sosyolojik bir okuma ya da cinsiyet ayrımcılığı üzerinden bir okuma gibi kurguyu öncelikli kılmadan yapılacak okumalar bize farklı perspektifler kazandıracaktır. Zaten klasikleri klasik yapan da, bize farklı fırsatlar yaratabilme kapasiteleri değil mi?
Şimdi gelelim yazının iddialı başlığındaki sorunun cevabına. İş hayatını anlamak için iş yönetim kitapları yerine hangi klasikleri okumalıyız?.. Neden bize gereken tüm bilgileri hap şeklinde veren üzerinde iyi çalışılmış, araştırma sonuçlarını baz alan iş yönetim kitapları değil de karmaşık kurguların olduğu, karakterlerin ne yapacağını bilemeyeceğimiz günümüzden iki yüz, üç yüz yıl önce geçmiş bir hikâyeden öğrenecek daha çok şeyimiz olabileceği tezine. Bu soru ve sorunun çok kimseye romantik gelecek yanıtı uzun yıllardır kafamı yoruyordu. Alain De Botton’un “Proust Yaşamınızı Nasıl Değiştirebilir?” kitabını okuduğumda yalnız olmadığımı, kafamdakileri birinin kitaplaştırdığını gördüğümde çok sevindim. O ay büyük bir iştahla Botton’un tüm kitaplarını okudum. Geçtiğimiz hafta The Economist Dergisi’nin çalışma hayatı yazarı Bartleby’ın köşesinde “İşletme kitaplarını bırakın, klasiklere bakın” başlıklı yazısını okuyunca cesaretlenip, ne zamandır kafamın içinde yazmamı bekleyen bu konuyu kaleme aldım.
Evet yazının çıkış hikayesi böyle, ama yine sorunun cevabını vermedim değil mi?
İşte hafıza, zihin, bellek konusunda yaptığım küçük araştırmalar doğrultusunda ulaştığım sonuç.
Zihnimiz, aldığı tüm verileri bir şekilde kodluyor ve saklamak amacıyla kaydediyor. Veriler sürekli üst üste geldikçe hafızamız bunların büyük bir çoğunluğunu kalıcı kılmıyor. Bizim için fazla da önemli olmadığını düşünüyor. Bunların bir kısmı bilinçaltına sıkışıp rüyalarda ya da beklenmedik anlarda aklımıza gelse de bu yazının konusu olmadığı için o derinliklere girmiyorum. Peki hafıza hangi bilgileri sımsıkı koruyarak kalıcı bellekte saklıyor? “Duygularla birlikte kodlanmış bilgileri”. İşte onun için etkilenerek okuduğumuz bir edebi eserdeki kahramanın hikayesini, mücadelesini, yanlışlarını, başarılarını, sahtekarlıklarını, hayal kırıklıklarını bir türlü unutamıyoruz. Eğer kendimizi ya da bir tanıdığımızı o kahramanla bir şekilde özdeşleştirdiysek artık istesek de aklımızdan çıkaramıyoruz. Kişisel gelişim, iş yönetim kitaplarının yazarları da anlattıklarının etkisini okura geçirmek için yaşanmışlıkları, alıntıları, anıları bu nedenle sık kullanıyorlar ama buradaki hikayelerin, büyük yazarların klasiklerindeki kadar derinlikli olmaları mümkün olmadığı için hafızamız bunları kuvvetli duygularla kodlayıp saklayamıyor. O zaman ne diyelim, gelsin klasikler, gelsin onların unutamadığımız kahramanları...
Machiavelli - Prens (The Prince)
İş hayatındaki liderlerle klasikler arasındaki ilişkiden bahsedildiğinde ilk akla gelen kuşkusuz Machiavelli’nin Prens eserindeki anti kahraman. Roman, insanlığa, soğuk ve manipülatif davranışlar üzerine odaklanmış psikolojik bir özellik olarak tanımlanan “Makyavelizm” kavramını hediye etti.Kitap liderlik, güç kullanımı ve stratejik düşünme üzerine odaklanıyor. Prens, güç dengesini koruma, diplomasi, stratejik hamleler ve gerektiğinde sert tedbirler almanın önemini vurguluyor. Alttan alta hayatta başarılı olmak için kimsenin gözünün yaşına bakmayan pragmatik bir yaklaşımın altı çiziliyor. Prens’in bakış açısı dün de bugün de çokça eleştirilmiş olsa da, Machiavelli gibi bir anti kahraman üzerinden liderliği, yönetim anlayışını, siyaset dünyasını bu kadar düşündürtüp tartışmaya açan başka bir yazar var mı bilmiyorum.
Honoré de Balzac - Goriot Baba (Le Père Goriot)
Goriot Baba, çocuklarına olan aşırı sevgisi nedeniyle servetini kaybederken, toplumun ve çocuklarının gözünde değersiz hale gelir. Yaklaşık 230 yıl önce Kral Lear’da Shakespeare de bir benzerini anlatmıyor mu? Bugünün popüler dizisi Succession’da ise tam tersi. Baba sahip olduğu medya imparatorluğunu bırakmamak için her şeyi yapıyor. Bir babanın düşünsel evrimleşmesini gözlemek isterseniz Gorİot Baba ve Kral Lear’ı okuyup, ardından Succession’ı izleyin derim.
Gorİot Baba, liderlerin güç ve başarı uğruna değerlerinden ne kadar ödün vermeleri gerektiği sorusunu bize sorar. Roman bittiğinde bir lider, kişisel değerler ile toplumsal beklentiler arasında nasıl bir denge kurmalı sorusunun çengeli takılı kalır zihnimizde.
William Shakespeare - Hamlet
Hamlet’in sürekli kendini ve çevresini sorgulayan yapısı, bir şeyleri gördüğü halde hemen hareket etmemesi, olayları, insanları kafasının içinde iyice tartması, liderlerin karar verme sürecinde karşılaşabilecekleri içsel çatışmaların ne kadar şiddetli olabileceğini bize gösterir.
Leo Tolstoy - Savaş ve Barış (War and Peace)
Tolstoy iki ciltlik bu kalın eserinde sadece aşk ve ilişkileri, kader ve özgür iradeyi, toplumsal sınıfların değişimini değil, yarattığı karakteri Andrey Bolkonsky’insavaş ve barış dönemlerinde gösterdiği stratejik vizyonuyla, iş hayatında uzun vadeli planlama ve kriz yönetiminin önemini de bize anlatır.
Herman Melville - Moby Dick
Bencil, pervasız, küstah ve ihmalkâr kişiliğiyle Kaptan Ahab’ın beyaz balina Moby Dick’e olan takıntısı, bir liderin kişisel hırslarının nasıl felaketlere yol açabileceğini gösterir. Ahab, büyük bir hedefe odaklanırken çevresindeki insanları ve nihayetinde kendisini yok eder. İş dünyasında ne kadar çok Kaptan Ahab var değil mi?
Fyodor Dostoyevski - Suç ve Ceza (Crime and Punishment)
Raskalnikov’un ahlaki ikilemleri, iş hayatında etik kararlar almanın zorluklarını yansıtırken, içsel çatışmalarıysa, bir liderin yalnızca stratejik değil, aynı zamanda ahlaki değerlere dayalı kararlar alması gerektiğini hatırlatır. Keşke tüm orta ve üst düzey yöneticiler hayatlarında en az bir kez Suç ve Ceza’yı okuyabilseler. İnanıyorum ki, dünya bugünkünden daha güzel bir yer olurdu.
Miguel de Cervantes - Don Kişot
Batı dünyasında romanın başlangıcı kabul edilen Cervantes’in ana karakteri Don Kişot hayalperest bir şövalyedir. Cesareti ve idealleri peşinde koşma azmi, iş dünyasında vizyon sahibi olmanın önemini vurgular. Çalışma hayatında da zaman zaman “imkânsız” gibi görünen hedeflerin peşinden gitmek, büyük başarıların elde edilmesini sağlamaz mı? Don Kişot’un hikayesi tüm bunlarla birlikte gerçekçilikten kopmanın risklerini de hatırlatır. İş yaşamında çoğu zaman yanımızda bize inanan, koşulsuz destek veren bir Sanço Panço da bulunmaz, daha yalnızızdır. Çok zaman iç sesimin Don Kişot’luk yapma dediğimi duyarım ama yine de bu komik şövalye gibi yel değirmenlerine saldırırken bulurum kendimi. Arada frene basmam gerektiğini hatırlatması için masamın üzerinde duran küçük Don Kişot maskotu muzip gözlerle bana bakar. Her şeyin ters gittiğini düşündüğüm zamanlarda Cervantes’in ölümsüz klasiğinden bir bölüm okur, kendimi daha iyi hissederim.
Franz Kafka - Dava (The Trial)
Josef K.’nin tüm eser boyunca absürt bir bürokrasi içinde kaybolması, iş dünyasında karşılaşılabilecek karmaşık ve anlamsız süreçlere işaret eder. Kafka’nın bu tedirgin edici eserinde, gereksiz karmaşıklıkların insanların motivasyonunu ne şekilde düşürebileceğini görürüz. İş hayatında bürokrasi, verimliliği böyle engellemez mi? Süreçleri basitleştirip çalışanları bürokratik engellerden koruyarak şirketlerini hantallaşma tuzağına düşmeden kurumsallaştırmayı hedefleyen yöneticiler için Kafka’nın Dava’sı bir ders kitabı niteliğinde.
Joseph Conrad - Karanlığın Yüreği (Heart of Darkness)
Afrika’daki sömürgeciliğin bir eleştirisi olan bu novellada Marlow’un Afrika’nın karanlık derinliklerine yaptığı yolculuk, liderlerin içsel ve dışsal mücadelelerinin basit bir temsilidir. İş hayatında da liderlerin bilinmeyenle yüzleşmesi, belirsiz koşullarda kararlar alabilmesi gerekmez mi? Marlow’un Kurtz’u bulma çabası, yöneticilerin bazen büyük bir hedefe odaklandıklarında etik ve moral değerlerden sapma riskinin oluşabileceğini bize gösterir.
George Orwell - 1984
Winston Smith’in totaliter bir rejim altında yaşadığı baskılar, iş hayatında da baskıcı yönetimlerin yaratabileceği sonuçları göstermez mi? Eser, liderler için, çalışanların özgürlüğünü kısıtlamadan yöneticilik yapabilmesinin, yaratıcılığı teşvik etmenin ve çalışanları dinlemenin önemini vurgular. Hepsinden öte de, güç ve kontrol mekanizmalarının yanlış kullanımının nasıl yıkıcı olabileceğini gösterir.
Mary Shelley - Frankenstein
Yapay zekâ bir Frankenstein mi? Mary Shelly 200 yıl önce on sekiz yaşındayken yazdığı eserinde bize bir gün belki kontrol edemeyeceğimiz yapay zekayı mı işaret ediyordu? Bugün çoğumuz Frankenstein’ı bu gözle tekrar okumuyor muyuz?Bu kitap sadece bugünün iş dünyasını anlamamız için değil, insanın gelebileceği en tehlikeli sınırları göstermesi açısından da çok değerli.Dr. Frankenstein’in bilimsel merakının sonuçları, iş dünyasında inovasyon ve etik sınırların dikkatlice dengelenmesi gerektiğini gösterir. Bir liderin yenilik peşinde koşarken etik değerleri göz ardı etmesi, geri dönüşü olmayan hatalara yol açabilir. Dr. Frankenstein’in hikayesi, sorumluluk ve hesap verebilirlik kavramlarını da derinlemesine düşünmemiz gerektiğini bize hatırlatıyor.
Homeros - Odysseia
Odysseus’un eve dönüş yolculuğundaki stratejik düşünme yeteneği ve dayanıklılığı, iş dünyasında liderlerin karşılaştıkları zorlukları aşma ve hedeflerine ulaşma sürecinde kritik önem taşır. Odysseus, liderlerin değişen koşullara uyum sağlaması ve uzun vadeli hedeflere sadık kalmasının önemini bize gösterir.
Charles Dickens - Büyük Umutlar (Great Expectations)
Pip’in yükselme ve sınıf atlama çabaları, iş dünyasında bireylerin hırslarının ve beklentilerinin nasıl yönetilmesi gerektiğine dair ilginç dersler içerir. Dickens, iş hayatında kişinin başarı ve kişisel gelişim arasındaki dengeyi korumasının önemini vurgular.
Fyodor Dostoyevski - Karamazov Kardeşler (The Brothers Karamazov)
İvan Karamazov’un Tanrı ve ahlak üzerine düşünceleri, iş dünyasında etik liderliğin önemini ortaya koyar. İvan’ın derin felsefi sorgulamaları, liderlerin ahlaki sorumluluklarını ve yaptıkları her eylemin sonuçlarını düşünmeleri gerektiğini hatırlatır. İş dünyasında da karar alıcıların sadece kâr değil, aynı zamanda ahlaki sonuçları da göz önünde bulundurması gerektiğini bize hatırlatır.
George Eliot - Middlemarch
Dorothea Brooke’un idealist yapısı ve topluma hizmet etme arzusu, iş dünyasında toplumsal sorumluluğun önemini yansıtır. Dorothea’nın hikayesi, kişisel hırslar ile topluma katkı sağlama arasındaki dengeyi kurmanın ne kadar kritik olduğunu gösterir. Aynı zamanda, iş dünyasında liderlerin sadece kendi başarılarını değil, başkalarının hayatlarını nasıl iyileştirebileceklerini de düşünmeleri gerektiğini vurgular.
Emily Brontë - Uğultulu Tepeler (Wuthering Heights)
Heathcliff’in intikam tutkusu, iş dünyasında uzun vadeli strateji ve ilişkilerin önemini vurgular. Heathcliff, kişisel öfkesinin onu nasıl tükettiğini ve sonunda yıkıma götürdüğünü gösterir. İş dünyasında da, intikam ve düşmanlıkla hareket etmek yerine ilişkilerimizde duygusal zekamızı doğru yöneterek istediğimiz sonuçlara ulaşabileceğimizi anlatır.
Herman Hesse - Bozkırkurdu (Steppenwolf)
Harry Haller’ın içsel çatışmaları ve topluma uyum sağlama çabası, iş dünyasında kişisel gelişim ve dengeyi bulmanın önemini vurgular. Haller, bireysel kimlik ile toplumsal beklentiler arasındaki dengeyi kurmakta zorlanır, bu da iş dünyasında liderlerin hem kendi değerlerine sadık kalmaları hem de ekiplerini ve şirketlerini başarılı bir şekilde yönetmeleri gerektiğini gösterir.
James Joyce - Ulysses
Leopold Bloom’un sıradan bir gün boyunca yaşadıkları, iş dünyasında rutin işler ve günlük kararların önemini vurgulamaz mı? Joyce, sıradan olayların bile bir liderin dikkatli ve bilinçli kararlar alması gereken kritik anlar olabileceğini gösterir.
Albert Camus - Yabancı (The Stranger)
“Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum.” diye başlar roman. Meursault’un hayata karşı kayıtsızlığı ve toplumsal normları sorgulaması, iş dünyasında uyumsuzluk ve farklı perspektiflerin önemini yansıtır. Camus, bireyin çevresindeki dünyaya yabancılaşmasını ele alırken, iş dünyasında da bazen normların dışına çıkmanın, yenilikçi düşünmenin ve sıra dışı çözümler aramanın gerekliliğini gösterir.
Sadece yazıda geçen klasiklerde değil, birçok iyi eserde doğru okumalar yaparak iş dünyasına, hayatımıza, yaşamdaki rollerimize yönelik dersler çıkarmak mümkün. Ezberlerimizi bozmaya, duymak istediklerimizden ötesine hazırsak edebiyattan iyi bir rehber bulamayız. Bu kitaplar, iş dünyasında karşılaşılabilecek pek çok durumu ve zorluğu edebi bir bakış açısıyla ele alarak, bizler için derinlemesine içgörüler sunuyor. Klasik edebiyat, insan doğasının ve sosyal ilişkilerin evrensel temalarını inceleyerek, iş dünyasında daha bilinçli ve etik kararlar almamıza yönetim ve kişisel gelişim kitaplarından daha fazla yardımcı olacaktır.
Bugün bir klasikle başlamaya ne dersiniz? Benim seçimimi mi merak ediyorsunuz? Ben defalarca okuduğum, çağımızda unutulmasına gayret gösterilen “vicdanı” en iyi anlatan eserlerden biri olan Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sını öneririm.
Meraklısı için dip not: Yazıyı yazmadan önce bu konuda edebi karakterler ve liderlik üzerine yazılmış bir kitap var mı diye araştırdığımda Joseph L. Badaracco'nun henüz Türkçe’ye çevrilmemiş “Questions of Character: Illuminating the Heart of Leadership Through Literature” adlı kitabını buldum. Chatgpt üzerinden kitabı detaylı inceleyebilirsiniz.
11 Ekim 2024
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.