Zemin ve temel mühendisliği alanında ülke içinde olduğu kadar dünya çapında da nitelikli ve çizgi üstü işlere imza atan KASKTAŞ firmasının genel müdürü İnş. Y. Müh. Dr. Rasin Düzceer’le hem Avrasya Tüneli, Osman Gazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü ve Akkuyu Nükleer Santrali gibi “ilkleri temsil eden” projelere sundukları çözümleri hem de Türkiye’de geoteknik alanındaki güncel gelişme ve sorunları konuştuk... Aynı zamanda Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Derneği (ZMGM) ile Temel Müteahhitleri Derneği (TMD)’nin de başkanlığını yürüten Düzceer, ülkemizde geotekniğin öneminin her zamankinden daha önemli hale geldiğini vurguluyor ve uyarıyor: “Mevcut imar mevzuatıyla şehir merkezlerinde yapılan derin kazı işleri büyük risk yaratıyor. Mevzuatın süratle terk edilerek yapıların tasarım, inşaat ve denetim aşamalarında yetkin mühendislerin görev alması sağlanmalı ve imalat kalitesi mutlaka denetlenmeli. Merkezi ve yerel yönetimlerin üzerine ciddi görevler düşüyor. Popülist yaklaşımlarla bu önemli süreçlerin doğru yönetilmesinin mümkün olmadığını, yaşadığımız depremler acı bir şekilde önümüze koydu...”
Şantiye: Öncelikle KASKTAŞ hakkında genel bir bilgi alabilir miyiz?
Rasin Düzceer: 1957 yılında kurulan ENKA İnşaat ve Sanayi A.Ş.’nin İstinye köprü inşaatındaki kazık çalışmalarını başlangıç kabul edersek, uzun yıllar birçok endüstriyel tesisin kazıklı temellerini tamamlaması neticesinde, ENKA Kazık Grubu, temel ve zemin mühendisliği taahhüt işlerinde uzman bir kuruluş olarak 1975 senesinde KASKTAŞ adı ile yeni kimliğine kavuşmuştur. Kuruluşundan itibaren uluslararası firmalarla rekabet etmek üzere yapılanan KASKTAŞ, sahip olduğu geniş makine parkı ve uzman kadrosu ile yurtiçi ve yurtdışında sayısız projeyi tamamlayarak gerek Türkiye’de gerekse etkinlik gösterdiği diğer ülkelerde lider bir geoteknik taahhüt firması olmuştur.
KASKTAŞ, 1980 yılında yurtdışına açılarak, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde birçok proje gerçekleştirmiştir. İlerleyen yıllarda Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinde faaliyet göstermeye başlamıştır. Günümüzde, Körfez ülkelerinin ve Rusya’nın yanı sıra Kazakistan, Azerbaycan, Gürcistan, Ukrayna, Bosna Hersek, Libya, Cibuti, Arnavutluk, Irak, Cezayir, Papua Yeni Gine, Türkmenistan, Fas, Bahamalar ve Brezilya gibi birçok farklı ülke ve coğrafyada çalışmalarını sürdürmektedir.
Şantiye: Şu anda hangi projeleri yürütüyorsunuz?
Rasin Düzceer: Türkiye’de inşaatı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali kapsamında projelerimiz devam ediyor. Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin inşaatını gerçekleştirdiği Mahmutbey-Bahçeşehir-Esenyurt Metro Projesi’nde sona yaklaşmaktayız. Kırklareli’nde ise Doğalgaz Kombine Çevrim Santrali kapsamında kazık yükleme testlerini tamamladıktan sonra türbin temelleri altındaki kazık imalatına başlayacağız. Çorum ve Ankara’daki iki göletin slurry trench imalatına devam ediyoruz.
Suudi Arabistan’daki şirketimiz Kasktas Arabia Ltd. ise Saudi Vision 2030 kapsamında Cidde, Tabuk ve Riyad’da birçok mega proje yürütmekte. Riyad’da devam etmekte olan en büyük projemiz Qıddiyah City Projesi. Riyad şehir merkezine yaklaşık 45 km uzaklıkta yeni bir şehir kurulması planlanıyor. Ancak, sahadaki kot farkları nedeniyle projenin tasarım ve inşaat aşamalarında önemli mühendislik sorunlarıyla karşılaştık. Viyadük üzerinde gelen karayolunun proje sahasındaki yola bağlanabilmesi için her kademede kalıcı ankrajlar ve kaya bulonları olan kademeli bir şev sistemi tasarlayarak uygulamasına başladık. Gerek çalışma sahasındaki kayanın mühendislik özellikleri gerekse ankraj imalatı ve öngermelerin patlayıcı kullanılarak yapılan 84 metreye varan oldukça derin kazıya paralel olarak yapılmasının, projenin en zorlayıcı kısmını oluşturduğunu söyleyebilirim.
Fotoğraflar: Qıddiyah City Projesi
Rusya’da çoğunluğu Moskova’da olmak üzere 6 projeye devam etmekteyiz. Moskova’da yakın zamanda tamamlanan en önemli projelerimizden biri I-City Towers Uluslararası İş Merkezi’ne yakın mesafede inşa edilen iki gökdelenden oluşmaktadır. Temel altı fore kazık, çelik boru kazık, Berlin duvarı, boru destek sistemi ve susuzlaştırma imalatları tamamlanmıştır. İmalat çeşitliliği açısından önemli projelerden birisidir.
Bunların yanı sıra Brezilya’da Rio ve Brazil’deki özel projelerin kazık ve palplanş işlerine devam etmekteyiz.
“Osman Gazi Köprüsü’nün Güney Ankraj Bloğu ve Güney Yaklaşım Viyadükleri Türkiye’de geoteknik mühendisliği bakımından ilkleri temsil ediyor... Mandarin Oriental Bosporus Otel ise deniz seviyesi altında 6 bodrum katı ve deniz seviyesi üstünde 5 kattan oluşan, özel çözümler gerektiren projelerden biriydi...”
Şantiye: Bu zamana kadar hem sizin hem de sektör için önemli gördüğünüz projeleriniz hangileri oldu?
Rasin Düzceer: Aslında onlarca önemli proje gerçekleştirdik. Birçok projede Türkiye’nin ilklerini başardık.
Osman Gazi Köprüsü’nün Kuzey Anadolu Fay hattının çok yakınından geçiyor olması nedeniyle proje kapsamındaki tüm imalatlar ayrı bir öneme sahip. Bu bağlamda Güney Ankraj Bloğu ve Güney Yaklaşım Viyadükleri, Türkiye’de geoteknik mühendisliği bakımından ilkleri temsil etmektedir. Özellikle Güney Ankraj Bloğu kapsamında yatay yönde sürekliliği olan Türkiye’deki ilk çok gözlü konsol diyafram duvar imalatlarını gerçekleştirdik.
Fotoğraf: Osman Gazi Köprüsü
İstanbul Boğazı kıyısında konumlanan Mandarin Oriental Bosphorus Otel Projesi, deniz seviyesi altında 6 bodrum katı ve deniz seviyesi üstünde 5 tipik kattan oluşan bir projedir. Proje kapsamında inşa ettiğimiz diyafram duvarlar sayesinde İstanbul Boğazı kıyısında en derin ve en büyük kazı çukuru gerçekleştirilmiş olmasının yanı sıra top-down ve bottum up sistemleriyle üst yapı inşaatının gerçekleştiği hibrit bir iksa tasarımına sahip. Projede top-down yöntemine göre projelendirilip inşa ettiğimiz diyafram duvar ve kazıklar sayesinde aynı anda aşağıya doğru hem temel altı kazı ve bodrum kat inşaatı hem de zemin üstü otel inşaatına başlanarak önemli süre avantajı sağlandı. Ayrıca İstanbul Boğazı kıyısında gevşek deniz dolgusu ve sert kireçtaşı formasyonu içerisinde 59,5 m ile en derin frezeli diyafram duvar imalatı bu projede gerçekleştirilmiştir.
Fotoğraf: Mandarin Oriental Bosphorus
“1915 Çanakkale Köprüsü Avrupa Yakası’nda 150 cm çapında ve 70,4 m uzunluğundaki fore kazık imalatımız Türkiye’deki en derin kazık statüsünde... Avrasya Tüneli projesi yine Türkiye’deki ilk projelerdendir... Türkiye’nin ilk nükleer santrali olan Akkuyu NGS’de ise imalatlarımız devam ediyor.”
Mahall Bomonti’de zemin+58 kat yüksekliğiyle bugüne kadar İzmir’de inşa edilen en yüksek gökdelenin temeli için tasarla-inşa et yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz proje kapsamında 98 metre ile Türkiye’de bugüne kadar yapılan en derin baret kazık imalatını projelendirdik ve uygulamasını yaptık. Aynı proje kapsamında Bayraklı bölgesindeki yumuşak alüvyal zemin koşullarındaki en derin ve en geniş kazı destek yapılarını gerçekleştirdik. Gevşek alüvyal zeminde ve yeraltı su seviyesinin 20 m altında çalışma yükü 550 kN, test yükü ise 870 kN olan yüksek kapasiteli ankrajlar imal ettik. Sahada görülen alüvyal çökeller ve projenin sismik açıdan aktif bir bölgede olması, proje kapsamındaki imalatlarımızı iddialı yapan en önemli unsurlardır.
Türkiye’deki en yüksek gökdelen olan Skyland projesinde 76 m ile Türkiye’deki en derin ankrajlı destek yapısı imalatını yaptık. TEM Otoyoluna bitişik olan Proje kapsamında boyları 55 m’ye ulaşan toplam 270.000 m uzunluğunda ankraj imal edildi.
1915 Çanakkale Köprüsü Avrupa Yakası yaklaşım viyadüğü temelleri altındaki 150 cm çapında, 70 metre derinlikte ve sismik yüklere göre tasarlanarak test edilmiş fore kazık imalatımız yine Türkiye’deki en önemli kazık projeleri arasında sayılabilir.
Fotoğraf: 1915 Çanakkale Köprüsü inşaatı
Avrasya Tüneli projesi yine Türkiye’deki ilk projelerden. Avrupa ve Asya kıtalarını deniz seviyesinin 106 m altından bağlayan çok önemli bir proje. TBM’in Harem’de deniz altına girdiği ve Çatladıkapı’da deniz altından karaya çıktığı kısımlarda giriş ve çıkış şaftlarının kazı destek yapılarını gerçekleştirdik. Ayrıca, Avrasya Tüneli’nin sahil yoluna bağlantısı için Yenikapı’da U-dönüş ve altgeçit yapıları için diyafram duvar ve baret kazık imalatları gerçekleştirdik.
Fotoğraf: Avrasya Tüneli inşaatı
Türkiye’nin ilk nükleer santrali olan Akkuyu NGS’de 2019 yılından beri imalatlarımız devam ediyor. Bunların yanı sıra metro, doğalgaz tesisi ve baraj inşaatları gibi devlet yatırımlarında da geoteknik müteahhit olarak yer alıyoruz. Ayrıca, 90’lı ve 2000’li yıllarda Rusya’da özellikle Moscow International Business Centre, Suudi Arabistan’da Mekke ve Medine Geliştirme Projeleri kapsamında onlarca proje ve Kazakistan’da Hazar Denizi’nde petrol arama platformu olarak kullanılan Yapay Adalar Projesi’ni tamamladık.
Bunların yanı sıra Azerbaycan, Bahreyn, Bosna Hersek, Brezilya, Gürcistan, Irak, Libya, Afganistan, Arnavutluk, Cezayir, Bahamalar, Cibuti, Fas, Nepal, Papua Yeni Gine, Türkmenistan, Ukrayna ve Özbekistan da dahil olmak üzere toplamda 22 ülkede faaliyet gösterdik ve çalıştığımız ülkelere her geçen gün yenilerini eklemeye devam ediyoruz. Bunlar projelerdeki başarılarımızın sadece birkaçı. Geoteknik mühendisliğindeki yeni teknolojileri takip etmemiz sayesinde her geçen gün rekorlar sayfamıza yenilerini ekliyoruz.
Şantiye: Bu anlamda, çözümü gerçekten zor, kayda değer hangi projenizin daha fazla teknik ayrıntısını alabiliriz?
Rasin Düzceer: Bu konuda nispeten yakın zamanda tamamladığımız Mandarin Oriental Bosphorus Projesi’nden bahsetmek isterim. Projeyi zor kılan ilk unsur, proje sahasının denize çok yakın olmasıydı. Proje sahasını çevreleyen diyafram duvarların denize olan mesafesi 5 ila 8 metre arasında değişmekteydi. Bu bakımdan oldukça riskli bir projeydi. Ancak doğru iksa tasarımı ve uygulaması sayesinde geoteknik açıdan hiçbir önemli problem yaşanmadan inşaat gerçekleştirilebilmiştir.
Bu projedeki diğer bir zorlayıcı unsur top-down kazık imalatları olmuştur. Aynı zamanda binanın kolonları olarak görev yapan top-down kazıklar inşaat süresini kısaltmakta oldukça yararlı olsa da düşeyden ve yataydan sapma toleransının çok düşük olması nedeniyle imalatı ayrı bir uzmanlık gerektirmektedir. Özellikle kat bağlantılarındaki donatıların toleransı çok hassastır. Bu nedenle kazıklar betonlanırken ve kılıf borusu çekilirken imalatın çok hassas ve titizlikle yapılması gerekmektedir. Tam boy muhafaza borusu kullanımı, kazık tabanının doğru zamanda ve yeterli hassasiyetle temizlenmesi, yoğun trafikte beton mikserinin sahaya varış saatine göre program yapılması, beton özelliklerinin kontrol edilmesi top-down kazık imalatları için dikkat edilmesi gereken en önemli faktörler arasında yer almakta.
Şantiye: Makine, ekipman ve teknik olanaklarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?
Rasin Düzceer: Özellikle 2015 yılından itibaren uygulama alanlarımızdaki çeşitliliği artırdık. Gerek imalat çeşitliliğindeki artış gerekse geniş bir coğrafyada çalışmamız nedeniyle makine parkımıza modern ve yüksek teknolojiyle üretilen makine, ekipman ve test cihazlarını katmaya devam ediyoruz. Takdir edersiniz ki gelişme için sadece makine satın almak yeterli olmuyor. Modern teknolojiyi kullanacak mühendis ve ara elemanların istihdamı, güncel yazılımların kullanılması ve teknik kadromuzun sürekli eğitimi, firmamızın vazgeçilmez öncelikleri arasındadır.
Faaliyetlerimizi özetlemek gerekirse: Derin Temel Sistemleri (fore kazık, çakma kazık, CFA kazık, mini kazık vb.); Derin Kazı Destek Sistemleri (Hidrolik kepçe ve Freze ile imal edilen diyafram duvarlar, teğet veya kesişen fore kazık, mini kazık ve palplanş perde duvarlar, Berlin duvarı, ankrajlı ve yatay destekli perde duvarlar, vb.); Şev Stabilitesi Yöntemleri (zemin çivisi, kalıcı zemin ankrajı, kaya bulonu vb.); Zemin İyileştirme Yöntemleri (taş kolon, jet grout, vibro kompaksiyon, bant dren, dinamik kompaksiyon, derin karıştırma metodu vb.); Delgi ve Enjeksiyon Yöntemleri (konsolidasyon, sıkıştırma, çatlak ve geçirimsizlik enjeksiyonları vb.); Projeye Özgü Arazi Deneyleri ve Kalite Kontrol Testleri ve en son yenilik olarak da yük hücreleriyle yapılan yüksek kapasiteli enstrümante statik kazık yükleme deneylerini (K- Cell) sayabiliriz.
Yukarıda özetlenen geoteknik mühendisliği uygulamalarını her türlü zemin koşulunda ve kaya formasyonunda, her derinlik ve geometride yapabilecek makine-ekipman parkına sahip olmakla birlikte, KASKTAŞ’ın öne çıkan en önemli özelliği, projeye özgü inovatif tasarım gerçekleştirebilen teknik kadrosunun yatırımcı ve müteahhitlere ekonomi ve süre avantajı sağlayacak çözümler geliştirebilmesidir.
Şantiye: Geoteknik mühendisliğinde teknoloji ve eğilimler ne yönde ilerliyor? Yeni teknolojiler neler?
Rasin Düzceer: Gelişmiş izleme sistemleri ile geoteknikte sensör teknolojisi ve kablosuz iletişimde ilerlemeler her geçen gün gelişiyor. Ayrıca otonom cihazlar, uydular ve drone’ların geoteknik alanda uygulamaya girmesiyle her gün daha önemli gelişmeler kaydedilmektedir. Artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik teknolojileri, geoteknik mühendisliğinde görselleştirme ve simülasyonun geliştirilmesinde kullanılmaya başlıyor. Yapay zekanın gelişmesiyle geoteknik veri analizlerinin kolaylaşması ve hızlanması bekleniyor.
Yakın gelecekte nano teknolojinin de gelişimine paralel olarak yenilikçi malzemeler üretilerek özellikle zemin iyileştirme alanında önemli ilerleme ve gelişmelerin sağlanması bekleniyor. Çevre dostu malzemelerin uygulamaya koyulması, özellikle biyo teknolojik yöntemlerin geoteknik alanda kullanılarak biyolojik aktivite yoluyla zemin içinde yönetilen ve kontrol edilen ve yan ürünlerin kimyasal reaksiyonu ile zeminin mühendislik özelliklerini değiştiren biyo aracılı olarak adlandırdığımız mikroskobik organizmaların (bakterilerin) kullanılmasıyla zemin iyileştirilmesi konusunda ümit verici çalışmalar sürdürülüyor. Bunlara ek olarak enerji temini ve tasarrufuna yönelik enerji kazıkları, enerji duvarları gibi farklı uygulamalar da gelecekte yaygın olarak kullanılacak.
Şantiye: Geoteknik mühendisliği alanında akademik ve Ar-Ge anlamında hangi konular-sorunlar üzerine yoğunlaşılıyor?
Rasin Düzceer: Zemin davranışı, zemin stabilitesi, zemin-yapı etkileşimi, doğal afetlerin zeminlere etkisi, geosentetik malzemeler ve zemin iyileştirme yöntemleri üzerinde laboratuvar ve arazi deneylerine yönelik çok yoğun çalışmalar yapıldığını söyleyebiliriz. Bu çalışmaların neticesinde her yıl hayatımıza yeni teknolojiler girmekte. Son yıllarda yaşamımıza giren en önemli konuların başında sürdürülebilirlik, buna bağlı olarak karbon salımının azaltılması var.
Türkiye ve 193 ülkenin imzaladığı küresel ısınmanın kısıtlanması hakkındaki Paris Protokolü doğrultusunda Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, 2030’a kadar karbon gazı salımını 1990 verilerine göre yüzde 55 azaltmayı, 2050 yılında ise 0’a indirmeyi hedefliyor. Bu hedefe ulaşabilmek için AB inşaat ve geoteknik taahhüt işlerinde faaliyet gösteren şirketleri etkileyen bir dizi yeni mevzuat oluşturmuştur.
Dekarbonizasyon veya karbon salımının azaltılması büyük bir çoğunluk tarafından sadece araç ve iş makinelerinden çıkan egzoz gazı salımının azaltılması olarak algılansa da geoteknik mühendisliği uygulamalarında karbon salımını azaltmak oldukça kapsamlı bir hedef olarak öne çıkıyor. Kullanılan araç ve iş makinelerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını en aza indirmek amacıyla makine parkı, çevre dostu ürünler ile yenilenmektedir ve düşük emisyonlu araçlara öncelik verilmektedir.
Düşük emisyonlu, şarj edilebilir veya elektrikli makinelerin kullanılması, polimer ve benzeri çevreye zararsız delgi sıvısı kullanarak atıkların en az seviyeye indirilmesi, çimento ve beton kullanımının azaltılması, bu amaçla zemini sıkıştırarak taşıma gücünü artıran deplasman kazıklarının kullanımına öncelik verilmesi, doğadaki malzemeleri kullanarak zeminin dayanımının artırılması ve geçirimsizliğinin sağlanması, derin kazıların desteklenmesi için çelik palplanş, Berlin duvarı, sökülebilir ankraj gibi tekrar kullanılabilir malzemelere öncelik verilmesi veya doğaya zarar vermeden zemin dondurma yöntemiyle kazı yapılması, temellerin tekrar kullanımı gibi uygulamaların geleneksel uygulamalara göre teşvik edildiğini görüyoruz.
Bunların ötesinde, atık betonların bünyesindeki çimentonun tekrar kullanılabilir hale getirilmesi, çimento yerine metakaolen ve kireçtaşının kullanımı üzerine Avrupa Kalkınma Bankası tarafından geniş anlamda fon tahsis edilerek karbon salımının azaltılmasına katkıda bulunacak araştırmalar teşvik ediliyor, bu konudaki araştırmalar son hızla devam ediyor. Söz konusu araştırmalarda varılmak istenen hedefler şu an için tartışılabilir gibi görünmekle beraber yakın gelecekte bu konularda büyük ilerlemeler kaydedileceğine kesin gözüyle bakılmaktadır.
Şantiye: KASKTAŞ olarak sizin de ciddi Ar-Ge faaliyetleriniz olduğunu biliyoruz...
Rasin Düzceer: KASKTAŞ olarak geoteknik mühendisliği alanında Ar-Ge çalışmalarına öncülük etmek amacıyla 2017 yılında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından sertifikalandırılmak suretiyle bünyemizde Tasarım Merkezimizi kurduk. Türkiye’de geoteknik mühendisliğinde Tasarım Merkezi olarak belgelendirilen ilk firma olmaktan ayrıca gurur duymaktayız. Tasarım Merkezi kapsamında tasarladığımız ve uyguladığımız birçok yenilik bulunmaktadır. Örneğin, Türkiye’de patenti firmamıza ait olan SBMA, tek delgi çok köklü ankraj ürünü bulunmaktadır. SBMA imalatı çok köklü olması sayesinde konvansiyonel ankrajlara göre hem zaman hem de ekonomik açıdan büyük yarar sağlamaktadır. Kalıcı SBMA ankrajları kullandığımız projelerde 3.200 kN test yüküne ulaştığımızı önemle vurgulamak isterim.
Firmamızın geliştirdiği bir başka önemli yenilik ise, yüksek kapasiteli statik kazık yükleme testlerini yapmak üzere çift yönlü yükleme deneyi olan “K-CELL”dir. Ülkemizde yurtdışı firmalardan malzeme ve mühendislik hizmeti alınarak yapılan çift yönlü kazık yükleme testi, mühendislerimiz tarafından geliştirilerek, büyük oranda Türkiye’de üretilen test cihazlarını kullanarak projelerimizde enstümante kazık yükleme deneylerinin yapılması ve sonuçların yorumlanarak raporlanmasına başladık. Çok kısa bir sürede Türkiye’de ve yurtdışında çalışan Türk firmalarının projelerinde de hizmet vermeyi planlıyoruz. K-CELL, Türk tasarımı, üretimi ve yazılımının Firmamızın uzmanlığı ile birleştirerek yüksek maliyetlerin azaltılması; konvansiyonel statik kazık yükleme testlerinin ekonomik veya uygulanabilir olmadığı durumlarda KASKTAŞ’ın, kendi iç kaynakları ve uzmanlığı ile bu alandaki yurtdışına bağımlılığın ortadan kaldırılması hedeflenmiştir. Çok yakında başlayacağımız bir projede K-Cell kullanarak 150.000 kN test yüküne ulaşmayı planlamaktayız.
KASKTAŞ personeli, üniversite-endüstri iş birliği anlamında, yıl boyunca farklı üniversiteler tarafından gerçekleştirilen konferans ve sempozyumlara katılarak bildiriler sunmuş, üniversitedeki öğrenci etkinliklerinde, bilgi ve deneyimlerini paylaşmışlardır. Sürdürülebilirlik yaklaşımımızı ve mühendislik deneyimimizi, faaliyet gösterdiğimiz birçok ülkede sektör paydaşları ve iş ortaklarının yanı sıra üniversiteler başta olmak üzere eğitim kurumlarına da taşımaktayız.
Şantiye: Türkiye’nin sizce geoteknik alanındaki yeri nedir?
Rasin Düzceer: Geoteknik mühendisliğinin babası olarak kabul edilen Karl von Terzaghi’nin İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği çalışmalar, günümüzde kullanılan pek çok yaklaşımın temelini oluşturuyor. Terzaghi, Türkiye’de geçirdiği yıllarda birçok meslektaşının yetişmesini sağladı. Sonraki yıllarda akademisyenlerimiz ve mühendislerimiz geoteknik mühendisliği temellerinin sağlam zemine oturmasını sağlayacak bir kuşak yaratarak yurt içinde ve yurtdışındaki faaliyetlerini başarıyla sürdürdüler. İlerleyen yıllarda özellikle 1990 yılından sonra Türkiye’de gerçekleştirilen önemli projelerde proje ve uygulamada çalışan Türk mühendisleri çok önemli başarılara imza attı. 2000’li yılların ortalarından itibaren gerçekleştirilen Osmangazi Köprüsü, Avrasya Tüneli, Çanakkale Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu, İstanbul Havalimanı gibi birçok mega projede rol alan mühendis, akademisyen ve geoteknik firmaların ulaştıkları bilgi düzeyi ve deneyimle bugün rahatlıkla geoteknik mühendisliği alanında Türkiye’nin dünyada önde gelen ülkeler arasında yer aldığını söyleyebiliriz.
BU ÖZEL RÖPORTAJI ŞANTİYE®NİN TEMMUZ-AĞUSTOS 2023 (400.) SAYISININ E-DERGİ VERSİYONUNDAN DA OKUYABİLİRSİNİZ... LÜTFEN TIKLAYIN...
Şantiye: Ülkemizde bu alandaki eğitim-öğretim seviyesi sizce ne düzeyde? Ayrıca geoteknik mühendisliğinde kariyer yapmayı düşünen gençlere neler önerirsiniz?
Rasin Düzceer: Ülkemizde geoteknik mühendisliği alanında uzman birçok akademisyen bulunmakta. İnşaat mühendisliği bölümü bulunan 180 civarındaki üniversitenin tamamında zemin mekaniği laboratuvarının bulunduğunu ve yetkin eğitim kadrosu olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değil. Birçok vakıf üniversitesi ve yeni kurulan devlet üniversitesinde kadro yetersizliği nedeniyle aynı öğretim görevlisinin birçok derse girmek zorunda kaldığı ve üstlendikleri diğer akademik görevler nedeniyle araştırmaya vakit ayıramadıkları ülkemizin gerçeği.
Yukarıdaki olumsuzluklara ek olarak 2019 yılında dünyayı etkisi altına alan pandemi ve 2023 yılında meydana gelen büyük deprem felaketi nedeniyle üniversitelerin uzaktan eğitim yapmak zorunda kalmasıyla bugünlere geldik. Eğitim konusundaki tüm olumsuz koşullara rağmen öğrencilerimizin mezun olmayı beklemeden kendilerini yetiştirmek üzere büro ve şantiye stajlarını yapmak için çaba sarfetmeleri gerektiğini düşünüyorum. Öğrencilerin yaşadıkları bölgede staj yapacakları firma bulmasının kolay olmadığının farkındayım. Ancak, İnşaat Mühendisleri Odalarımız ve birçok kurumsal firmanın staj yapacak öğrencilerimize kontenjan yaratmak üzere destek olduğunu görüyorum. KASKTAŞ olarak her yıl belirlediğimiz kontenjan doğrultusunda stajyer alıyor ve geoteknik mühendisliğindeki tasarım ve uygulamayı öğretmeye gayret ediyoruz. Firmamız, mesleki yenilikleri takip eden, mühendislik bilgi ve becerilerini yenilikçi ve çağdaş uygulamalarla buluşturacak genç mühendislerin yetişmesine destek olmak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir. KASKTAŞ Tasarım Merkezi mühendisleri, geoteknik alanında gerçekleştirilen etkinliklere katılarak, deneyimlerini üniversite öğrencileriyle paylaşmaktadır. Ayrıca bünyesinde çalışan mühendislerin yüksek lisans ve doktora çalışmalarını ödül sistemiyle teşvik etmektedir.
Şantiye: Sektör olarak ne tür sorunlar yaşıyorsunuz ve bunların çözüm yolları sizce nelerdir?
Rasin Düzceer: Öncelikle Türkiye’de geoteknik taahhüt sektöründe iş yapan firmaların büyük bir sıkıntı içinde olduğunu belirtmemiz gerek. Avrupa ülkelerinin toplamından daha fazla sayıda makineye sahip olan geoteknik taahhüt firmalarının faaliyet göstermesinin yarattığı sonu olmayan rekabet ortamı, geoteknik taahhüt projelerinin fiyatlarını sürekli olarak geriye çekmekte, yoğun iş hacmine rağmen toparlanamamaktadır. Sahibi olduğu makinelerin leasing taksitlerini ödemeye çalışan firmaların maliyet fiyatlarının altında iş yapmasının getirdiği kalite eksikliği, maliyetlerin büyük bölümü döviz olmasına rağmen ödemelerin TL olması, ödemelerdeki gecikmeler ve ani kur değişikliklerini de olumsuz faktörlere ekleyebiliriz.
“Sektör firmalarına uygulanan baskıların, zemin gibi bünyesinde çok fazla belirsizlik bulunduran, özellikle geoteknik alanda faaliyet gösteren tüm tedarik zinciri için tehlikeli olduğuna inanıyoruz...”
Yatırımcı veya genel müteahhitlerin ölçek olarak kendilerinden küçük boyuttaki geoteknik taahhüt firmalarına dikte ettikleri, yapılan işin boyutuyla orantılı olmayan nakit kesintiler ve banka teminatları, uzun vadeli ödeme koşulları gibi olumsuz mali koşullar, dengesiz ceza maddeleri, süre olarak ulaşılması mümkün olmayan iş programları ve iş sırasında ortaya çıkabilecek yeni koşullar nedeniyle fiyat farkı ödemek istememeleri gibi tek taraflı sözleşme koşullarının yarattığı ihtilaflı bir ortamda projelerin sağlıklı olarak ilerlemesini oldukça zorlaştırıyor. Geoteknik sektörde faaliyet gösteren firmaların sözleşme ve uygulamada karşı karşıya kaldığı olumsuz koşulların, daha doğru bir ifadeyle, çaresizlik nedeniyle kabul etmek zorunda kaldıkları baskıların, zemin gibi bünyesinde çok fazla belirsizlik bulunduran, sadece geoteknik taahhüt firmaları için değil sektörde faaliyet gösteren tüm tedarik zinciri için tehlikeli bir yol olduğuna inanıyoruz. Ne yazık ki, sektörümüzdeki haksız rekabet ortamı ve yukarıda belirtilen orantısız sözleşme koşullarına imza atmak zorunda kalan birçok firma varlığını sürdüremeyerek sektörden silinip gitmiş, zor koşullarda ve mali imkansızlıklarla varlığını sürdürmeye çalışan firmaların gerçekleştirdiği projelerde ise kalite, iş güvenliği gibi kavramların adı bile anılmaz olmuştur. Sektörün diğer sorunları arasında nitelikli iş gücünün bulunmasında yaşanan zorluklar, malzeme ve işçilik maliyetlerindeki belirsizlik ve dalgalanmalar ile yüksek akaryakıt maliyetleri sayılabilir.
Geoteknik sektörün genel sorunlarını ise proje, uygulama ve denetim işlerinin iç içe geçmesi ve kalitesizlik olarak ortaya koyabiliriz. Ne yazık ki, Türkiye’de kalite ve iş güvenliği konularında birçok yönetmelik olmasına rağmen uygulamada yapılan hatalar ve denetim eksikliği birçok yapının yıkılmasına veya kullanılamaz hale gelmesine ve mal ve can kaybına neden olmaktadır.
Fotoğraf: Skyland projesi
Yaptığı işin bilincinde olmayan, mesleki bilgi birikimi ve yeterliliği olmayan kişi ve firmalar tarafından üretilen hatalı veya gayri ekonomik projeler, hatalı imalatlar, imalatların yer altında kalacağı öngörüsüyle bilinçli olarak yapılan eksik imalatları, serbest rekabet kurallarına aykırı olarak fiyat avantajına çevirip düşük fiyatla işleri alarak can ve mal kaybıyla sonuçlanabilecek felaketlere imza atılması, sektörün en önemli sorunlarıdır. Bu konuda söylenecek o kadar çok sözümüz var ki, tamamını söylemeye yerimiz ve zamanımız yetersiz kalır.
Genel olarak geoteknik uygulamalardaki sorunların çözüm yollarını açıklamak gerekirse şunları söyleyebilirim: Yapılacak projenin niteliğine göre yeterli sayıda ve kalitede zemin araştırması yapılarak belirsizliklerin en aza indirilmesinin sağlanması (Bu konuda ÇŞİD bakanlığımızın yayımladığı çok kapsamlı bir yönetmeliğimiz mevcut); zemin araştırması sonuçlarından yararlanarak hesaplara esas zemin profili ve zemin parametrelerinin belirlenmesi; Projenin yetkin ve deneyimli geoteknik mühendisler tarafından yapılması; Uygulamanın deneyimli firma ve proje yöneticisi tarafından yapılması; Malzeme ve uygulamadaki kalite kontrolün yetkin eleman çalıştıran denetim firmaları tarafından sağlanması; Uygulanan projenin ilerlemesine paralel olarak aletsel gözlemle takip edilmesi ve raporlanması; İnşaat işlerine başlamadan önce çevre yapılar ve proje için bütün riskleri kapsayan All Risk ve 3. şahıs mali mesuliyet sigortaları ile uygulamayı üstlenen firmaların mesleki sorumluluk sigortalarının olması.
Yukarıda özetlediğim sorunların giderilmesi amacıyla ÇŞİD Bakanlığının talebiyle ZMGM Derneği üyesi meslektaşlarımızın bulunduğu komisyon tarafından hazırlanan “Kazı Destek Yapıları Tasarım ve Uygulama Esasları Yönetmeliği” Aralık 2022’de yürürlüğe girmiş bulunuyor. Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle belirtilen sorunlardan bazılarının çözüleceğini ümit ediyorum. Bütün iyi niyetli çabalara karşın projelendirme, imalat, kalite ve denetim konularında faaliyet gösteren firmalara ve mühendislere yetkinlik belgesi alma zorunluluğu ve mesleki yeterlilik sistemi olmadan bütün sorunların çözüleceğini beklemenin gerçekçi olmadığını düşünüyorum.
“Mevcut imar mevzuatıyla şehirlerin merkezinde yapılan derin kazı işleri büyük risk yaratıyor. Güncel mevzuatın süratle terk edilerek yapıların tasarım, inşaat ve denetim aşamalarında yetkin mühendis ve firmaların görev alması sağlanmalı ve malzeme ile imalat kalitesi mutlaka denetlenmelidir...”
Yukarıda açıklanan konuların taraflarca eksiksiz olarak yerine getirilebilmesi için merkezi ve yerel yönetimlerin üzerine ciddi görevler düşmektedir. Yaşadığımız sorunlar ortadayken ve mevcut imar mevzuatıyla şehirlerin merkezinde yapılan derin kazı projelerinin yönetilmesinin büyük risk yarattığı yaşadığımız felaketlerden bilindiğine göre, yapıların tasarım, inşaat ve denetim aşamalarında yetkin mühendis ve firmaların görev almasını sağlayacak düzenlemeler yapılarak proje, malzeme ve imalat kalitesinin mutlaka denetlenmesi sağlanmalıdır. Yeni yerleşime açılacak bölgeler jeoloji-jeofizik mühendisleri ile şehir ve bölge planlama mimarları tarafından seçildikten sonra, disiplinler arasında iş bölümü yapılarak, zemin araştırmalarının neticesi doğrultusunda, yetkin inşaat mühendislerinin (geoteknik ve yapı) görev almasıyla yapıya uygun temel tipinin seçimi ve üstyapı tasarımında yaşanan hasarları ve can kayıplarımızı en aza indirmemiz mümkün olacaktır. Popülist yaklaşımlarla bu sürecin doğru yönetilmesinin mümkün olmadığını, yaşadığımız depremler acı bir şekilde önümüze koymuştur.
Şantiye: Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Derneği (ZMGM) ile Temel Müteahhitleri Derneği (TMD) hakkında kısa bir bilgi alabilir miyiz ve bu derneklerin gündeminde neler var?
Rasin Düzceer: Öncelikle ZMGM Derneği’nin tarihçesinden ve Derneğin ülkemizdeki ve dünyadaki konumundan bahsetmek isterim. Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği’nin yeni bir disiplin olarak ortaya çıkışının 1936 yılında düzenlenen birinci Uluslararası Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği konferansı olduğu kabul edilir.
Prof. Karl Terzaghi,1919-1924 yılları arasında Robert Kolej Yüksek Okulu’nda ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptığı dönemde zeminlerin davranışı, killerin oturması ve barajların altındaki kumda borulanma mekanizması konularında araştırma çalışmalarını başlatarak, Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği’nin temelini atmış, bu disiplinin ilk prensiplerini ortaya koymuştur. Dolayısıyla, zemin mekaniğinin yeni bir disiplin olarak ortaya çıkışının ve ilk prensiplerinin oluşumunun merkezinde Türkiye vardır.
İTÜ Zemin Mekaniği Araştırma Kurumu 1975 yılına kadar Ord. Prof. Hamdi Peynircioğlu başkanlığında ülkemizi uluslararası cemiyette temsil etmiştir. 9 Eylül 1975yılında gerçekleştirilen yeniden yapılanma çalışması çerçevesinde“Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği Türk Milli Komitesi”kurulmuştur. Ülkemizdeki Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği çalışmalarının gelişme ve ilerlemesine katkıda bulunmak, bu alandaki güncel uluslararası birikimi ulusal düzeye, ulusal birikimi uluslararası düzeye taşımak, uluslararası ve ulusal tartışma platformları yaratmak için Milli Komite tarafından çok sayıda konferans, kongre ve sempozyum düzenlemiştir.
Milli Komitemiz yürüttüğü uluslararası faaliyetler ve toplantılarla, akademi ve uygulama alanındaki üyelerinin yaptığı katkılarla uluslararası cemiyette özel bir yere sahip olmuştur. Komitemizin kurumsallaşması ve kuruluşundan bugünlere gelmesinde başta Ord. Prof. Dr.Hamdi Peynircioğlu olmak üzere, komitemizin başkanlığını yapan Prof. Dr. Vahit Kumbasar, Prof. Dr. Ergün Toğrol, Prof. Dr. Ahmet Sağlamer ve Prof. Dr. Feyza Çinicioğlu’nun, milli komitenin kuruluşunu gerçekleştiren kurucu üyelerimizin, komitenin çalışmalarını özverili katkıları ile gerçekleştiren geçmiş dönemlerde görev yapmış Yönetim Kurulu üyelerimizin, düzenlenmiş olan kongre, sempozyum vb.toplantıların düzenleyicilerinin, komitemizin tüm üyelerininve topyekun geoteknik camiasının emekleri şükranla hatırlanmaktadır.
Milli komitelerin kuruluşu ve faaliyetleri ile ilgili kanun ve mevzuattaki değişiklikler sebebiyle Milli Komitemiz bir yeniden yapılanma süreci geçirerek 26.03.2014 “Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Derneği” adını almıştır.
Geniş bir coğrafyaya yayılan, büyük bir bölümü deprem etkisinde olan, son derece değişken jeolojik özelliklere sahip olan, hızla kalkınan ve gelişiminin itici gücünü inşaat sektöründen alan ülkemizde geotekniğin önemi bugün her zamankinden fazladır. Derneğimiz mesleğimizi en bilimsel, en doğru ve en etik şekliyle uygulamak ve inovasyonlarla geliştirmek üzere camiamıza öncülük etmektedir.
Derneğimizin 300 bireysel, 19 kurumsal ve 165 öğrenci üyesi vardır. Bünyesindeki ulusal ve uluslararası alanda başarılı saygın araştırmacı, akademisyen, danışman, projeci ve uygulamacı üyelerin varlığıyla Derneğimizin, ülkemizde çok farklı bir konumu vardır. Derneğimizin sadece Türkiye’de değil, üye olduğu Avrupa ve dünya çatı örgütleri olan “International Society of Soil Mechanics and Geotechnical Engineering” (ISSMGE) nezdinde de çok saygın bir yeri olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Yönetim kurulumuzun, üyelerimizin ve geotekniğe gönül veren meslektaşlarımızın destek ve katkılarıyla Derneğimiz ulusal ve uluslararası alandaki çalışmalarına her gün artan heyecan ve enerjiyle devam etmektedir.
ZMGM Derneği olarak gündemimizde ilk olarak dört yılda bir düzenlenen ve 2028 yılında 19’uncusu düzenlenecek olan Avrupa Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Konferansının Türkiye’de yapılmasını sağlamak var. 2001 yılında uluslararası Dünya Konferansı’nı İstanbul’da düzenlemiş olan ülkemiz bugün geldiği noktada bu organizasyonu başarıyla yürütecek potansiyele sahiptir.
2024 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde 19. Ulusal Konferansımız olan ZM-19’un düzenlenmesi, Ulusal Yönetmeliklerin oluşturulması, Avrupa Standartlarına Ulusal eklerin yazılması gibi yoğun bir gündemimiz var. Üyelerimizin talepleri doğrultusunda mesleğimizle ilgili farklı konularda çalıştaylar düzenlenmesi ve webinarlar da var.
Temel Müteahhitleri Derneği (TMD) ise, genel müteahhitlik sektörü ile kamu kurumları arasında köprü işlevi görerek, geoteknik taahhüt sektörünün sorun ve ihtiyaçlarını belirleyip çözümler üretecek, mesleki eğitim faaliyetleri ve kongreler düzenleyerek, sektörümüzle ilgili standartların ve mevzuatın oluşturarak, gelişmeler ve ihtiyaçlar doğrultusundamevzuatın iyileştirmesüreçlerine katkı sağlayacak, sektörümüzündış ülkelerle olan iş birliğini organize edecek, uygulama ve etik kuralları oluşturacak bir organizasyona duyulan ihtiyaç neticesinde kurulmuştur.
Temel Müteahhitleri Derneğimiz, 2022 yılında sektörün önde gelen temel müteahhitleri, makina ve malzeme tedarikçileri ile zemin araştırma şirketlerinin katılımı ile toplam 16 üye ile kurularak Avrupa Temel Müteahhitleri Birliği (European Federation of Foundation Conractors-EFFC)’ne üye olan ve uluslararası alanda sektörü temsil eden tek dernektir. TMD, tüzüğünde yer alan koşulları yerine getirmeyi ve etik kurallara uymayı taahhüt eden üyelerin bir araya gelmesiyle kurulmuş olup, üye olacak firmalardan ve paydaşlardan da bu ilkeleri benimsemiş olmaları beklenmektedir. Bu esasları benimseyen ve derneğimizle aynı hedefi paylaşan ulusal ve uluslararası kurum, kuruluş ve kişileri paydaşımız olarak görmekteyiz.
Derneğimizin öncelikleri arasında, geoteknik alandaki teknolojik gelişimlere katkı sağlamak, iş sağlığı ve iş güvenliği ile kalite yönetimi konularında üyelerimiz tarafından ulaşılan düzeyin sürdürülmesi ve sürekli iyileştirilerek geliştirilmesi için gerekli eğitim çalışmalarını artırmak, potansiyel pazarlar için üyesi olduğumuz EFFC ile yakın işbirliğinde bulunmak, ülkemizdeki Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) gibi çatı örgütlerle yapılan görüş alışverişleriyle bilgi akışı sağlamak, uluslararası standartlara uyum konusunda gerekli bilincin artırılmasına çalışmak ve yeni mezun olacak öğrencilere sektörü tanıtmak gibi faaliyetler bulunmaktadır.
Kalitenin yükseltilmesi, projelerde ve uygulamada ekonomi sağlayacak yeni yöntem ve teknolojilerin kullanıma alınması, çalışma grupları oluşturarak imalata dönük Türkçe rehberler oluşturulması, imalatta çalışan mühendis ve operatörlerin eğitilmesi gibi yakın vadede hayata geçireceğimiz birçok faaliyetimiz bulunmaktadır. TMD olarak uygulamada faaliyet gösteren firmalarla öğrencileri bir araya getirecek bir platform kurmak üzere bir proje başlattık. Geoteknik sektöre ilgi duyan mühendis adaylarına staj yeri oluşturmak için üye firmalar arasında bir ortak havuz kurarak genç mühendislerimize imkân sağlamayı amaçlamaktayız.
Başkanlığını yürütmekte olduğum Derneğin Yönetim Kurulu, sektörün sorunlarına vakıf olan ve faaliyetleri ve başarılarıyla sektörümüzün öncüleri olan üye firmalarımızın yöneticilerinden oluşmaktadır. Üyelerimiz ve sektördeki paydaşlarımızın desteğiyle birlik ve beraberlik içerisinde, sektörün gelişmesine katkı sağlamak üzere büyük bir şevk ve heyecanla yolumuza devam etmekteyiz.
400. SAYI ZENGİN İÇERİĞİYLE E-DERGİ OLARAK DA YAYINDA... TIKLAYIN
3 Ağustos 2023
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.