"YAKIN PLAN: YEŞİL BİNALAR" çalışmamız kapsamında Yeşil Binalarla ilgili görüşlerine başvurduğumuz İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Koçlar Oral, “Sağlıklı, konforlu ve sürdürülebilir bir yapma çevreyi hedefleyen anlayış artık BÜTÜNLEŞİK YAKLAŞIMI zorunlu kılıyor. Dolayısıyla Yapı Bilgi Modelleme Sistemlerinin yaygınlaşması ve tüm paydaşların dijital teknolojilerden destek alarak bütüncül bir yaklaşımla çalışması, sürdürülebilir bir çevrenin sağlanmasında önemli bir adım olacak” diyor...
Şantiye: Binaların Yeşil / Sürdürülebilir olması neden önemlidir?
Prof. Dr. Gül Koçlar Oral: 21. yüzyılda gelişen teknoloji ve 4. sanayi devriminin yarattığı yeniliklerin yanı sıra yaşadığımız pandemi koşulları hızlı bir değişime yol açmıştır. Hızla değişen dünyamızda yeniliklere evrilmede geçmişte olduğu gibi günümüzde de en önemli belirleyicilerinden birisi enerji temini ve tüketimidir. Yaşamın devamlılığı için günümüzde her alanda ihtiyaç duyulan enerjinin temini, tüketimi ve sonrasında ortaya çıkan gerek ekonomik gerekse çevresel sorunlar giderek artmaktadır.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)’nın 2021-2022 yıllarına yönelik görünümleri aktardığı “Yenilenebilir Enerji 2021 Piyasa Güncellemesi” raporuna göre yenilenebilir enerji kaynakları, pandemi koşullarında 2020 yılında talebi artan enerji kaynağı olmuştur. Ancak buna rağmen dünya genelinde halen birincil enerji kaynağı olarak çoğunlukla fosil yakıtlar kullanılmaktadır.
Artan nüfus ve refah seviyesi, enerji ihtiyacını günden güne artırırken, doğal kaynaklar üzerindeki baskının artmasına neden olmakta ve yaygın şekilde kullanılan fosil yakıtlar hızla tükenmeye devam etmektedir. Ülkelerin hızla artan enerji ihtiyacı, özellikle enerji bakımından dışa bağımlı ülkelerde önemli ekonomik zorluklara yol açmaktadır. Fosil yakıtların hızla tükenmesiyle bu enerjilerden türetilen ve bunlarla sürdürülen teknolojiler eskimekte, bakımları zorlaşmakta, fosil yakıta dayalı endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan iklim değişikliğinin etkileri artmakta, ekosistemler bozulmaktadır. Ayrıca, fosil yakıtlar çevresel etkileri bakımından değerlendirildiğinde, yarattıkları hava kirliliği, yüksek karbondioksit (CO2) salımları ve insan sağlığına olumsuz etkileri ile ciddi çevresel tahribata neden olabilmektedir.
Bu nedenle enerji sektöründe alternatif kaynak oluşturma ve enerji verimliliğini artırma arayışları hız kazanmıştır. Enerji sektöründe, binalar ve bina inşaatlarının, dünyadaki toplam enerji tüketiminin ve CO2 salımının önemli bir bölümünden sorumlu olduğu bilinmektedir. Bu nedenle enerji verimliliği ve sürdürülebilir enerji kullanımı açısından binalar, öncelikli olarak ele alınması gereken alanlardır.
Enerji ve çevre sorunları karşısında mimarlık ve kent planlamada hedef, insanların sınırsız ihtiyaç ve isteklerini karşılarken aynı zamanda insanlığın ve doğanın devamını sağlamak olmalıdır.
Doğal ve yapma çevreyi tehdit eden sorunları gidermek ve sonraki kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için, enerji kaynaklarını verimli kullanan binalar aracılığı ile sürdürülebilir çevreyi sağlamak, tasarımcı ve yapımcıların en önemli sorumluluğudur. Sürdürülebilirlik, en geniş anlamda dünya eko-sistemindeki tüm çeşitliliğin ve yenilenemez kaynakların gelecek nesillere aktarılabilmesi için bugünkü neslin yenilenemez kaynak kullanımının sınırlanması ve insanın eko-sistem üzerindeki olumsuz etkilerinin sistemin taşıma kapasitesinin üzerine çıkmayacak düzeyde tutulmasıdır. Diğer bir deyişle, sürdürülebilirlik, ‘güncel gereksinimleri gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini karşılama olanaklarına zarar vermeden karşılamak’ olarak açıklanabilmektedir.
Gelişme bağlamında sürdürülebilirlik, eko-sistemi ve kaynakları göz önünde bulundurarak yaşam kalitesini sağlamak olarak da açıklanabilmektedir. Küreselleşen dünyada çevre ve enerji sorunları ve bu sorunların çözümünde en etkin yol olan sürdürülebilir çevre anlayışı, sürdürülebilir, enerji etkin ve Yeşil Bina tasarımına olan eğilimi ortaya çıkarmaktadır. Diğer bir deyişle sürdürülebilir, enerji etkin ve Yeşil Binalar çevre sorunlarının çözümünde ortaya çıkan doğal ve çağdaş bir yaklaşım olarak benimsenmektedir. Bu tasarım yaklaşımı, özellikle dünyada enerji krizinin baş gösterdiği 1970’li yıllardan günümüze kadar kentsel gelişme dinamiklerine dayalı enerji ve çevre sorunlarının çözümünde giderek önem kazanmıştır.
Karbon nötr hedefine ulaşmada 3’te 1 paya sahip olduğu bilinen binaların enerji etkin, Yeşil Bina olarak dönüşümünün ortalama enerji tüketiminde yüzde 24 ile 50’ye varan, karbon salımında yüzde 33 ile 39 arası, su tüketiminde yüzde 40, atıklarda yüzde 70’e varan bir düşüş sağlayacağı yapılan çalışmalarla ortaya koyulmaktadır. Bu sayısal veriler binalardaki tüketimin çevresel sorunların çözümünde ne kadar etkili olacağının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Bu kapsamda çevre dostu binalar olarak ortaya çıkan sürdürülebilir Yeşil Binalar; kullanıcıları için sağlık, konfor, güvenlik, ekonomik olarak istenen koşulları sağlama, ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin geliştirilmesi ve korunması, hava ve su kalitesinin iyileştirilmesi, katı atığın azaltılması, enerji tüketiminin azaltılması hedeflerini gerçekleştirmek ve dolayısıyla sürdürülebilir sağlıklı konforlu yaşanabilir kentsel yerleşmelerin yaratılması açısından önemli olmaktadır.
Ayrıca içinde bulunduğumuz kentsel dönüşüm sürecinde sürdürülebilir yeşil binalar son derece önem taşımaktadır. Kentsel alanların zaman içerisinde karşılaştıkları doğal afetler ve çeşitli sorunlarla mevcut yapı stoğunun yetersiz ve uygun olmayan şartlarda olması, iyileştirme ya da yeniden yapılanma ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan kaçınılmaz hale gelen kentsel dönüşümün çok boyutlu ele alınması, özellikle çevresel sorunları çözücü yaptırımlar gerekli olmaktadır. Bu açıdan kentsel dönüşüm, kentsel alanlarda sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi ve çevre dostu binaların gerçekleştirilebilmesi için fırsat oluşturmakta, bunu başarabilmek için ise sürdürülebilir yeşil binaların tasarımı ve yapımı önemli olmaktadır.
Şantiye: Türkiye’de binaların enerji verimli, yeşil, sürdürülebilir olabilmesi için sizce ne gibi engeller var? Bu sorunların aşılması için neler yapılabilir?
Prof. Dr. Gül Koçlar Oral: Binaların enerji verimli, yeşil, sürdürülebilir olarak tasarımı, yapımı ve bu alanda yapılan çalışmaların gelişmesinde, iklim değişikliği ve küresel ısınma, çevresel kirlenme gibi kaygılar önemli rol oynamaktadır. Bugün, hemen bütün ülkeler sanayi, konut, ulaşım başta olmak üzere birçok sektörde enerjinin verimli kullanımını, uyguladıkları enerji politikaları ile teşvik etmektedirler. Uygulanan politikalar, genellikle mali teşvikler, kontrol ve bilgilendirme hizmetleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bazı ülkelerde, enerji verimliliği yatırımları için devlet ucuz kredi ve vergi muafiyeti gibi mali katkılarda da bulunmaktadır. Bu tür çalışmalar Türkiye’de kısıtlı olmaktadır. Ancak, yasal mevzuat olarak Türkiye’de de önemli gelişmeler olmuştur.
Türkiye’de Yeşil Binalara ilişkin mevzuata bakıldığında 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu, Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği ve binalarla ilgili son yapılan düzenlemeler önemlidir. Enerji verimliliği konusunda önemli bir gelişme, 18.4.2007 tarihli “Enerji Verimliliği Kanunu”dur. Bu kanunun amacı, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesini ve çevrenin korunmasını sağlamak için, enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin artırılmasıdır. Binalarda enerji verimliliğinin sorgulanmasında kullanılabilecek enerji kimlik belgesi bu kanunda tanımlanmaktadır. Enerji kimlik belgesinde, binanın ısıtma ve soğutma amaçlı enerji ihtiyacı, yalıtım özellikleri ve ısıtma/soğutma sistemlerinin verimi ile ilgili bilgiler, sıcaklık ve diğer iklimsel bilgiler, karbon dioksit ve diğer sera gazı emisyonları ile ilgili bilgiler, binanın yer aldığı kategori ve üst kategorilere geçiş için uygulanması gerekli önlemler bulundurulmaktadır.
2008 yılında Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği yayınlanmıştır. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı (2017-2023) kapsamında ise bina ve hizmetler, enerji, ulaştırma, sanayi, teknoloji, tarım ve yatay konular olmak üzere toplam 6 kategoride tanımlanan 55 eylem sonucunda, 2023 yılında Türkiye’nin birincil enerji tüketiminin %14 azaltılması amaçlanmaktadır.
Diğer taraftan bina çevresel değerlendirme sistemleri ile sertifikalandırma ve değerlendirme, binaların yapım, kullanım aşamalarında çevreye minimum zararın verilmesi açısından önem taşımaktadır. Dünyada yaygın olarak kullanılan bina çevresel değerlendirme sistemleri olarak LEED, BREEAM, CASBEE, DGBN, Green Star ve Green Globe sayılabilir. Bu yeşil sertifika sistemleri, sürdürülebilirlik hedeflerinin uygulamalarda değerlendirilmesinde önemli araçlar olarak kabul edilebilir. Ülkemizde LEED, BREEAM ve EDGE sertifikası almış olan çok sayıda örnekler vardır.
23 Aralık 2017 tarih ve 30279 sayısı ile Resmî gazetede Binalar ile Yerleşmeler için Yeşil Sertifika Yönetmeliği yayımlanmıştır. Yönetmeliğin amacı, binalar ve yerleşmelerin doğal kaynakları ve enerjiyi verimli kullanarak çevreye olan olumsuz etkilerini azaltmak için değerlendirme ve belgelendirme sistemlerinin oluşturulmasına, değerlendirme ve belgelendirme sürecinde rol alacakların görev, nitelik ve sorumluluklarının belirlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından üniversitelerden destekler alarak uzun soluklu bir çalışma yapılarak Türkiye için Yeşil Sertifika sistemini kurulmuş, kılavuzlar yayımlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Yeşil Bina Sertifika Sistemi için de bir yazılım geliştirilmiş, bunu kullanacak uzmanların yetiştirme çalışmaları sürdürülmektedir.
Ancak açıklanan bu gelişmeler ve son yıllarda binalarda enerji verimliliği ile ilgili önemli düzenlemeler hayata geçirilmesine rağmen uygulama açısından halen istenilen düzeyde değildir. Geniş kapsamlı uygulamaları sınırlayan, geciktiren çeşitli engeller vardır. Türkiye’nin bu konuda yıllardır istenilen düzeyde gelişme göstermemiş olması başlıca, yapılan bilimsel çalışmalardan yararlanılmaması, farkındalık, bilinç ve bilgi eksikliği, konuya ilişkin, gerekli yatırımlarının yapılmaması gibi nedenlere bağlanabilir. Konu alanında kapsamlı bilimsel çalışmalar yapılmakta, ancak ayrıntılı bilimsel yöntemlerin pratiğe dönüştürülmesinde kullanılabilecek ara yüzleri geliştirmede teknik ve mali sorunlar yaşanmakta, bu durum gerekli bilgilerin pratiğe aktarılmasının uzun sürmesine yol açmaktadır.
Binalarının sertifika sistemleri ile değerlendirmesi bazı yapımcılar tarafından önemli ve ekonomik değer artırıcı bir etken olarak görülmektedir; ancak kullanıcılar açısından bu anlamda yeterli bir bilinç düzeyi oluşmamıştır. Bu durum kullanıcılar tarafından ilk yatırım maliyetini artırıcı bir etken olarak görülmekte ve kullanıcılar yaşam dönemi maliyetlerini tam olarak değerlendirme bilgi ve bilincinden yoksun olmaktadır.
Yatırımcı, enerji tüketimini azaltan çözümleri uygulamanın, projenin satış değerini fazla artırmayacağı görüşünde...
Özellikle karar vericiler, üst düzey yöneticiler, enerji tüketimini azaltan tasarım ve teknolojilere yeterince önem vermemekte, yatırımcılar çoğunlukla binalarda enerji tüketimini azaltan çözüm ve teknolojileri uygulamanın, projenin satış değerini çok fazla artırmayacağı görüşünde olmaktadır. Ayrıca yatırımcılar bu tür uygulamaların limitli bir sürede tamamlanması beklenen proje sürecini artıracağını düşünerek, binayı sadece minimum yasal gereksinimlere uygun olarak tasarlayıp inşa ederek kar tavanını düşürmemek isteğinde olmaktadırlar. Tüm bu görüşlere dayanarak, enerji tüketimini azaltan tasarım ve teknolojilere talebin son yıllarda artmasına rağmen yeterli talep olmaması dolayısıyla arz ve talebin dengede olmaması enerji verimli, yeşil, sürdürülebilir binaların gerçekleştirmesine engel oluşturmaktadır.
Ayrıca tasarımcı ve yapımcıların projelerinde enerji tüketimini ve çevresel etkiyi azaltıcı tasarım ve teknolojiler hakkında bilgi sahibi olmamaları, bu tür uygulamalardan kaçınmalarına neden olmaktadır. Binalarda enerji tüketimini azaltan çözüm ve teknolojiler ile ilgili teknik ve mali konular hakkında bilgiye erişim zorluğu, bu konuda pratikte çalışan uzmanlaşmış kişilerin yeterli olmaması dolayısıyla, bu tür uygulamaların değerlendirilmesinde uzman eksikliği, uygulamada kalifiye eleman eksikliği, belirli şartlar için özel teknoloji veya çözümün maliyeti artırabilmesi, binaların enerji verimli, yeşil, sürdürülebilir olarak gerçekleştirilmesinde diğer engellerdir.
Bu engellerin yaratığı olumsuzlukları gidermek için öncelikle tasarımcı ve uygulayıcılar ve yanı sıra kullanıcıların farkındalık ve bilgi düzeyini artırmak amaçlı üniversite-sanayi işbirliği doğrultusunda çalışmalar (eğitim, seminer, konferans, toplantılar) düzenlenmesi yararlı olacaktır.
Yasa, yönetmelik ve standartların eksiksiz uygulanması, bina yapım ve kullanım sürecinde de denetim için yasal düzenlemelerin geliştirilmesi ve yaptırımı gereklidir. Ayrıca sürdürülebilir binaların talep edilmesini sağlamak ve pazar ortamı yaratmak için devlet katkısıyla örnek bina sayısı artırılmalıdır. Örnek teşkil etmesi için öncelikle kamu binalarının sürdürülebilir binalar olarak iyileştirilmesi ve geliştirilmesi uygun bir çözüm olarak değerlendirilmelidir. Bu noktada yatırım maliyetlerinin artmaması için çözümler geliştirilmeli, mali teşvik ve destek politikalarına öncelik vermelidir. Bu tür binaları gerçekleştirmek isteyenlere ucuz kredi, vergi muafiyeti, bilgilendirme hizmetlerinin sağlanmasının alana farklı dinamikler katacağı, motivasyonu ve istenilen çıktının sağlanabileceğine olan güveni artıracağı açıktır.
Şantiye: Üniversitelerde sürdürülebilir, enerji verimli, Yeşil Bina tasarımı/yapımı konusunda yeterli çalışma yapılıyor mu ve yeterli eğitim veriliyor mu? Değerlendirmeleriniz ne olur?
Prof. Dr. Gül Koçlar Oral: Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’deki üniversitelerde de sürdürülebilir, enerji verimli, Yeşil Bina tasarımı/yapımı alanında çok sayıda çalışma yapılmakta, bu alandaki çalışmalar ve yayınlar hızla artmaktadır. Özellikle konu alanında yüksek lisans ve doktora yapmak isteyenlerin sayısı da her geçen yıl önemli oranda artmaktadır. Konu alanı, araştırma konularında öncelikli alan olarak belirlenmektedir. Öğretim üyesi olarak görev yaptığım araştırma üniversitesi olan İTÜ’de, İTÜ Lisansüstü Eğitim Enstitüsü’nde yer alan özellikle Çevre Kontrolü ve Yapı Teknolojisi Yüksek lisans Programı ve Yapı Bilimleri Doktora Programı’nda konu alanında dersler yer almakta bu derslerde bilimsel yöntemler aracılığı ile ayrıntılı çalışmalar yapılmakta, her yıl çok sayıda tez tamamlanmakta ve bu tezlerin çıktıları ise ulusal ve uluslararası platformlarda nitelikli yayınlara dönüşmektedir.
Günümüzde, sağlıklı, konforlu, sürdürülebilir bir yapma çevreyi hedefleyen ve disiplinler arası konuları kapsayan önemli bir alan yapı fiziği ve çevre kontrolü alanıdır. Bu alan sağlık, konfor, enerji etkinliği açısından optimum performans gösteren bina tasarımında temel alan olarak ele alınmaktadır. Bu alanda yer alan konular İTÜ Mimarlık Bölümü’nde Çevre Kontrolü Stüdyosu derslerine bütüncül bir yaklaşımla ele alınarak öğrencilere aktarılmaktadır. Ayrıca konu alanında yer alan seçme derslerde, sürdürülebilir, enerji etkin ve Yeşil Bina tasarımına ilişkin tasarım parametreleri ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. Bu dersler kapsamında sunulan yaklaşım modelinde sağlıklı, konforlu, enerji etkin ve sürdürülebilir bir yapma çevreyi gerçekleştirmek ortak hedeftir. Bu ortak hedefi gerçekleştirmek üzere, disiplinler arası konularda ortak çözüm arama, bireysel sorumluluk ve grup çalışması esas alınmaktır.
Diğer üniversitelere yönelik sistematik yaklaşımla yapılacak bir değerlendirme için müfredat programlarının incelendiği kapsamlı bir çalışmanın gerekli olduğu kanaatindeyim. Ancak, ders, seminer, konferans, jüriler ve toplantılar aracılığıyla iletişimde bulunduğum üniversitelerden yola çıkarak, İTÜ’ye benzer bir yaklaşımın benimsendiğini ve konu alanının diğer üniversitelerde de önemli bulunduğunu ve çok sayıda yayın üretildiğini gözlemlemekteyim.
İTÜ’de verdiğim derslerden edindiğim deneyimler; sürdürülebilir enerji etkin, Yeşil Bina gibi çevre duyarlı tasarım kapsamında konuya ilgi duyan öğrencilerin etkin katılımları ile çeşitli konularda araştırmalar yapılarak, bilgilerin paylaşılması ve tartışılması sonucunda, enerji etkin tasarım eğitiminin sınırlı koşullarda sunulabildiği seçime bağlı bir ders kapsamında dahi öğrencinin kısa sürede sorunlara çözüm üretebilecek potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. Bu potansiyeli geliştirecek, yapma çevreyi tasarlayan mimarların, mühendislerin, çevre ve enerji sorunlarının dünya üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesinde önemli bir rol üstlenecekleri açıktır. Tasarımcının eğitim sürecinde ele alınan çevre duyarlı tasarım bilinci doğrultusunda, çevreyi kirletmeyen temiz enerji kaynaklarını kullanan enerji etkin bina tasarımı eğitiminin de verilmesi, konu alanına ilişkin, uygulamalı dersler ortamında farklı yaklaşımların denenerek çözüm önerilerinin karşılıklı olarak tartışılması, yeni arayışlara yönelme ve yeni bilgi üretebilmenin geliştirilmesi açısından gereklidir. Bu eğitimi alan mimarların ve/veya mühendislerin binanın yapımı ve işletimi sırasında enerji ve kaynak tüketimini minimize etme yolunda alacağı tasarım kararları sürdürülebilirlik doğrultusunda olacaktır. Diğer bir deyişle, enerji etkin / Yeşil Bina tasarımı eğitimi ile yaşam kalitesinin artırılması, sağlıklı, konforlu ve sürdürülebilir çevrenin yaratılması olanaklı olabilecektir.
Şantiye: Sürdürülebilir bina konusunda üniversitelerde, bilimsel camiada araştırmalar, çalışmalar ne yönde ilerliyor? Gündemde neler var?
Prof. Dr. Gül Koçlar Oral: Bilindiği üzere, üretimin makineleşmesi ile oluşan Birinci Endüstri Devrimi’nde enerji kaynağı kömür, su ve buhar gücü olmuştur. Elektrik ya da elektroniğin üretimde kullanılması ile üretimin serileşmesi sonucu oluşan İkinci Endüstri Devrimi’nde enerji kaynağı olarak petrol ve elektrik olmuştur. Üçüncü Endüstri Devrimi ise, 1970’lerden 2010 yılına kadar süren dönem içerisinde üretimin otomasyonu ve sayısallaşması olarak tanımlanmaktadır. Daha açık bir deyişle, aynı zamanda bu dönem çeşitli alanlardaki teknoloji kadar bilimsel alanlardaki ilerlemelerin üretimin yönünü ve biçimini etkilemesi olarak da bilinmektedir. Bu devrimde enerji kaynakları, yenilenemez kaynaklardaki sıkıntılar ve çevresel kaygılar nedeni ile güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynakları olmuştur. Bu üç devrim, fosil yakıtlar, yeni enerji kaynakları ve kullanım teknolojileri, yeni ulaşım ve lojistik teknolojileri, iletişim teknolojileri üzerine kurulmuş ve insanlık tarihinde birer dönüm noktasıdır. Ancak dünya nüfusunun hızla artması ve bunun sonucu olarak kaynakların hızla tükenmesi, endüstri uygarlığının artık bir kavşağa geldiğini göstermektedir. Diğer bir deyişle, petrol ve diğer fosil yakıtlar tükenmekte, bu enerjilerden türetilen ve bunlarla sürdürülen teknolojiler eskimekte, bakımları zorlaşmakta, fosil yakıta dayalı endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan iklim değişikliğinin etkileri artmakta, ekosistemler zarar görmektedir. Bu bağlamda çevreye duyarlı enerji etkin bina ve yerleşme tasarımı, tasarım aşamasında tasarım parametreleri için en uygun değerlerin hesaplama ve/veya deneysel yollarla belirlenmesi bilimsel çalışmaların hedefini oluşturmuştur. Bu konuda yapma çevrenin farklı ölçeklerinde bilimsel çalışmalar yapılmış ve yapılmaktadır. Yeni yaklaşımlar geliştirilmekte, sayısal hesaplama yöntemleri pratikte mimar ve mühendislerin kullanabileceği rehberlere dönüştürülmeye çalışılmakta, konu alanında yasal mevzuatın iyileştirilmesi geliştirilmesi çalışmaları devam etmektedir.
Güncel olarak ifade edilen Dördüncü Sanayi Devrimi ise çevrenin olumsuz etkilere maruz kalmadan yeni enerji kaynaklarının elde edilmesi sonucu simülasyon, yapay zeka, üç boyutlu yazıcılar, robot teknolojisi, gibi ilk üç sanayi devriminin yapısını tamamen değiştirecek yeni buluşlara olanak sunmaktadır. 2010 yılından itibaren yarının vizyonu olan Dördüncü Endüstri Devrimi, bütün çalışma ve süreçlerinin dijitalleşmesi olarak tanımlanmaktadır. Dördüncü Endüstri Devrimi ile gelecek, birbirine bağlı süreçlerin iletişim halinde olduğu, internet ortamında kapsamlı ağ iletişimi ile desteklenen çözümleri içeren, çok daha verimli çalışan, üretimi artırırken üretim süreçlerini de kolaylaştıran bir dünyayı ifade etmektedir. Bu bağlamda sürdürülebilir bina konusunda özellikle enerji simülasyon programları da gelişmiş, dijital altyapının da güçlenmesiyle çoklu parametreler arasındaki ilişkileri tanımlayan algoritmalar ve programlara dayalı bilgi dizgesi üzerine kurulu çalışmalar hız kazanmaya başlamıştır.
Geleneksel yöntemlerin eksiklikleri doğrultusunda ortaya çıkan Yapı Bilgi Modelleme Sistemleri (BIM), temel anlamda entegre tasarım ve proje süreçlerini destekleyen, çeşitli avantajlar sunan bir teknoloji, metodoloji ve süreçler bütünüdür. BIM yalnızca bilgisayar destekli bir tasarım amacı değil, bilgiye dayalı bir yapım sürecidir. Geleneksel yöntemlerin aksine BIM önemli bir veri yoğunluğunu içinde barındırmakta ve bu veriler kolayca değerlendirilerek enerji etkin iyileştirme potansiyelleri ortaya çıkarılabilmektedir. Tasarım süreci boyunca ortaya çıkan alternatifler her aşamada kolayca analiz edilebilmekte, bu sebeple optimum değerlerin sağlanması daha da kolaylaşmaktadır. Anlık müdahalelerde bile bina enerji performansını irdelemek olanaklıdır. Tüm bu olanakların yanında BIM sistemi, kullanıcıya, tasarım alternatifleri üretmekte ve sonuçları değerlendirip en doğru çözümü vermektedir. BIM kullanımı aracılığıyla sürdürülebilirlik bağlamında enerji performansının değerlendirildiği, tasarım parametreleri için en uygun değerlerin belirlendiği, yeni önerilerin geliştirildiği çalışmalar giderek artmaktadır.
Sürdürülebilir enerji etkin bina tasarımının gereksinimlerini karşılamak için, yenilikçi yöntemlere ve bütünleşik tasarım sürecine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda dijital modelleme bilimsel çalışmaları önemli ölçüde etkilemiştir. Özellikle parametrik tasarıma olan eğilim, bilgisayar programlama teknolojilerini ön plana almakta, grafiksel kullanıcı ara yüzü ve görsel kodlar aracılığıyla tasarımcılar için geleneksel programlamadan daha kullanışlı çıktılar elde edilmektedir. Tasarım sürecinde çoklu parametre ve algoritma kullanması ile birlikte, değerlendirme süreçleri yeni yollarla ele alınmakta, dijital kodlara dayanan, farklı ara yüzler ve araçlar ve gelişmiş veri tabanları üretilen çalışmalar gündemde yer almaktadır. Tüm bu dönüşümlerin yeni sayısal yaklaşımların gelişmesine olanak sağlayacağı açıktır. Bu noktada, özellikle genç bilim insanları için aynı anda birden çok seçeneği ele alma, çoklu parametreyi dikkate alarak analiz etme, yeni tasarım araçları oluşturma, dijital imalat yoluyla yapım sürecini değerlendirebilme edimleri kazanmanın önemini vurgulamak isterim.
Şantiye: Akademiden baktığınızda inşaat sektörünü yeşil, enerji verimli, sürdürülebilir bina üretimi konusunda nasıl görüyorsunuz?
Prof. Dr. Gül Koçlar Oral: Sürdürülebilirlik bağlamında inşaat sektöründe çalışan paydaşların son yıllarda bilinç düzeyinin artığı, ancak yeterli düzeyde farkındalık ve bilinç oluşamadığı gözlenmektedir. Örneğin, Yüksek lisans düzeyinde yapılan, pratikte çalışan mimarlarla enerji ve su etkinliğine yönelik kriterlerin projelerinde uygulanmasına vermiş olduğu önem ve bilgi düzeylerinin belirlenmesine yönelik bir çalışmada, bu tür kriterlerin çoğunlukla dikkate alınmadığı sonucu ortaya çıkmıştır. Bu alanda talebi artırıcı çalışmaların yeterli olmadığı ve dolayısıyla yeterli üretimin olmadığı söylenebilir. Sürdürülebilir yapma çevrelerin sağlanması, tükenmekte olan dünya kaynaklarının verimli kullanılması, kaynakların harcanmasından büyük ölçüde sorumlu olan binaları gerçekleştiren inşaat sektörü paydaşlarının binalarda enerji tüketimini azaltan çözüm ve teknolojileri uygulaması ve bu tür uygulamalara talebin artmasıyla mümkün olabilir. Daha sürdürülebilir ve çevreci olan bu binalar hem tasarımı hem inşaatı hem de kullanılan malzemeler dikkate alındığında, yapımcı, mimar, mühendis, malzeme üreticileri, STK’lar, çevre ve enerji ajansları, karar vericiler gibi birçok farklı disiplini bir araya getirmekte, sözü edilen farklı disiplinler arasında çok yönlü işbirliği gerekli olmaktadır.
Sürdürülebilir yapıların tasarımı, geleneksel yöntemlerin sunduğu imkânlar yerine daha disiplinler arası (kolaboratif) bir yaklaşıma ihtiyaç duyar. Bu yeni yaklaşım, Bütünleşik Tasarım Süreci-BTS olarak tanımlanır. Bütünleşik Tasarım Süreci-BTS, yapıyı bir bütün olarak kabul eden, aynı zamanda tüm ortaklar ve pay sahipleri ile tasarım ekibi üyelerinin ve gelecekteki kullanıcı yahut mal sahiplerinin ve kiracıların da sürece katılımını gerektiren bir tasarım yöntemidir. Bütünleşik tasarım süreci, proje hedefleri arasındaki iç tutarlığı ve bağlantıların tanınırlığını gözeten, tasarıma yönelik bütüncül bir yaklaşımdır. Bu açıdan inşaat sektörüne baktığımızda geleneksel tasarım sürecinin sürdürüldüğü görülmektedir. Mevcut süreç, tasarımın başlangıcından yapımın tamamlanmasına kadar doğrusal bir akış tanımlamaktadır. Diğer bir deyişle genellikle benimsenen geleneksel yaklaşımda uzmanlık alanları çoğu kez doğrusal bir süreçte bağımsız çalışmaktadır.
Günümüzde, sağlıklı, konforlu, sürdürülebilir bir yapma çevreyi hedefleyen anlayışın zorunlu kıldığı bütünleşik yaklaşımın uzak kaldığı bir sektörde bir süre sonra problemler yaşanacağı söylenebilir. Dolayısıyla günümüzde teknolojinin akıl almaz hızda gelişmesine paralel olarak BIM tabanlı programların ve çalışma ortamlarının yaygınlaşması ve dijital teknolojilerden de destek alarak bina ve bina çevresi tasarım ve yapımında yer alan tüm aktörlerin geleneksel yaklaşım yerine bütüncül bir yaklaşımla çalışması, sürdürülebilir bir yapma çevrenin sağlanmasında önemli bir adım olacaktır.
4 Aralık 2021
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.