İstanbul ve Türkiye’nin en ikonik yapılarından biri olan Kız Kulesi’nin restorasyon ve güçlendirme faaliyetleri T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı denetiminde gerçekleştirilmiş ve yapı 2023’ün mayısında tamamlanarak yeni yüzüyle ziyarete açılmıştı. Sonradan eklenen ve yapının özgün karakterine uygun olmayan eklerinden arındırmayı ve orijinal detaylarına yeniden kavuşturmayı amaçlayan çalışmalara, alanlarında uzman isimler olan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Feridun Çılı ve Han Tümertekin de danışman olarak destek vermişlerdi... Biz de bu kapsamda T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı faaliyet gösteren İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından yürütülen söz konusu çalışmalarla ilgili, Kurum’un Müdürü H. Nevhiz Deniz Koyukan’dan bilgiler aldık. Kız Kulesi ile birlikte son dönemlerde Galata Kulesi ve Rami Kütüphanesi gibi önemli projelere imza atan Kurum’un Müdürü Y. Mimar ve Restorasyon Uzmanı Koyukan, “Kız Kulesi, fiziki hacim olarak büyük bir yapı olmamasına rağmen farklı özellikleri dolayısıyla oldukça özel bir projeydi. Bakanlığımızın da uğraştığı belki en küçük yapıydı; fakat her santimetrekaresine gerçekten kafa yorulan, titizlikle yaklaşılan ve gurur verici bir proje oldu. Projede birçok kayda değer iş yapıldı. Mesela yapıdan yaklaşık 500 ton betonun alınması bizim de pek rastladığımız bir durum değildi...” diyor.
Şantiye®: Öncelikle İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü hakkında kısa bir bilgi alabilir miyiz?
H. Nevhiz Deniz Koyukan: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyet gösteren İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü olarak Bakanlığımıza bağlı müze, saray, kale, hisar, anıt ve kütüphane gibi tarihi kültürel yapıların uygulamaları, projelendirilmesi, koruma ve onarımı ile restorasyon faaliyetlerini yürütüyoruz. Bir süre öncesine kadar Müdürlüğümüzün sorumluluk alanı Marmara Bölgesi’ydi fakat birkaç senedir sadece İstanbul sınırları içindeki eserlere yoğunlaşıyoruz. Son yıllarda tarihi yapıların restorasyonlarına çok önem verilmeye başlandı ve bu konuda bölgemizde o kadar fazla söz konusu özelliklere sahip yapı var ki hepsine yoğunlaşmakta zorlanılıyordu. Ama yine de yetişmeye çalışılıyordu.
Müdürlüğümüz bünyesinde aralarında mimar, iç mimar, inşaat mühendisi, makine ve elektrik mühendislerinin de olduğu elliye yakın personel görev yapıyor. Hepsi özveriyle çalışan, mesai kavramı olmayan arkadaşlarımız. Çok önemli ve hassas işler yürüttüğümüzden hafta sonları ve mesai saatleri dışında da yoğun bir tempoda görev alındığını söyleyebilirim
Şantiye®: Son dönemde neler yaptınız, yapıyorsunuz?
H. Nevhiz Deniz Koyukan: İstanbul’un simge tarihi yapılarından Galata Kulesi’nin restorasyonu ve güçlendirmesini bu sene bitirdik. Kız Kulesi ve Rami Kütüphanesi’nin restorasyon ve güçlendirmeleri de geçtiğimiz dönemde tamamlandı. Diğer taraftan Gülhane’deki Arkeoloji Müzeleri’nin büyük kısmının restorasyonlarının tamamlanmasının ardından şu anda 3. etabı devam ediyor. Ayrıca Bakanlığımıza protokol ile devredilen 124 türbenin onarımını gerçekleştiriyoruz. Sultanahmet’teki Ayasofya Tarihi Müzesi (eski tapu binası) ve Sultanahmet’teki Defterhane binasının restorasyonu da süren işlerimizden bazıları.
Şantiye®: Kısaca kendinizden de bahsedebilir misiniz?
H. Nevhiz Deniz Koyukan: 1988, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunuyum. 1991/1 yılında da yüksek lisansımı restorasyon bölümünde tamamladım. Ardından iki senelik bir profesyonel hayattan sonra 1992’den bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde restorasyon uygulamalarında görev alıyorum. Arkeoloji Müzesi ve ardından çok uzun bir dönem Topkapı Sarayı’nda restorasyonları yönettim. 2011 yılından 2021’e kadar müdür yardımcılığı yaptığım İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nde de son üç yıldır müdürlük görevini sürdürüyorum.
Şantiye®: Uzun zamandır restorasyon ve koruma gibi önemli işlerin içindesiniz ve tarihsel olarak da gelişimine şahit oluyorsunuz... İlk mezun olduğunuz yıllardan bugünlere restorasyon anlayışı, yöntemleri, iş yapış şekilleri, sektör ve teknoloji nasıl bir gelişim gösterdi sizce?
H. Nevhiz Deniz Koyukan: 90’lı yıllarda profesyonel olarak ilk çalışmaya başladığım dönemde de çok hassas yaklaşılması gereken bir iş ve konuydu, bugünlerde de tabii ki böyle... Hassasiyet ve özen isteyen bir iş olduğu gerçeği hiçbir zaman değişmedi. Bunun yanında restorasyon anlayışının Türkiye’de son 15-20 yılda daha da geliştiğini söylemek lazım. İnsanlar bilinçlendi ve yaklaşımlar daha korumacı oldu. Eskiden dekorasyon yapan kişiler bile restorasyon yaptıklarını iddia edip, hiçbir kurala bağlı kalmadan bazı işlere imza atabiliyorlardı. Şu andaysa bu tip uygulamalara izin verilmiyor. Ayrıntılarıyla projelendirilmiş, kurul kararları ve onayları alınmış bir şekilde ancak işe başlanabiliyor. Kontrol ve uygulamaların çok daha sıkı tutulduğunu söyleyebilirim.
Bir de tabii devlet ödenekleri arttığından çok sayıda önemli restorasyon faaliyeti yürütülmeye başlandı. Tarihi ve kültürel anlamda önem arz eden yapıların kurtarılmasına yönelik ödeneklerin miktarları da oldukça arttı. Eskiden küçük ödeneklerle ancak yapıların durumlarının daha kötüye gitmemesi için ufak, lokal müdahaleler, basit onarımlar yapılabiliyordu. Fakat bu ödenekler arttıkça müstakil işler çıkmaya başladı. Öncesinde idaremizde proje birimi de vardı. Restorasyon projelerini birimlerimiz yapardı; işlerin hacim ve sayıları artınca projeler uzman projecilere ihale edilmeye başlandı ve projesi olmayan yapının kalmamasına dikkat edildi. Projeler de Bakanlığımızın koruma kurullarının onayladığı danışman akademisyenler ve bilim kurullarıyla yürütülüyor.
Bu süre zarfında tabii teknoloji ve sektör de ciddi bir gelişim gösterdi. Restorasyonlarda her ne kadar geleneksel yöntemlerle iş yapıyor olsak da teknolojiden de tabii ki faydalanıyoruz. Ayrıca malzeme çeşitliliğinin artması, alternatiflerin çoğalması da işleri bir nebze kolaylaştırdı. Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde kurulmuş restorasyon ve konservasyon laboratuvarlarımızda, restorasyona başlarken binalardan alınan numuneler analize tabi tutulur ve uygulanacak yöntemler, harç oranları belirlenir. Bu anlamda hazır malzeme çok kullanmamaya çalışıyoruz. Ancak hazır malzemeleri biraz daha mukavim oldukları için özellikle güçlendirmede tercih ediyoruz. Eskiden sıvayla, fileyle, geleneksel Bağdadi yöntemlerle güçlendirme yapılırdı; şimdilerde farklı takviyeler kullanılıyor. Öncelikle eski eserlerin deprem performans analizi ve ardından modellemesi yapılıyor. Sonrasında her yapıya uygun olan yöntem belirlenerek, statik projeleri hazırlanarak ve güçlendirme aşamasına geçiliyor. Güçlendirme için bazen mevcut betonarmenin alınması gerekebiliyor; ki Kız Kulesi’nde böyle oldu. Eski onarımlardan kalma, işlevi olmayan 500 tona yakın betonarme yapıdan arındırıldı.
Son dönemde tabii farklı disiplinler de projelere dahil olmaya başladı. Mesela enerji verimliliği. Enerji verimliliği önemsenmeye başlanan unsurlardan biri. Ayrıca tercih edilen ürünlerde enerji tasarruflu olmasının yanı sıra yerli olmasına da özen gösteriyoruz. Seçilen malzeme ve ürünler ileriki zamanlarda sürdürülebilirlik açısından daha az bakım maliyeti getirecek, daha kolay temin edilebilecek alternatiflerden seçiliyor.
Şantiye®: Kız Kulesi’ne gelirsek... Böylesine ayrıntılı bir restorasyon ve güçlendirme için temel güdü neydi? Ne zaman başladı, ne zaman tamamlandı, neler yapıldı?.. Özetleyebilir misiniz?
H. Nevhiz Deniz Koyukan: Kız Kulesi restorasyon çalışmaları 2021 yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı denetiminde ve alanında uzman akademisyenlerin danışmanlığında, evrensel koruma ilkelerine bağlı olarak onaylı projeler doğrultusunda başladı ve 2023 yılında tamamlandı. Elde edilen veriler sonucunda yapıya dair statik durumu değerlendirmek üzere uzman akademisyenler tarafından statik raporlar, önerilen müdahaleleri mimari açıdan değerlendirmek üzere Danışma Heyeti tarafından mimari bir rapor hazırlanmıştı.
Kız Kulesi 11 Mayıs 2023 tarihinde tamamlanarak ziyarete açıldı. Söz konusu çalışmalar, yapıya sonradan eklenen ve yapının özgün karakterine uygun olmayan eklerinden arındırmayı ve özgün detaylarına yeniden kavuşturmayı amaçlıyordu. Çalışmalara, alanında uzman isimler olan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Feridun Çılı ve Mimar Han Tümertekin danışman olarak destek verdiler.
Kız Kulesi zaman içerisinde birçok onarım geçirmiş. 1944’te ahşap elemanlarla oluşturulmuş kat döşemeleri, külah yapısı, dönemin en popüler malzemesi olan betonla yenilenmiş. 1999 ve 2000’li yıllarda ise yapının günümüze ulaşan halini içeren onarımlar gerçekleştirilmişti. Bu onarımlarda, yapı içerisinde restoran fonksiyonuna 1999 depremi sonrası kule dış duvarlarına çelik çapraz takviye elemanları yapılmıştı.
1944 yılında kullanılan beton ve çimento, içeriğindeki tuzlar ve diğer kimyasallar nedeniyle yapıya zamanla zarar vermiş; bu doğrultuda özgün ve doğal malzemelerle restorasyon çalışmaları gerçekleştirildi. Geçmiş dönemde yapılmış beton imalatta, çalışmalar esnasında kolon ve döşeme donatılarının bağlantısının olmadığı, aynı zamanda içeriğinde deniz kabuklarına rastlanan deniz kumunun kullanıldığı, tasarımdaki hata ve eksikliklerle 80 yıl önce elle hazırlanmış betonun özelliğini kaybetmiş olduğu, nervürsüz demir donatıların aşırı korozyona uğradığı ve bayrak direği de dahil çatlaklara sebep olduğu görüldü. Bu bilgiler ışığında oluşabilecek büyük bir depremde, Kız Kulesi’nin bütünüyle zarar göreceği anlaşılmıştı.
Restorasyon çalışmalarımızda, kaynaklardaki, günümüze ulaşmış en çok bilgi ve belgenin olduğu, 18. yüzyıl sonu verileri kullanıldı. Yapının kale avlusu bölümüne 1990’lı yıllarda eklenmiş olan çelik çatı ve asma kat söküldü. Bununla birlikte yine aynı tarihlerde eklenmiş olan betonarme kısımlar da söküldü. Askı-kapama iskelesi kurulduktan sonra, özgün olmayan betonarme ekler ile yapının ön kısımda bulunan betonarme yapı söküldü, yapının bayrak direği de dahil olmak üzere balkon kotu üstü dahil olmak üzere 500 tonu aşkın betonarme kısım yapıya zarar vermeden itinayla uzaklaştırıldı. Bu bölümler onaylı projeler doğrultusunda yığma ve ahşap olarak özgün haline kavuşturuldu ve yapı depreme daha dayanıklı hale getirildi.
Süreç boyunca kimyasal analizler, georadar görüntüleme sistemleri, lazer tarayıcılar gibi günümüz teknolojisinin el verdiği her türlü imkân yapının korunması için kullanıldı. 1940’lı yıllarda yapılan onarımlarda, duvar boşluklarını görüntüleme sistemleri henüz olmadığından, o tarihten günümüze duvar ve zemin yapısında oluşan boşluk ve çatlakların tespiti yapılamamıştı. Bu sebeple duvar bünyesindeki boşluklara geçmiş dönemlerde müdahale edilememişti. Georadar çalışmaları sırasında içinde boşluk gözlemlenen özgün duvarlar enjeksiyon yöntemiyle güçlendirildi. Yaklaşık 120 ton kullanılan enjeksiyon malzemesinin içeriğine yine laboratuvar analizleri sonucunda yapının özgün malzemeleri ve denizin ortasında bulunması gibi koşullara dikkat edilerek karar verildi.
Yapının tarihi beden duvarlarının paslanmaz çelikten görünmez gergilerle güçlendirilmesine yönelik boşlukların karot kesim çalışmaları tamamlandı. Yapıya 90’lı yılların sonunda eklenen cephelerdeki özgün olmayan çelik kuşaklar da yapıdan uzaklaştırıldı. Bu kapsamda danışmanların da yönlendirmesiyle çimento bazlı derz imalatları yapıdan uzaklaştırıldı, surlarda bulunan kaybolmuş dendanlar (kale duvarı siperlikleri) ortaya çıkarıldı. Bayrak direğinin balkon katından başlayıp kubbe üst kotuna kadar olan kısmı metal olarak imal edildi. Bakır alemin konservasyon çalışmaları sırasında alem üzerinde altın varak kalıntıları tespit edilmişti; bu kapsamda alem yeniden altın varakla kaplandı. Ayrıca bu anıt eserde paratoner bulunmadığı ve zaman zaman düşen yıldırımların direğe zarar vererek ciddi çatlaklar oluşturduğu görüldüğünden bu durum için de tüm önlemler alındı.
Çalışmalar sonrasında insanların avluda bulunan ahşap seğirdim teraslarında dolaşıp ahşap merdivenlerden kuleye çıkması ve İstanbul’u izlemeleri sağlandı. Özellikle kuzey yönünden adaya gelen dalgaların, ada çevresine daha önceden yapılan ve günümüzde yetersiz kalmış olan anroşmanları (dolguları) ve ince malzemeyi ada altından sürükleyerek söz konusu çatlaklara neden olduğu tespit edildi. Ayrıca adanın kuzey batı köşesinde deniz derinliği 30 metre civarında olduğundan, bu da tahkimat malzemelerinin kaymasına sebep olmuştu. Bunlarla beraber ada çevresinde bulunan iskeleler 90’lı yılların sonunda eski iskelelerin üzerine inşa edilmiş ve bu nedenle alttaki taşıyıcı iskelelerin yer yer çöktüğü gözlemlenmişti. Bu nedenle Ulaştırma Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü ile görüşülerek çözümler üretildi. Zeminin yapıya zarar verebilecek durumuyla ilgili çalışmalar yapıldı. Adanın çevre tahkimatının yapılması ve iskelelerinin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirildi.
Adaya giden temiz su ve elektrik hatları da yenilendi. Adadaki önceki durumda pis su arıtma ünitesi ya da kanalizasyona erişim bulunmadığı için bununla ilgili de gerekli çalışmalar yapıldı.
Projeye başladığımızda betonarmenin alınması ile ilgili bir programımız yoktu, fakat raspa-sıyırma işlemi başladığında betonarmenin oldukça sorunlu olduğu görüldü. Beton kalitesi çok düşük seviyelerdeydi. Danışman hocalarımızın şantiyede yukarı çıkma konusunda tedirginlik yaşadıklarını bile hatırlıyorum. Restorasyon işinin önemli bir kısmını 1940’larda yapıya eklenen betonarme bölümlerin sökümü oluşturdu. İlk etapta güçlendirilerek korunması planlanan bu bölümlerde işin başlamasıyla birlikte yapılan incelemeler sonucunda, beton malzemenin deniz kumu ve kabuğu kullanımı nedeniyle özelliklerini kaybettiği, demir donatıların aşırı korozyona uğradığı ve çatlaklara sebep olduğu görüldü. Bu durum danışman hocalarımız tarafından da raporlanarak betonarme kısımların tamamen sökülmesi yönünde karar alındı. Kulenin külah kısmının sökümünü de içeren bu işlem, koruma kurulu tarafından onaylandı. Sökülen kısımlar özgün malzemelerle yeniden inşa edildi. Ayrıca bayrak direği üzerinde ve direk ile külahın birleşim kısmında rüzgâr yükü ve malzeme özelliklerinin kaybolması nedenli bazı çatlaklar görülmüştü. Dayanım özelliğini kaybetmiş betonarme elemanların söküm işlemlerine Koruma Kurulu kararı doğrultusunda başlanmıştı.
Kule’de, korunan tarihi duvarların üzerinde çelik döşeme imalatı sonrası, bayrak direği yerine yerleştirildi. Çelik yapısal elamanların imalatı sonrası ahşap imalatlar yapıldı. Ahşap külahlı yapısal tasarımın kapı-pencere boşluklarını barındıran duvar aksı hizası imalatı tamamlandı. Külah kaburgasını meydana getiren ahşap elemanların ve kule ile kale kargir beden duvarlarında paslanmaz çelikle oluşturulan güçlendirme amaçlı hatıl imalatı ve derz imalatları da yapıldı. Kale yapısının Üsküdar tarafına bakan cephesinde bulunan ahşap II. Mahmut yapısı, kale avlusu ve kule iç merdiven imalatları da gerçekleştirildi.
Ayrıca Kız Kulesi adası üzerinde bulunan zemin deformasyonları ve iskelelerin mevcut durumuna yönelik Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü ile koordineli olarak gerekli önlemler alındı. Bu kapsamda Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü’nce 2022 yılında yapılan tespitlerde deniz dalgaları ve büyük depremler sebebiyle temelde deformasyonlar meydana geldiği ve zeminde, dalgaların adanın zeminini aşındırdığı, ayrıca geçen zamanda, usturmaça, baba ve halkaların kullanılamaz hale geldiği, rıhtım yapılarının kullanılamaz halde olduğu ve tahkimat yapısındaki blok taşların deniz içerisine dağılmış halde olduğu tespit edildi. Bu kapsamda T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığınca üst yapıdaki restorasyon ve güçlendirme çalışmaları yapılırken, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü’nce de İstanbul 6 Numaralı Kültür Varlıkları Koruma Kurulu ve Danışman Heyetince onaylı projelere göre Kız Kulesi adasında kaya tahkimat ve kazık imalatlarıyla kuşaklama yapılarak stabilitesinin kalıcı olarak sağlanmasına yönelik çalışmalar gerçekleştirildi. Ada sınırları hizasında ortalama 24 metre derinlikteki ana kayaca ankre çelik-betonarme bütünleşik kazık imalatı yapıldı. Böylece yapının etrafı olası sarsıntılara, zemin kaymalarına ve diğer oluşabilecek tehlikelere karşı güçlendirildi.
Sur duvarları ve kule duvarları birbirlerine bağlandı. Dışarıdan plakalarla sabitlendiler. Plakaların altına da iki kat 3 milimlik kurşun pul yerleştirildi. Bazı plakalar gömülü, bazıları da açıkta kaldı. Bu şekilde dolu ve boşluklarımız arasından ayrıca görünmeyen paslanmaz çelik burgulu hatıllar da oldu. Bunların çoğu yurt dışından geldi ve deniz suyu ile dış hava koşullarına dayanıklı malzemelerdi. Daha sonra boşluklar enjeksiyonla doldurularak tekrar kontrol için georadar taramaları yapıldı. Zemin ve duvarlardaki bu enjeksiyon çalışmalarında sızıntılar yaşanmaması için çok sık kontroller yapıyorduk. Karkasta kullanılan lamine ahşaplar da dış ortama dayanıklı tropikal ahşaplardı.
Çalışmaların çoğunu, sayın Bakanımızın talimatları ile şeffaf olarak yürüttük. Şantiye brandamız bile bu kapsamda delikli bir brandaydı, ki herkes yapılan çalışmaları görebilsin. Hatta daha açılacaktı fakat çalışan arkadaşlarımızın konsantrasyonları bozulmasın ve aşırı esen rüzgardan işler etkilenmesin diye kısmen kapalı bir branda ile örtülmüştü. Buna rağmen bayrağın eskisine göre küçük kaldığından külahın çalındığı söylentisine kadar çok farklı haksız eleştirilere de maruz kaldık. Fakat hiçbirinin doğruluk payı yoktu. Her işi danışman hocalarımız eşliğinde şeffaf yürüttük. Böylesine önemli isimlerin yanlış işleri onaylayacaklarını düşünmek bile abestir.
Bu arada bir de ada ile Salacak arasında denizin altından giden bir yol tespit edildi. Zaten yukarıdan bakıldığında bir karaltı olarak fark edilebiliyor. Bununla ilgili de yine Bakanlığımız denetiminde arkeolog dalgıç ekiplerimizle birkaç dalış gerçekleştirildi. İleriki aşamada belki buranın da yüzey temizliği yapılıp, bir bağlantı yolu mu yoksa güvenlik amacıyla yapılmış bir duvar mı olduğu anlaşılabilecektir.
Şantiye®: Anladığımız kadarıyla sizi mesleki açıdan da tatmin eden işlerden biri olmuş... Peki size ne öğretti bu süreç? Ve en kayda değer iş neydi sizce?
H. Nevhiz Deniz Koyukan: Şükür ki ülkenin önemli tarihi yapılarının restorasyonlarında, güçlendirmelerinde yönetici, mimar, restorasyon uzmanı veya şantiye şefi olarak bulundum, yer aldım... Topkapı Sarayı, Galata Kulesi, Kız Kulesi ve Rami Kütüphanesi de bunlardan bazıları oldular. Hepsi mutluluk ve gurur veriyor.
Kız Kulesi ise aslında fiziki hacim olarak büyük bir yapı olmamasına rağmen farklı özellikleri dolayısıyla oldukça özel ve önemli bir projeydi. Belki de Bakanlığımızın da uğraştığı en küçük yapıydı, fakat her santimetrekaresine gerçekten kafa yorulan, titizlikle yaklaşılan ve gurur verici bir proje oldu. Projede birçok kayda değer, özel iş yapıldı. Mesela yapıdan yaklaşık 500 ton betonun alınması bizim de pek rastladığımız bir durum değildi. Bu, binayı oldukça rahatlatmıştı, adeta yapı nefes almıştı. Yıllar içinde o ufacık adada çok ciddi bir yığıntı olmuş ve yük oluşmuş. Dönem dönem bir şeyler eklenmiş. Mesela külahta sökülen et kalınlığı gerçekten çok fazlaydı. Bir metreye yakın kirişler vardı bütün çepeçevre sarılan. Bütün bu kirişlerin, tabliyelerin ve külahın alınması neticesinde ada yaklaşık 500 ton hafifletildi. Bu kapsamda oldukça zayıflamış olan demir donatı da binadan temizlenmiş oldu. Dolayısıyla yapının betonarmeden temizlenmesi ve adanın 200 adet kazıkla güçlendirilip, açılmasının önlenmesi yapılan en önemli işlerden bazılarıydı.
Şantiye®: Denizin, Boğaz’ın ortasında bir yapıdan söz ediyoruz. Ağır hava ve su koşullarına maruz kalmış... Yüz yıllardır birçok olumsuz durumla mücadele etmek zorunda kalmış... Karşılaştığınız en şaşırtıcı görüntü neydi bu süreçte?
H. Nevhiz Deniz Koyukan: Etkin dalgalar resmen adanın altını oymuş durumdaydı. O yüzden altı boşalınca mesnetsiz kaldığı için bazı bölümlerinde boydan boya çatlak oluşmuştu. Ayrıca deniz tuzu, dalgalar ve şiddetli hava akımları ve rüzgar gerçekten yıllar boyu adayı ve binayı çok yıpratmış. Dolayısıyla restorasyonda bazı ek önlemler de alındı. Mesela 2 mm olan mevcut kurşun kalınlığını 3 mm’e çıkardık ve çift keçe kullandık.
Donatı demirlerinin çok incelmiş ve işlevlerini yerine getirmelerinin mümkün olmadığı kalınlıklara gelmelerini görmek oldukça etkileyici ve korkutucuydu. Diğer taraftan georadarlar sayesinde bugüne kadar pek tespit edilemeyen boşluklarla karşılaşılması da etkileyiciydi. Salacak tarafındaki yola benzer hat ve deniz altı görüntüleri şaşırtıcı görüntülerdi.
10 Ekim 2024
Türkiye'nin en ESKİ ve en çok ZİYARET EDİLEN şantiyesi: ŞANTİYE®...
İnşaata dair "KAYDADEĞER" ne varsa... 1988'den bu yana...
Şantiye®nin ürettiği, derlediği ve yayınladığı içeriklerde öncelik “KAMUSAL YARAR”dır...
Ve yayınlanan içeriğin “ÖZEL” olmasına özen gösterilir...
BASILI DERGİ + E-DERGİ + SANTİYE.COM.TR + SOSYAL MEDYA + DİJİTAL PLATFORMLAR...
İnşaat sektörünün buluşma noktası Şantiye®, “Güven”i temsil eden “Basılı bir Yayın” olma özelliğinin yanı sıra yenilenen web sitesi, Turkcell Dergilik ve Türk Telekom E-Dergi gibi mobil uygulamalardaki varlığı, 42 bin E-Bülten abonesi ve 85 bin sosyal medya takipçisi-bağlantısıyla inşaat sektörünün en önemli iletişim platformlarından biri olmaya her ortamda devam ediyor... 1988'den bu yana...
Şantiye® ayrıca yapı sektörüne "Şantiye'nin Yıldızı Ödülü", "Yılın Yeşil Yapı Malzemesi / Teknolojisi Ödülü" ve "Şantiyeden Kareler Fotoğraf Yarışması" gibi farklı organizasyonlarla da katkı sunuyor.
Şantiye®nin son sayısı da dahil 1988 yılından bugüne kadar yayınlanan TÜM SAYILARINA E-Dergi olarak göz atmak için lütfen tıklayın...
Şantiye®, başta ABONELERİ olmak üzere 2020-2025 yıllarında ilan veren firmalar ABS Yapı, Akyapı, Alumil, Anadolu Motor (Honda), Alkur, Ak-İzo, Altensis, Arbiogaz, Aremas, Arfen, Artus, Assan Panel, Asteknik, Atos, Batıçim, Baumit, Betek, Betonblock, Borusan CAT, Bosch Termoteknik, Bostik, BTM, Buderus, Bureau Veritas, Chryso, Çimsa, Çuhadaroğlu, Çukurova Isı, Deutsche Messe, Duyar Vana, DYO, Efectis ERA, Ekomaxi, Elkon, Emülzer, Eryap, Filli Boya, Fixa, Fullboard, Form Endüstri Ürünleri, Form Endüstri Tesisleri, Form MHI (Mitsubishi Heavy Industries) Klima, Garanti Leasing, GF Hakan Plastik, Gökçe Brülör, Grundfos, Hilti, IQ Alüminyum (by Deceuninck), İNKA, İntek, İpragaz, İstanbul Teknik, İzocam, İzoser, Kalekim, Knauf, Knauf Insulation, Komatsu, Köster, Kuzu Grup, LG, Marubeni, Masdaf, Master Builders Solutions, MBI Braas, Meiller Kipper (Doğuş Otomotiv), Messe Frankfurt, Messe München/Agora Tur., Mekon, Mitsubishi Chemical, Molecor, Nalburdayim.com, NETCAD, ODE, Ökotek, Özler Kalıp, Özpor, Panasonic, PERI, Pimakina, Polyfibers, Polyfin, Prometeon, Ravago, Rehau, Saint Gobain Türkiye, Samsung, Saray Alüminyum, Schüco, Selena (Tytan), Sentez Mekanik, Serge Ferrari, Shell, Siemens, Sistem İnşaat, Soudal, Sika, Şişecam, Temsa, TMS, Tekno Yapı, Türk Ytong, Tremco illbruck, Vaillant, Vekon, Viessmann, Wermut, Wilo, Winsa, XCMG ve Xylem’in değerli katkılarıyla hazırlanmaktadır.
ABONE OLMAK İÇİN
Bir yıllık abonelik bedelimiz olan 1200 TL (6 Sayı, KDV Dahil)'yi TR70 0001 0008 5291 9602 1550 01 IBAN no’lu hesabımıza (Ekosistem Medya) yatırıp; ardından dekontu, açık adresinizi ve fatura bilgilerinizi (şahıs ise TC kimlik no; firma ise vergi dairesi-numarası) santiye@santiye.com.tr adresine e-posta veya 0532 516 03 29 no’lu telefona WhatsApp / SMS aracılığıyla ulaştırabilirsiniz.