Yazan: Cem Kafadar / 1inşaat Danışmanlık Kurucusu / İnş. Müh. - http://cemkafadar.net
Makaleyi "Temmuz-Ağustos 2020" sayımızın e-dergi versiyonundan da okuyabilirsiniz
Çocukluğumda üst katımızda oturan bir Hasan Amca vardı... Kimseyle konuşmayan, ne zaman görsem elinde ya da ağzında sigarası, başı hep önünde, selamı sabahı olmayan Hasan Amca... Bu haliyle bende fazlasıyla merak uyandırdığı için eve giriş-çıkışlarında pencereden gizli gizli izlerdim onu. Sanırım henüz okula gitmiyordum...
Meraktan bir gün babama sormuştum Hasan Amca’nın neden bu kadar mutsuz olduğunu... Hiç arkadaşı da mı yoktu? Babam da birden yüzü ciddileşip, şöyle bir etrafına baktıktan sonra, sesini de kısarak, “Oğlum, Hasan Bey iflas etti... Büyük bir fabrikası ve bir sürü işçisi vardı” cevabını vermişti. Ben de çocuk aklımla fabrikasına, işçilerine ne oldu o zaman, onun için mi böyle kimselerle konuşmuyor, hem sonra iflas etmek ne demek diye üst üste sorulara devam etmiş ve korkordatoya kadar tüm cevapları almıştım babamdan. O gün, hep merak ettiğim gizemli Hasan Amca’nın tüm sırrını öğrenmiş, fakat eskisinden daha fazla üzülmeye başlamıştım...
Sonrasında ve hala, ne zaman bir yerlerde bir iflas haberi duysam gözümün önüne hep o kederli, ince bıyıklı, bakışlarını bizlerden utanarak kaçıran Hasan Amca gelir. Çocukluk anılarımda iflas etmek, dipsiz bir cehennem çukuru kadar korkunçtu benim için. Bu yazımda firmaları o çukurun başına götüren sekiz nedeni anlatmak istiyorum. Belki de işlememeleri gereken “sekiz günahı”...
Son yıllarda inşaat sektöründen birçok firmanın üst üste iflas haberini duyunca merak edip, dünya üzerinde en uzun süre yaşayan firma hangi firmaymış diye araştırdım ve ilginç bir sonuçla karşılaştım. En uzun ömürlü firma bir Japon inşaat firması. 1400 yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren Kongo Gumi... Firma 578 yılında Osaka’da tapınak inşaatları yapmak için kurulmuş. 2006 yılında ekonomik krize girinceye kadar kendi adıyla faaliyetlerini sürdürmüş, daha sonra da Takamatsu Construction firmasına satılmış.
İşte firmaları iflasa götüren sekiz neden...
1. İnşaattan gelen paranın sektöre tekrar yatırım olarak dönmemesi
Tüm iflaslar analiz edildiğinde birçoğunun altında hızlı ve plansız bir büyümeyle karşılaşırız. İnşaat sektöründeki iflaslarda da bu durum fazlasıyla mevcut. Paranın iyi kazanıldığı dönemlerde birçok firma turizm, gıda, AVM ve benzeri inşaat dışı alanlara yatırım yaptılar. Bu faaliyetlerin bir kısmı, o şirketler için ilk kez girdikleri sektörlerdi. Ekonominin stabil olmadığı bu dönemde bu yatırımlar ne yazık ki istenildiği gibi yürümedi. Buradaki kayıpları inşaat sektöründen gelen girdiyle kapamaya çalıştılar ama inşaat sektörü artık o iyi para kazandıkları yılların cazibesini kaybetmişti.
2. İnşaat sektörünü iyi tanımayan firmaların sektöre girmesi ve çıkması
Son on yılda sektör dışından inşaat işine giren firmaların bir kısmı, inşaata dönemsel, yani piyasada bir bozulma olduğunda hemen çıkabilecek şekilde baktı. Evden ayrılmak için bavulları hep dış kapının yanında hazır bekleyen insanlar gibi. Son yıllarda işler kötüye gitmeye başlayınca, bu şirketler, gerektiğinde iflası dahi göze alarak sektörden hızla çıktılar. Çıkarken inşaattan kazandıklarını da kendi ana sektörlerine götürdüler. Bu ve benzeri firmalar, yüksek miktarda sermayenin çıkmasına ve beraberinde de inşaatta küçülmeye neden oldular.
3. Proje yönetimi yapmadan aynı anda birçok projeye birden girilmesi
İnşaat firmalarının birçoğu proje yönetimini yeterince içselleştirmemiştir; ki bu durum sektörün en önemli sorunlarından da biridir. Nakit akışlarını sağlıklı bir şekilde hesaplamadan, ya da daha açık bir ifadeyle önlerini yeterince görmeden birçok projeye bir anda girdiler. Her proje için sağlıklı bir iş programı, bütçe ve nakit akışı hazırlamadıkları için farklı projelerin bir aradaki yönetimini yani Project Management Institute (PMI)’un söylemiyle "program yönetimi"ni doğru yapamadılar.
4. Organizasyon yapılarının doğru oluşturulamaması, kurumsallaşmaya sancılı geçiş ya da geçememe
İnşaat firmalarını mercek altına aldığımızda büyük bir kısmında patron ya da işin başındaki kişinin her işin üstesinden gelmeye çalıştığını görürüz. Bu yaklaşım biçimi belirli büyüklükteki işler için yanlış değildir. Ancak yeni projelerle işler büyüdükçe o tek kişinin zamanı artık yetmemeye başlar. Eskisi gibi her işe yeterince eğilememektedir. İşte bu noktaya gelen birçok inşaat firması, profesyonel bir alt yönetim kadrosu ve organizasyon yapısını oluşturamadı. Bazı firmalar da dönüşüme çok hızlı girip, kurumsallaşma kültürüne hazır olmayan kadrolarının üzerine taşıyabileceklerinin çok üzerinde bir yük bindirdiler. Kurumsallaşmayı akşamdan sabaha gerçekleştirebilecekleri basit bir iş olarak düşündüler. Bu dönüşümü gerçekleştiremediklerinde geriye dönüp baktılar ki, artık eski iş yapım metodolojilerini de kaybetmişler. İki arada bir derede kalan bu firmalar ne tam kurumsal, ne de tam eskisi gibi olabiliyorlardı. Bu tuhaf durumu sağlıksız iş yapım metotlarıyla yürütmeye çalışsalar da iflastan kurtulamadılar.
5. Kadro, alt yüklenici ve tedarikçi bağlılığı
Başarılı ve köklü inşaat firmalarını incelediğimizde hepsinde tek bir şey görürüz. Uzun yıllardır bir arada çalıştıkları kadrolarını, alt yüklenicilerini ve tedarikçilerini korumayı başarmışlardır. Onlar da firmalarını zor günlerinde yarı yolda bırakmamışlardır. Firmalarıyla aralarında sözleşme maddelerinde yazılmayan ama o maddelerden çok daha güçlü bir sadakat bağı vardır. Birbirlerini iyi tanıyan bu iç ve dış paydaşlar zaman içinde kuvvetli bir takım oluşturmuşlardır. Eski bir sözü biraz değiştirilmiş haliyle söylersek; “Çalışanlarınız, alt yüklenicileriniz ve ana tedarikçileriniz sizi vezir de eder, rezil de”...
6. Çok ortaklı firmalarda her kafadan çıkan farklı sesler
Son on yılda inşaat sektöründeki hızlı büyüme beraberinde yeni firmaların bu alana girmesine neden oldu. Bu yeni firmaların oluşumu da çoğunlukla finans gücü kuvvetli sektör dışındaki şirketlerin, inşaatı bilen şirketlerle ortaklıklar kurmasıyla oluştu. Bu oluşumlarda doğal olarak kurulmasından itibaren bir doku, kimya uyuşmazlığı vardı. Ancak işler iyi giderken bu durum fazla dikkat çekmiyordu. Fakat sektörün ve ekonominin daralmasına paralel olarak, bu farklı noktalardan gelen ortaklar arasında anlaşmazlıklar çoğalmaya başladı. Zaman içinde büyüyen bu çatlaklar ortaklıkların da hızla dağılmasını getirdi.
7. Piyasa analizini iyi yapamamak
Özellikle konut sektöründeki firmalar, “Hangi konuta, hangi bölgeye talep var”, “Nasıl bir reklam kampanyası yapmalıyım” gibi öncelikli sorular üzerinde yeterince ön çalışma yapmadan, kulaktan dolma, güncel bilgilerle hareket etti. Bu durum hem yanlış yatırımlara, hem de ciddi bütçelerde reklam harcamalarının oluşmasına neden oldu. İstenen sonuçların alınamadığı milyon dolarlık reklam kampanyaları, büyük ölçekte para kayıplarıyla birlikte iflasları da hızlandırdı.
8. Piyasadaki değişimi, konut stoklarındaki artışı doğru okuyamamak
Bir dönem yap-sat dönemiydi, bir dönem ise “sat-yap” dönemi. Maketler üzerinden satışların yapıldığı, çok güzel karların olduğu günler de yaşandı. Ancak birçok firma, konut stoklarının artışıyla başlayan arz talep dengesinde oluşan değişimleri iyi analiz edemedi. Oysa ki 2017’den itibaren bir şeylerin değişeceğine yönelik sinyaller ekonomide de, inşaat sektöründe de gelmeye başlamıştı. Biz nasılsa satarız egosuyla bu işaretler doğru değerlendirilemedi. O günlerde bu firmalar, konut fiyatlarını bir ölçüde düşürebilselerdi, bugün ellerinde satamadıkları bu kadar çok konut kalmayacaktı. Muhtemelen nakit akışlarında bu kadar derin bir kriz de yaşamayacaklardı.
“2 Mühendis” YouTube kanalımızda “İnşaat sektöründe firmalar neden ve nasıl iflas ederler?” konulu kapsamlı bir video yayınladık. Dileyen okurlar bu videoyu da https://www.youtube.com/watch?-c-J4& adresinden izleyebilirler.
Peki bundan sonra ne olacak?
Biliyorum, bu yazı biraz karamsar bir yazı oldu. Şimdi doğal olarak şunu soruyorsunuz, “Peki bundan sonrası nasıl olacak?” Hem de yüz yılda bir karşılaşılan bir salgının tam ortasındayken. İçinde bulunduğumuz bu bulanık dönemin tüm dünyada bir süre daha devam edeceği görülüyor. Ancak bütün bu belirsizliklerin yanında dünyada inşaat sektörünün uzun zamandır üzerine yoğunlaştığı bir başka konu var. “İnşaat 4.0”... Sanayi 4.0 gibi dünyada da inşaat 4.0’ın inşaat sektörünü, iş yaşamını, şantiyeleri, projelerin üretiliş sürecini, tedarik zincirini nasıl etkileyeceği konuşuluyor. Covit19 öncesi de gündemdeydi bu konu, ancak salgın sonrasında yapılan çalışmalar daha bir hız kazandı. Gelecek yazımda inşaat sektörünün geleceğini, kendimizi şimdiden hazırlamamız gereken İnşaat 4.0’ın getireceği yeni teknolojileri anlatacağım.
Unutmamalıyız ki yaşanan iflasların büyük çoğunluğu başımıza gelecekleri iyi göremememizden oluştu. İnşaat sektörünün bir daha böylesi bir iflas sağanağına tutulmaması, daha çok Hasan Amca’ların olmaması için “Geleceği şimdiden iyi inşa etmeliyiz” diye düşünüyorum.
8 Ağustos 2020
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 35 bin e-bülten abonesi, 15 bini aşkın takipçiye sahip facebook ile 2 bin takipçiye sahip instagram sayfaları ve 15 bin linkedin bağlantısıyla inşaat sektöründe hedef kitleye erişimin en verimli ve hızlı çözümü olmaya dijital ortamlarda da devam ediyor... 1988'den bu yana basılı yayıncılıkta olduğu gibi...