Deprem öldürmez, yapı öldürür... Bu, yerinde bir tespit; ancak bu yazımızda ele alacağımız, yapıların deprem güvenliğine uygun inşası, kontrolü gibi hususlar değil. Bu kısmı, mesleğini buna adamış duayenlere bırakıp, şu soruya yanıt bulmaya çalışacağız:
“Sadece yapı ya da zemin mi öldürür?.."
Her depremde hatırlayıp da sonrasında unuttuğumuz bu gerçek için yapılabilecekleri bütünsel olarak ele alamaz mıyız? Enkazdan kurtulanları “Mucize” olarak görmeyi bırakıp, neden bu kadar “Can”ı enkaz altında kaybettiğimizi ne zaman sorgulamaya başlayacağız?
Yaşanan depremlerden sonra hep birlikte üzülüyoruz, medyadan enkaz altından kurtulan olması için umutla hep birlikte dua ediyoruz. Yine de bazı şeyler değişmiyor. Medyada konu gündemden düşünceye kadar fay hatlarının konuşulması, deprem zamanı ya da büyüklüğü ile ilgili tahminler yürütülmesi değişmiyor mesela... Hangi ilimizde deprem olursa olsun akabinde olası İstanbul depreminin konuşulması da değişmiyor. Felaketlerle yaşanacağını bildiğimiz bir gerçeklik karşısında hazır mıyız peki?
Dünyada 2020 yılında şimdiye kadar meydana gelen depremlerde 195 kişi hayatını kaybetmiş ve ne yazık ki bu can kayıplarının yüzde 86’sı ülkemizde gerçekleşmiş durumda. Türkiye’nin yüzde 66’sı 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde bulunuyor, öte yandan ülke nüfusumuzun yüzde 70’i ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’i deprem tehlikesi altında (1).
Global kaynaklarda İstanbul, deprem riski en yüksek olan şehirler arasında gösteriliyor (3), (4), (5). İstanbul depremi gibi bir depremi henüz yaşamamış olmamıza rağmen OECD’nin 2017 yılında yayınlanan “Bir Bakışta Hükümetler” başlıklı raporunda yaşanan felaketlerin, ülkelerin GSYH’ne oranında Türkiye en kötü beşinci ülke durumunda (6).
Genel tabloyu ortaya koyabilmek için İBB İstatistik Ofisi’nin 769 İstanbul sakini ile telefon üzerinden görüşülerek yaptığı deprem araştırması sonuçlarına göz atacak olursak durumun vahameti ortaya çıkıyor. Buna göre, araştırmaya katılanların yüzde 72,1’inin “Deprem Çantası” bulunmuyor. Yüzde 40’ı “Yaşam Üçgeni” kavramından habersiz. Yüzde 23, deprem anında yapılacakları; yüzde 52’si ise acil toplanma alanlarını hiç bilmiyor (7). Raporun detaylarında, aslında beklenen depreme ne derece hazırlanabildiğimizi ortaya çıkıyor. Bu konuda topyekûn bir seferberliğe ihtiyacımız var. Acil durum toplanma alanlarına AVM dikmekten, şehirlerimizde yeşil alan kalmayacak kadar betonlaştırıp, plansız, denetimsiz yapılardan, imar affı ile kaçak ve mühendislik hesaplamalarından yoksun yapılar yapmaktan vazgeçmeliyiz.
Bunun dışında yapılması gerekenler de var elbet. Ancak konunun yeterince detaylandırılabilmesi adına bu yazıda bireysel olarak yapılması gerekenler, evimizde ya da iş yerimizde hazırlıklarımız ne şekilde olmalı kısımlarına yer vermeyip, onu kısmetse başka bir yazı konusu olarak bırakıyorum. Yazıda vurgulamaya çalışacağım depremi bir afet olarak yönetirken hep eksik kaldığımız deprem risklerini azaltma ve riski yönetme kısmı olacak.
İstanbul’da deprem senaryo verileri
İBB’nin İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi (8) deprem senaryo verileri aşağıdaki şekilde bir felaket tablosunu önümüze çıkartıyor:
7,5 büyüklüğündeki bir depremde İstanbul’daki binaların ortalama yüzde 57’sinin hasar görmeyeceği tahmin ediliyor. Ortalama yüzde 13’ünün orta, yüzde 3’ünün ağır ve yüzde 1’inin çok ağır hasar görmesi bekleniyor. Yapılan hesaplamalara göre, İstanbul’da senaryo depremi sonrasında 25 milyon ton ağırlığında bir enkaz ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Yapısal hasarlara bağlı olabilecek mali kayıpların ortalama 68 milyar TL mertebesinde olması olası. Yapısal olmayan hasarlara bağlı kayıplar da göz önüne alındığında mali kaybın 120 milyar TL seviyesinde gerçekleşmesi öngörülüyor.
7,5 büyüklüğündeki depremin gece meydana gelmesi halinde, İstanbul’da ortalama 14.150 civarında can kaybı meydana gelebileceği tahmin edilmiş. Depremin gündüz saatlerinde olması durumunda beklenen can kaybı ortalama 12.400 civarında. Gece depreminde yaklaşık 8.100, gündüz depreminde ise 7.450 kişinin ağır yaralanması bekleniyor. Buna ek olarak hastane şartlarında tedavi görmesi gereken yaralı sayısı tahminleri gece depremi için 39.650, gündüz depremi için 37.500 kişi.
7.5 büyüklüğünde bir depremin olması ihtimalinde yaklaşık 2 milyon kişiye tekabül eden 640.000 hanelik acil barınma ihtiyacının ortaya çıkabileceği tahmin ediliyor.
İGDAŞ boru hatlarında, kent çapında 355 noktada onarım ihtiyacının oluşabileceği tahmin ediliyor. İSKİ su şebekesinde 463 noktada, atıksu şebekesinde ise 1045 noktada onarım ihtiyacının oluşabileceği hesaplanmış. İstanbul elektrik şebekesinin yüzde 5’inde ise orta düzeyde hasarlar bekleniyor.
Özellikle tek ve çift şeritli yolların bulunduğu tarihi yarımadada, Fatih ilçesine komşu ilçelerde, Beyoğlu, Şişli, Alibeyköy, Zeytinburnu, Bayrampaşa, Esenler gibi ilçelerde, tek ve çift şeritli yolların kapanabileceği ön görülüyor.
200 bin arama kurtarma çalışanına ihtiyaç var
Yukarıdaki deprem senaryosuna şu hususları da eklemek gerek...
Depremde çok ağır hasar göreceği düşünülen bina sayısı (%1), bu da çalışmaya esas olan yapı sayısı düşünüldüğünde 11 bin 663 bina demek. Ağır hasarlı binaların yarısında yıkım gerçekleştiğini varsayacak olursak bunlarda ve ağır ve orta hasarlı binalarda da arama kurtarma yapılması gerektiğini öngörebiliriz. Her binada arama kurtarma çalışmasının 15 kişi ile yürütüldüğünü varsaysak bile bu yaklaşık 150-200 bin arama kurtarma çalışanına ihtiyaç olabileceğini gösteriyor. Bu kadar arama kurtarma çalışanına sahip değiliz, -ki Tokyo İtfaiyesi tarafından bir hesaplamada, yangına dayanıklı bir binadan bir kişiyi kurtarmanın 21 adam/saat aldığını göstermektedir (10)-. Mevcut ekiplerin ise öncelikle depremden zarar gören kendi yakınlarını kurtarma gayreti içinde olacaklarını, diğerlerinin ise kapanan yollar nedeniyle enkaz kaldırma alanına erişimde dahi sıkıntı yaşayacaklarını, erişseler de bu kez tonlarca ağırlıktaki beton enkaz için ihtiyaç duyulan makine ve ekipmanın tedariğinde büyük sıkıntılar yaşanacağını öngörmek zor değil.
Depremde 8000-7500 arası ağır yaralı ve 39 bin 650-37 bin 500 arası yaralı olması bekleniyor. Bu yaralıları hastaneye yetiştirecek ambülansımız var mı? Kapanan yollar nedeniyle erişim sıkıntısı yaşanacağı da ortada. Peki deprem sırasında hastanelerimiz hizmete hazır durumda olacaklar mı acaba? Yatak sayımız yeterli mi? Hastanelerde su ve elektrik kesintileri olmaması ve tam fonksiyon çalışmalarına devam etmeleri sağlanabilecek mi? İhtiyaç olabilecek sahra hastaneleri ne kadar zamanda kurulabilecek? Halkın, enkazın yoğun olduğu semtlerdeki hastanelere yığılmasını engelleyecek iletişim kanalları nasıl kurulabilir? Depremde yapısal olarak hastanelerde büyük bir zarar olmasa da yapısal olmayan hasarlar nedeniyle hizmete hazır durumda olmalarını da bekleyecek çalışmalarımız tamamlandı mı? Öte yandan sağlık sektörü çalışanları da kendi yakınlarına ulaşma, belki kurtarma telaşı içinde olacaklar.
İki milyon kişinin barınacağı toplam 640 bin hanelik çadır kenti nerelere kuracağız? Bu kadar çadırın sağlanması ne kadar sürecek? Çadır kurmak ile barınma ihtiyacını da çözmüş olmuyoruz. Bu insanların temiz su, kanalizasyon, elektrik gibi altyapı sistemlerine de ihtiyacı olacak...
Elektrik kesintileri nedeniyle gece kurtarma çalışmalarını yürütebilecek miyiz? Olası yangınlara müdahale edecek sayıda itfaiye aracı, çalışanı mevcut mudur? Bu müdahaleler için yolların açık kalması ne şekilde sağlanabilir? Zaten sayısı yetersiz olacak iş makinaları, yıkılan binaların kolonlarını kesebilecek mi? Yiyecek ve yatacak yeri olmayan, ancak yardım için gelen gönüllülerin sorun olmamasını nasıl sağlayabiliriz?
“İnsanlar nasıl enkaz altında kalmaz?” sorusuna cevap aramamız gerekiyor
Deprem bir afet ve afet yönetimini sadece deprem sonrasında yaralıları enkaz altından kurtarmak, hastaneye yetiştirmek olarak görmeyi bırakıp artık “İnsanlar nasıl enkaz altında kalmaz” sorusuna cevap aramamız gerekiyor. Olmasını engelleyemeyeceğimiz bu afet için afet yönetiminin tüm unsurlarının etkin kullanılması gerekiyor: Risk Azaltma, Risk Yönetimi ve Kriz Yönetimi. Yukarıdaki senaryoları çoğaltmak mümkün; her bir felaket senaryosu için yaşanmadan önce yapabileceklerimizi belirlemek, planlamak ve uygulamaya koymak gerek.
Öneriler
Her seviyede afet önleme planlarının hazırlanması ve güncellenip takip edilmesi sağlanmalı.
Afet Önleme için sorumluluklar her seviye ve aşamada tanımlanmalı (hükümetlerin, belediyelerin, kaymakamlıkların, kamu hizmet kuruluşlarının sorumlulukları). Afet yönetimi tabandan tavana sistemi ile dağıtılmalı. Deprem sırasında merkez koordinasyon birimi ile yerel ofisler arasında sınırlı iletişim ve ulaşım olabileceği düşünüldüğünde, yerel ofislerin ihtiyaç tespiti senaryolara göre yapılan kaynak, bilgi ve yetki ile desteklenmesi sağlanmalı. Önleme, acil müdahale ve iyileştirme dönemlerinde ilgili tüm tarafların yapacakları belirlenmiş olmalı, tüm paydaşlar yapılanlar ve planlananlar hakkında bilgilendirilmeli. Ayrıca ilgili tüm paydaşların işbirliğiyle ilgili altyapı oluşturulmalı.
Acil durumda ilk müdahalenin genellikle enkaz bölgesinde bulunan mahalleli tarafından yapıldığı, arama kurtarma ekiplerinin erişiminin uzun sürebileceği düşünüldüğünde toplum afet ekiplerinin oluşturulup yaygınlaştırılması, halkın ilkyardım ve arama kurtarma eğitimleri almasının sağlanması, mahallelerde nüfusa üç gün yetecek tıbbi stok yapılması gibi alternatifler değerlendirmeye alınmalı. Ayrıca depremden sonraki ilk 3 gün yiyecek arz sisteminin çalışamayacağı düşünülerek, acil durum için yiyecek ve taşınabilir su bağımsız olarak her evde, ilçe belediyesinde ve metropol belediyede oluşturularak tüm halka sağlanmalı.
Acil ulaşım planı, periyodik olarak gözden geçirilmeli, güncellenmeli ve dar yolların genişletilmesi planlanmalı ve hayata geçirilmeli. Yardım ve arama kurtarma çalışmalarının ulaşmasını engelleyecek kapanan yolların açılmasına öncelik vermek gerekeceğinden, enkaz ve başıboş bırakılan araçlar nedeniyle kapanması kritik güzergahlar belirlenerek, yapısal iyileştirmeler ve enkazın ivedilikle kaldırılmasına yönelik çalışmalar planlanmalı.
Depremde, bölgede nüfusa uygun sayıda toplanma alanları teşkil edilmesi, mevcut parkların söz konusu durumda kanalizasyon, elektrik, su gibi altyapıya sahip olacak şekilde iyileştirilmesini içeren çalışmalara ihtiyaç bulunuyor. Aşağıda, Tokyo Parkı’nın afet hazırlık düzenlemelerine ait görseller ve yapılabilecek söz konusu çalışmalara örnek gösterilebilir (13).
Deprem için kaynak envanteri hazırlanmalı, kaynakların türü ve konumu sisteme girilmeli ve kurumlardan toplanan tüm bilgilerin aynı tarzda işlenmesi sağlanmalı, deprem sırasında sınırlı kaynağa sahip olunacağı öngörülerek bunun yönetimi ve önceliklendirilmesi ele alınmalı.
Tokyo Parkı'nda bulunan menhollerin üzerine portatif sandalyeler, klozetler ve küçük bir çadır yerleştirilerek, herkesin kullanabileceği özel tuvalet bölmeleri oluşturulabiliyor. Tuvaletleri yıkamak ve temiz tutmak için ayrı bir su kaynağı mevcut.
Halkın sadece “Afetzede” olarak görülmesi bırakılarak afet çalışmalarının halkla beraber yürütülmeye başlanması ve halkın her seviyede uygun yöntemlerle eğitilmeye başlanması gerek. “Çök, kapan, tutun” gibi deprem anında yapılması gerekenlerin bile halkın yaklaşık yüzde 40’ı tarafından bilinmediği bir toplumda, bireylerin depreme hazırlanmalarını ya da deprem anında doğru davranmalarını beklemek hayalperestliğin de ötesinde.
Halkın ve kurumların ortak katılımı ile tam kapsamlı ve eş zamanlı tatbikatlar düzenlenmeli, farklı hizmet grupları arasındaki işbirliği sınanmalı ve depreme müdahale kilit ekipmanlar test edilmeli.
Marmara depreminin ardından bina hasar incelemelerinin dört ay sürdüğü düşünülecek olursa, mühendislik odalarından profesyonel mühendislerin de bu göreve dahil edilmesi, acil taleplerin karşılanması amacıyla ilgili mühendislik birimlerinin gönüllülük esasına dayanarak yaptıkları inceleme sonuçlarının kullanılabilmesi için ön çalışmalar başlatılmalı.
Triyaj (hastaneye sevk edilecek hastaların seçimi), depremzedelerin öncelikle durumlarına göre ayrılması konusunda doktorlar ve sağlık çalışanları eğitilmeli ve hastanelerin hasta akınına uğraması engellenmeli.
Deprem için hayati önem taşıyan binaların (hastaneler, okullar, kamu binaları, itfaiye istasyonları, polis tesisleri, tehlikeli madde tesisleri) durumu acilen tespit edilmelidir. Konu, bu yazının kapsamı dışında tutulmuş olsa da bu yazı için yapılan araştırma sırasında aşağıda belirtilen haberle karşılaşılınca ayrıca vurgulamak gerektiği düşünülmüştür. (MEB Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın Temmuz 2019’da aldığı karar kapsamında İnşaat ve Emlak Dairesi Başkanlığı’nın denetimi gerçekleştirildi. Denetim kapsamında, Bakanlık bünyesindeki 18 bin 60 okul/kurum binasının deprem tahkikinin henüz yapılmadığı belirlendi. Kaynak 11).
Yurtdışından ve diğer şehirlerden gelecek desteğin ne şekilde yönlendirileceği, yardımların yerine ulaşmasını sağlama ile ilgili çalışma yapılması gerekmekte (Gelen ekipler, ilaçlar vb.).
Yapılarımızın sadece zemin ve statik mukavemetini değil, dış&iç cephe kaplaması, mekanik tesisat bileşenleri gibi diğer elemanlarının da sismik yüklere karşı dayanıklı olmasını sağlayacak tasarım gerekleri ve iyileştirme çalışmaları yapılmalı. Özellikle depremde kritik rol oynayacak hastane, polis merkezi gibi yapılarda acil durum sistemleri ancak mekanik tesisat unsurları sağlamsa çalışır durumda kalabilmektedir. Esnek kaplin sistemleri, askılama sistemler, yaylı izolatör uygulamaları gibi sismik iyileştirme uygulamaları standardize edilmeli (12).
Yukarıdaki maddeleri artırmak, her senaryo üzerinde detaylı çalışmak, bunları düzenli olarak gözden geçirip güncel tutmak gerek. Uzun lafın kısası, İstanbul için beklenen depremde enkaz altından çıkarabildiğimiz canlara “Mucize” deyip şükretmemek için çalışmalara bir an önce başlamak gerekiyor.
Mühendisliğin de temelinde olan planlama adımını afet yönetiminde de hayata geçirmemiz gerek. Çünkü İstanbul’un deprem meselesi ölüm kalım meselesi...
Kaynaklar
https://www.ituvakif.org.tr/dergi/sayi_66.pdf
https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_earthquakes_in_2020#By_death_toll
https://www.forbes.com/2007/12/04/earthquakes-india-japan-biz-cx_db_1203earthquakes_slide.html?
https://www.earth.com/news/cities-earthquake/
https://www.cnbc.com/2015/04/29/the-cities-facing-the-greatest-danger-of-a-mega-earthquake.html
https://www.oecd.org/gov/government-at-a-glance-2017-highlights-en.pdf
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/istanbulun-asil-fayi-arastirmada-ortaya-cikti-1790735
https://depremzemin.ibb.istanbul/calismalarimiz/tamamlanmis-calismalar/istanbul-ili-olasi-deprem-kayip-tahminlerinin-guncellenmesi-projesi/
https://www.ituvakif.org.tr/dergi/sayi_66.pdf
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/SubSites/DepremSite/PublishingImages/JICA-TUR.pdf
http://www.yapi.com.tr/haberler/yasamdan-tasarruf_182557.html
http://www.curee.org/organization/office/docs/2011_FEMA_E-74_Nonstructural.pdf
https://www.tokyo-park.or.jp/special/bousai/english/sisetsu.html
Yazan: Beste Ardıç Arslan / Bestart İnş. Müh. ve İSG Tic. Ltd. Şti.
24 Kasım 2020
Şantiye
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 37 bin e-bülten abonesi, 15 bini aşkın takipçiye sahip facebook ile 7 bin takipçiye sahip instagram sayfaları ve 20 bin linkedin bağlantısıyla inşaat sektöründe hedef kitleye erişimin en verimli ve hızlı çözümü olmaya dijital ortamlarda da devam ediyor... 1988'den bu yana basılı yayıncılıkta olduğu gibi...
Abone Olmak için
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 120 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp, dekontu ve açık adresinizi santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.