Güvenli ve kaliteli yapılar üretmek bu kadar zor değilken maalesef sistemsizlik, denetimsizlik, ticari kaygılar ve çıkarlar insan hayatının önüne geçiyor...
YAZAN: Muharrem Akpınar / İnşaat Mühendisi
MAKALEYE, 384. SAYIMIZIN E-DERGİ VERSİYONUNDAN DA GÖZ ATABİLİRSİNİZ
Yapım İşleri ve “İnşaat Mühendisliği”nin herkesin anlamadığı bir alan olduğunu idrak etmek için daha kaç kişinin ölmesi gerek?
Ölümler, sakatlanmalar, psikolojik travmalar, ailesel yıkımlar, maddi zararlar ve hayatların kökünden değişmesi artık kimseye sıradan gelmemeli...
Peki söyler misiniz, koca bir topluma bunları yaşatmaya kimin hakkı olabilir? Kim bizlerin yaşam döngüsüne bilerek veya bilmeyerek bu kadar müdahale edebilir?
Evet, doğrudur... Türkiye deprem kuşağında yer alan bir ülke olabilir... Fakat İnşaat Mühendisliği denilen bilim dalı da tam olarak “insan hayatını güvende tutacak yaşam alanlarını” inşa etmek için bulunmuyor mu?
Neden öyleyse bir deprem gördüğünde yıkılan binalar, okullar, hastaneler, köprüler, tüneller inşa ediyoruz?
Ya biz hiçbir şey bilmiyoruz ya da bilenleri bir kenara itiyoruz...
Bana ikinci seçenek daha makul geliyor.
Büyük, orta, küçük ölçekte kamu, özel üst yapı projelerinde görev almış bir İnşaat Mühendisi olarak projelendirme, yapım ve uygulama süreçleri, müteahhitlerin yaklaşımları, denetim mekanizmaları, belediyeler vb. zincirin tüm halkalarıyla ilgili birçok olumsuz tecrübeye bire bir şahit olmuş durumdayım.
Bunlardan bazılarını özetlemem gerekirse... Mimarların “esnaflık” yapması; geoteknik raporların sahaya gitmeden yazılması; inşaat mühendislerinin statik proje ve mühendislik alanında zayıf kalması; sadece “paket programlarla” statik hesapların yapılması; şantiyelerde kontrollerin yapılmaması veya yaptırılmaması; sürekli müteahhitlerin, kalfaların, bekçilerin ve taşeronların, işi mühendisten çok bilmesi(!) ve son dönemlerde yetişmiş mühendis sayısının okumuş mühendisten az olması; yapı denetimi yapan firmaların ücretlerini, denetledikleri müteahhitten alması; belediyelerin sürekli “ahbap çavuş” ilişkisiyle sorunlu birçok binayı “çözmesi”; devlet organının “yoldan geçene” müteahhitlik yaptırması ve müteahhitlerin bir şekilde kendini kurtarması; şantiye şeflerine sorumluluk verip yetki ve bütçe verilmemesi; ve gerekli kamu kurumlarının şantiyeleri denetlememesi, sonra da hiçbir şey bilmiyormuş gibi "İmar Barışı" çıkarması ve en kötüsü de yıkılan binalardan hiç sorumlu değilmiş gibi propaganda yapması.
Zincirin en zayıf halkası olan “Mülk Sahipleri” ise hiçbir şeyden haberleri olmadan yılların birikimiyle veya türlü sıkıntılarla aldıkları mülklerinde 30 saniyede yaşamlarını kaybedebiliyor ya da yıllarca bu riskin kaygısını taşıyorlar. Bu psikolojiyle yaşamayı kimse istemez ama maalesef halkımızın imkanları da malum, kısıtlı...
Radikal kararlar alınmalı
Artık acilen reaksiyon alınması gerektiği aşikar... Toplumda, tüm iştiraklerle özeleştiri yapılıp, yanlışlar masaya yatırılıp, imar yasaları değiştirilip, şehir planlamaları gerçekleştirilip, gerekli komisyonlar kurulup, bilim kurulu oluşturulup, bakanlık yetkililerinden yapı denetim firmaları temsilcilerine, meslek odalarından deprem bilimcilere kadar tüm katmanlar bir araya getirilip hızlı, demokratik bir çalışmayla radikal kararlar alınmalıdır.
Herkes bilmelidir ki bu işin cezası ve sorumluluğu büyük...
Kişisel önerilerim;
- Mimarlık ve mühendislik işleri ticari değil, tamamen toplum dinamiği için yapılan bir hizmet alım işi olmalıdır.
- Meslekte 5 yılını doldurmayan mimar ve mühendislere büro açıp iş yapma imkanı verilmemelidir.
- Tıp eğitimindeki uzmanlık sınavları gibi yöntemler geliştirilmelidir.
- Usta-çırak ilişkisiyle mezun olan öğrenciler meslek bilinci ve alanlarında yetiştirildikten sonra uzmanlık sınavlarından geçirilmeli; ancak o şekilde bireysel iş kurabilmelidirler.
- Binaların, dükkanların ve işyerlerinin rutin kontrolleri yapılmalıdır.
- Büyük veya küçük her şantiyede bulundurulması gereken teknik personel planlama hesaplarına ve organizasyon şemasına uygun olmalıdır (Küçük şantiyelerin hiçbirinde maalesef bulunmuyor).
- İnşaat projeleri kurumlara onay için verilirken iş programları da sunulmalıdır.
- Müteahhitler, bir Mimar veya İnşaat Mühendisini “Vekil” kılarak, işlerini O’nun takibinde götürmelidir (Tıpkı hastane başhekimleri gibi).
- Yapılan inşaat projelerinin en büyük eksikliği, “Denetim” olduğu için denetim mekanizmaları güçlendirilmeli ve yetkilendirilmelidir.
- Hukuksal altyapı ve kanunlar tüm bu hususlarla ilgili güçlendirilmelidir. Yanlış bir şey yapan müteahhit, mühendis ya da mimar bilmelidir ki bu işin cezası ve sorumluluğu büyük!
- Odalar geçmiş yıllarda aldıkları kararlardan vazgeçmelidir.
- Makina, elektrik mühendisliği gruplarına sertifika ile verilen “Şantiye Şefliği” belgesi iptal edilmelidir. Bir yapım projesinde İnşaat Mühendisi ve Mimardan başka yetkili görevlendirilmemelidir.
- İş gücünün bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi için cezalar artırılmalı ve meslek içi eğitimleri şantiyelerde devam ettirilmelidir.
Güvenli ve kaliteli yapılar üretmek bu kadar zor değilken maalesef sistemsizlik, denetimsizlik, ticari kaygılar ve çıkarlar insan hayatının önüne geçiyor ve yalanlarla avunup duruyoruz.
Umuyorum ve bekliyorum ki böyle düşünen ve davranan bilinçli-bilgili mühendisler, mimarlar ve diğer teknik personelin birlikteliği ve mücadelesiyle ülkemizde de “Rant için Değil, Toplum için” güvenli ve kaliteli yapıları geleceğimiz için inşa edebileceğiz.
MAKALEYE, 384. SAYIMIZIN E-DERGİ VERSİYONUNDAN DA GÖZ ATABİLİRSİNİZ
10 Kasım 2020
Şantiye
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 37 bin e-bülten abonesi, 15 bini aşkın takipçiye sahip facebook ile 7 bin takipçiye sahip instagram sayfaları ve 20 bin linkedin bağlantısıyla inşaat sektöründe hedef kitleye erişimin en verimli ve hızlı çözümü olmaya dijital ortamlarda da devam ediyor... 1988'den bu yana basılı yayıncılıkta olduğu gibi...
Abone Olmak için
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 120 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp, dekontu ve açık adresinizi santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.