İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB)... İsmi çok fazla telaffuz edilmese de, yaptığı işler hem toplum hem İstanbul hem de inşaat sektörü için oldukça önemli... Birim, deprem riskine karşı İstanbul’u hazırlamak, riskleri en aza indirmek, öncelikle kamu binalarını güçlendirmek ve yeniden yapmak gibi önemli bir faaliyet yürütüyor. Bu zamana kadar İstanbul’daki 1518 kamu binasında güçlendirme ya da yeniden yapım faaliyeti yürüten kurumun, bunları yaparken de yenilikçi, çevreci ve sürdürülebilir ilkeleri ön planda tutması, kurumun önemini bir kez daha artırıyor... Söz konusu çalışmalarla ilgili bilgi aldığımız İSTANBUL PROJE KOORDİNASYON BİRİMİ DİREKTÖRÜ KAZIM GÖKHAN ELGİN, yürüttükleri projelerin sadece depreme uygun projeler değil, aynı zamanda modern tasarımlara sahip, enerji verimli, sürdürülebilir, yeşil yapılar olmasını da önemsediklerini dile getiriyor.
İstanbul Valiliği İl Özel İdaresi altında İstanbul’un deprem riskini önleme çalışmalarını yönetmek için 2006 yılında kurulan İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB), İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP)’ni, afet oluşmadan önlem alma yaklaşımı ile ele alarak yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada da başarılı örneklerden birini hayata geçiriyor. Proje, acil durum hazırlık kapasitesinin artırılması, öncelikli kamu binaları için sismik riskin azaltılması ve imar-yapı mevzuatının uygulanması olarak üç temel bileşenden oluşuyor. İPKB, İstanbul’un deprem ve afetlere hazırlığı için mevcut problemleri tanımlayıp çözüm üretirken, çözüm sürecinde uygulanan standart ve yöntemlerin istenilen kalitede uygulanmasını da sağlıyor.
İPKB, bugüne kadar İSMEP projesi kapsamında 1518 kamu binasında ya güçlendirme ya da yeniden yapım faaliyeti yürütmüş. 1999 yılı öncesi yapılan, başta okullar olmak üzere kamu binalarının önceliklendirildiği ve olası bir depreme karşı yıkılıp yeniden yapıldığı ya da güçlendirildiği proje kapsamında bu zamana kadar 738 okul güçlendirilmiş. 18’inin de güçlendirme işlemleri devam ediyor. Diğer taraftan 356 okul yeniden yapılmış ve 58 okulun yeniden yapım işi devam ediyor.
Proje kapsamında özellikle pandemi döneminde İstanbul’daki üç büyük hastane olan Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi, Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi ve Prof. Dr. Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi de yeniden yapım çalışmaları tamamlanarak hizmete açılmış. Marmara Üniversitesi Başıbüyük Kampüsü’ndeki Prof. Dr. Asaf Ataseven Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ise güçlendirme çalışmaları ve izolatör implantasyonu başarıyla tamamlanmış. Bu dört hastanedeki sismik izolatörlerin varlığı binaları daha da güvenli kılıyor.
İSMEP kapsamında Turizm ve Kültür Bakanlığı ile çoklu afet risklerine karşı bir envanter çalışması yapılarak, bu çalışma doğrultusunda tarihi binaların güçlendirilmesi, restorasyon ve restitüsyon çalışmaları da yürütülüyor.
Bu önemli kurumun İstanbul’daki son çalışmalarıyla ilgili bilgi aldığımız İstanbul Proje Koordinasyon Birimi Direktörü Kazım Gökhan Elgin, söz konusu projelerin sadece güçlendirme değil, aynı zamanda modern, fonksiyonel ve çevreci özelliklere sahip olması konusunda da hassasiyet gösterdiklerini vurguluyor. “Önümüzde ciddi bir iklim krizi var. Bu konuya eğilerek ve kendimizi geliştirerek çevreci, karbon salımı daha düşük yapılar tasarlamayı ve yapmayı hedefliyoruz... Biz sadece depreme güvenli hastaneler inşa etmiyoruz, aynı zamanda modern tasarıma sahip olmaları ile birlikte sürdürülebilir olmalarını da önemsiyoruz” diyen Elgin, yeniden inşa edilen deprem izolatörlü hastaneleri ‘Yeşil ve Akıllı Hastane’ konseptinde, LEED Gold alacak seviyede çevreci hastaneler olarak tasarladıklarını da dile getiriyor.
Söz konusu hastanelerin araziye uyumlu, temellerinden çatılarına kadar kullanılan malzemelerin özel olarak seçildiği ve enerjiyi etkin ve verimli kullanan hastaneler olduklarını ifade eden Kazım Gökhan Elgin, “Dolayısıyla bu hastaneler dünyada da öncü ve modern hastaneler olarak kayda geçiyor. Okullarımızı da aynı hassasiyetle, enerji verimli, deprem riskinden arınmış, çevresine uyumlu, çocukların sosyalleşmesine ve sağlıklı bir eğitim almasına imkan tanıyan, iyi tasarlanmış yapılar olarak inşa etmeye çalışıyoruz. Mesela Atatürk Fen Lisesi’ne LEED Platinum sertifikası aldık. LEED Platinum dünyada kamu okullarıiçin kolay alınabilen bir sertifika değil. Özel bir sertifika. Asya ve Avrupa’da devlet okulu olarak bu sertifikayı alan ilk okul oldu. Kartal Lütfü Kırdar Şehir Hastanesi de LEED Gold ve EDGE sertifikasını almaya layık görüldü. Böylece iki Yeşil Bina sertifikası birden alan dünyanın ilk kamu hastanesi özelliği kazandı.” diyor.
Binalara yenilikçi sistemler entegre ediyoruz
Hastanelere trijenerasyon sistemi ve lejyonella riskini önleyen hijyenik su sistemi gibi Türkiye’deki kamuya ait sağlık tesislerinde olmayan yenilikçi sistemler entegre ettiklerini vurgulayan Elgin, kurum ve yapılan çalışmalarla ilgili ise şu bilgileri veriyor: “İşin en başında, hangi binaların öncelikli olduğunu belirlemiş ve sonrasında işe koyulmuştuk. Finansal kaynağımızı da bu listeye göre kullanıyoruz. Bu, bize İSMEP’in hem sosyal açıdan kabul edilebilirliği olan bir proje olmasını sağladı, hem de uygulama pratiği açısından kolaylıklar sundu. Çünkü bunları belli bir ilçede ve belli bir tercihe göre yapmıyoruz. Binanın fay hattına uzaklığı, yapım yılı, hangi şartlar altında inşa edildiği, içinde barındırdığı nüfus gibi birçok kritere göre değerlendiriyoruz. Bunun yanında iyi bir tasarımın önemine ve bir zamana ihtiyaç duyduğuna inanıyoruz. Çünkü bu binalar önümüzdeki 100 yıl yaşayacak binalar olacaksa, sağlamlığının yanında arsanın da en verimli şekilde kullanılması, şehrin bütününe bir katkı sağlaması, şehrin estetiğine ve dönüşümüne katkıda bulunacak yapılar olması lazım. Dolayısıyla tasarım sürecini de bu mantıkla yürütüyoruz...”
İşi bir bütün olarak görüyoruz
“Diğer taraftan müteahhitlik ihalelerinin ardından çok ciddi bir kontrollük mekanizması da yürütüyoruz. Bunu da müşavirlik hizmeti alarak sahada yapıyoruz. Söz konusu denetim, malzeme onay formlarından uygunsuzluk formlarına kadar çok sıkı şekilde uygulanıyor, raporlanıyor ve belgeleniyor. Tasarım aşamasında her detayı belli olan malzemeyi de sahaya getirerek bu kalitede ürünleri çıkarıyoruz. Çünkü malzeme detayı belli değilse, sahada denetlenemiyorsa yeterli kalitede işi çıkarılamaz. Yani işi tasarım aşamasından denetim aşamasına kadar bir bütün olarak görüyoruz. O bütünlüğü bir sistem içerisinde gerçekleştiriyoruz...”
Tecrübelerimizi kentsel dönüşüm çalışmalarına da aktarabiliriz
“İstanbul, ölçek olarak çok büyük ve dinamik bir şehir... Dolayısıyla sürekli kendimizi geliştirmemiz gerekiyor. Her sene şartnamelerimizi yeniliyoruz. Mesela okullarda, zaman geçtikçe, öğrenciler tekmelediğinden kapıların alt taraflarının yıprandığını fark ederek, tekmelik koyduk. Aynı şekilde, çocuklar asıldığı ve kolay koptuğu için kapı kollarını da çok daha dayanıklı yapmaya başladık... Kentsel dönüşümle ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Dünya Bankası ile görüşmelerimiz devam ediyor. İPKB’deki tecrübemizi bu konuya da aktarabileceğimizi düşünüyoruz. Çünkü uzun zamandır projelerimizi geleceğin akıllı, çevreci ve sürdürülebilir şehirleri konseptinde olacak şekilde tasarlıyoruz. Bu vizyonun altını doldurmak için de bilgi ve birikime sahibiz. İstanbul’da 1500’den fazla kamu binasını dönüştürdük. Bunu da çevreci bir vizyonla yaptık. O yüzden kentsel dönüşüm sürecinde bize de görev verilirse, ekibimle beraber en iyi şekilde yapacağımıza inanıyorum...”
İnşaatta kalite tabana yayılamıyor
“İnşaat sektörü bir bütün... Bizim yıllardır yaşadığımız sorun, kaliteli inşaat üretimini tabana yayamamaktı. İPKB olarak hemen hemen her mahallede bir işimiz var. Dolayısıyla tüm projelerimizde standart bir kaliteye çok önem veriyoruz. Bizle çalışan firmaların personeli sisteme girdiği için bir nevi eğitilmiş de oluyor. Kaliteyi sağlamak için yürüttüğümüz çaba nedeniyle bu işleyişimizden, tabiri caizse eğitimimizden geçen çalışanların inşaat sektöründe farklı bir bakış açısı getirdiğini, sektöre ayrı bir değer kattığını söyleyebilirim. Bu da bizim inşaat sektörü ve ülkeye kattığı değer. Bu anlamda mimari ofisleri de çok zorladık. Mesela detay projelerde çok zorlandığımızı söyleyebilirim. Bir kapının, pencerenin veya tesisatın detayı, bunların birleşimleri, birbiriyle çakışmaları falan uzmanlık gerektiren şeyler. Fakat bu uzmanlık gereken konularda bir eksiklik olduğu da aşikar. Bu eksikliğin tamamlanması konusunda da İPKB olarak katkımızın olduğunu düşünüyorum. Mesela diğer idarelere iş yapan müteahhit, mimar ve müşavirler, çok uçuk kaçık şeyler istemememize, olması gerekeni talep etmemize rağmen bizimle çalışmaya ilk başladıklarında biraz zorlanıyorlar. Fakat zamanla toplam kalitenin yükseldiğine şahit oluyoruz. Hep beraber gelişiyoruz...”
İstanbul’un tarihi binaları
“Geçtiğimiz yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığına ait Topkapı ve Yıldız sarayları da dahil olmak üzere 176 binada afet riskine karşı bir durum tespit ve envanter çalışması yaptık. Bunların arasından Aya İrini, Arkeoloji Müzesi ve Mecidiye Köşkü için bir güçlendirme, restorasyon ve restitüsyon projesi hazırladık. Bu kapsamda Mecidiye Köşkü güçlendirildi ve restore edildi. Arkeoloji Müzesi’nin de bir bloğu bitti ve hizmete açıldı; ikinci bloğu ise şu an devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı projemizi uyguluyor ama müteahhitlik hizmetimizden faydalanmıyor. Sadece tasarım süreçlerini yürüttüğümüzü hatırlatmak isterim...”
İstanbul’daki 50 bin bina acil dönüştürülmeli
“İstanbul’da özellikle 1999 öncesi yapılmış yapı stoğunun durumu maalesef iç açıcı değil... İstanbul bir zaman çok büyük bir göç almış. Ve o göçte bina stoğu doğal olarak yetememiş. Dolayısıyla İstanbul’un etrafı gecekondu ve kaçak yapılarla dolmuş. Bunun üzerine bir de imar aflarıyla daha da cesaretlenen bir toplumsal anlayışı koyduğunuzda, sorun hepten artmış. Aslında her şeyin başı planlamadan geçiyor. İyi bir şehir ve nüfus planlaması yapılmazsa ve şehirlerin gelişimi rastlantılara bırakılırsa yaşananlar hiç de sürpriz şeyler olmuyor. Doğru bir plan, sorunun yarısını çözer. Diğer yüzde 50’si ise mimari tasarım ve inşaat kalitesidir. Ama biz planlamayı kaçırdığımız ve planlarla sürekli oynamayı da sevdiğimiz için şehirlerimiz plansız gelişmiş ve bu gelişme kontrol edilememiş ve bina stoğu depreme karşı güvensiz, belli konfor koşullarından uzak bir şekilde oluşmuş. İstanbul’da 1999 depremi öncesi yapılmış yaklaşık 800 bin konut var. Dolayısıyla bunlara eğilmek gerekiyor. 50 bini çok acil dönüştürülmeli. Bu binaları dönüştürüp, yaşanabilir, sağlam, konforlu, estetik ve geleceğin binaları olarak şehre kazandırmamız şart. Diğer taraftan 1999 depreminin tüm toplum ve inşaat sektörü için bir milat olduğunu da belirtmem lazım. Yeni şartname bile tek başında olumlu bir gelişme sağladı. Hazır beton kullanımı, nervürlü demir zorunluluğu, yeni perde duvarların eklenmesi gibi zorunluluklar sağlamlık olarak inşaat kalitesini bir üst seviyeye çıkardı. Tabi, bunların denetimi de önemli.”
3 Aralık 2021
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.