İnşaat alanında yapılan betonarme ve çelik yapılar kendi ağırlıkları, taşıdıkları hareketli yükler ve karşılaşabilecekleri sismik, yani deprem yüklerine göre projelendirilirler. Yapılardaki deprem hasarlarına bakıldığında ise binanın projelendirilmesi ile ilgili olmayan “korozyon kaynaklı” hasarlar da görülür. Korozyon, metallerin, çevreleri ile girdikleri bir elektrokimyasal reaksiyon sonucu aşınmaya ve bozulmaya uğrayarak niteliklerini kaybetmesi olarak tanımlanabilir. Yapılarda kullanılan inşaat çeliği, mukavemetini kaybeder. Bunun yanı sıra korozyon sebebiyle oluşan pas, demire göre hacmi fazla olacağından beton içerisinde gerilme meydana getirecek ve bu gerilme sonunda betonda çatlamalar meydana gelecektir. Böyle durumda betonarmenin taşıyıcı özelliği de azalacaktır.
BU İÇERİĞİ, ŞANTİYE®NİN MART-NİSAN 2023 (398.) SAYISININ E-DERGİ VERSİYONUNDAN DA OKUYABİLİRSİNİZ... LÜTFEN TIKLAYIN...
Yazan: İnş. Müh. Murat Kenet, EPSDER Genel Sekreteri
Demirin korozyona uğrama potansiyeli vardır
Ülkemizde de yaygın olarak kullanılan betonarme yapı sistemi şu şekilde teşkil edilir: Basınca karşı dayanımı çok yüksek ve çekmeye karşı dayanımı düşük olan beton içerisinde, çekme kuvvetini karşılamak için çekme dayanımı oldukça yüksek inşaat demiri kullanılır. Betonun dış etkilere karşı fiziksel ve kimyasal dayanımı yüksektir; demirin ise bu etkilere karşı dayanımı düşüktür ve bu etkilerle korozyona uğrama potansiyeli vardır. Bu şekilde teşkil edilen betonarme sistemde, demirler yüksek alkali özellikte ve düşük geçirgenlikte olan beton tarafından sarılarak korozyona neden olan oksijen, su ve klorüründen ve bunların sonucu olan korozyondan korunmuş olur. Betonun bu özelliği ve dayanım gücü başta su/çimento oranı olmak üzere beton yapımında kullanılan malzemelerin agrega (kum ve çakıl karışımı) karışım oranlarına, çimento dozajına, kalıp içindeki sıkıştırılma sayesinde dengeli karışım ve içerdeki havanın atılmasına ve ilk günlerde uygulanan kür koşullarına bağlıdır.
Yapı ömrü süresince yapının yaşadığı sarsıntılar, titreşimler, küçük-büyük depremler, mekanik yorgunluklar ve atmosferik şartlar sonucunda ise zamanla betonda önce mikroskobik çatlaklar oluşur ve zamanla bunlar büyür. Bu çatlaklar ile birlikte betonun içine sızan çeşitli zararlı gazlar ve rutubet betonarme demirinin korozyona uğramasına sebep olur. Günümüzde her ne kadar çok azaldıysa da eskiden kullanılan yıkanmamış deniz kumları içinde bulunan tuzlar da betonarme demirinin çok daha hızla korozyona uğramasına sebep olur; ve ne yazık ki kullanımda olan eski binalarda halen bu durum devam etmektedir.
Yapının dıştan maruz kaldığı atmosferik şartların ve kimyasalların engellenmesinde sıva, boya ve ısı yalıtım sistemleri çok etkin bir önleme mekanizmasıdır. Sıva ve boya türü önlemler her ne kadar faydalı ise de zaman içerisinde su yalıtımı ve ısı yalıtım sistemlerine göre daha çabuk yıpranırlar. Özellikle, yer altı suyu seviyesinin yükselmesi, çevre ve yer altı sularının gerektiği gibi drenajının yapılamaması ve yağışlar nedeniyle binanın temeli, zemin altında yer alan toprak temaslı taşıyıcı perde duvarları ile binanın cephesi ıslanır ve betondaki gözeneklere, boyutlarına bağlı olarak çeşitli atmosferik ve fiziksel kuvvetlerin etkisi ile su dolar. Bu da zaman içerisinde betonarmenin ve diğer yapı elemanlarının yıpranmasına, korozyona uğramasına ve taşıma güçlerini kaybetmelerine yol açar. Bu sebepten, 1 Haziran 2018’den beri yürürlükte olan Binalarda Su Yalıtım Yönetmeliği’ne uygun şekilde, tüm yapılara su yalıtımı yapılması şarttır. Su yalıtımının insan hayatı açısından önemi son yaşadığımız deprem felaketi ile birlikte tekrar ortaya çıkmıştır.
Yoğuşma, demirin korozyona uğramasına ve taşıma gücünü yitirmesine neden olur
Suyun ve nemin yapılara bu olumsuz doğrudan etkisi dışında “yoğuşma” yoluyla da olumsuz bir etkisi daha vardır. Binaların içerisindeki sıcak ve nemli hava, binanın yalıtımsız ve soğuk yüzeylerinde yoğuşur. Yapı elemanı kesitindeki sıcaklık dağılımı, su buharının doyma sıcaklığının altında ise yüzeyde, taşıyıcı olan ve olmayan yapı elemanlarını içinde yoğuşma meydana gelir. Bu yoğuşmayı özellikle, sıcak iç ortam havasının dışardan soğuk havayı içeriye ileten ısı yalıtımsız betonarme elemanların yüzeyinde karşılaşması sonucu terleme, rutubet, küf ve mantar oluşumu şeklinde gözlemleriz. Ancak, ısı yalıtımı yapılmamış betonarme yapı elemanlarının içinde de yoğuşma meydana gelir. Bu bizlerin gözle göremediği yoğuşma, betonarme içindeki demirin korozyona uğramasına ve taşıma gücünü yitirmesine neden olur. Yoğuşma riskinin azaltılması veya ortadan kaldırılması için; yapı bileşenlerinin içinden birim zamanda geçen su buharı miktarı, sınırlandırılmalı ya da yapı bileşeninin tüm kesitindeki sıcaklık dağılımı doyma sıcaklığının üstünde olmalıdır. Bu da yapı bileşeninin dış iklim koşullarından korunmasıyla, yani dış cephe ısı yalıtım sistemleri (mantolama) ile sağlanır. Sistem içindeki ısı yalıtım levhası, düşük ısıl iletkenlik ve yüksek ısıl direnci sayesinde soğuk veya sıcağın yapı malzemesinden ani geçişine müsaade etmez, ısı kayıp ve kazançlarını önlerken yoğuşmayı da engeller. Sıva ve boyalar, tek başlarına, bir ısı yalıtım malzemesi olmadan bu yoğuşmayı yeteri kadar önleyemezler.
Yoğuşmayı engellemenin birinci yolu...
Bir binanın kolon, kiriş, perde duvar gibi ısı iletkenliği yüksek ve atmosferik koşullara doğrudan maruz kalan kısımları, yoğuşmanın en sık rastlanan bölgelerdir ve korozyon en çok buralarda meydana gelerek yapının taşıma gücünü çok fazla olumsuz olarak etkiler. Yoğuşmayı engellemenin birinci yolu, bina içerisindeki nemli havanın yoğuşabileceği soğuk yüzeylerin yer almamasıdır. Bu da ancak, bina kabuğunun yeterli kalınlıkta, yeterli ısıl dirençle ve doğru tekniklerle uygulanmış ısı yalıtım malzemeleri ile ısı yalıtımının yapılması sayesinde mümkündür.
Kullanılan yapı malzemelerinin su buharı geçirgenliğinin büyüklüğü korozyona olumlu veya olumsuz etki eder. Su buharı geçirgenliği, malzemenin, belirli sıcaklık, bağıl nem ve kalınlık koşulları altında birim zamanda birim alandan geçen su buharı miktarını ifade eder. Havanın buhar direnci µ işareti ile ifade edilir. µ değeri düştükçe malzemenin su buharı geçirgenliği artar, µ değeri yükseldikçe su buharı geçirgenliği azalır. Burada referans noktası havadır. Havanın buhar direnç faktörü µ’dir ve diğer malzemelerin µ değerleri, o malzemelerin aynı şartlardaki havaya göre kaç kat daha fazla direnç gösterdiğini belirtir. Bu sebeple yoğuşma olmaması için dışarıdan yalıtımda düşük µ değeri, dolayısıyla su buharı geçirgenliği yüksek; içeriden yalıtımda ise yüksek µ değeri, dolayısıyla su buharı geçirgenliği düşük olan ısı yalıtım malzemeleri tercih edilmelidir. Su buharı difüzyon direnci çok yüksek malzemeler su buharının dış ortama geçmesini zorlaştırıp iç yüzeyde, duvar veya betonarme elemanların içinde yoğuşmaya buda korozyona sebep olabilir.
Yapı malzemelerinde yaygın olarak kullanılan çimento harcı, donatılı ve donatısız beton ve tuğla duvarların buhar difüzyon direnç faktörleri ısı yalıtım malzemesi olarak EPS’nin buhar difüzyon direnç faktörüne yakın değerlerdedir. Bu durum diğer ısı yalıtım malzemeleri içinde benzer değerlerde olduğu için yapı malzemelerinden gelen buhar difüzyonunu aynı hızla iletilir ve yoğuşma, buna bağlı olarak korozyon etkileri yaşanmaz. Isı yalıtım sistemlerinin esas amacı, ısı geçişini (sıcak, soğuk) azaltarak, enerjinin tasarruflu ve verimli kullanılmasını sağlamak olsa da diğer bir önemli kazancı da işte bu içerikte anlatılan korozyona karşı etkin bir koruma sağlamasıdır. Korozyon etkisine çok daha az maruz kalan yapı taşıyıcı elemanları (kolon, kiriş, perde, döşeme) ise dayanıklılıklarını çok daha etkin ve uzun süre yerine getirirler.
Geçmiş dönemlerde ve en son 6 Şubat 2023’te yaşadığımız ve 11 ilimizi etkileyen depremlerde gördüğümüz bir gerçek de binalarımızın gerek yapısal gerek zeminsel gerekse korozyona bağlı olarak sahip oldukları kusurların, bizlere çok büyük bedeller ödettiğidir. Yeni yapılan binalarda mevzuat ve yönetmelikler gereği harcanacak enerji limitlerinin sağlanabilmesi ancak ısı yalıtım sistemleri ile mümkün olabilmektedir. Bunların yapılması ile korozyona karşı da önlem alınmış olacaktır. Eski binalarda ise böyle bir zorunluluk olmamakla birlikte ısınma ve soğutma için harcanan enerjinin çok azalması, böylelikle parasal tasarruf yapılması sebebi ile halkımız tarafından tercih sebebi olmalarını sağlamaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, zaten korozyona uğramış ve yıpranmış, özelliğini kaybetmiş taşıyıcı yapı elemanlarının gereken güçlendirme ve tamirat yapılmadan mantolama sistemlerine tabi tutulmalarıdır. Hatta, bazen güçlendirme ve tamirle bile onarılamayacak safhaya gelmiş taşıyıcılara, cephelere mantolama sistemleri hatta sıva ve boya uygulaması bile yapılmamalı ve bu tür binalar derhal yıkılıp tekrar yapılarak mevzuat ve standartlara uygun yeni, sağlıklı, dayanıklı, konforlu ve modern yapılara dönüştürülmelidir.
Ne yazık ki, yaşadığımız son depremde sanki mevzuatlara uygun inşaatı yapılmamış binalarla ısı yalıtım mantolama sistemlerinin ilgisi varmış gibi yayınlar sosyal medya ve yazılı basında yapıldı. Bu tür yanlış haberleri, talihsiz açıklamalar olarak değerlendiriyoruz. Özellikle, harici kompozit ısı yalıtımı sistemleri (mantolama) ile binalardaki yapısal kusurların örtüldüğü söylemleri ile büyük bir sektör olumsuz etkilerle karşılaşıyor. Çürük binaların kusurlarının gözle görülmemesi için, yani yapısal bir kusuru saklamak için sıva, boya, mantolama, giydirme cephe uygulaması yapılması zaten suçtur. Öncelikle, binalar sağlam ve güvenli olmalıdır. Bu şekilde, kötü niyetle yapılan uygulamaların biz de EPSDER olarak kesinlikle karşısındayız. Ancak, ısı yalıtım uygulamaları ile alakası olmayan proje hataları, denetim eksiklikleri, işçilik yanlışları gibi nedenlerden kaynaklanan yapısal hasarların asıl nedenlerinin göz ardı edilerek bu tip ısı yalıtım uygulamaların günah keçisi gibi gösterilmesi de büyük bir hatadır ve ülkemiz açısından telafi edilemez kayıplara yol açmaktadır.
Deprem bölgesindeki yapı hasarları ile ilgili yapılan bir diğer yanlış yaklaşım da enkaz görüntüleri arasında gözüken EPS gibi malzemelerin, sanki taşıyıcı bir sistemin parçası olduğu ve yapının dayanımına olumsuz katkı verdiği yorumları idi. Oysa ki EPS’nin yapı içerisinde bu tür bir taşıyıcılık görevi yoktur. Ancak EPS, yapının pek çok farklı bölgesinde kullanılabilir. Bunlardan en önemlilerinden biri de EPS asmolen olarak dişli döşemelerdeki kullanımıdır. Bu alanlarda, deprem mevzuatlarımıza uygun olarak, statik çalışmaya katılmayan nervürler arasında dolgu elemanı olarak EPS kullanılır ve EPS çok hafif olması sebebiyle döşemenin, dolayısıyla binanın kendi ağırlığını azaltarak binanın depreme karşı daha dayanıklı olmasını sağlar. EPS ayrıca normal kat döşemelerinde ve teras çatılarda şap altında, çatılarda mertekler arasında veya kullanılmayan çatı alanlarında tavan döşemesi üzerinde, iç duvarlarda ve tavan ısı yalıtımı amaçlı kullanılabilir. Bir diğer çok yaygın kullanım alanı ise yerden ısıtma ve soğutma sistemlerindeki kullanımıdır. Tüm bu kullanım alanları, mevzuatlarımızın izin verdiği uygulamalardır. Mevzuata göre, standartlara uygun EPS kullanımının bina deprem güvenliğine negatif hiçbir etkisi yoktur. Hatta, deprem dalgalarını sönümlemek ve binalara, bina temellerine ve istinat yapılarına gelen deprem yüklerine karşı EPS’nin sismik izolatör olarak kullanılabilmesi konusunda yurtiçi ve yurtdışındaki bazı üniversitelerde araştırmalar yürütülmektedir.
Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve bölgedeki 11 ilimizi etkileyen deprem felaketi, başta bölge halkımız olmak üzere hepimizi derinden yaraladı ve hepimizin üzerinde unutulamayacak izler bıraktı. EPS sanayi mensuplarımız, deprem bölgesinde yaşanan büyük yıkım sonrası vatandaşlarımızın barınma ve ağır kış şartlarına karşı mücadelesine bir nebze katkı verebilmek için ellerinden geleni, tüm vatandaşlarımız ve kurumlarımız gibi yaptılar. Deprem çadırlarının soğuktan korunabilmesi için EPSDER ve sektör paydaşımız İZODER ile birlikte ilgili Bakanlıklar ve kurumlar ile iletişime geçilmiş ve çadırların zeminlerinde ısı yalıtımı sağlaması için bölgeye üye firmalar tarafından ısı yalıtım levhaları gönderilmiştir. Dayanışma içinde olan tüm sektör mensuplarımıza bir kez daha teşekkür ediyor, bir daha böyle acılar yaşanmamasını temenni ediyoruz. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yaralılarımıza acil şifalar ve bölge halkımız başta olmak üzere tüm milletimize sabır ve kolaylıklar diliyoruz.
5 Nisan 2023
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.