Geleneksel yönetim modellerinin pek de işe yaramadığı günümüzde, dinamik karar verme süreçlerinin kullanılması ve stratejilerin kolaylıkla süreçlere entegre edilmesi zorunluluğunun yanında "Su Ayak İzi"nin takibi de yöneticilerin gündemine girmiştir. "Su Ayak İzi" kavramın ortaya çıkışında, dünyanın yönetim süreçlerinde iklim odaklı senaryolar ve karbon ayak izinin kontrolüne dayalı, azaltım hedefinin doğrudan etkisi olduğu açıktır.
Suyun, enerji fiyatları ile kıyaslandığında hala "ucuz" oluşu belki de işletmelerde enerjiye verilen önemin yerini almayışını açıklar niteliktedir. Ancak dünyada limitli olan kullanılabilir su kaynakları ve beraberinde iklim değişikliğinin dezavantajları, sürekli artan nüfus ile yaşam kalitesinin artması, suya duyulan gereksinimi de artırmaktadır.
Suyun, sürdürülebilir yönetim parametreleri içinde yer alması ve işletmelerde “Sürdürülebilir Raporlama", “Carbon Disclosure Project (CDP)” gibi küresel anlamda rekabet edici ortamlarda yatırımcı ve paydaşların talebi ile izlenmesi bir bakıma zorunlu olmuştur. Rekabet edebilir şirketlerin yaratılması sürecinde ekolojik etkinin sıfırlanması hedefiyle yönetilen şirketlere yönelimin kaçınılmazlığını görmek, bu makalenin de ana fikirlerinden birini oluşturmaktadır.
Sürdürülebilirliğin ölçülmesinde OECD iş etiği ve uygunluk kriterleri içinde temiz suyun kalitesi ve temiz suyun kaynağı da yer almaktadır. Böylelikle suyun iş süreçlerinde izlenmesi ve bir performans göstergesi olarak tariflenmesi yoluna gidilmiştir.
Su ayak izi, bireylerin tüketimlerini sadece kendi yaşadıkları coğrafyadan değil, farklı olarak başka bir yerdeki su kaynağı üzerindeki etkisini de ortaya koyan önemli bir göstergedir.
Suyun sınırlı ve ikame edilemeyen bir doğal kaynak olduğunun bilinciyle bireyler, günlük su tüketimlerinin ötesine geçerek tatlı su kaynakları üzerinde miktar ve kalite açısından yarattıkları etkiyi su ayak izini ölçerek ve etki değerlendirmesi yaparak anlayabilirler. Böylelikle sosyal ve çevresel etkinin bilinmesi, kaynaklarının uzun dönem de kullanabilirliği üzerinde olumlu iyileştirmelere neden olur.
Sürdürülebilir şirket yapılanmalarında, hedeflerin harcanan su miktarına bağlı olarak oluşturulması sağlanabilirse iş risklerinin su kıtlığına bağlı etkilerinin azaltılması temin edilir. Dolayısıyla bir işletmenin su kıtlına bağlı etkisinin değişimi de iş stratejilerine yansıyabilir.
Su ayak izi yalnızca su hacmini değil, aynı zamanda kullanılan suyun türünü (yeşil, mavi, gri), ne zaman ve nerede kullanıldığını da gösterir. Bu bakımdan bir ürünün su ayak izi, çok boyutlu bir gösterge olup, etkisinin insan, ekosistem ve doğal kaynaklar esas alınarak gözden geçirilmesi beklenmektedir.
Saklı Su İçeriği ve Gömülü Su ise yalnızca kullanılan suyun miktarını ifade eder. Miktar, su kullanımının yalnızca bir boyutudur. Suyun kullanıldığı yer ve zaman aralığı ile kullanılan suyun türü de miktar kadar önemlidir. Su ayak izi, birim zamanda harcanan (buharlaşma dahil) ve/veya kirletilen su miktarı ile ölçülmektedir. Bir bireyin, toplumun veya iş kolunun su ayak izi, bireyin veya toplumun tükettiği malların ve hizmetlerin üretimi için kullanılan veya üreticinin mal ve hizmet üretimi için kullandığı toplam temiz su kaynaklarının miktarıdır.
Bir su ayak izi zamansal ve mekansal boyutu içerir. Su ayak izinde yapılan sınıflama da, “Yeşil Su Ayak İzi” buharlaşan yağmur suyu hacmi ile ifade edilir. “Mavi Su Ayak İzi”, buharlaşan yüzey ve yeraltı suyu hacmını ifade eder. “Gri Su Ayak İzi” ise kirlenmiş su hacminin göstergesidir.
İşletme seviyesine inildiğinde, bir işletmenin su ayak izi "Operasyon Su Ayak İzi" olarak imal ve üretim ya da destekleyici faaliyetler için üreticinin doğrudan kullandığı suyu iade eder. İkinci olarak işletmenin "Tedarik Zinciri Su Ayak İzi" üreticinin tedarik zinciri içinde kullandığı dolaylı su olarak tariflenmektedir.
İşletmelerde gerek operasyonel gerek tedarik zincirin su ayak izinin izlenmesi zaruriyet arz eder hale gelmiştir. Bu anlayış sürdürülebilir liderlik anlayışına geçişin bir sonucudur.
Su ayak izinin yönetiminde ISO 14046 Su Ayak İzi standardına bağlı olarak bir envanter çıkarılması ve etkinin değerlendirilmesi, sistematik ve planlı bir izleme için gerekli olmaktadır. Standart esas alınarak su ayakizinin hesaplanması ve etki değerlendirilmesi kapsamında şeffaflık, uygunluk, bütünlük, tutarlılık,doğruluk, bilimsel yaklaşımın önceliği, değişkenlik, kapsam temel ilkeleri esastır.
Su ayak izi değerlendirmesi, su ile ilişkili tüm ürün, proses ya da organizasyon ile ilişkilendirilmelidir.
Su ayak izi değerlendirmesi 4 fazdan oluşmaktadır. Bu fazlar:
- Amaç ve kapsamın tarifi
- Su ayak izi envanteri
- Su ayak izi etki değerlendirmesi
- Sonuçların yorumlanması
olarak özetlenebilir.
Su ayak izi çalışmasının amaç ve kapsamına bağlı olarak envanterin oluşturulması ve hesaplamaların yapılması, su kullanımın yani su ayak izinin etki değerlendirilmesi kritik bir süreçtir.
Operasyonel süreçlerinin ve tedarik zincirindeki su ayak izinin hesaplanması ve bu bağlı rasyonel hedefler ile ekolojik etkinin sıfırlanması hedef olarak seçilmelidir. Böylelikle gönüllük esaslı çalışmalarda temel hedef, sürdürülebilir şirket yapılanmalarında faaliyetin sosyal ve çevresel etkilerin en aza indirgenmesi ve kaynak kullanımının azaltımıdır.
İşletmelerde geleneksel yönetim bakış açısı temel zorluk olarak karşımıza çıkar.
Rekabet edilebilirliği zorlaştırıcı diğer unsurlar yönetim süreçleri ve insan kaynağındaki yetkinliklerdir.
Gelecekte rekabet edilebilirliğinin kritik başarı faktörleri, havaya, suya ve toprağa bırakılan izlerin en aza indirgenmesi olacaktır. Bu olguyu tüm iş süreçlerine entegre edecek bir liderlik işletmelerin yararına olacaktır. Temel dinamiklerin süratli değişimi, hızlı karar verme süreçlerine entegre bir alıcı kitlesi karşında sosyal medyanın bağlayıcı ve yakınlaştırıcı gücü ile klasik süreç ve süreç yönetiminin etkili olması mümkün değildir.
Yazan: Şafak Özsoy / Genel Müdür, Kurucu - TULIP Eğitim ve Danışmanlık