Martın ilk haftası “İNŞAATTA KADINLAR HAFTASI”ydı. Biz de bu kapsamda, Türkiye’nin en önemli şantiyelerinin başında gelen İSTANBUL FİNANS MERKEZİ (İFM) şantiyesini ziyaret ettik ve sahada çalışan kadınlarla görüştük. Erkek egemen olarak bilinen şantiyelerde görev almanın nasıl bir deneyim olduğunu sorduğumuz inşaat sektörü mensubu kadınlar, İFM’nin proje yönetimini üstlenen TURNER CONSTRUCTION firmasının çalışanlarıydı. Ve hepsinin ortak özelliği, ofis ortamından ziyade şantiyeleri ve fiziksel mücadeleyi sevmeleriydi; ofislerin psikolojik açından çok daha zorlayıcı olduğunu düşünüyorlardı ve şantiyelerin, monotonluğun tümüyle dışında bir ortam sunduğunu savunuyorlardı.
TÜRK YTONG’un katkılarıyla hazırladığımız bu ÖZEL RÖPORTAJI ilgiyle okuyacağınızı tahmin ediyoruz.
İnşaat sektöründe çalışan kadınların sayısı her geçen gün artarken, yaptıkları işlerin kapsamı ve sorumluluk alanları da günden güne genişliyor. Tasarımcı, mimar, mühendis, tekniker, işçi, akademisyen, pazarlamacı, satışçı, iletişimci, sekreter, güvenlik elemanı, İSG uzmanı, ofis çalışanı, yönetici... Artık inşaat sektörünün de her alanında sorumluluklar alıp, üstlendikleri zor görevleri fazlasıyla yerine getiriyorlar; hayatın birçok alanında olduğu gibi...
Mart ayının ilk haftası ise onların, yani “İnşaatta Kadınlar Haftası”ydı... Biz de hem bu anlamlı hafta hem de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla, yapımı devam eden ve açıldığında günlük 75 bin çalışan ve ziyaretçiyi ağırlayacak olan İstanbul Finans Merkezi (İFM)’nin şantiyesinde görev alan kadınları ziyaret ettik ve erkek egemen bir alan olarak bilinen inşaat sektöründe “kadın” olmanın, özellikle de işin belki de en zorlu yerinde, “Şantiye”de görev yapmanın nasıl bir deneyim olduğunu sorduk...
Sorularımızın muhatabı, İFM’nin proje yönetimini üstlenen Turner Construction firmasının çalışanlarıydı. Ceren METİN, Fatma İNCİSOY, Merve ŞENGÜL ve Oya SALKIM... Ceren Metin, yedi sene önce Balıkesir Üniversitesi Mimarlık Bölümünden mezun olmuş ve ardından Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Yapı İşletmesi üzerine yüksek lisans yapmış. Kariyerinin ilk yıllarında bir şantiyenin tasarım ofisinde çalışan Metin, sonrasında sahayı tecrübe etmek amacıyla 6 yıl önce şantiyelere geçmiş. İFM projesinde de, Merkez Bankası binasında İnce İşler Saha Mimarı olarak görev alıyor. Fatma İncisoy da Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu bir mimar. Son 19 senesi cephe sektörü olmak üzere 22 senedir mesleğin içinde. Şu anda Cephe Mimarı olarak görev yapıyor. Merve Şengül ise Yeditepe Üniversitesi Mimarlık ve İç Mimarlık bölümlerinin ikisinden de diploma sahibi. Öncesinde de Kocaeli Üniversitesi’nde Peyzaj bölümünü bitirmiş. Saha, mimari ofis ve yüklenici tasarım ofislerindeki deneyimlerinin ardından iki yıldır İFM şantiyesinde İnce İşler Saha Mimarı olarak çalışıyor. Oya Salkım, Muğla Üniversitesi mezunu bir A sınıfı İş Güvenliği Uzmanı. 15 yıldır inşaat sektöründe çalışıyor ve üç yıla yakın bir süredir İFM şantiyesinin İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürlüğünü yürütüyor.
Fotoğraf: Merve ŞENGÜL, Ceren METİN, Fatma İNCİSOY ve Oya SALKIM
Yani tümünün sorumlulukları ve riskleri yüksek, ağır ve önemli işler yapıyorlar... Türkiye’nin şu an itibariyle en büyük, en çetrefil ve en göz önündeki şantiyesinde görev alan bu profesyonel kadınlara biz sorduk, onlar da yanıtladı...
Ne mi diyorlar ve ne mi düşünüyorlar?
Kesinlikle ofis ortamından ziyade şantiyeleri ve fiziksel mücadeleyi seviyorlar. Ofislerin psikolojik açından çok daha zorlayıcı olduğunu düşünüyorlar. Şantiyelerin, monotonluğun tümüyle dışında bir ortam sunduğunu savunuyorlar. Sahanın, kadın-erkek herkes için öğretici olduğunu, dayanıklılık ve teknik bilgiyi artırdığını vurguluyorlar. Dinamizm hoşlarına gidiyor. Kendilerini tekrar eden işleri sevmiyorlar; hele bir yerde on sene aynı işi yapıyor olmak hiç onlara göre değil. Ve kadınların şantiyelere medeniyet getirdiklerini savunuyorlar.
Başka ne mi söylüyorlar? İşte cevapları...
“Ofis ortamları şantiyelerden çok daha zorlayıcı olabiliyor”
Şantiye: Bir kadın olarak neden şantiyelerde çalışmayı tercih ediyorsunuz? Dışarıdan bakıldığında zor koşulları olan ortamlar gibi görünüyorlar...
Fatma İncisoy: Aslına bakarsanız, ofiste de çok zor koşullar altında çalışabiliyorsunuz. Hatta ofis ortamları bazen çok daha zorlayıcı olabiliyor. Benim tercihim şantiyeler oldu. İnşaata bir bütün olarak bakıyorum ve tüm mimarların masa başında yaptıkları işi sahada görmeleri gerektiğine inanıyorum. Bu, kişinin mesleki anlamda çok büyük bir ilerleme kaydetmesini sağlıyor. Ben de cephe sektöründe uzun süre masa başında proje, ihale ve sistem tasarım süreçlerinde bulundum. Sahada karşılaşılan sorunların masa başındaki işi değiştirdiğine şahit oldum. İşin başında, özellikle tasarım aşamasında ne kadar çok problem öngörülebilirse sahada o kadar düzgün iş çıkıyor. Şantiye deneyimi de bu öngörülere sahip olmak için büyük bir fırsat sunuyor.
Oya Salkım: Bensahada olmayı seviyorum. Çünkü şantiye sürekli işleyen ve dinamik bir yer. Heyecan bitmiyor. Projenin başlaması bir heyecan, devamında gündelik ve pek birbirine benzeyemeyen işler bir heyecan, teslim aşaması başka bir heyecan... Ve her seferinde başka ve yeni projelere adım atma şansına sahip oluyorsunuz. Bu hareketlilik de benim çok hoşuma gidiyor. Monotonluğun tümüyle dışında bir hayat. Ve inşaat sürekli kendini yenileyen bir sektör olduğu için her seferinde farklı uygulamalarla karşılaşabiliyoruz. Bu da şantiyelerde olmanın herhalde en cezbedici tarafı. Daha monoton bir iş yaşamını zannediyorum tercih etmeyebilirdim.
Merve Şengül: Mezuniyetimin ardından ilk işim bir otel şantiyesiydi. Ardından daha çok ofis deneyimlerim oldu ancak aklımda şantiyede olmak vardı. Çünkü, istediğiniz kadar detaylı ve özenli çizin, masa başında bir şeyleri öngörmeye çalışın; şantiye ortamında mutlaka daha farklı çözümler bulmak zorunda kalıyorsunuz. Dolayısıyla Fatma Hanım’ın da vurguladığı gibi bizim aslında hem ofis hem şantiye olmak üzere her ikisini de bilmemiz, yaşamamız, deneyimlememiz gereken bir mesleğimiz var. Ben sahada olmayı seviyorum. Çünkü sahada olmak beni aktif tutuyor, devamlı bir hareket mevcut ve devamlı imalatların içindesiniz. Bu da sürekli yeni çözümler üretmeme sebep oluyor ve bu süreçlerin beni geliştirdiğine inanıyorum.
Ceren Metin: Ben de tümüyle arkadaşlarım gibi düşünüyorum. Mesleğe ilk olarak bir şantiyede tasarım ofis mimarı olarak işe başlamıştım. Şantiyelerin öğrettiklerini proje ofislerinde öğrenmek bence çok zor. Bu yüzden, işi mutfağında öğrenmek istedim. Eğer tasarım ofis işi yapacaksam, sahada çözümleri ve detayları görmem gerektiğini düşündüm. O detayları görmeden çizime aktarmak çok zor. Ezbere detaylar çizilebilir; ancak bunu sahada uygulatmak başka bir hal. O yüzden 6 senedir şantiyede çalışıyorum ve gayet memnunum. Çünkü çok aktif çalışıyoruz. Sosyal açıdan da hem keyif veriyor hem fayda sağlıyor. Çok güzel insanlar tanıyorsunuz. İletişim kabiliyetiniz de gelişiyor. Kadın veya erkek fark etmez; bir mimar kendini geliştirmek isterse şantiyeler bence birçok öğretici yöne sahip.
“Dışarıdan ‘Böyle bir işi yönetebilir misiniz’ diye sorsalardı, zannediyorum birçoğumuz ‘Hayır’ deyip kenara çekilebilirdik”
Şantiye: Şantiyede çalışmak nasıl bir deneyim ve kariyerinize sizce ne katıyor?
Fatma İncisoy: Şantiyelerde bence ekip ruhu çok daha yoğun hissediliyor. Ayrıca tasarlanan, bilgisayar ekranında gördüğünüz son ürünü üç boyutlu olarak bire bir deneyimleme imkânı veriyor. Bu da farklı bir keyif yaşatıyor. Diğer taraftan uzmanlık alanınıza daha fazla hâkim olma şansı sunuyor. İFM gibi büyük bir şantiyede ise en tepeden bir inşaatın tasarımı, iş planlaması, imalatı ve malzeme tedariği gibi tüm disiplinleriyle beraber tecrübe edip, görebiliyorsunuz. En küçük noktada oluşacak bir pürüzün ileride neye sebep olabileceğini bire bir yaşıyorsunuz.
Ayrıca sahada bizi en çok şaşırtan ve geliştiren şey aslında kendi potansiyelimizi keşfetmekle ilgili... Dışarıdan “Böyle bir işi yönetebilir misiniz” diye sorsalardı, zannediyorum birçoğumuz “Hayır, yapamam” deyip kenara çekilebilirdik. Ama şu an burada, işin içinde bulunuyoruz. Fazlasıyla detay barındıran bir işi organize edebilmek ve bilgi akışını doğru sağlayıp sahaya da doğru bir şekilde aktarabilmek, potansiyelimizin aslında düşündüğümüzden çok daha yüksek olduğunu gösterdi.
Oya Salkım: Ben İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü olarak daha çok kâğıt üzerinde yapılmış yasa ve yönetmeliklerle yürütülen bir iş yapıyorum. Fakat bu işte en önemli husus, sahada uygulanması gereken alandır. Kâğıt üzerindeki bir şey bazen sahada uygulanamaz hale gelebiliyor. İşte şantiyede bizi geliştiren kısım da bu oluyor. Biz orada alternatif çözüm önerilerinde bulunabiliyor, katkı sunabiliyoruz. Sahada olmanın herhalde bize kattığı en güzel şey bu olsa gerek. Çünkü bu süreçte geri dönüşler alıp iş güvenliği firmalarıyla düşüncelerimizi paylaşabiliyoruz. Bu geliştirmeler de kaza riskini en aza indirmek için fırsatlardan biri oluyor. Bunun dışında, kariyer olarak böylesine büyük bir şantiyede görev almak ve çok sayıda uygulamayı bir arada görmek bize farklı bir tecrübe kazandırıyor.
Merve Şengül: Bizler bir proje yönetim firmasında görev alıyoruz ve aslen prosedürün işlemesinden ve bilgi akışının sağlıklı işleyişinden sorumluyuz. Bunun için de birçok alanı tanımamız, bilmemiz şart. Sadece ofis ya da saha olarak değil; raporlama, planlama gibi pek çok sürecin içinde yer alıyoruz. Benim önceki deneyimlerimde şantiye bu kadar ağırlıklı değildi. Ama mimarlığın farklı dallarında edindiğim satın alma veya tasarım ofisi gibi birçok tecrübenin burayla birleştiğinde, daha anlamlı olduğunu görüyorum. Bence tüm mimarların sahayı tecrübe etmesi lazım. Çünkü sahanın hem dayanıklılık hem de teknik bilgiyi daha çok artırdığına inanıyorum.
Ceren Metin: Herhangi bir şantiyede olmak tabii ki büyük bir tecrübe ama onun yanında İFM gibi Türkiye’nin şu anda en büyük şantiyelerinden birinde görev almak ve ülkenin belki sektördeki en nitelikli kişileriyle çalışmak, onlarla temas halinde olmak da bilgi anlamında tarifsiz bir katkı sunuyor. İFM şantiyesinde herkes birbirinden çok şey öğreniyor. Ve kompleks bir proje olduğundan bu zamana kadar görmediğimiz, bilmediğimiz detayları, çözümleri görüyor, öğreniyoruz ve gelişiyoruz.
Şantiye: Şantiyelerde sırf kadın olduğunuz için başınıza gelen ilginç bir durum oldu mu veya anınız?..
Oya Salkım:Bizler şantiyedeyken pek kadın-erkek ayrımını düşünmüyoruz. Arkadaşlarımızın dışarıdan biri geldiğinde tepkileri farklıyken, bizimle konuşmaları ve bize yaklaşım tarzları daha farklı oluyor. Bu sanırım ekip çalışmasının, ekip ruhunun ya da onların da bunu kabullenmesinin bir örneği.
Merve Şengül: Şantiyede sırf kadın olmamdan dolayı farklı bir durumla karşı karşıya kalmadım. Çalıştığım şantiyeler bu konuda hep iyiydi. Fakat bazen, kadınlar için ofis ortamının daha iyi olduğu yönünde cümleler duyuyorum. Bu söylemlerden biri de bir mühendis arkadaşın, işe yeni başlayan stajyer kadın arkadaşımıza ortamı gezdirirken üzerine basa basa ve biraz da akıl verme vurgusuyla sorduğu “Kadınlar için şantiye çok zor. Emin misin sahada olmak istediğine?..” cümlesine karşılık ben de “Sizin için çok mu kolay” diye ek bir vurgu yapmıştım. Aslında saha kadın için değil, erkek için de zor. Yani zaten burası “insan” için zor bir çalışma ortamı.
Fatma İncisoy: Evet kesinlikle... Saha erkek için de zor. Çünkü çalışma süreleri daha uzun, o sürelerde maksimum iş beklentisi var. Kadını erkeği yok; şantiyede çalışmanın herkes için zorlukları mevcut.
Ceren Metin: Benim çok ilginç bir anım yok ama geçtiğimiz aylarda bir işçinin yanımdan geçerken “Affedersiniz” gibi kibar bir kelime kullanması beni çok şaşırtmıştı.
“Sorumluluk alanım yatayda 1,5 kilometre artı binalar ve kuleler. Katlar yükseldiği için sorumluluk alanım da sürekli artıyor. Şu an 1,5 milyon metrekareye çıktı...”
Şantiye: Biraz da fiziksel olarak güçlü olmak lazım sanki sahada...
Fatma İncisoy: Sahada olmanın bir iyi yanı da bu aslında. Sürekli bir hareket içinde olma ihtimaliniz yüksek. Masa başında çalışmak ve hareketsiz kalmak insanı daha fazla yorabiliyor. Ben ve 2 arkadaşım şantiyedeki, iş kapsamında bulunan tüm cephelerden sorumluyuz. Alanın geniş olması ve kulelerin de bulunması nedeniyle bütün katları çıkmak zorunda kaldığımız zamanlar oluyor. E tabi bu da belli bir fiziksel kabiliyeti şart koşuyor...
Merve Şengül: Benim sorumlu olduğum alan ise başından sonuna 1,5 kilometre. Tüm merdivenlerdeki korkulukları kontrole çıksam 1,5 kilometreyi gezmem, her merdivende 9’ar kat inip-çıkmam gerekiyor.
Oya Salkım: Benim ise yatayda 1,5 kilometre artı binalar ve kuleler. Binaların içinden de sorumluyum. Yani 7. bodrum kattan 27. kata kadar... Projede katlar yükseldiği için sorumluluk alanım da sürekli artıyor. Şu an 1,5 milyon metrekareye çıktı. Zaten projenin tamamı 3,5 milyon metrekare.
Ceren Metin: Benim alanım ise Merkez Bankası binası. Bodrum 7’den 60. kata kadar.
"Şantiyede masanızın yeri bile 18 kere değişir"
Şantiye: Şantiyelerin bir tarafı da belli bir süre sonra bitecek olmaları ve sizin de iyisiyle kötüsüyle ortamı terk etmek zorunda olmanız... Başka şehirlere, bölgelere, ülkelere gitme ihtimaline bakışınız nedir?..
Fatma İncisoy: Ülke içi zaten gidilebilir ama ülkeler arası yolculuk ve iletişim artık daha kolay. Dolayısıyla bir sorun görmüyorum.
Oya Salkım: İstanbul, benim son dört yılda değiştirdiğim beşinci şehir. Turner’da projelerimiz bittikçe şehir değiştiriyoruz. Bekarım ve bu bana başka bir esneklik sunuyor. Yaşamak için çalışanlardan değil, çalışmak için yaşayanlardanım ve bu dinamikten son derece memnunum. Bu heyecan bizi belki de ayakta tutan bir şey. Her proje yeni bir şehir, yeni bir yaşam tarzı. O yüzden de şehir ve bölge değiştirmekten hiç rahatsızlık hissetmiyorum. Diğer taraftan şantiyenin kendisi de zaten çok değişken. Bir şantiyede masanızın yeri bile belki 18 kere değişir. O yüzden şehir değiştirmek, yer değiştirmek, ülke değiştirmek bizler için pek zorlayıcı bir durum değil. Uyum sağlıyoruz bir şekilde.
Merve Şengül: Beni bu dinamizm cezbediyor. Mesela 10 yıl aynı yerde aynı işi yapıyor olmak benim için korkunç bir deneyim olurdu. Kendimi sürekli tekrar etmek istemezdim. Dolayısıyla şantiyenin 2-3 yılda bitmesi ve yer değişimi benim bu işin sevdiğim bir yanı.
Şantiye: Kadın, şantiyeye sizce ne getiriyor?
Oya Salkım: Bence sahada kadınların olması ortamı biraz daha yumuşatıyor. Bağırarak, çağırarak, kavga ederek yürüyen işler, biz işin içine girdiğimizde yumuşuyor. Konuşarak, iletişim kurarak çözülme sürecine girebiliyor. Bence bu şantiyelere pozitif yönde bir katkı sağlıyor.
Ceren Metin: Belki biraz iddialı olacak ama bence de kadın şantiyelere medeniyet getiriyor. Ortamdaki konuşma şekillerinin, tavırların, konuşulan konuların değiştiğine inanıyorum. Fakat bu tabii ki sadece saha için değil, ofisler için de geçerli.
Şantiye: Önümüzdeki yıllarda da şantiyelerde mi devam etmek niyetindesiniz?
Fatma İncisoy: İnşaat sektöründe saha/şantiye ve ofis ayrımını çok doğru bulmuyorum. Uzmanlaşmanın şantiye-ofis değil de cephe, iç mimari gibi alanlarla ilgili olması gerektiğini düşünüyorum. Mesleki gelişim açısından hem masa başında hem de sahada bulunmak şart. Dolayısıyla zannediyorum ikisi bir arada gidecek. Ama yine de şahsen şantiyenin tozunu yuttuktan sonra sahada çalışma isteğimin biraz daha ağır bastığını söyleyebilirim. Daha keyif aldığım bir ortam.
Şantiye: Bu kadar devasa bir şantiyeden sonra başka şantiyeler size pek çekici gelmeyebilir belki...
Oya Salkım:Ben böyle düşünmüyorum. Daha önce de çok büyük projelerde görev alma şansım oldu. Her projenin dinamiği farklı oluyor ve her seferinde çok daha fazla heyecanlı ve sürprizli şeylerle karşılaşabiliyorsunuz. Bu heyecan da herhalde bizi bu zorlu koşullarda ayakta tutan bir unsur oluyor. Her yeni şantiye bizim için yeni bir kapının açılması, yeni şeyler öğrenme ve yaşama imkânı demek.
Şantiye: Peki ücretler açısından, ofis ortamında çalışan meslektaşlarınızla sizin gibi şantiyede görev alanlar arasında bir fark var mı?
Merve Şengül: Birçok değişkeni olmakla birlikte zannediyorum ki sahadaki meslektaşlarımız biraz daha fazla alıyor. Saha çalışanının iş güvenliği açısından riski daha fazla, koşulları daha farklı. Mesela şu anda sıfır derecede yüksekte çalışmak zorundayız. Daha sık hasta olma ihtimaliniz var ve doğa koşulları ile de mücadele halindeyiz. Soğukta soğukla, sıcakta sıcakla savaşıyoruz. Dolayısıyla bir fark tabii ki var.
Şantiye: Yaşla alakalı bir durum veya gözleminiz var mı? Şantiyede çalışan kadınların yaşları ilerledikçe işi bırakma ihtimalleri fazlalaşıyor mu?
Ceren Metin: Şantiyede çalışmak, kadın veya erkek olarak ayırmadan tabii ki bir tempo gerektiriyor. Yaş aldıkça ister istemez o enerji ve tahammül azalıyor. Dolayısıyla azaldığını söylemek mümkün; ama bu, çok cinsiyetle alakalı bir durum olmayabilir. Diğer taraftan şantiyelerdeki çalışan nüfusun çok ağırlıklı olarak genç bir yapıya sahip olduğu da pek göz ardı edilemez.
Şantiye: Turner’da Türkiye operasyonunda kaç kişi çalışıyor ve bunun kaçı kadın? Turner’ın kadın çalışanlara yaklaşımı nasıl?
Oya Salkım: Şu an itibariyle Türkiye operasyonlarımızda 190 kişi çalışıyor. Firmamızda özellikle kadın çalışan arkadaşlarımızın artırılması yönünde sürekli bir çalışma oluyor. Kadın çalışanları desteklemek, şirketimizin önem verdiği konulardan biri. Diğer taraftan artık şantiyelerin erkek egemen olması da geride kalmış gibi gözüküyor. Kadın-erkek, genç-yaşlı ayrımı olmadan biz bir ekibiz. Ekip halinde çalışmalarımızı yürütüyoruz.
Fatma İncisoy: Erkek egemen kültüre sahip bir dünyada yaşıyoruz. Müteahhitlerin ve yöneticilerin büyük kısmı erkek. Büyük şirketlerinin sadece yüzde 6’sında kadın CEO görev yapıyor. Erkek egemen iş ortamı, eşitsizlik ve ayrımcılık bütün dünyanın ortak problemi. Kendi iş yerimizde biz bunu daha yumuşak yaşıyoruz. Bu, Turner’ın yarattığı bir fark. Çok farklı şirketlerde uzun süreler çalıştım ve en az cinsiyet ayrımcılığını Turner’da hissettiğimi söyleyebilirim.
Merve Şengül: Aslında kadın yöneticilerin olmaması veya erkek yöneticilerin fazla olmasının farklı bir nedeni var bence. Eskiden inşaat sektörü kadınlar tarafından tercih edilmiyordu. Doğal olarak bizim üst jenerasyonlarımızdan yetişip, gelen kadın yönetici de çıkmıyor ya da bu sayı çok az. Ama 10 sene sonra bence sektörde çok sayıda kadın yönetici göreceğiz. Mesela Turner’da kadın Construction Manager’larımız var. O pozisyonlar kadınlar tarafından yavaş yavaş dolduruluyor. Dolayısıyla ileride çok sayıda başarılı kadın yöneticileri görebileceğimize inanıyorum.
Türk Ytong'un Katkılarıyla Hazırlanmıştır.
5 Nisan 2022
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.