Halkımız birilerinin kural tanımazlığının, bilgisizliğinin, ahmaklığının, kamu görevini kötüye kullanmasının ve denetimsizliğin bedelini sevdiklerini kaybederek, enkaz başında yakınlarını çaresizce bekleyerek ödememeli... Bu acı bu ülkeye yetmeli artık!..
Yazan: Muharrem Akpınar / İnşaat Mühendisi ve Araştırmacı Yazar
Yıllarını şantiyelere, kaba inşaatlara, beton dökümlerine ve yapı imalatına harcamış bir İnşaat Mühendisi olarak bu yazıyı öncelikle “dost acı ve doğruyu söyler” anlayışıyla kaleme almaya çalıştığımı söylemeliyim. Okuyanlara, kendi binası için endişeye düşenlere ve aileleri için korkanlara önerim de gerçeklerle yüzleşebilmek için bu yazıda dile getirdiklerimi bir dost uyarısı olarak görmeleridir.
Evrenin bir parçası olan Dünya isimli gezegende, ismine “deprem” denilen (ama bizim dilimizde “enkaz” ve “ölüm” diye anılan) jeolojik bir değişimin tüm canlılar için sosyolojik açıdan ne kadar önemli olduğunu, yıllarca acı bir şekilde tecrübe etmiş olan bu güzel ülkenin güzel yürekli insanlarının hayatlarına, depreme dirençli yapılar oluşturamamanın verdiği acizlik yüzünden bir kez daha yeni acılar, enkazlar, yok oluşlar, kopuşlar, korkular eklendi. Bu acılar maalesef insanlarımızın hatıralarından hiç silinmeyecek büyük boşluklar yaratacaktır.
Teknik Yönden...
Televizyonlarda ve sosyal medyada yeterince bilgilendirme yapıldığı için depremle ilgili çok ayrıntıya girmeden bir özet vermek isterim.
Deprem lokasyonu ve ivmesi: Kahramanmaraş Pazarcık ve Ekinözü / 7,8 MW ve 7,5 MW (9 saat ara ile)
Etkilenen bölgeler: Pazarcık merkezli 200 km yarıçapındaki çevre il ve ülkemize sınır diğer ülkeler (Yaklaşık olarak Almanya büyüklüğünde bir alanda hasara yol açtı).
Yıkılan bina sayısı: 18 bin 200. Peki son tüketici için bu ne demek? Türkiye bir deprem ülkesi. Batı Anadolu Fay hattı, Doğu Anadolu Fay hattı, Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde binlerce konut inşa edilmiş ama deprem açısından güvenlikleri nedir diye kimse sorgulamamış. Türkiye’de vatandaşlarımız sıradan bir konut veya milyonluk daire alırken, 100 kere düşünüp, sorgulayıp, acele etmeden, emlakçılardan değil, gerçek mühendislik firmalarından destek almalı. Emlak komisyoncularına 100 binlerce TL öderken, ailesinin yaşam güvenliği için 10-20 bin TL civarındaki rakamları fazla bulmamalı ve konutları için yapısal ekspertiz hizmeti ve raporlar aldıktan, güvenilir olduğuna kanaat getirdikten sonra alışverişini tamamlamalı.
2000 yılı sonrası yapılıp yıkılan bina oranı: Yüzde 51. TBDY 2018 yönetmeliği 2019 yılında uygulamaya alındı. Yani ruhsat tarihi itibariyle 2019 yılından sonra yapılan binaların tercih edilmesi öncelik olabilir. 2000 yılı sonrası binalar yönetmeliğe göre yapılmıştı güya. Yapı denetim kanunundan sonra yapılanlarda da yıkılanlar var. Bu, kanunların da pek bir işe yaramayabileceğini gösteriyor. Masa başından işlerin yürümediği, uygulamaları kontrol etmeden ve denetlemeden sadece kanunları yazmanın yetmediği anlaşılıyor.
Ağır hasarlı veya yıkılacak konut sayısı: 269 bin 51. Bu, enkazlar acil müdahale edilemediği için binlerce insana mezar oldu demek. Enkaz yığını demek.
Tespit yapılamayan konut sayısı: 231 bin 878. Durumun vahameti o kadar büyük ki, “biz yetişemiyoruz” anlamına geliyor. Ve bu karmaşık ortamda yapılan tespitler ne kadar doğru, bu da aslında net değil.
Depremden zarar gören yapı sayısı: 717 bin 614. Kader değil bu kesinlikle ama diğer bilirkişiler gibi “Bina öldürür” de demeyeceğim. 6 Şubat 2023 bir milat olmalı. Bu yıkımın verdiği bilinç ile kanun koyuculardan başlamak üzere yapı inşası hususunda etken olan bir karınca bile varsa bu işin ciddiyetini kavramalı. Önüne gelene müteahhitlik yaptırılmamalı. İmza atanların burnundan getirilmeli. Kaba inşaat ve ince inşaat ayrı ayrı denetlenmeli, ruhsat ve iskan aşamaları ayrı ayrı kısımlara ayrılıp, üst kurum olan projeleri onaylayan belediyelerin imar yönetmelikleri, mimari sınırlamalar, statik çözümler, iskan yüzdeleri verirken doğru denetlemelerde bulunmaları sağlanmalı. Belediye-müteahhit ilişkileri düzenlenmeli. Beton firmaları standart üstü yetkinliklerde olmalı. Proje, tasarım, uygulama ve inşa birimlerinde görev alan ekiplerin zihniyeti kökten değişmeli. Herkes yaptığı işin sonuçlarının sorumluluğuyla yüzleşmeli. Ranta değil, mesleki değerlere önem verilmeli. Ve bunlara uyulması anayasa çerçevesinde düzenlenmeli.
Depremden zarar gören ortalama aile sayısı: 500 bin. Bu konu artık toplumsal bir yaranın ötesindedir. Depremden sonra ülke geneli ve dünyadan gelen yardımların hiçbiri yadsınamaz ama maalesef ki ateş düştüğü yeri yakıyor. Konu daha çok yeni olduğu için daha ağır travmatik sonuçları muhtemelen daha sonra ortaya çıkacaktır. Bir ayı geçmiş olmasına rağmen yağmur yağdığında hala mağduriyeti devam eden depremzedelerin yaraları yara bandıyla kapatılsa da hepimiz biliyoruz ki yara bandı geçici bir tedavidir. Doğru tedavi uygulanmazsa daha kötü sonuçlar doğuracağı aşikardır. Gerçekler acıdır ilkesi helallik istemeyle ve yardım nidaları altında vicdan tatminleriyle geçmeyecektir. Topyekûn dayanışma ortamı toplumun hepsine yayılmalı ve hiç kimse hemen normalleşmemelidir.
Fotoğraf: Bu babanın ve depremden etkilenen tüm canların acısını, çaresizliğini ve yalnızlığını herkes derinden hissetmeden her şey normale dönmemeli...
Etkilenen nüfus/çevre/iş, üretim: 13 milyon insan. Bu deprem sadece insan hayatını etkilemedi. Doğa kabuk değiştiriyor, birlikte yaşadığımız canlılar da yaşamlarını yitirdi, iş dünyası da zarar gördü.
Artçı deprem sayısı: 17 bin civarı. Bir ayda yaklaşık 17 bin artçı deprem oldu. Artık depremle yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini herkes gördü. Doğa, depremin, tektonik hareketlerin yaşamımızın bir parçası olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bu bağlamda barınma alanlarımızı inşa ederken doğru sistemleri kullanmalı ve mühendislik zihniyetimizde ve eğitimimizde gerekli revizyonları yapmalıyız. 80 saniyede deprem olup bitmiyor; artçı depremlerde de binalar yoruluyor ve deprem enerjisine karşı koyamayıp hasar alabiliyor. Bu yüzden 50 yıl kullanılacak şekilde yapıları tasarlamamız ve inşa etmemiz gerekiyor. Mülk alırken de deprem modelli statik rapor istenmesi, analiz ettirilmesi, yıllarca zarar görmeden güvenle yaşanabilecek yapılar içinde oturulabilmesi için şart. Bu kapsamda sadece emlakçılara güvenilmemesini bir kez daha hatırlatmak isterim. “Müteahhit de bu binada oturuyor” veya “Binada radye temel var” gibi birkaç içi boş cümle kimseyi ikan etmemeli. Ayrıca müteahhitlik için karneler, sınıflandırmalar, teminatlar getirildiyse, emlakçılar için de bir eliminasyon getirilmeli. Önüne gelen herkes emlak işi yapmamalı. Bilgiyle iş yapmayan herkesten uzak durulmalı.
Yapıların hasar alma biçimleri: Tasarım hataları ve kesit yetersizlikleri, zemin durumu, malzeme kalitesizliği, binaların uzman ve yetkin kişiler tarafından yapılmaması, denetlemelerin yetersizliği, bitişik nizamlarda çekiçleme etkisi, çerçeve sistemlerde ve diğer çerçeveli taşıyıcı sistemlerde perde kolonların adet/ebat/yön açısından eksiklikleri, bodrum katların olmaması, asmolen tipi döşeme sisteminin kullanılması (TBDY 2018 yönetmeliğinde revizyona uğrasa da yetkin mühendisler bir an önce bu döşeme sisteminin kaldırılmasından yana görüş belirtmektedirler), asma katların yüksekliği, yumuşak kat etkisi, kısa kolon etkisi, güçlü kiriş zayıf kolon etkisi, yapıların sünek olmaması, kesme etkileri, kaçak yapılar, kaçak oteller, kaçak işletmeler, kolonları kesilen binalar, takipsizlik veren savcılar gibi yapısal ve ahlaki birçok sebep sayılabilir.
Aslında daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi inanılmaz zemin, çevre ve doğa koşulları olsa da iyi analizler yapılarak üretilen mühendislik yapıları 500 yıl ayakta kalabilirler. Mimar/mühendisimiz Mimar Sinan’ın eserleri buna en iyi örneklerdir. Bir diğer örnek ise Japonya Osaka Körfezi’ndeki Kansai Havalimanıdır (Hatay Havalimanı diyebilseydim keşke). Lütfen Kansai Havalimanı’nın yapılış öyküsünü, zorlukları, çözümleri, problemleri, yapılan müdahaleleri, ders niteliğinde birbirimize aktaralım.
Bu aktarma yalnızca mühendislik ve mimarlık hikayeleriyle de yarım kalmamalı. Çünkü çok sayıda can kaybettik, travmatik durumlar hala yaşanıyor. Yaşanılan tarifsiz acılardan uzaklaşmamak gerekiyor. Kamu kurumlarında, belediyelerde bu acı durumu hatırlatan fotoğraflar, nesneler konulmalı ki insanlar bir imza atarken, bir onay verirken, bir onay alırken on kere düşünsün. İmzalar yıkılmayacak projelere atılmalı ve onaylar, çökmeyecek binalara verilmeli. Özellikle yerel yönetim temsilcilerinin vatandaşların ölümüne sebebiyet verecek, ciddi zararlar görecek imzaları atmamaları gerekiyor. Vatandaşı korumak, vatandaşın menfaatlerini gözetmek, ilk önce onların görevi.
Ve maalesef az geri kalmışlığın sürekliliğinde ilerleyen ve son 20 yılda içi daha da boşaltılan eğitim sistemi ve insan karakter modeliyle oluşamayan deprem farkındalığı maalesef acılar ve cezalandırmalar üzerinden oluşuyor. Fakat 100 bine yakın insan ölmesine, iki aydan fazla zaman geçmesine rağmen sahadaki durum hala iç açıcı değil. Hala zihniyetlerde radikal bir değişim hissedilmiyor. Kısmi adımlar atılıyor. Yeni binaların dahi yıkılmasından anlıyoruz ki bize kısmi değil köklü, radikal, sınırları net olan, çizgilerin aşılamadığı, denetlemelerin yüksek olduğu, yanlışa kesinlikle müsamaha gösterilmeyen bir sistemin hemen devreye alınması gerekiyor.
Mücella Yapıcı’nın bir gazetede yayınlanan köşe yazısındaki yakarış ve uyarılarına lütfen kulak verelim. Kendisi bir mimar ve bilimsel metodu benimseyerek ilerlemek gerektiğini vurgulayan duyarlı bir duayen. Deprem bölgesindeki fayların halen hareketli olduğunu, bir yıl içinde artçı birçok deprem yaşanabileceğini, dolayısıyla o bölgelerde ciddi analizler ve çalışmalar yapılmadan, daha önce yapılan hataları tekrarlayarak, bilim insanlarını ve halkı dinlemeden atılan adımların sağlıklı olamayacağını ve daha kötü sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor. Neden Mücella Yapıcı diyorum, çünkü Maraş depreminde özellikle iki adet bina hasar almadan ayakta kaldı ve simge oldu. Bunlardan bir tanesi Kahramanmaraş İnşaat Mühendisleri Odası temsilciliği ve Mimarlar Odası Adıyaman şube binasıydı. Bu iki yapıda bilim ve mühendislik dikkat alınarak tasarlanmış ve yapımları sırasında gerekli tüm kurallara uyulmuştur. Çünkü TMMOB kültüründe etik değerlerin vicdani değerlerle birleştirilip mühendislik ve mimarlık ile bütünleştirilmesi vardır.
Cahillikten, iş bilmemezlikten bir an önce kurtulunması lazım. Mühendislik ve mimarlık ilkelerini iyi bilen donanımlı kadrolarla işler yürütülmelidir. Çalışanların yetkinlikleri ölçülmeli ve analiz edilmelidir. Mimar Senin Genim bir TV programında ve köşe yazısında belirttiği üzere, yapım işlerinde ruhsat ve iskan belgelerinde imzası olabilecek herkes, hatta belediye başkan yardımcıları, hatta, başkanlığa aday kişiler olmalıdır. Zincirleme sorumsuz davranışlar çok acı bir tablo koydu önümüzde. Bu konuda YTÜ İnşaat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy hocamızın da belirttiği gibi, önce zihniyetler değişmelidir.
6 Şubat’tan geriye kalan koca bir insanlık enkazı
Resmi rakamlara göre elli bin ama realiteye göre 100 bin bin civarında vatandaşımızı 80 saniye ve 69 saniye süren iki depremde ihmalden, bilinçsizlikten, kadercilikten ve geç müdahaleden kaybettik. Ülkemizde güzel bir deyim vardır, “Ateş düştüğü yeri yakar”... Son günlerde enkaz üstünde gördüğümüz iş makinalarını keşke depreme dirençli, güçlü, kesintisiz hizmet veren, doğru mühendislik hizmeti almış binaların inşasında görebilseydik. Halkımız birilerinin kuralsızlığının, bilgisizliğinin, cehaletinin, ahmaklığının, kamu görevini kötüye kullanmasının ve denetimsizliğin bedelini sevdiklerini kaybederek, enkaz başında yakınlarını çaresizce bekleyerek ödememeli... Bu acı bu ülkeye yetmeli artık!..
Fakat korkarım ki ülkede hukuk kuralları sürekli esnetildiği, cezalar caydırıcı olmaktan uzak olduğu ve kilit noktalarda çok sayıda liyakatsiz kişinin görev alması nedeniyle yine acılar yaşayacağız.
5 Nisan 2023
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.