Genç Türk ve Alman tasarımcılar mimarlık özelinde inşaat sektörünü yeniden şekillendiriyor...
Küreselleşen dünyada ülkeler arası ekonomik, siyasi ve kültürel etkileşim büyük bir hızla artarken, bu durum birçok meslekte olduğu gibi mimarlık ve ona hayat veren inşaat sektöründe de önemli değişimlere neden oluyor. Genç mimar adayları ilk olarak üniversite ortamında bu değişimin bir parçası haline gelirken, ardından sektöre yön veren bireyler olarak bayrağı devralıyorlar.
Bu sürecin yoğun olarak yaşandığı yerlerden biri ise, farklı ülkelerden gelen gençlerin birlikte eğitim alma fırsatı yakaladıkları Avrupa üniversiteleri...
Meslek adayları buralarda ekonomik, siyasi ve kültürel birikimlerini birbirlerine aktararak farklı bakış açıları kazanıyorlar ve bu yolla inşaat sektörüne yön veren yeni tasarım anlayışlarının ortaya çıkmasına önemli ölçüde katkı sağlıyorlar. Buna verilebilecek en güzel örneklerden biri ise, dünyanın sayılı üniversitelerinden olan Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü’nün Mimarlık Bölümü öğrencilerinden Fabio Reichel ve Orhun Polat’ın yapmış oldukları projeler. Bu projeler içerisinden “Hareket Tiyatrosu” ismini verdikleri tasarımları ise hem mimari hem de şehir bölge planlama açısından ayrı bir öneme sahip.
Fabio Reichel ve Orhun Polat farklı coğrafyalardan gelen iki genç mimar adayı... Onlar sosyo-kültürel birikimlerini tek bir projede harmanlamaktan hiç çekinmiyorlar. Hatta tasarım süreçlerinden bahsederken bunu bir avantaj olarak gördüklerinin de altını çiziyorlar. Bu tasarım anlayışları, rekabet ettikleri diğer proje ekipleri içerisinde onlara en iyilerden biri olma fırsatı veriyor.
İki genç tasarımcı, "Hareket Tiyatrosu" isimli projelerine ait tüm tasarım sürecini ise şöyle anlatıyor:
“Hareket Tiyatrosu projesi Almanya’nın en turistik yerlerinden biri olan Heidelberg şehri için düşünüldü. Proje arsasının en önemli özelliği ise şehri ikiye bölen Neckar Nehri’nin hemen yanında olması. Arsanın bulunduğu yer, daha öncesinde birçok yolu birbirine bağlayan ve bu özelliğiyle de önemli bir buluşma noktası olan şehir parkı olarak kullanılıyordu. O nedenle yapılacak projenin kent planlaması açısından bölgenin bu niteliğini hiç bozmayacak özellikte olması gerekliydi. Ayrıca arazinin hemen arkasında yer alan ve nehre manzarası olan bir yapı adası mevcuttu. Bu yapı adasındaki binaların nehirle olan görsel ilişkisinin kesilmemesi tasarım ekibinden beklenen bir diğer önemli kriterdi."
Geleceğin yaşam biçimlerine uygun yeni ihtiyaç programları oluşturulmalıydı
"İlk aşamada tüm bu beklentileri göz önünde bulundurduğumuz ve araziye daha üst ölçek olan şehir bölge planlama ölçeğinden baktığımız bir saha analizi sürecimiz oldu. Bu sürecin sonunda bize yön verecek bazı temel kararlar aldık. Bunlardan biri, inşaa edilecek binanın tiyatro yapısı olmasının ötesinde, kullanıcıların birlikte sosyalleşmelerini sağlayacak bir şehir parkı niteliği de taşıması gerektiğiydi. Başka bir ifadeyle eskiden var olan şehir parkı biçim değiştirmeli ama işlevi aynı kalmalıydı. Bu yapılırken de proje arazisinin etrafında olan ve park sayesinde birbirine bağlanan yolların ilişkisi mimari yapının inşaasıyla asla kesilmemeli, bu ilişki daha da çok güçlendirilmeli, hatta kullanıcılarına yeni deneyimler sunmalıydı. Ayrıca insanların özellikle bir araya geldikleri alanların tasarımında artık en önemli etkenlerden biri olan pandemi de kesinlikle göz ardı edilemezdi. Çünkü yaşam biçiminin yakın gelecekte nasıl olması gerektiğini yeniden sorgulamaya zorlayan bu salgın, insanların sosyalleşme ve temas kavramlarına bakış açılarını da tamamen değiştirmişti. Artık sosyalliğin yoğun, temasın ise az olduğu açık alanlar tercihen ilk sırayı alıyordu. Geçmişten beri süregelen tasarım anlayışlarında tiyatro binalarının olmazsa olmazı fuaye gibi kapalı toplanma ve bekleme alanları bu yeni bakış açısına göre artık çok da fazla vakit geçirilmek istenen yerler değildi. Belki de peşinen doğru kabul edilmiş olan tüm bu eski tasarım yaklaşımlarının sorgulanmasının vakti gelmişti. Öyleyse artık yakın geleceğin yaşam biçimlerine uygun, yeni konseptlere hizmet eden, yeni ihtiyaç programları oluşturulmalıydı. Peki bu bir tiyatro binası için ne şekilde olabilirdi?.."
Bir ikilem vardı...
"Bir diğer önemli mesele ise proje arsasının hemen arkasındaki yapı adasının nehirle olan görsel ilişkisinin kesilmemesi gerektiğiydi. Böyle bir bina ancak en üst seviyede geçirgenliği olan bir kabukla mümkün olabilirdi. Ama bir tiyatro binasının kabuğunun her daim güneş ışığını içeri alır nitelikte olması çok önemli bir sorundu. Çünkü tiyatro etkinlikleri için kontrol edilebilir yapay aydınlatmaya ihtiyaç vardı. Öyleyse bu ikileme nasıl bir çözüm getirilebilirdi?.."
Proje konsepti bölgedeki yürüyüş akslarından çıktı
"Tüm bu analizler ve sorgulamaların ardından tasarım sürecine ait çalışmalara başladık. Sorularımıza cevap aradığımız çok sayıda eskiz çalışması yaparak projemizin form arayışına yönelik farklı alternatifler ürettik. Bu alternatifler içerisinden bir sonraki aşamaya taşımak istediğimiz tasarım fikrimiz ise Hareket Tiyatrosu ismini verdiğimiz proje oldu. Bu ismi vermemizin nedeni ise proje konseptinin tamamen o bölgedeki yürüyüş akslarından çıkmış olmasıydı. Başka bir ifadeyle, insanların hareket güzergahları projeye şekil verecekti. Bu amaçla şehir planlama ölçeğinde insanların o bölgede kullandıkları yolları tespit ettik ve yapacağımız proje sayesinde bu yolların daha da iyileştirilmesini sağlayacak biçimde form arayışına gittik. İki yönden simetrik olarak tasarlamayı planladığımız bina, işin sonunda hem dış kabuğuyla hem de iç plan çözümlemesiyle bu yürüyüş akslarına hizmet edecekti."
Yakın çevredeki yollar binanın çatısı üzerinden birleştirildi
"Bu düşünceyle ilk olarak binanın çatısını Neckar Nehri’ne bakan bir seyir terası olarak planlamaya karar verdik. Bu şekilde sosyalleşme alanı olan parkı yükseltmiş, nehirle olan ilişkisini daha keyifli hale getirmiş ve güçlü bir çatı formu ile projemize entegre etmiştik. Binanın biçimlenişinde çıkış noktası olarak aldığımız yakın çevresindeki yolları binanın çatısı üzerinden birleştirdik. Böylece kullanıcı yolda yürürken tiyatro binasının çatısına tatlı bir eğimle çıkacak, isterse bu alanda günün herhangi bir saatinde keyifle vakit geçirecek ve ardından da yine çatı üzerinden nehir kıyısındaki yola ulaşacaktı. Aynı zamanda binanın çatısını tiyatro oyununu izlemeye gelen seyircilerin oyun öncesi ya da sonrasında pandemi tedbirlerine uygun şekilde bir arada beklemelerini sağlayacak şekilde düzenledik. Rahatlıkla bireysel mesafeyi korumayı sağlayacak büyüklükteki bu çatı, ziyaretçilerin hastalığa yakalanmamak için açık alanda durmak pahasına yol kenarlarında ya da bina önünde beklemeleri yerine harika bir nehir manzarası eşliğinde vakit geçirmelerini sağlayacaktı."
Seyirci, bir yoldan diğerine bina içerisinden ulaşabiliyor
"Çatı üzerinden kurulan bu hareket ilişkisinin binanın içerisinde de olması bizim için çok önemliydi. Bu nedenle tiyatro binasının plan çözümlemesini yaparken sahnesinin olduğu yeri etraftaki yolların birleştiği bir düğüm noktası olarak düşündük. Böylece seyirci bir yoldan diğerine bina içerisinden ulaşabilecekti. Tiyatro oyunlarının olmadığı zamanlarda ise çeşitli kültürel etkinlikler ve sergiler düzenlenecek olan bu alan, herkesin yolda yürürken görmeyi tercih edeceği, hatta yorulduğunda oturup vakit geçirebileceği bir kamusal alan olarak şehrin kalbi haline gelecekti. Başka bir ifadeyle binanın hem üst kabuğu hem de iç mekanları sürekli insanlar tarafından farklı etkinliklerle kullanılabilecekti. Bina tüm bu özellikleri sayesinde daha öncesinde aynı yerde olan şehir parkının rolünü eksiksiz bir biçimde üstlenmiş ve kent planlaması açısından bölgenin özelliğini korumuştu. Hatta bunu yaparken bulunduğu bölgeye yeni işlevler kazandırmış ve binanın çatısına ulaşılabilir olması nedeniyle de ziyaretçilere farklı bir deneyim sunmuştu."
Binanın strüktürü çelik ve ahşap malzemenin bir araya geldiği bir sistemle oluşturuldu
"Tasarım sürecinin başında tanımlanmış olan bir diğer önemli mesele ise proje arsasının hemen arkasındaki yapı adasının nehirle olan görsel ilişkisinin kesilmemesi gerektiğiydi. Bu, ancak binanın taşıyıcı elemanlarının mümkün olduğunca ince kesitli ve dış kabuğunun geçirgen olmasıyla sağlanabilirdi. Bu aşamada ne tür bir taşıyıcı sistem kullanacağımızı araştırmamız gerekiyordu. Yaptığımız bu araştırma, projemiz için en uygun sistemin çelik strüktür olduğunu görmemizi sağladı. Çelik taşıyıcı elemanlar diğer taşıyıcılara göre çok daha hafif ve ince kesitli çözümler sunuyordu. Ancak çatı makasları ya da kirişleri çelik olmamalıydı. Çünkü böyle bir tavan, ziyaretçilere endüstri yapısı içerisinde dolaşıyor izlenimi verecekti. Bizim istediğimiz ise insanların sosyalleşecekleri bu alanın sıcak bir atmosfere sahip olmasıydı. Bu amaçla çelik çatı elemanları yerine sık aralıklarla iki yönlü yerleştirilmiş ahşap kirişler kullandık. Başka bir ifadeyle binanın strüktürünü çelik ve ahşap malzemenin bir araya geldiği bir sistemle oluşturduk. Buna ilave olarak arkadaki yapı adasının manzarayla olan ilişkisini koruyabilmek için binanın cephesini tamamen camla kapladık. Ancak cam, özellikle tiyatro etkinliği sırasında gerekli olan ışık ve ses kontrolünün sağlanabilmesi açısından en dezavantajlı malzemelerden biriydi. Bu durumun çözülebilmesi amacıyla ise cam cepheye ilave olarak otomatik sistemle gerektiğinde kapatılabilen akustik perdelerle binayı içeriden ikinci bir kabukla sardık. Ses emici özellikte olan bu akustik perdeler güneş ışığını engellemesinin yanında dışarı ve içerideki sesleri absorbe ederek istenmeyen gürültülere engel olacaktı. Binanın çatısının üzerinde dolaşılacak olması nedeniyle oluşacak sesin iç mekânda sorun yaratmaması amacıyla ise ses yalıtım katmanına ilave olarak çatıyı kauçukla kapladık. Çünkü bu malzeme gürültüyü absorbe etme özelliğine sahipti. Ayrıca kauçuk kaplama, kaymazlığı ve darbelere karşı dayanıklılığı sayesinde de binamızın çatısı için ideal bir çözüm olmuştu."
“Farklı açılardan beğeni toplayan bu projemizin bizce en güçlü yanı şehir planıyla kurduğu bağdır. Hareket Tiyatrosu projesi sayesinde bir binanın dış kabuğunun kent ölçeğinde önemli bir rol üstlenebileceğini ve ziyaretçilerine farklı deneyimler sunan kentsel mekanlar yaratabileceğini bir kez daha göstermiş olduk. Bu vesileyle tekrar belirtmek isteriz ki tasarım sürecinde mimariye çok geniş bir perspektiften bakmak ve tüm planlamaları kent ölçeği üzerinden yapmak büyük önem taşıyor. Çünkü ancak bu şekilde ortaya konulan eserin gerçek bir ruh kazanarak bulunduğu yere hizmet etmesi ve orayla bütünleşmesi mümkün olabilir.”
6 Mayıs 2022
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2024 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Wermut, Wilo ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.